6745 Kayıt Bulundu.
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve Abdullah b. Said, onlara Ebu Halid Süleyman b. Hayyan, ona İbn Aclân, ona Amr b. Şuayb, ona da babası vasıtasıyla dedesi, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biri, bir kadınla evlendiği veya bir hizmetçi satın aldığı zaman; Allah'ım, senden bunun hayrını ve onda yaratmış olduğun huyların hayırlısını diliyorum. Onun kötülüğünden ve yaratılışındaki huyların kötülüğünden sana sığınıyorum! diye dua etsin! Bir deve satın aldığında da devenin hörgücünden tutsun ve aynı şeyi söylesin!" [Ebû Davud dedi ki: Ebu Said buna şu sözleri de ilâve etti: "Sonra kadının kâkülünden tutsun ve bereket duasında bulunsun!" Yani kadına da hizmetçiye de bereketle dua etsin!]
Açıklama: Buradaki duadan maksat, yapılan her işten, atılan her adımdan dolayı Cenâb-ı Hak'tan hayırlı sonuçlar temennisinde bulunmak, iyi neticelere ulaşmak için Allah'tan yardım dilemektir. Eğer evleniyorsa, evliliğinin mutlu ve huzurlu sürmesini istemektir. Şayet bir mal, işçi veya hizmetçi almışsa, ondan da hayır görmeyi dilemektir. Her şeyin neticesinden hayır ve bereket temenni etmek ve bunun için Allah'tan yardım dilemek, son derece insanî bir tavır olduğu gibi kulluğa yakışır bir davranıştır.
Bize Hennâd, ona Veki', ona Süfyan, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona el-Haris b. Mahled, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Karısına arka yoldan cinsel ilişkide bulunan insan lanetlenmiştir."
Açıklama: Homoseksüellik haram olduğu gibi, bir erkeğin kendi karısı dahi olsa bir kadına arka yoldan temasta bulunması da haramdır. Bunun had cezasını gerektirip gerektirmediği ise fukaha arasında tartışmalıdır.
Bize İbn Beşşâr, ona Abdurrahman, ona Süfyan, ona Muhammed b. el-Münkedir şöyle demiştir: Ben Cabir'in (ra) şöyle söylediğini işittim: Yahudiler, insan karısına arkadan yanaşarak önden ilişkide bulunursa çocuk şaşı olur diyorlardı. Bunun üzerine her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah Teâlâ: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza istediğiniz yerden geliniz"(Bakara, 225) mealindeki ayeti indirdi.
Açıklama: Âyet-i kerime Yahudilerin yanlış bir inancını düzeltmektedir. Karısına arkadan yaklaşınca doğacak çocuğun şaşı olacağı ifadesi göstermektedir ki, arkadan yaklaşıldığında dahi temas, önden yapılmıştır. Çünkü ancak önden temas yapılırsa çocuk olur.
Bize Abdulaziz b. Yahya Ebu'l-Asbağ, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak, ona Eban b. Salih, ona Mücahid, ona da İbn Abbas (ra) demiştir ki: İbn Ömer (ra) -Allah ona mağfiret buyursun- (Kadınlarınız tarlanızdır... ayetinin nüzul sebebi hakkında) yanıldı. (Cahiliyette) putperest olan Ensarın şu kolu, ehl-i kitap olan Yahudilerin şu kolu ile yaşıyorlar ve Yahudilerin ilmen kendilerinden üstün olduklarına inanıyorlardı. Bu yüzden birçok işlerinde onlara uyarlardı. Ehl-i kitabın işi de kadınlara sadece tek pozisyonda (yüz yüze ve ön taraftan) ilişkide bulunmaktı. Bu tarz, kadının en iyi örtüldüğü pozisyondu. Ensâr da bunu, onların tatbikatından almıştı. Kureyş ise, kadınları kötü bir şekilde açıp yayıyor; önden, arkadan ve sırt üstü yatırarak zevkleniyorlardı. Muhacirler Medine'ye gelince, bir Kureyşli, Ensardan bir hanımla evlendi. Karısına Kureyş usulü ile yaklaşmak istedi, kadın ise reddetti ve bize yalnız bir taraftan yaklaşılır. Sen de öyle yap. Aksi halde beni bırak!" dedi. Aralarında iş kızışınca, mesele Rasulullah'a (sav) intikal etti. Aziz ve Celil olan Allah bunun üzerine; "Kadınlarınız tarlanızdır, tarlanıza dilediğiniz yerden gelin!" (Bakara, 225) mealindeki ayeti indirdi. Yani ister önden ister arkadan ister sırt üstü yatırarak yaklaşın, ama teması, çocuğun doğduğu yerden yapın!
