6745 Kayıt Bulundu.
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona da Nafi' rivayet etti: "Rasulullah (sav) döneminde Abdullah b. Ömer (ra) karısını hayızlı iken boşamıştı. Ömer b. el-Hattab bu durumu Rasulullah'a (sav) sormuş, Rasulullah (sav) da şu cevabı vermiş: "Ona söyle, karısına dönsün! Sonra kadın temizleninceye kadar nikâhında tutsun, sonra tekrar âdet görsün, sonra tekrar temizlensin! Ondan sonra dilerse nikâhında tutsun, dilerse ilişkide bulunmadan boşasın! İşte kadınları boşamak konusunda Allah’ın emrettiği iddet (süresi) budur."
Açıklama: İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre, bir kadını hayız halinde iken boşamak haramdır. Karısını hayız halinde boşayan bir erkeğin tekrar karısına dönmesi emredilir. Tekrar karısına dönmesi Malikilere göre farz, diğer fukahaya göre ise müstahaptır. İzahına çalıştığımız hadisteki “söyle ona karısına dönsün!” ifadesi bunun delilidir. Malikiler buradaki emri vücûp manasına hamlederken, diğer fukaha müstahap manasını verir. Kaydetmek gerekir ki, karısına tekrar dönmek, ancak üç talakı da vermemiş olanlar için mümkündür. Aynı şekilde cinsel ilişkide bulunulan bir temizlik döneminde boşamak ve bir defada üç talakı birden vermek de haram görülmüştür. Sünnete uygun olan boşanma, yaklaşık üç aylık bir zaman alır. Bu süre içinde karı koca bir araya gelmezler. Doğal olarak birbirlerine karşı duydukları arzu bu zaman zarfında daha çok artar, ayrıca yuvayı bozup bozmamak konusunu düşünmek için de geniş bir zaman bulurlar.
Bize Kuteybe b. Said, ona el-Leys, ona da Nafi'in rivayet ettiğine göre; İbn Ömer (ra) karısını hayızlı iken boşamış. Sonra Nafi', daha önceki Malik hadisi ile aynı manada rivayet etmiştir.
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Veki', ona Süfyan, ona Talha'nın azadlısı Muhammed b. Abdurrahman, ona da Salim rivayet etmiştir: İbn Ömer (ra) karısını hayızlı iken boşamış, babası Hz. Ömer de bunu Rasulullah'a (sav) anlatmış, Hz. Peygamber de şöyle demiş: "Ona söyle, karısına dönsün! Sonra onu ya temizlendiği zaman ya da hâmile iken boşasın!"
Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona da Salim b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre; babası Abdullah, karısını hayızlı iken boşamıştı. Hz. Ömer de bunu Rasulullah'a (sav) haber verince, Hz. Peygamber (sav) kızmış, sonra şöyle buyurmuş: "Ona söyle, hanımına dönsün! Sonra temizleninceye kadar, sonra tekrar hayız görüp tekrar temizleninceye kadar kadını nikâhında tutsun! Sonra isterse, kadın temiz iken ve kendisiyle ilişkide bulunmadan boşasın! İşte talak için, Aziz ve Celil olan Allah'ın emrine uygun olan iddet budur."
Bize el-Hasan b. Ali, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Eyyüb, ona İbn Sirin, ona da Yunus b. Cübeyr'in rivayet ettiğine göre, "İbn Ömer'e karını kaç defa boşadın? diye sormuş, o da bir defa" diye cevap vermiştir."
Bize el-Ka'neb, ona Malik, ona Ebu'z-Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kadının, kız kardeşinin yerini boşaltmak için onun boşanmasını istemesi helâl değildir. O da evlensin; onun için ancak Allah'ın kendisine takdir ettiği vardır."
Açıklama: Hangi gerekçe ile olursa olsun kimsenin bir başkasının boşanmasını istemesi helâl değildir. Boşanma kararını bizzat eşlerin vermeleri gerekir. Özellikle kadınların, evli erkeklerin yuvalarının bozulmasına sebep oldukları zaman zaman görülebilmektedir. Burada amaç, söz konusu erkekle kendisinin evlenmesidir. Bu gibi durumlarda sadece kadınların değil, erkeklerin de suçlu oldukları inkâr edilemez. Çünkü buna rıza gösteren de bizzat erkektir. Hâsılı nereden bakılırsa bakılsın, başkalarının müdahalesiyle bir yuvanın yıkılması meşru görülemez.
