6745 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Yahya b. Faris, ona Yakub b. İbrahim, ona babası, ona İbn İshak, ona Abdurrahman b. Hürmüz el-A'rec'in anlattığına göre; "el-Abbas b. Abdullah b. el-Abbas, kızını Abdurrahman b. el-Hakim'e, Abdurrahman da kızını Abbas'a nikâhladı. İkisi de mehir verdiler. Bunun üzerine Muaviye, Mervan'a mektup yazıp onları ayırmasını emretti ve mektubunda, bu Rasulullah'ın (sav) yasakladığı şigâr nikâhıdır dedi."
Açıklama: Şiğâr, cahiliye döneminde uygulanan nikâh çeşitlerinden biridir. Buna göre bir adam kendi kızını veya kız kardeşini mehirsiz olarak başka birine verir, mukabilinde de onun kızını veya kız kardeşini yine mehirsizx olarak kendisi alırdı. Bir anlamda trampa evliliğidir. Rasulullah (sav) bu evliliği yasaklamıştır, sebebi de kadının hakkı olan mehrin kendisine verilmemesidir. Layık olduğu mehir kadına verildiği takdirde, bu evliliğin sakıncası yoktur. Halife Muaviye'nin uygulaması, muhtemelen sahip olduğu yanlış bir bilgiden dolayıdır.
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona İsmail, ona Amir, ona el-Hâris, ona da Hz. Ali'nin (ra) rivayet ettiğine göre; Hz. Peygamber (sav), "hülle yapana ve yaptırana Allah lanet etsin," demiştir."
Açıklama: İslâm hukukuna göre karı-koca birbirlerinden kesin olarak ayrıldıktan sonra tekrar evlenmeleri câiz değildir. Tekrar evlenebilmeleri için, mutlaka kadının başka bir erkekle normal bir evlilik yapmalı, onunla gerdeğe girmelidir. Sonra yine normal bir şekilde ondan ayrılır veya kocası ölürse ilk kocası ile evlenebilir. İnsan bazen bu yasağı delmek için hileye başvurarak kısa süreli anlaşmalı bir evlilik yapar, sonra boşanıp ilk eşi ile yeniden nikâh kıyabilir. İşte Hz. Peygamber bu hileli yolla evlilik yapanları lanetlemektedir. Burada amaç, aile birliğini korumak, hırs ve kızgınla boşanma yoluna gitmemektir.
Bize Ahmed b. Hanbel ve Osman b. Ebu Şeybe -ki bu metin onun isnadıyla gelen lafızlardır-, onların her ikisine de Veki', ona Hasan b. Salih, ona Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona da Cabir (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Efendisinden izinsiz olarak evlenen her köle zinakârdır."
Açıklama: Zinakârdır lafzı, nikâhın sahih olmadığını ifade etmektedir. Efendisinden izinsiz evlenen bir kölenin zina etmiş sayılması, ancak nikâhının bâtıl ve geçersiz olması halinde mümkün olur.
Bize Ukbe b. Mükrem, ona Ebu Kuteybe, ona Abdullah b. Ömer, ona Nafi', ona da İbn Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Köle efendisinin izni olmadan evlenirse, nikahı batıldır." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadis zayıftır, mevkûftur ve İbn Ömer'in (ra) kendi sözüdür.]
Açıklama: Bu hadisin ravilerinden Abdullah b. Ömer el-Ömerî zayıf biridir. Ahmed b. Hanbel de bu rivayetin münker olduğunu söylemiştir. İslâm hukukçuları, kölenin evlenirken efendisinin iznini almasını gerekli görürler. Efendisinin iznini almadan evlenecek olsa; efendisi bundan haberdar olduğunda rıza gösterirse nikâh câiz, razı olmazsa nikâh akdi geçersizdir
Bize Müsedded, ona Abdülvahid b. Ziyad, ona Muhammed b. İshak, ona Davud b. Husayn, ona Vakıd b. Abdurrahman b. Sa'd b. Muaz, ona da Cabir b. Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir kadına talip olduğunda, kendisini onunla evlenmeye sevk eden taraflarına bakmaya imkân buluyorsa, baksın!" (Cabir) dedi ki: Ben bir kızla evlenmek istemiş ve onu gizlice gözetlemeye başlamıştım. Sonunda onun, beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlarını) gördüm ve onunla evlendim.]
Açıklama: Hadis, evlenecek olan çiftlerin birbirlerini görmeleri gerektiğini ifade etmektedir. “Evlenmeye sevk eden tarafları” ifadesinden maksat, kadının yüzü, elleri, boyu-posu gibi şer’an bakılması câiz olan uzuvlarıdır. Kadının vücudunun mahrem olan taraflarına bakması için başka bir kadını görevlendirmek de câizdir.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, ona İbn Cüreyc, ona Süleyman b. Musa, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Hz. Aişe (r.anha) rivayet etmiştir. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Velilerinden izinsiz evlenen kadının nikâhı batıldır." Hz. Peygamber buradaki "nikâhı bâtıldır" sözünü üç kez tekrarlamış, sonra şöyle devam etmiştir: "Eğer kocası onunla ilişkide bulunmuşsa, ilişkide bulunduğu için kadına mehir vermesi gerekir. Eğer veliler (kadını evlendirmek konusunda) ihtilafa düşerlerse, devlet başkanı velisi olmayanın velisidir."