Açıklama: “İbn Ömer yanıldı” ifadesi, muhtemeldir ki, İbn Ömer’in mezkür ayeti, hanımlara arkadan temas edilebileceğine delâlet ettiğini söylediği şeklindeki bir haberin İbn Abbas’a ulaşmış olmasından dolayı kullanılmıştır. İbn Abbas da bu anlayışın hatalı olduğunu ifade etmektedir. Bu rivayet, kadınlara arkadan teması kesin şekilde yasaklamakta, bunun haram olduğunu göstermektedir. Nevevî, bu meselede âlimlerin bu görüşte ittifak ettiklerini söyler
Bize Müsedded, ona Bişr, ona el-Cüreyrî; (T) Bize Müemmel, ona İsmail; (T) Bize Musa, ona Hammad, onlara el-Cüreyrî, ona da Ebu Nadre, Tafâvîli bir kişinin şöyle dediğini rivayet etti: Medine'de Ebu Hureyre'ye (ra) misafir oldum. Peygamber'in (sav) ashabı içerisinde ondan daha çok ibadet eden ve ondan daha çok misafir ağırlayan kimse görmedim. Ben bir gün onun yanında bulunurken kendisi bir sedirin üzerinde bulunuyordu. Yanında, içinde çakıl yahut da çekirdek taneleri bulunan bir kese ve sedirin aşağısında da kendisine ait siyahi bir cariye vardı. Ebu Hüreyre (ra) onlarla tesbih çekiyordu. Kesedekiler bitince o keseyi cariyeye atıyor, cariye de atılanları toplayıp keseye koyarak keseyi ona geri veriyordu. Bana “Kendimden ve Rasulullah'tan (sav) sana bahsedeyim mi?” dedi. Ben de “evet” dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: Ben mescitte sıtma ağrısıyla kıvranıyordum. Birden Rasulullah (sav) gelip mescide girdi ve "Devs'li genci kim gördü?" diye üç defa sordu. Bir adam da “Ey Allah'ın Rasulü! O mescidin bir tarafında acı içinde kıvranıyor” dedi. Bu sefer bana doğru yürümeye başladı, nihayet yanıma geldi, elini üzerime koydu, bana dua etti, ben de iyileşip ayağa kalktım. Sonra Rasulullah (sav) yürüyüp namaz kıldırdığı makama vardı, ashabına doğru döndü. Erkek ve kadınlardan oluşan iki saf, ya da kadınlardan iki, erkeklerden de bir saf cemaat vardı. Hz. Peygamber (sav) "eğer namazımda şeytan bana bir şey unutturacak olursa, cemaat subhanallah desin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu. Rasulullah (sav) hiçbir şey unutmadan namazı kıldırdı, sonra "yerinizden ayrılmayın yerinizden ayrılmayın" buyurdu. Ravi Musa'nın rivayetinde "buradan" ifadesi ve “Rasulullah (sav) Allah'a hamd'ü senada bulunup "sadede gelecek olursak" diye sözüne başladı” eklemesi vardır. Bundan sonra raviler ittifak halinde şöyle rivayet etmişlerdir. Sonra Rasulullah (sav.) erkeklere yönelip "Sizden bir kimse karısıyla birlikte olmak istediğinde kapıyı kilitleyip, Allah'ın kendisine örtü olarak bahşettiği bir örtü ile üzerini örter mi?" diye sordu. Onlar da “evet” dediler. Hz. Peygamber (sav) "sonra o kimse bu ilişkiden sonra oturup 'ben bugün hanımımla şöyle şöyle, yaptım' diye anlatır mı?" dedi. Onlar da sustular. Rasulullah (sav) kadınlara yöneldi ve "Aranızdan bu gibi sırları başkalarına anlatan kimse var mı?" buyurdu. Onlar da sükût ettiler. Bunun üzerine bir genç kız dizlerinden biri üzerine dikildi, sözünü işitmesi ve kendisini görmesi için boynunu Rasulullah'a doğru uzatarak “Ey Allah'ın Rasulü erkekler de kadınlar da bunu anlatıyorlar” dedi. Rasulullah (sav) da "bu (durum) neye benzer bilir misiniz? Bu bir şeytanın bir şeytanla yolda karşılaşıp halk kendilerine bakarken onunla cinsi münasebette bulunmasına benzer. Dikkat ediniz! Erkeğe yakışan koku, kokusu hissedilen, rengi ise belli olmayandır. Kadına uygun olan ise rengi belli olan, kokusu hissedilmeyendir." buyurdu. Ebu Davud der ki: Buradan itibaren Müemmel ile Musa'dan aldım. "Dikkat ediniz! Bir erkek, diğer bir erkekle, bir kadın da diğer bir kadınla (aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın aynı yatakta) bulunmasın! Oğul veya baba hariç." Müemmel ile Musa üçüncü bir kelime daha söylediler. Ama ben onu istediğim gibi sağlam bir şekilde koruyamadım. Musa der ki: Bize Hammad, ona Cüreyrî, ona Ebu Nadre, ona da Tafâvî bu hadisin rivayet etmiştir.
