10612 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim b. Abdullah, ona da babası (Abdullah b. Ömer r.anhuma), Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Her kim hurma ağacını aşılandıktan sonra satarsa, müşterinin ağaç üzerindeki mahsulün kendisine ait olacağını şart koşması hariç, ağacın meyvesi satanın hakkıdır. Her kim, mal sahibi bir köleyi satarsa, müşteri bu malın da kendisinin olacağını şart koşması hariç, sattığı kölenin malı satana aittir." Ayrıca Leys, Mâlik'ten, o Nâfi'den o da İbn Ömer'den bu hadisin köle ile ilgili kısmını rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Malik b. Enes arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim b. Abdullah, ona da babası (Abdullah b. Ömer r.anhuma), Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Her kim hurma ağacını aşılandıktan sonra satarsa, müşterinin ağaç üzerindeki mahsulün kendisine ait olacağını şart koşması hariç, ağacın meyvesi satanın hakkıdır. Her kim, mal sahibi bir köleyi satarsa, müşteri bu malın da kendisinin olacağını şart koşması hariç, sattığı kölenin malı satana aittir." Ayrıca Leys, Mâlik'ten, o Nâfi'den o da İbn Ömer'den bu hadisin köle ile ilgili kısmını rivayet etmiştir.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona İbn Uyeyne, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhum) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) muhâbara, muhâkala, muzâbene satışını ve olgunluğu meydana çıkıncaya kadar ağaç üstündeki yaş meyveyi satmayı yasakladı, ve yine araya satışı dışında yaş meyvelerin sadece dînâr ve dirhem ile satılmasını da emretti.
Açıklama: "Muhâbera": tohum kiracıdan olmak kaydıyla çıkacak ürünün belirli bir bölümüne karşılık tarlanın kiraya verilmesidir. "Muhakale": Ekinin henüz başağı kurumadan ya da tarladaki taze ekinin kendi cinsinden belli ölçüdeki kurusu karşılığında götürü usulle satılmasıdır. "Müzâbene": Ağaç üzerindeki olgunlaşmış taze hurmanın kuru hurma karşılığında satılmasıdır. Araya: Ağaçtaki taze hurmanın aynı miktardaki kuru hurma karşılığında satılmasıdır. Elinde nakit parası olmayan kimsenin dalında olgunlaşmış taze hurmayı ihtiyaç miktarınca kuru ile karşılığında satın alması caizdir.(daha geniş bilgi için DİA - Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde ilgili maddelere bakılabilir.)
Bize İsmail, ona Malik, ona Rabi b. Ebu Abdurrahman, ona el-Münbais'in azatlısı Yezid ona da Zeyd b. Halid (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) gelerek buluntu eşyanın hükmünü sordu, bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bulunan şeyin kılıfını ve tıpasını iyice belle, sonra bir sene boyunca onu insanlara haber ver. Eğer sahibi gelirse ona ver, gelmezse onunla ne yapacağına sen karar ver." Adam yitik koyunun durumunu sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Koyun ya senin ya kardeşinin ya da kurdundur." Adam yitik devenin durumunu sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Deve seni ilgilendirmez, onların toynakları ve su tulumu var. Sahiplerine ulaşıncaya kadar suya ulaşabilir ve ağaçları yiyebilir."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik b. Enes, ona Zeyd b. Eslem, ona Ebu Salih (Zekvân) es-Semmân, ona da Ebu Hureyre (ed-Devsî) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "At bazısı için sevap kapısıdır. Bazısı için bir örtüdür. Bazısı için de günahtır. At, kendisi için sevap olan kimseye gelince, o kimse atını Allah yolunda kullanır. O kimse atın yularını da uzun tutup çayıra veya bahçeye salmıştır. At uzun yularıyla bu çayırda veya bahçede otlarken onun yediği her ot sahibi için bir sevap olarak yazılır. Şayet at yularını koparsa şahlanarak bir veya iki yüksek tepede koşsa, (bu dolaşmasındaki) ayak izleri hatta onun tezeği bile sahibine sevap kazandırır. Şayet o at, bir nehre gelse ve oradan su içse, sahibi onu sulamak istememiş olsa bile, içtiği su sahibi için sevap olur. İşte bu at sahibi için sevap vesilesidir. Atını insanlardan bir şey istememek ve iffetini korumak için besleyen, ancak Allah'ın hayvanı üzerindeki hakkını ve hayvanına eziyet etmemesi gerektiğini unutmayan kimse için de at bir örtüdür. Atını övünmek, gösteriş yapmak, Müslümanları ezmek için bağlayan kimse için ise bu at günah sebebi olur." Rasulullah'a (sav) eşekler hakkında soruldu. O (sav) da: "Bana, her hükmü bir araya getiren şu özet olan ayetten başka bir şey indirilmedi: 'Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir' [Zilzal, 7-8] ayetini okudu."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Eyyub ve Kesir b. Kesir, (bu arada bir diğerinin rivayetine ilavede bulunmaktadır) onlara Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas'ın söylediğine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah, İsmail'in annesine rahmet etsin. Zemzemi kendi haline bıraksaydı -Suyu avuçlamasaydı da demiş olabilir- zemzem yeryüzünde akan bir pınar olurdu. Bilahare Cürhüm Kabilesi geldi ve 'Senin yanında konaklayıp yerleşmemize izin verir misin?' diye sordular. İsmail'in annesi 'Suda bir hakkınız olmamak şartıyla evet.' dedi. Onlar da 'Evet' diyerek bunu kabul ettiler."