Açıklama: Nikâhta velinin rolü ve fonksiyonu, İslâm hukukunda çok tartışılan meselelerden biridir. Rivayetlerin farklılığı, ulemayı da farklı içtihadlara sevk etmiştir. Bu konuda detayda farklılık olmakla birlikte esasta iki görüş vardır: 1- Velinin izni olmadan kıyılan nikâh sahih değildir, yapılan evliliğin hukukî bir değeri yoktur. Buna rağmen yine de evlenip gerdeğe girmişlerse, kurulan ilişkinin karşılığı olarak kadına mehir vermek gerekir. İmâm Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler. Delilleri de bu konuda rivayet edilen hadislerdir. 2- Hür, akıllı ve mükellef bir kadının, velisinin izni veya haberi olmadan evlenmesi câizdir. Ama velisinin iznini alması müstahaptır, daha güzeldir. Böyle bir kadın kendi nikâhını kendisi kıyabilir. Çünkü bu kadın tasarruf sahibidir; bizzat kendisi hakkında istediği tasarrufta bulunması da onun en tabiî hakkıdır. Hanefî fukahasının görüşü budur. Delilleri de yine bu konuda rivâyet edilen hadislerdir. Bu hadislerde, kendi evliliği konusunda kadının, velisinden daha çok söz sahibi olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca Bakara sûresindeki; “…Kadınların evlenmelerine mani olmayın!” meâlindeki âyet de bu görüşe delil gösterilmiştir. Çünkü bu âyet, söz konusu yetkinin velide değil, bizzat kadının kendisinde olduğunu ifâde etmektedir. Hanefîler, velinin iznini şart koşan rivâyetlerin ya zayıf olduğunu, yahut bunların küçük kızların nikâhıyla ilgili olduğunu, yahut da bu emrin vâcip değil müstahap anlamına geldiğini söylemektedirler. Elbetteki yapılan evliliği sadece evlenecek olan kişilerin değil, her iki âilenin de onaylaması, en doğrusudur. Çünkü evlilik yoluyla iki âile arasında akrabalık tesis edilecektir. Bu akrabalığın daha başlangıçta düşmanlık zeminine oturması, tabiî ki uygun değildir. Dolayısıyla anne-babanın rızası da küçümsenmemelidir. Ama neticede bir evlilik yapılacaksa, bu konuda en çok söz sahibi olması gereken kişi, hiç şüphesiz bizzat o evliliği yapacak olan insandır. Bu konuda daha detaylı bilgi için fıkıh kitaplarına başvurulmalıdır. Kadını evlendirmekte ihtilaf etmeleri halinde, sultanın veli olarak gösterilmesi, tamamen kadını korumak amacını taşımaktadır. Çünkü bu ihtilaf, kadının evlenmesini önleyecek bir şekilde tezahür edebilir. Bu durumda velâyet hakkı hâkime intikal eder.
Bize Vehb b. Bakiyye, ona Halid, ona Husayn, ona Âmir, ona el-Hâris el-A'ver, ona da Hz. Peygamber'in ashabından biri -ki onun Hz. Ali (ra) olduğunu zannediyoruz- Rasulullah'tan (sav) önceki hadisle aynı manada rivayet etmiştir.
Bize el-Ka'neb, ona İbn Lehîa, ona Cafer b. Rabî'a, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Hz. Aişe (r.anha) önceki hadisle aynı manada bir rivayeti Hz. Peygamber'den nakletmiştir: [Ebû Davud dedi ki: Cafer, ez-Zührî'den bizzat işitmemiş, ez-Zührî ona yazıp göndermişti.]
Bize Muhammed b. Kudame b. A'yen, ona Ebu Ubeyde el-Haddâd, ona Yunus ve İsrail, ona Ebu İshak, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musa'nın (ra) rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Velisiz nikâh olmaz." [Ebû Davud dedi ki: Yunus, Ebu Bürde'den; İsrail'de Ebu İshak vasıtasıyla Ebu Bürde'den rivayet etmiştir.]
Bize Muhammed b. Yahya b. Faris, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Ümmü Habibe'nin (ra) rivayet ettiğine göre; "Kendisi İbn Cahş'ın zevcesi idi, o sırada kocası vefat etti. -İbn Cahş, Habeş ülkesine hicret edenler arasında bulunuyordu-. Ümmü Habibe de o sırada Habeşistan'da idi, Necâşî onu Rasulullah'a (sav) nikahladı."