6745 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona İsmail b. Abdülmelik, ona Abdullah b. Ebu Müleyke, ona da Hz. Aişe (r.anha) rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bir gün yanımdan sevinçli olarak çıkmış sonra üzgün olarak dönüp şöyle demişti: "Ben Kâbe'nin içine girdim. Şayet bunun neticesini önceden kestirebilseydim oraya girmezdim. Gerçekten ben ümmetime zorluk vermiş olacağımdan korkuyorum."
Açıklama: Hz. Peygamber’in endişesi, müslümanların da Kâbe’nin içine girmeyi hac menâsikinden sayacakları düşüncesinden kaynaklanmıştır. Şüphesiz ki onların da Kâbe’ye girmek istemeleri çok büyük sıkıntılar yaratırdı. Hz. Peygamber, bunu düşünmeden Kâbe’ye girdiği için hayıflanmaktadır. Burada Hz. Peygamber’in ümmeti konusunda gösterdiği hassasiyet, düşünmeye değer bir incelik arz etmektedir.
Bize İbnu's-Serh ile Saîd b. Mansur ve Müsedded, onlara Süfyan, ona Mansur el-Hacebî, ona dayısı, ona da annesi Safiyye bt. Şeybe şöyle demiştir: Ben Eslemiyye'yi şöyle derken işittim: Ben Osman'a, Rasulullah (sav) seni çağırdığında ne dedi? diye sordum. Cevaben dedi ki: Rasulullah bana, "ben sana iki boynuzu örtmeni söylemeyi unutmuşum. Çünkü Kâbe'de namaz kılanı meşgul edecek bir şeyin bulunmaması gerekir," buyurdu. [Ravi İbnu's-Serh dedi ki: (Burada Mansur'un) dayım diye bahsettiği kişini adı Müsâfi b. Şeybe'dir.]
Açıklama: Bu olay Mekke fethi sırasında cereyan etti. Söz konusu “iki boynuz”, Kâbe’nin içinde bulunan ve Hz. İsmail’in yerine kesilen koçun boynuzları idi. Namaz kılan kişinin meşgul edilmemesi için Hz. Peygamber onun örtülmesini istedi. Önceden unutmuş olması, Peygamberlik görevini ihlâl etmez, çünkü o, tebliğ görevine dahil değildi. Bu hadis meçhul bir senetle rivayet edilmiştir. el-Eslemiye diye kaydedilen Eslem’li kadının kim olduğu bilinmemektedir
Bize Hamid b. Yahya, ona Abdullah b. el-Hâris, ona Muhammed b. Abdullah b. İnsan et-Tâifî, ona babası, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da ez-Zübeyr rivayet etmiştir: Hz. Peygamber’le birlikte Liyye vadisinden kalkıp kiraz ağacının yanına vardığımızda, Rasulullah (sav) ağacın hizasındaki Karnu'l-Esved ucunda durdu ve gözünü Nahib vadisine -bir seferinde sadece vadiye dedi-doğru çevirdi. Bir süre orada durdu, yanında bulunan herkes de O'na uydu. Sonra dedi ki: "Vecc denilen mevkiin avı ve idâh denilen ağacı, Allah için haram kılınan şeylerdir." Bu olay, Hz. Peygamber’in Tâif'e girmesinden ve oradaki Sakîf kabilesini kuşatmasından önce idi.
