10612 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihâb, ona Urve ve Amra bt. Abdurrahman, onlara Hz. Peygamber'in (sav) eşi Hz. Aişe (r.anha) şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) mescitte itikafta iken başını benim bulunduğum odaya uzatır ben de saçını tarardım. İtikaftayken eve (odaya) sadece ihtiyacı olduğu zaman girerdi.
Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Yahya, ona Amra, ona da Hz. Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Hz Peygamber (sav) ramazan ayının son on gününde itikâfa girer, ben de kendisi için yünden bir çadır kurardım. Kendisi sabah namazını kıldırdıktan sonra bu çadıra girerdi. Bir defasında Hafsa da bir çadır kurmak için Âişe'den izin istedi. Âişe Hafsa'ya izin verdi. O da bir çadır kurdu. Zeyneb bt. Cahş bunu görünce o da başka bir çadır kurdu. Hz. Peygamber (sav) sabahladığında bu çadırları görünce "bu çadırlar da nedir?" diye sordu. Kendisine durum bildirilince "onlar bu yaptıklarıyla hayır işediklerini mi sanıyorlar?" buyurarak o ramazan ayında itikâfı bıraktı sonra, şevval ayında on gün itikâfa girdi.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zührî, ona da Urve şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) mescitte itikâfta iken, başını Hz. Âişe'nin odasından içeriye uzatır ve Hz. Âişe kendi odasında, hayızlı olduğu halde Hz. Peygamber'in (sav) başını tarardı.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihâb, ona Urve ve Amra bt. Abdurrahman, onlara Hz. Peygamber'in (sav) eşi Hz. Aişe (r.anha) şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) mescitte itikafta iken başını benim bulunduğum odaya uzatır ben de saçını tarardım. İtikaftayken eve (odaya) sadece ihtiyacı olduğu zaman girerdi.
Bize Muhammed b. Sinân, ona Füleyh, ona Hilâl, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona "Allah Rasûlü'nün (sav) Tevrat'ta geçen sıfatını bana bildirsen" dedim. Amr cevaben şöyle dedi: "Evet, vallahi Hz. Peygamber, (sav) Kur'ân'da geçen sıfatlarının bir kısmıyla Tevrat'ta da şöyle nitelendirilmiştir. 'Ey Peygamber, hiç şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir korkutucu ve ümmîlere bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin. Ben sana "Mütevekkil" adını verdim. Bu peygamber kötü huylu, katı kalpli, çarşılarda bağıra, çağıra konuşan biri değildir. O kötülüğe, kötülükle değil af ve bağışlama ile karşılık verir.. Eğri yola sapmış bu millet "lâ ilâhe illallah" diyerek doğru yola girmedikçe Allah onun canını almayacaktır. Allah kör gözleri, sağır kulakları, mühürlü kalpleri bu tevhîd kelimesiyle açacaktır.'" Abdulazîz b. Ebu Seleme, bu hadisi Hilâl ibn Ali’den rivayet etmiş ve bu rivayeti ile diğer râvî Fulayh’a mutâbaat etmiştir. Bu hadisi yine bize Saîd, ona Hilâl, ona Atâ, ona da İbn Selâm rivayet etmiştir. (Buhârî der ki:) Hadiste geçen "غُلْفٌ" kelimesi kılıf içinde olan her şey için kullanılır. (Kınında olan kılıç için) "سَيْفٌ أَغْلَفُ" ifadesi, kılıfı içinde olan yay için "قَوْسٌ غَلْفَاءُ" ve sünnet olmamış erkek için de "رَجُلٌ أَغْلَفُ" (Erkeklik organı kılıflı olan adam) ifadesi kullanılır.
Bize Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Dinâr, ona Ebu Minhâl şöyle dedi: Ben sarraf olarak ticaret yapardım. Zeyd b. Erkam'a (ra) sordum. O, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu... dedi. (T) Bize Fadl b. Yakup, ona Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Dinar ve Amir b. Musab, onlara Ebu Minhâl'i şöyle söylemiştir: Ben Berâ b. Âzib'e ve Zeyd b. Erkam'a sarf (paranın parayla değişimi) konusunu sordum. İkisi de şöyle dediler: Biz Rasulullah zamanında iki tacir idik. Rasulullah'a sarraflıktan sorduk. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Peşin olarak verilir alınırsa sakınca yoktur. Eğer vadeli olursa uygun olmaz."
Bize Ali b. Abdullah, ona Dahhâk b. Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Dînâr, ona da Ebu Salih Zeyyât, şöyle demiştir: Ebu Saîd el-Hudrî "dinar (altın para) dinar ile, dirhem (gümüş para da) dirhem ile (ancak eşit değerde olmak şartı ile değiştirilebilir)" dedi. Bunun üzerine ben "İbn Abbâs böyle (fazlalık faizdir) demiyor, o faizi sadece veresiye olmakla sınırlıyor" dedim. Ebu Saîd de bana şöyle dedi: "Ben İbn Abbâs'a 'faizin veresiye ile sınırlı olduğunu Hz. Peygamber'den (sav) mi işittin, yoksa bu hükmü Allah'ın Kitabında mı buldun?' dedim, o da bana 'bunların hiç birini (yani ne Hz. Peygamber'den işittim, ne de Allah'ın kitabında buldum) diyemem. Sizler Hz. Peygamber'i benden daha iyi tanıyorsunuz. Ancak Peygamber'in (sav) 'faiz ancak veresiye durumunda geçerlidir' buyurduğunu bana Üsâme söyledi' dedi."