Bize Muhammed b. el-Alâ ve Müsedded, onlara Hafs, ona eş-Şeybanî, ona Abdullah b. Şeddad, ona da teyzesi Meymune bt. el-Haris'in (ra) haber verdiğine göre; "Rasulullah (sav) zevcelerinden birine hayızlı iken yaklaşmak (sevişmek) istediği zaman, ona etekliğini bağlamasını emreder, sonra ona yaklaşırdı."
Bize İshak b. İsmail et-Tâlkânî, ona Süfyan, ona İbn Ebu Necih, ona Mücahid, ona Kaze'a, ona da Ebu Said (ra), Hz. Peygamber'in (sav) yanında, ilişki esnasında meninin rahim dışına akıtılmasından -yani azil yapmaktan- bahsedilince, Rasulullah (sav) "kimse böyle bir şey yapmasın!" demedi, aksine "sizden biri neden böyle bir şey yapar? Yaratılması mukadder hiçbir varlık yoktur ki, Allah onu yaratmasın!" [Ebû Davud dedi ki: (Hadisin senedinde yer alan) Kazea, Ziyâd'ın azatlı kölesidir.]
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Sabit el-Bünanî, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle dedi: Yahudiler, bir kadın hayız gördüğü zaman onu evden dışarı çıkarırlardı, onunla yemezler, içmezler ve evlerde onunla birlikte olmazlardı. Bu mesele Rasulullah'a (sav) soruldu. Bunun üzerine Allah Teâlâ şu ayeti indirdi: "Sana kadınların ay hâlini soruyorlar. De ki: O bir eziyet hâlidir. Bu yüzden âdetli olduklarında kadınlardan uzak durun ve âdetten temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın!" (Bakara, 222). Sonra Rasulullah (sav) "hayızlı kadınla, ilişki dışında her şeyi yapabilirsiniz" buyurdu. Bu söz Yahudilere ulaşınca bu adam, bize muhalefet etmedik hiçbir şey bırakmak istemiyor dediler. Sonra Üseyd b. Hudayr ile Abbâd b. Bişr gelerek; Ey Allah’ın Rasulü; Yahudiler şöyle şöyle söylüyorlar, biz (hayız halinde) kadınlarla ilişkide bulunamayacak mıyız? dediler. Bu söz üzerine Hz. Peygamber'in yüzü değişti, o kadar ki biz, Üseyd ile Abbâd'a kızdığını sandık. Onlar da hemen dışarı çıktılar. Dışarıda Hz. Peygamber'e süt götüren biri ile karşılaşmışlar. Hz. Peygamber, kendisine getirilen bu sütü onlara göndererek içmelerini sağladı. Böylece Hz. Peygamber’in onlara gücenmediğini anladık.
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona el-Fadl b. Dükeyn, ona Züheyr, ona Ebu'z-Zübeyr, ona da Cabir (ra) rivayet etmiştir: Ensardan bir adam Rasulullah'a (sav) gelerek; Benim bir cariyem var, onunla ilişkide bulunuyorum, ama gebe kalmasını istemiyorum dedi. Rasulullah (sav) cevaben, "istersen azil yap (ama netice değişmez), çünkü onun için takdir edilmiş olan şey mutlaka başına gelecektir" buyurdu. Adam bir süre durduktan sonra tekrar gelip; Ey Allah'ın Rasulü, gerçekten câriye gebe kaldı dedi. Hz. Peygamber de "ben, onun için takdir edilmiş olan şeyin mutlaka başına geleceğini sana söylemiştim," buyurdu.