Açıklama: Vecc; Tâif’le Mekke arasında yer alan büyük bir vâdidir. Liyye de o vâdide bir yer adıdır. Karnu’l-Esved, yine o vâdideki küçük bir dağdır. Nahib ise, yine küçük bir dağ veya yer adıdır. İdâh, orada yetişen bir ağaçtır. Bu rivâtte Vecc bölgesinin de Harem sınırları dahilinde olduğu ifâde edilmektedir. Bazı Şâfiî fukahasına göre orada avlanmak ve ağaç kesmek tahrîmen mekruhtur. Ancak sahîh rivâyetlerin hiçbirinde burasının da Harem sınırları dahilinde olduğuna dair bir ifâde geçmemektedir. Nitekim Hattâbî, Vecc’in haram kılınmasının bir anlamı olmadığını söylemektedir. Fukahanın cumhuruna göre de burası Harem sınırları dahilinde değildir, binâenaleyh orada avlanmak ve ağaç kesmek de yasak değildir. Bu hadîsin râvîlerinden Muhammed b. Abdullah b. İnsan et-Tâifî ve babası hadîsçiler tarafından leyyin olmakla itham edilmişlerdir. Bu itibarla hadîs zayıftır.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Nafi', ona da Abdullah b. Ömer (ra) rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), Üsame b. Zeyd, Kâbe hizmetçisi Osman b. Talha ve Bilâl birlikte Kâbe'nin içine girdiler. (Osman) Kâbe'nin kapısını kapattı. Onlar bir müddet içerde kaldılar. Abdullah b. Ömer dedi ki: Kâbe'den çıktıkları zaman, Rasulullah'ın (sav) içerde ne yaptığını Bilal'e sordum. Cevaben dedi ki: Bir direği soluna, iki direği sağına, üç direği de arkasına aldı. -O gün Kâbe altı direk üzerinde idi-, sonra namaz kıldı."
Bize Abdullah b. Muhammed b. İshak el-Ezremi, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona da Malik (önceki hadisi) rivayet etti. "Ancak Abdurrahman (önceki hadiste geçen) direkleri zikretmemiş, sadece Hz. Peygamber içerde namaz kıldı, kendisiyle kıble duvarı arasında üç ziralık bir mesafe vardı demiştir."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Ebu Üsame, ona Ubeydullah, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) Hz. Peygamber'den (daha önce geçen) Ka'neb hadisi ile aynı manada bir hadis rivayet etti. "Bu rivayette, ben Kâbe'nin içimde Hz. Peygamber'in kaç rekât namaz kıldığını Bilâl'e sormayı unuttum dedi."
Bize Züheyr b. Harb, ona Cerir, ona Yezid b. Ebu Ziyad, ona Mücahid ona Abdurrahman b. Safvan rivayet etmiştir: "Ben Ömer b. el-Hattab'a sordum: Rasulullah (sav) Kâbe'nin içine girdiği zaman ne yaptı? diye sordum. İki rekât namaz kıldı dedi."
Bize Ebu Ma'mer Abdullah b. Amr b. Ebu'l-Haccac, ona Abdulvâris, ona Eyyüb, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (ra) rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) Mekke'ye geldiğinde içeride putlar olduğu için Kâbe'ye girmek istemedi. Emirleri üzerine putlar dışarı çıkarıldı. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in ellerinde fal okları bulunan heykellerini de çıkardılar. Rasulullah (sav) buyurdu ki: "Allah kahretsin onları! Vallahi onlar, bu iki Peygamber’in asla şu fal oklarıyla kısmetlerini aramadıklarını biliyorlardı." Sonra Kâbe'ye girdi, her nahiyesinde ve her köşesinde tekbir getirdi, sonra orada ama namaz kılmadan dışarı çıktı.
Bize el-Ka'nebî, ona Abdülaziz, ona Alkame, ona annesi, ona da Hz. Âişe (r.anha) demiştir ki: Kâbe'nin içine girmeyi ve orada namaz kılmayı çok arzu ediyordum. Rasulullah (sav) elimden tutup beni Hicr'e soktu ve şöyle buyurdu: "Kâbe'ye girmek istiyorsan, Hicr'de namaz kıl. Çünkü orası, Kâbe'ye dahil idi. Fakat senin kavmin, Kâbe'yi bina ettikleri zaman onu kısa tuttular ve Hicr'i, Kâbe'nin dışında bıraktılar."