6745 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad, ona Eyyüb, ona Ebû Kilabe, ona Ebu Esma, ona da Sevban, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Sebepsiz yere kocasından kendisini boşamasını isteyen kadına cennet kokusu haramdır."
Açıklama: “Cennetin kokusu haramdır” ifadesi, böyle bir talepte bulunan kadının cennete giremeyeceği anlamına gelmez. Daha çok böyle bir talepte bulunmaması, sebepsiz yere yuvayı yıkmaması gerektiğini ifade etmektedir. Gereksiz yere aileyi dağıtmanın vebal olduğu anlamında bir telkindir. Bu türlü taleplerin önünü kesmek için kullanılan mübalağalı bir tehdit ifadesidir. Erkeğin karısından boşanmak istemesi kadar kadının da kocasından boşanmak istemesinden daha tabii bir şey olamaz. Ama erkeğin de kadının da gereksiz yere yuvayı dağıtmamak için gayret göstermeleri gerekir.
Açıklama: İlgili rivayet için bkz. D002213 numaralı hadis.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona da Hişam b. Urve şöyle nakletmiştir: "Cemile (Huveyle bt. Mâlik) isimli kadın, Evs b. Samit'in nikahı altında bulunmaktaydı. Evs, kadınlara aşırı ilgi duyan bir adamdı. Bu ilgisi artınca eşine zıhâr yaptı. Bunun üzerine Allah Teâlâ zıhâr kefaretini inzâl buyurdu."
Açıklama: (لمم) Lemem kelimesi genellikle delilik ve cinnet olarak tercüme edilmiş ve Evs'in bu cinnet halinde zıhar yaptığı söylenmiştir. Ancak Hattâbî bu ifadeyi sözlük manasında da ifade edilen kadınlara aşırı ilgi olarak yorumlamıştır. Zira cinnet hali olsaydı kefaretin gerekmeyeceğini ifade etmiştir. (Hattâbî, Meâlimü's-sünen, III, 254) Bu anlamda Evs'in zıhar yapma sebebinin kendisine zarar veren bu ilgisini azaltmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Bize el-Hasan b. Ali, ona Yahya b. Adem, ona İbn İdris, ona Muhammed b. İshak, ona Ma'mer b. Abdullah b. Hanzala, ona Yusuf b. Abdullah b. Selam, ona da Huveyle bt. Malik b. Sa'lebe rivayet etmiştir: Kocam Evs b. es-Sâmit bana zıhâr yapmıştı. Ben de Hz. Peygamber’e gidip şikâyette bulundum. Hz. Peygamber, "Allah'tan kork, o senin amcanın oğludur" diyerek kocam adına benimle tartışıyordu. Ben de bu tartışmaya devam ettim. Nihayet Yüce Allah; "Kocası hakkında seninle mücadele eden kadının sözünü muhakkak Allah işitmiştir" (Mücadele, 1) mealindeki ayetin, zıhârın kefaretini açıklayan bölüme kadar olan kısmı nazil oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber," kocan bir köle âzâd eder" buyurdu. Ben, bulamaz deyince "öyleyse peş peşe iki ay oruç tutar" dedi. Ben; Ey Allah’ın Rasulü; o yaşlı biridir, oruç tutamaz dedim. "O halde altmış fakiri doyursun!" buyurdu. Ben yine 0nun tasadduk edecek malı yoktur dedim. O sırada Hz. Peygamber'e bir arak (60 sa') hurma getirilmişti. Ben dedim ki Ey Allah'ın Rasulü, başka bir arak hurma da ben bulabilirim dedim. Hz. Peygamber, "iyi yaparsın! Git, bunları altmış fakire dağıt, sonra da amcanın oğluna dön!" buyurdu. [(Hadisin ravisi Yahya b. Âdem); "Bir arak, altmış sa’dır dedi.] [Ebû Davud dedi ki: Bu meselede benim görüşüm şudur: Huveyle, kocasının iznini almadan onun keffâretini ödemiştir. (Huveyle'nin kocası da) Ubade b. es-Samit'in erkek kardeşidir.]
Bize el-Hasan b. Ali, ona Abdülaziz b. Yahya Ebû'l-Asbağ el-Harrânî, ona Muhammed b. Seleme, ona İbn İshak, "önceki hadisin bir benzeri bu isnâdla rivayet etmiştir. Ancak bu rivayette, bir arak otuz sa'a denk bir seledir dediği de kaydedilir." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadis önceki Yahya b. Adem hadisinden daha sahihtir.]
Bize Musa b. İsmail, ona Ebân, ona Yahya, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman şöyle dedi: "Bir arak, on beş sa' alan bir zenbildir."
Bize ez-Za'ferânî, ona Süfyan b. Uyeyne, ona el-Hakem b. Ebân, ona da İkrime'nin haber verdiğine göre; "bir adam karısına zıhar yapmıştı. Kısa bir süre sonra ay ışığında onun baldırının pırıltısını görünce (dayanamayıp) onunla ilişkide bulunmuştu. Bunun üzerine Peygamber'e (sav) gelmiş, Rasulullah da (sav) kefaret ödemesini emretmişti."
Bize Ziyad b. Eyyüb, ona İsmail, ona el-Hakem b. Ebân, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) Hz. Peygamber'den aynı hadisi rivayet etmiştir: "(Bir adam karısına zıhâr yaptı, sonra ay ışığında baldırının parladığını gördü, dayanamadı ve onunla ilişkide bulundu. Sonra Hz. Peygamber'e geldi, durumu anlattı, Rasulullah (sav) da ona kefaret vermesini emretti.) Ancak bu rivayette ravi, baldır kelimesini zikretmedi."
Bize Ebu Kamil, ona Abdulaziz b. Muhtar, ona Halid, ona Muhaddis, ona da İkrime Hz. Peygamber'den daha önce geçen Süfyan hadisinin benzerini rivayet etti. "(Bir adam karısına zıhâr yaptı, sonra ay ışığında karısının baldırının parlaklığını gördü, dayanamadı ve onunla ilişkide bulundu. Sonra Hz. Peygamber'e gitti, Rasulullah (sav) kefaret ödemesini emretti.)"