6745 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Harb ve Ebu Kamil, onlara Hammad b. Zeyd, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) benimle evlendiği zaman yedi yaşımda" -ravi Süleyman veya altı yaşımda dedi- "idim. Dokuz yaşımda iken de benimle gerdeğe girdi."
Açıklama: Hz. Aişe'nin evlilik yaşı ile ilgili bu rivayet, tartışılan bir konudur. Çocuk denecek kadar küçük bir yaşta bu evliliğin yapılmış olması, şüphesiz garipsenir. Bu konuda iki hususa dikkat çekmek istiyoruz: 1- Her şeyden önce Hz. Peygamber bu evliliği vahiy yoluyla gerçekleştirmiştir. Buhari, Müslim ve Tirmizî'de rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber'e arka arkaya üç gece rüyasında bir melek tarafından Hz. Aişe'nin resmi gösterilmiş ve "bu senin karın olacak" denmişti. Bilindiği üzere Peygamberlerin rüyaları da vahiy cümlesindendir. Nitekim Hz. Peygamber gördüğü rüya üzerine, "Eğer bu rüya Allah'tan ise bu iş mutlaka gerçekleşir" demişti. Buna göre Rasulullah'ın (safv) Hz. Aişe ile evliliğine Cenâb-ı Hak karar vermiş ve bunu da vahiy yoluyla kendisine bildirmişti. Vahyin bu evliliğe izin vermiş olması, ortada garipsenecek bir durumun olmadığını gösterir. Allah Teâlâ'nın henüz çocuk yaşında birinin evlenmesini emretmiş olması ihtimal dahilinde değildir. 2- Bilindiği üzere müşrikler, Hz. Peygamber’i aşağılamak ve gözden düşürmek için doğru-yanlış her vesileyi kullanıyorlardı. Eğer bu evlilik, dönemin örfüne göre garipsenecek bir durum olsaydı, hiç şüphesiz Peygamber olduğunu söyleyen ve 53 yaşına gelen bu adam, dokuz yaşındaki bir çocukla evleniyor diyerek ayıplayacaklar, böylece onu kamu oyunda küçük düşürmeye çalışacaklardı. Ama müşriklerden bu konuda Hz. Peygamber’e hiçbir eleştiri gelmemiştir. Bu da söz konusu evliliğin, dönemin örfüne göre son derece normal olduğunu göstermektedir
Bize İshak b. İsmail et-Talekânî, ona Abde, ona Said, ona Eyyüb, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle dedi: Hz. Ali Fatıma ile evlendiğinde, Rasulullah (sav) ona "Fatıma'ya bir şeyler ver" dedi. Hz. Ali de ona verebilecek bir şeyim yok deyince, Hz. Peygamber (sav), "hutamî zırhın nerede?" dedi.
Açıklama: Hutamî zırh; Abdülkays kabilesinin Hutama b. Muhârib koluna mensup insanlar tarafından üretilen bir zırh çeşididir. Kılıç dahi işlemeyen son derece sağlam bir zırhtır. Bu rivâyet, gerdeğe girmeden önce damadın, geline bir hediye vermesinin meşrûiyetine delildir. Ülkemizde yüz görümlülüğü denilen uygulama bunun benzeridir. Kadının gönlünü hoş etmeye yönelik bir davranıştır. Verilen bu hediye, mehrin dışında bir şeydir. Bunun dinî bir gereklilik olduğunu söylemek elbette mümkün değildir, ama insanî ve sosyal bir gerekliliktir. Eşler arasındaki ülfet ve muhabbete de vesiledir. Verecek malı olmayan Hz. Ali’ye, Rasulullah'ın (sav), zırh gibi en önemli silahını satıp yüz görümlülüğü vermesini istemesi, buna verdiği önemin göstergesidir. Ayrıca geline verilecek olan hediyenin de çok sıradan bir şey olmamasını ifade etmektedir. Ancak burada verilmesi istenen şeyin yüz görümlülüğü değil, mehir olması da muhtemeldir.
Bize Harun b. Zeyd b. Ebu'z-Zerka, ona babası, ona Muhammed b. Raşid, ona da Mekhul, Sehl'in hadisi gibi rivayet etti. "Mekhul şöyle derdi: Bu uygulama Rasulullah'tan (sav) sonra hiç kimse için geçerli değildir."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Firas, ona eş-Şa'bî, ona da Mesruk'un haber verdiğine göre; "bir kadınla mehir tayin etmeden evlenen ve henüz gerdeğe girmeden ölen bir adam hakkında Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir: O kadının tam bir mehir hakkı vardır. Kadının iddet beklemesi de gerekir. Ayrıca miras alma hakkı da vardır." [Ma'kıl b. Sinan dedi ki: Ben Rasulullah'ın (sav) Bervea bt.Vaşık hakkında böyle hüküm verdiğini bizzat işittim.]
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Yezid b. Harun, ona İbn Mehdî, ona Süfyan, ona Mansur, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah senediyle önceki hadisin bir benzerini Osman b. Ebu Şeybe rivayet etmiştir.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Bedel b. el-Muhabber, ona Şube, ona Şuayb er-Razi'nin kardeşinin oğlu el-Alâ, ona İsmail b. İbrahim, ona da Süleym oğulanndan bir adam şöyle rivayet etmiştir: "Ben, Abdülmuttalib'in kızı Ümame'yi Hz. Peygamber'den istedim. O da bana onu teşehhütsüz (nikâh hutbesi okumadan) nikâhladı."
Bize Vehb b. Bakiyye ve Osman b. Ebu Şeybe, onlara Hüşeym, ona Humeyd, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle dedi: "Rasulullah (sav) Safiyye'yi alınca, onun yanında üç gece kaldı." [Ravi Osman b. Ebu Şeybe, bu rivayete, Safiyye duldu cümlesini de ekledi. Sonra da bana Hüşeym, ona Humeyd, ona da Enes haber verdi dedi.]
Bize Kesir b. Ubheyd el-Hımsî, ona Ebu Hayve, ona Şuayb b. Ebu Hamza, ona Ğaylan b. Enes, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban, ona da Hz. Peygamber'in (sav) ashabından birinin rivayet ettiğine göre; Hz. Ali (ra) Rasûlullah'ın (sav) kızı Fâtıma (ra) ile evlenince, onunla gerdeğe girmek istemiş, fakat Rasulullah (sav) Fatıma'ya (r.anha) bir şeyler vermeden gerdeğe girmesine mani olmuştu. Bunun üzerine Hz. Ali, Ey Allah'ın Rasulü, verecek bir şeyim yok demiş, Hz. Peygamber (sav) "zırhını ona ver!" buyurmuştu. Bunun üzerine Ali zırhını ona verdi, sonra gerdeğe girdi.
Bize Kesir b. Ubeyd, ona Ebu Hayve, ona Şuayb, ona Ğaylan, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama: Ebu Ubeyde b. Abdullah ile Abdullah b. Mesud arasında inkıta' vardır.