6728 Kayıt Bulundu.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona da Nafi' rivayet etti: "Rasulullah (sav) döneminde Abdullah b. Ömer (ra) karısını hayızlı iken boşamıştı. Ömer b. el-Hattab bu durumu Rasulullah'a (sav) sormuş, Rasulullah (sav) da şu cevabı vermiş: "Ona söyle, karısına dönsün! Sonra kadın temizleninceye kadar nikâhında tutsun, sonra tekrar âdet görsün, sonra tekrar temizlensin! Ondan sonra dilerse nikâhında tutsun, dilerse ilişkide bulunmadan boşasın! İşte kadınları boşamak konusunda Allah’ın emrettiği iddet (süresi) budur."
Açıklama: İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre, bir kadını hayız halinde iken boşamak haramdır. Karısını hayız halinde boşayan bir erkeğin tekrar karısına dönmesi emredilir. Tekrar karısına dönmesi Malikilere göre farz, diğer fukahaya göre ise müstahaptır. İzahına çalıştığımız hadisteki “söyle ona karısına dönsün!” ifadesi bunun delilidir. Malikiler buradaki emri vücûp manasına hamlederken, diğer fukaha müstahap manasını verir. Kaydetmek gerekir ki, karısına tekrar dönmek, ancak üç talakı da vermemiş olanlar için mümkündür. Aynı şekilde cinsel ilişkide bulunulan bir temizlik döneminde boşamak ve bir defada üç talakı birden vermek de haram görülmüştür. Sünnete uygun olan boşanma, yaklaşık üç aylık bir zaman alır. Bu süre içinde karı koca bir araya gelmezler. Doğal olarak birbirlerine karşı duydukları arzu bu zaman zarfında daha çok artar, ayrıca yuvayı bozup bozmamak konusunu düşünmek için de geniş bir zaman bulurlar.
Bize Mahled b. Halid ile el-Hasan b. Ali ve Muhammed b. Ebu's-Serî -mana ile), onlara Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Safvan b. Süleym, ona Said b. el-Müseyyeb, ona da Ensardan Basra adında bir adam rivayet etmiştir. -İbn Ebu's-Serî, Hz. Peygamber'in ashabından dedi, Ensardan biri demedi-. O şöyle dedi: Kendi evinde yaşayan ve bâkire olduğunu (zannettiğim) bir kadınla evlenmiştim. Ama gerdeğe girince, hâmile olduğunu anladım. (Meseleyi Hz. Peygamber'e söyleyince) Rasulullah (sav) bana; "ondan faydalanıp ilişkide bulunduğun için mehrini ver! Doğuracağı çocuk ise senin kölendir" dedi ve aramızı ayırdı. (Hadisin ravilerinden Hasan b. Ali) dedi ki: (Hz. Peygamber); "Kadın doğurunca kendisine celde vurun –veya had vurun-!" dedi. el-Hasan dedi ki: Hz. Peygamber (Basra'ya hitaben), "kadına celde vur" dedi. Diğer râvi İbn Ebu's-Serî de şöyle dedi: Hz. Peygamber (çoğul sigasıyla), "ona celde vurunuz -veya had uygulayın-" buyurdu. [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi Katade, Said b. Yezid vasıtasıyla İbnu'l-Müseyyeb'den rivayet etmiştir. Yahya b. Ebu Kesir'de Yezid b. Nuaym vasıtasıyla Saîd b. el-Müseyyeb'den rivayet etmiştir. Ata el-Horasânî ise doğrudan Saîd b. el-Müseyyeb'den rivayet etmiştir. Bunların hepsi de hadisi mürsel olarak rivayet etmişlerdir. Yahya b. Ebu Kesir'in rivayetinde, Basra b. Eksem, bir kadınla evlendi denir. Hepsinin rivayetinde de çocuğu kendisine köle yaptı cümlesi bulunmaktadır.]
Açıklama: Ebû Davud’da muhtelif yollarla rivayet edilen bu hadisin bütün senedleri mürseldir. Bunu Ebû Davud da belirtmektedir. Hattâbî şöyle der: "Fukahadan hiç kimsenin bu hadîsle hükmettiğini bilmiyorum. Bu, mürsel bir rivayettir. Ulemadan hiç kimsenin, zina mahsûlü bir çocuğun –eğer hür bir kadından doğmuş ise- hür olacağı konusunda ihtilaf ettiğini de bilmiyorum. Hür bir kadından doğan bu çocuk nasıl köle yapılabilir?” Sonra da şöyle devam eder: “Eğer bu rivayet sahihse, manası şöyle olmalıdır: Hz. Peygamber adama, çocuk buluğa erince kendisinden hizmet görebilmesi için çocuğa iyi davranmasını, onu koruyup gözetmesini, iyi yetiştirmesini ve iyi terbiye etmesini tavsiye etmiştir. Böylece çocuğun da, kendisine yapılan iyiliğe karşılık olarak, itâat konusunda bir köle gibi saygılı davranacağını söylemiştir. Eğer hadîs sahîh ise, mensûh olması da muhtemeldir.”
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Ebu'z-Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kadının, kız kardeşinin yerini boşaltmak için onun boşanmasını istemesi helâl değildir. O da evlensin; onun için ancak Allah'ın kendisine takdir ettiği vardır."