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hilas ve Ebu Hassan, onlara Abdullah b. Utbe b. Mesud rivayet etmiştir: "(Mehir tespit etmeden bir kadınla evlenen, ama zifafa girmeden vefat eden) bir adam hakkında (görüşünü almak üzere) bir ay boyunca –veya defalarca dedi- İbn Mesud'a gidip geldiler. Sonunda İbn Mesud (ra) şöyle dedi: Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: O kadın, aynen kendi durumundaki kadınların mehrini alır, bundan ne fazla ne de eksik! Mirastan da pay alır. Ayrıca iddet beklemesi de gerekir. Eğer benim bu görüşüm isabetli ise, bu Allah'tandır. Şayet hatalı ise benden ve şeytandandır, Allah ve Rasulü bundan berîdirler. Bunun üzerine Eşcâ kabilesinden el-Cerrâh ve Ebu Sinan gibi bazı adamlar kalkıp; Ey İbn Mesud! Berva' bt. Vâşık hakkında da Rasulullah'ın (sav) bizim aramızda aynen senin söylediğin gibi hükmettiğine bizler şâhidiz. Onun kocası Hilâl b. Mürre el-Eşcaî idi dediler. Bunun üzerine Abdullah, verdiği fetvanın, Allah Rasulü'nün fetvasına uygun düştüğü için son derece sevindi."
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hilas ve Ebu Hassan, onlara Abdullah b. Utbe b. Mesud rivayet etmiştir: "(Mehir tespit etmeden bir kadınla evlenen, ama zifafa girmeden vefat eden) bir adam hakkında (görüşünü almak üzere) bir ay boyunca –veya defalarca dedi- İbn Mesud'a gidip geldiler. Sonunda İbn Mesud (ra) şöyle dedi: Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: O kadın, aynen kendi durumundaki kadınların mehrini alır, bundan ne fazla ne de eksik! Mirastan da pay alır. Ayrıca iddet beklemesi de gerekir. Eğer benim bu görüşüm isabetli ise, bu Allah'tandır. Şayet hatalı ise benden ve şeytandandır, Allah ve Rasulü bundan berîdirler. Bunun üzerine Eşcâ kabilesinden el-Cerrâh ve Ebu Sinan gibi bazı adamlar kalkıp; Ey İbn Mesud! Berva' bt. Vâşık hakkında da Rasulullah'ın (sav) bizim aramızda aynen senin söylediğin gibi hükmettiğine bizler şâhidiz. Onun kocası Hilâl b. Mürre el-Eşcaî idi dediler. Bunun üzerine Abdullah, verdiği fetvanın, Allah Rasulü'nün fetvasına uygun düştüğü için son derece sevindi."
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hilas ve Ebu Hassan, onlara Abdullah b. Utbe b. Mesud rivayet etmiştir: "(Mehir tespit etmeden bir kadınla evlenen, ama zifafa girmeden vefat eden) bir adam hakkında (görüşünü almak üzere) bir ay boyunca –veya defalarca dedi- İbn Mesud'a gidip geldiler. Sonunda İbn Mesud (ra) şöyle dedi: Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: O kadın, aynen kendi durumundaki kadınların mehrini alır, bundan ne fazla ne de eksik! Mirastan da pay alır. Ayrıca iddet beklemesi de gerekir. Eğer benim bu görüşüm isabetli ise, bu Allah'tandır. Şayet hatalı ise benden ve şeytandandır, Allah ve Rasulü bundan berîdirler. Bunun üzerine Eşcâ kabilesinden el-Cerrâh ve Ebu Sinan gibi bazı adamlar kalkıp; Ey İbn Mesud! Berva' bt. Vâşık hakkında da Rasulullah'ın (sav) bizim aramızda aynen senin söylediğin gibi hükmettiğine bizler şâhidiz. Onun kocası Hilâl b. Mürre el-Eşcaî idi dediler. Bunun üzerine Abdullah, verdiği fetvanın, Allah Rasulü'nün fetvasına uygun düştüğü için son derece sevindi."