6728 Kayıt Bulundu.
Bize Kesir b. Ubeyd, ona Muhammed b. Halid, ona Muarrif b. Vasıl, ona Muharib b. Disar, ona da İbn Ömer (ra) Hz. Peygamber'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Helâl olan işlerden Allah Teâlâ'nın en hoşlanmadığı şey, boşanmadır."
Açıklama: Boşanmak meşrudur ve helâldir, çünkü hayatın gerçeğidir. Boşanmak aynı zamanda Cenâb-ı Hakk'ın en hoşlanmadığı şeydir, çünkü zararı çok yönlüdür. Hem erkeğe hem kadına ve hem de toplum yapısına zarar vermektedir. En büyük zararı da çocuklara vermektedir.
Bize Müsedded, ona EbuAvane, ona el-A'meş, ona Ebu'd-Duhâ, ona Mesruk, ona da Hz. Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bizi, muhayyer bırakmış, biz de yine kendisini seçmiştik. O, bu muhayyer bırakmayı talak saymadı."
Açıklama: Bu hadise şu ayetlerin nüzulünden sonra gerçekleşmişti: Ey Peygamber! Eşlerine söyle: "Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini, ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki Allah, içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır." (Ahzab, 33/28-29)
Bize Abdülaziz b. Yahya, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak, ona Abbas b. Sehl, ona da babasının rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) Asım b. Adî'ye şöyle dedi: "Karını, doğuruncaya kadar yanında tut."
Açıklama: Bu hadis, zina ettiği için mulâane yapılan hâmile bir kadınla ilgilidir. Rivayete göre Uveymir el-Aclânî, karısının zina ettiği iddiasıyla Asım b. Adî'ye gitmiş, ondan bunu gidip Hz. Peygamber'e sormasını istemişti. Neticede Rasulullah (sav) Kur'ân-ı Kerîm'in emri gereği aralarında mulâane yapmış ve karı kocayı birbirinden ayırmıştı. O sırada kadın hâmile olduğu için Hz. Peygamber, doğum yapıncaya kadar kadının Asım b. Adiyy'in yanında kalmasını söylemişti.
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, ona da Muhammed b. Seleme; (T) Bize Muhammed b. Amr er-Râzî, ona da Seleme b. el-Fadl; (T) Bize el-Hasan b. Ali, ona da Yezid mana ile rivayet etti. Bunların hepsine İbn İshak, ona Davud b. el-Husayn, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), kızı Zeyneb'i Ebu'l-Âs b. er-Rabî'a önceki nikâhı ile geri verdi, yeniden nikâh kıymadı." [Ravi Muhammed b. Amr bu hadisi, Zeyneb'i hicretten altı sene sonra kocasına verdi, diye rivayet etti. el-Hasen b. Ali ise, iki sene sonra, diye rivayet etti.]
Açıklama: Zeyneb, Hz. Peygamber’in en büyük kızıdır. Teyzesi Hâle’nin oğlu Ebu’l-Âs b. er-Rabî ile evlenmişti. Ebu’l-Âs, Bedir’de müslümanlar tarafından esir alınmış, Zeynep'in fidye olarak gönderdiği annesinin hediyesi gerdanlık karşılığında serbest kalmıştı. Rasulullah (sav), Hz. Hatice’nin hatırası olan gerdanlığı kızına geri göndermiş ve Ebu’l-Âs’ı da kızını Medine'ye göndermesi şartıyla serbest bırakmıştı. O da sözünde durmuş, Zeynep'i babasına göndermişti. Bilâhare Mekke fethinden önce Ebu’l-Âs da İslâm’ı kabul ederek Medine'ye gelmiş ve Hz. Peygamber kızını eski nikâhıyla tekrar kendisine vermişti. Burada birinde “altı yıl sonra”, diğerinde “iki yıl sonra” diye iki rivayet zikredilmektedir. Çelişkili görünen bu ifadenin aslı şudur: Zeyneb' in kocasıyla ikinci defa evlenmesi, kendisinin Medine'ye hicretinden altı yıl sonra olmuştur. Bu aynı zamanda; "Size hicret eden kadınların mü’min olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri vermeyin! Çünkü bunlar onlara, onlar da bunlara helâl değildirler" (Mümtehine, 10) mealindeki ayetin nüzulünden iki sene sonraya rastlamaktadır. Dolayısıyla bu iki ifade arasında hakikatte bir çelişki bulunmamaktadır. Bu hadise göre; eşlerden biri İslâm’ı kabul ettiği, diğeri kabul etmediği için ayrılan karı koca, bilâhare diğer eş de İslâm’ı kabul edecek olsa, aradan uzun zaman geçse bile yeniden nikâha gerek kalmadan evlenebilirler. Nitekim Hz. Peygamber, yeni bir nikâha gerek kalmadan kızını kocasına vermişti.
Bize Ahmed b. Amr b. es-Serh ve Süleyman b. Davud, onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik rivayet etmiştir: "Ka'b b. Malik (ra) gözlerini kaybettiği zaman, kendisini çocuklarından Abdullah b. Ka'b gezdirirdi. Abdullah, Ka'b b. Malik'in şöyle dediğini işittim, diyerek babasının Tebük seferiyle ilgili olayı anlatmış, sora da Ka'b b. Malik'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: (Hz. Peygamber'in emriyle halkın bizi boykot ettiği) elli günden kırkı geçmişti. Rasulullah'ın (sav) elçisi gelip bana, Rasulullah (sav) sana, eşinden ayrılmanı emrediyor dedi. Ben de onu boşayayım mı, yoksa ne yapayım? dedim. Hayır, sadece ondan ayrıl, kesinlikle ona yaklaşma dedi. Bunun üzerine karıma, ailenin yanına git. Allah Teâlâ bu konuda bir hüküm verinceye kadar onların yanında kal dedim."
Açıklama: Ata b. Ebu Rabah ile Evs b. Samit arasında inkıta' vardır.
Bize Muhammed b. Abdülmelik b. Mervan, ona Ebu Numan, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona da pek çok kişinin, Tâvûs'tan naklettiğine göre İbn Abbas'a (ra) çok soru soran Ebû's-Sahbâ adında bir adam İbn Abbas'a şöyle dedi: "Rasulullah (sav) ile Hz. Ebu Bekir (ra) döneminde ve Hz. Ömer (ra) döneminin ilk yıllarında, bir adam henüz ilişkide bulunmadan karısını bir defada üç talakla boşadığında, bunun bir talak sayıldığını bilmiyor musun? İbn Abbas (ra) da evet, Rasulullah (sav) ile Hz. Ebu Bekir (ra) devrinde ve Hz. Ömer (ra) döneminin ilk yıllarında, bir adam henüz ilişkide bulunmadığı karısını bir defada üç talakla boşayacak olsa, bunu bir talak sayıyorlardı. Fakat Hz. Ömer halkın bunu sıklıkla yapıp (itiyat haline getirdiklerini) görünce onların aleyhine olmak üzere (birden verilen üç talakın) üçünü de geçerli kıldı dedi."