Açıklama: Hangi gerekçe ile olursa olsun kimsenin bir başkasının boşanmasını istemesi helâl değildir. Boşanma kararını bizzat eşlerin vermeleri gerekir. Özellikle kadınların, evli erkeklerin yuvalarının bozulmasına sebep oldukları zaman zaman görülebilmektedir. Burada amaç, söz konusu erkekle kendisinin evlenmesidir. Bu gibi durumlarda sadece kadınların değil, erkeklerin de suçlu oldukları inkâr edilemez. Çünkü buna rıza gösteren de bizzat erkektir. Hâsılı nereden bakılırsa bakılsın, başkalarının müdahalesiyle bir yuvanın yıkılması meşru görülemez.
Bize Saîd b. Mansur, ona Ebu Muaviye, ona da İbn İshak bu hadisi; "Temizliğini tamamlamadan" cümlesine "bir hayız ile" lafzını ilavesiyle rivayet etti. Ancak bu ifade, Ebu Muaviye'nin vehmidir. Ebu Said el-Hudrî'nin bu konudaki rivayetinde geçen bir hayız lafzı ise sahihtir. Sonra Ebu Muaviye, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle söylediğini rivayet eder: "Allah'a ve ahiret gününe inanan bir insan, müslümanların ganimet malları arasında bulunan bir hayvana zayıflatıncaya kadar binip de sonra onu iade etmesin! Allah’a ve ahiret gününe inanan bir insan, müslümanların ganimet malları arasında bulunan bir elbiseyi eskitinceye kadar giyip de sonra onu geri vermesin!" [Ebû Davud dedi ki: Buradaki bir hayızla istibrâsını tamamlamadan ibaresi mahfûz değildir. Bu, Ebu Muaviye’nin hatasıdır.]
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hilas ve Ebu Hassan, onlara Abdullah b. Utbe b. Mesud rivayet etmiştir: "(Mehir tespit etmeden bir kadınla evlenen, ama zifafa girmeden vefat eden) bir adam hakkında (görüşünü almak üzere) bir ay boyunca –veya defalarca dedi- İbn Mesud'a gidip geldiler. Sonunda İbn Mesud (ra) şöyle dedi: Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: O kadın, aynen kendi durumundaki kadınların mehrini alır, bundan ne fazla ne de eksik! Mirastan da pay alır. Ayrıca iddet beklemesi de gerekir. Eğer benim bu görüşüm isabetli ise, bu Allah'tandır. Şayet hatalı ise benden ve şeytandandır, Allah ve Rasulü bundan berîdirler. Bunun üzerine Eşcâ kabilesinden el-Cerrâh ve Ebu Sinan gibi bazı adamlar kalkıp; Ey İbn Mesud! Berva' bt. Vâşık hakkında da Rasulullah'ın (sav) bizim aramızda aynen senin söylediğin gibi hükmettiğine bizler şâhidiz. Onun kocası Hilâl b. Mürre el-Eşcaî idi dediler. Bunun üzerine Abdullah, verdiği fetvanın, Allah Rasulü'nün fetvasına uygun düştüğü için son derece sevindi."
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hilas ve Ebu Hassan, onlara Abdullah b. Utbe b. Mesud rivayet etmiştir: "(Mehir tespit etmeden bir kadınla evlenen, ama zifafa girmeden vefat eden) bir adam hakkında (görüşünü almak üzere) bir ay boyunca –veya defalarca dedi- İbn Mesud'a gidip geldiler. Sonunda İbn Mesud (ra) şöyle dedi: Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: O kadın, aynen kendi durumundaki kadınların mehrini alır, bundan ne fazla ne de eksik! Mirastan da pay alır. Ayrıca iddet beklemesi de gerekir. Eğer benim bu görüşüm isabetli ise, bu Allah'tandır. Şayet hatalı ise benden ve şeytandandır, Allah ve Rasulü bundan berîdirler. Bunun üzerine Eşcâ kabilesinden el-Cerrâh ve Ebu Sinan gibi bazı adamlar kalkıp; Ey İbn Mesud! Berva' bt. Vâşık hakkında da Rasulullah'ın (sav) bizim aramızda aynen senin söylediğin gibi hükmettiğine bizler şâhidiz. Onun kocası Hilâl b. Mürre el-Eşcaî idi dediler. Bunun üzerine Abdullah, verdiği fetvanın, Allah Rasulü'nün fetvasına uygun düştüğü için son derece sevindi."
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hilas ve Ebu Hassan, onlara Abdullah b. Utbe b. Mesud rivayet etmiştir: "(Mehir tespit etmeden bir kadınla evlenen, ama zifafa girmeden vefat eden) bir adam hakkında (görüşünü almak üzere) bir ay boyunca –veya defalarca dedi- İbn Mesud'a gidip geldiler. Sonunda İbn Mesud (ra) şöyle dedi: Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: O kadın, aynen kendi durumundaki kadınların mehrini alır, bundan ne fazla ne de eksik! Mirastan da pay alır. Ayrıca iddet beklemesi de gerekir. Eğer benim bu görüşüm isabetli ise, bu Allah'tandır. Şayet hatalı ise benden ve şeytandandır, Allah ve Rasulü bundan berîdirler. Bunun üzerine Eşcâ kabilesinden el-Cerrâh ve Ebu Sinan gibi bazı adamlar kalkıp; Ey İbn Mesud! Berva' bt. Vâşık hakkında da Rasulullah'ın (sav) bizim aramızda aynen senin söylediğin gibi hükmettiğine bizler şâhidiz. Onun kocası Hilâl b. Mürre el-Eşcaî idi dediler. Bunun üzerine Abdullah, verdiği fetvanın, Allah Rasulü'nün fetvasına uygun düştüğü için son derece sevindi."