10612 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Ona Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona da Habbâb (ra) şöyle demiştir: Biz Rasulullah (sav) ile beraber hicret ettik.
Açıklama: hadisin bütünü için B003914 numaralı hadise bakınız.
Bize Yahya b. Bişr, ona Ravh, ona Avf, ona Muaviye b. Kurra, ona da Ebu Burde b. Ebu Musa el-Eş'arî şöyle demiştir: Abdullah ibn Ömer bana “Sen babamın (Ömer'in), senin babana ne dediğini biliyor musun?” dedi. Ben de “hayır bilmiyorum” dedim. Bunun üzerine Abdullah ibn Ömer “benim babam senin babana 'ey Ebu Musa, Rasulullah'ın (sav) huzurunda Müslüman olmamız, O'nun beraberinde hicret etmemiz, O'nun beraberinde cihâd etmemiz ve O'nun beraberinde yaptıklarımızın hepsinin bizim lehimize sabit olması, Rasulullah'tan sonra yaptığımız amellerin hepsi de başa baş olması seni sevindirir mi?' dedi. Buna karşı senin baban 'hayır, vallahi biz Rasulullah'tan sonra da cihâd etmiş, namaz kılmış, oruç tutmuş ve daha birçok hayır ameli işlemişizdir. Bizim elimizde birçok kişi Müslüman oldu. Elbette bu amellerimizin sevabını da alma beklentisi içindeyim' dedi. Bunun üzerine babam 'Ömer'in nefsini elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah'ın beraberinde yaptığımız amellerin bizim için sabit olup sevabının bize ulaşması, ondan sonra yaptığımız her bir amelden de başa baş bir şekilde kurtulmamızı çok arzu etmişimdir' dedi.” Ben de, İbn Ömer'e “vallahi senin baban, benim babamdan daha hayırlıdır” dedim .
Bana Muhammed b. Sabbah, ona İsmail b. Asım, ona Ebu Osman şöyle demiştir: İbn Ömer (r.anhuma), kendisi için “babasından önce hicret etti” denildiği zaman, bu sözden öfkelenerek şöyle demiştir: Ben ve babam Ömer, Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldik, kendisi öğlen uykusunda idi. Bunun üzerine tekrar konağımıza geri döndük. Biraz sonra Ömer beni “git bak bakalım, Rasulullah (sav) uyanmış mı?” diyerek gönderdi. Ben Rasulullah'ın huzuruna girdim ve (baktım uyanmış), kendisine biat ettim. Sonra babam Ömer'in yanına gidip ona Rasulullah'ın uyanmış olduğunu haber verdim. Ardından hızlı hızlı yürüyerek Rasulullah'ın huzuruna vardık. Babam Ömer, Rasulullah'ın yanına girip ona biat etti, sonra da ben Rasulullah'a (ikinci defa) biat ettim.
Berâ der ki: Ben Ebu Bekir ile birlikte onun ailesinin yanına girdim. Bir de gördüm ki kızı Âişe ateşli bir hastalıktan dolayı yatıyordu. Babasını, kızını yanağından öpüp “nasılsın ey kızcağızım?” diye hatır sorarken gördüm.
Bize Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Mesleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu İshak, ona da Berâ şöyle demiştir: Ebu Bekir, Âzib'den bir semer satın aldı, ben de semeri onunla birlikte evine taşıdım. Bu sırada Âzib, Ebu Bekir'e, Rasulullah'ın yolculuğunu sordu. Ebu Bekir de şöyle dedi: Bizi gözetlemek için gözcüler tutuldu. Biz geceleyin çıkıp gece ve gündüz hızlıca yol aldık. Nihayet güneş gün ortasına gelip zeval vakti olunca gözümüze, birazcık gölgesi olan büyük bir kaya çarptı, onun dibine vardık. Ben Rasulullah (sav) için beraberimde bulunan bir postu yere serdim. Sonra Peygamber (sav) onun üzerine yattı. Ben de etrafı kolaçan etmek üzere gittim. Bu sırada, tıpkı bizim gibi kayanın gölgesinden faydalanmak isteyerek, sürüsü ile kayanın dibine doğru gelmekte olan bir çobanla karşılaştım. Çobana “Sen kimin çobanısın delikanlı?” diye sordum, “filancanın çobanıyım” dedi. Ona “koyunlarında süt var mı?” dedim, “evet var” dedi. Ona “süt sağar mısın?” dedim, “evet sağarım” dedi ve sürüsünden bir koyun tuttu. Ben ona “memesi üzerindeki kıl, toprak ve pislikleri silkele” dedim. Çoban biraz süt sağdı. Benim yanımda da Rasulullah'a su içirdiğim, deriden, ağzı üzerinde bir bez parçası bulunan bir su kabı vardı. Kabın altı soğusun diye üzerine biraz su döktüm, sonra Peygamber'e (sav) getirdim ve “buyur iç” dedim. Rasulullah (sav) ben razı oluncaya kadar içti. Sonra bizi arayanlar peşimizde iken biz oradan hareket edip yola koyulduk.
Bize Süleyman b. Abdurrahman, ona Muhammed b. Himyer, ona İbrahim Ebu Able, ona Ukbe b. Vessâc, ona da Hz. Peygamber'in hizmetlisi Enes şöyle demiştir: Peygamber (sav) Medine'ye geldiği vakit sahabesi içinde Ebubekir'den daha fazla saçlarına ak düşen yoktu. Ebu Bekir, kına ve ketem karışımı ile saçlarını boyadı.
Duhaym der ki: Bize Velîd, ona Evzâî, ona Ebu Ubeyd, ona Ukbe b. Vessâc, ona da Enes ibn Mâlik (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Medine'ye geldiği vakit sahabesinin en yaşlısı Ebu Bekir'di. Ebu Bekir, kına ve ketem karışımı ile saçlarını boyadı ve saçlarının rengi, siyaha yakın derecede aşırı koyu oldu.
Bize Esbağ, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: Ebu Bekir (ra), Kelb oğulları kabilesinden Ümmü Bekir adında bir kadınla evlendi, Medineye hicret ettiği zaman da onu boşadı. Sonra Kadının amca oğlu, onunla evlendi. Bu adam (Bedir'de öldürülen) Kureyş kafilerine şu ağıtı yakan şairdi: Bedir kuyularına ne oldu? Tabakları deve etleriyle süsleyenlere... Bedir kuyularına ne oldu? Eğlence meclislerinde şarap ikram edip şarkı söyleten cömertlere... Ümmü Bekir bizi selametle selamlıyor! Kavmimizin (öldürülüp kuyulara atılmasından) sonra bize mi selamet mi kaldı. Elçi “biz öldükten sonra da yaşarız” diyor. Uğursuz bir kuşa dönen nasıl hayat bulur ki?