10635 Kayıt Bulundu.
Bize Abdüsselâm b. Mutahhir, ona Ömer b. Ali, ona Ma'n b. Muhammed el-Ğifârî, ona Said b. Ebu Said el-Makburî, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Din kolaydır; dini zorlaştırmaya çalışana (din), galip gelir. Dosdoğru olun, (ibadetlerle Allah'a) yaklaşın, müjdeleyin. Sabahleyin, akşamleyin ve gecenin bir kısmında (Allah'tan) yardım dileyin."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الدِّينَ يُسْرٌ
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu’be, ona Katâde, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kimde şu üç özellik bulunursa o kişi imanın tadını almıştır: Allah ve Rasulünün kendisine diğer herkesten daha sevgili olması, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmesi, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten, ateşe atılacakmışçasına nefret etmesi."
Bize Amr b. Hâlid, ona Züheyr, ona Ebu İshak, el-Berâ’nın şöyle anlattığını rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) Medine’ye ilk geldiğinde Ensâr'dan olan dedelerinin (Berâ, ya da Ensâr’dan dayıları dedi) yurduna misafir oldu. On altı veya on yedi ay Beytü’l-Makdis’e doğru namaz kıldı. Halbuki kıblesinin Beytü’l-Harâm’a doğru olmasını arzu ediyordu. Kâ’be’ye yönelerek ilk kıldığı namaz, ikindi namazı olmuştu. Bir cemaat de onunla birlikte kıldı. Hemen ardından Rasul-i Ekrem’le (sav) birlikte namaz kılanlardan biri çıktı. Mescidin birinde namaz kılmakta olan bir cemaate rast geldi. Onlara 'Rasulullah ile (sav) birlikte Mekke’ye doğru namaz kıldığıma Allah için şehâdet ederim' deyince (namazlarını bozmadan) oldukları gibi Beytullah’a döndüler. Rasulullah (sav) Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldığı zamanlarda Yahûdîler ve Hırıstiyanlar O'ndan memnundular. Kâ’be'ye doğru yüzünü döndürünce, bu fiilini beğenmediler." [Züheyr’in Ebu İshak’tan nakline göre Berâ bu hadisinde şöyle demiştir: "Kıble Beytullah’a çevrilmeden önce, ilk kıbleye doğru namaz kılarak vefat etmiş, öldürülmüş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl bir hüküm vereceğimizi bilemedik. Bunun üzerine Yüce Allah 'Allah imanınızı asla zayi edecek değildir' (el-Bakara 2/143) mealindeki âyeti indirdi."]
Bize İbrahim b. Hamza, ona İbrahim b. Sa’d, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da Abdullah b. Abbas, Ebu Süfyan'ın şöyle anlattığını nakletti: "Heraklius, bana dedi ki: 'Sana, onların (Müslümanların) sayısı artıyor mu yoksa eksiliyor mu?' diye sordum, sayılarının artmakta olduklarını söyledin, iman da böyledir, tamam oluncaya kadar hep böyle gider. 'Sana, içlerinde O’nun dinine girdikten sonra beğenmediğinden dolayı dönen var mıdır?' diye sordum. 'Hayır' dedin. 'İman da böyledir, onun Verdiği ferahlık ve haz kalplere girip kökleşince hep böyle olur. Hiç kimse ondan nefret etmez."
Bize Ali b. Ca’d, ona Şu’be, ona da Ebu Cemre şöyle demiştir: İbn Abbas’la birlikte oturuyordum. Beni kendi sedirinin üzerine oturturdu. Bana 'Benim yanımda kal, sana kendi malımdan bir hisse ayırayım' dedi. Bunun üzerine iki ay orada kaldım. Sonra bana şöyle dedi: Abdu’l-Kays heyeti Hz. Peygamber’in (sav) yanına geldikleri zaman, Peygamber aleyhisselâm, "Kim bu heyet? -Veya kim bu insanlar?-" diye sordu. Onlar da 'Rabîa’yız' dediler. Rasûlullah (sav), "Merhaba ey insanlar -veya ey heyet-. Allah utandırmasın ve pişman etmesin!" dedi. Heyet şöyle söyledi: 'Ey Allah’ın Rasûlü; biz size ancak haram ayda gelebiliyoruz. Çünkü sizinle bizim aramızda Mudar kâfirlerinin şu kabilesi vardır. Bize açık ve kesin şeyler emret ki, onları geride bıraktıklarımıza haber verelim ve o sayede cennete girelim.' Onlar Hz. Peygamber'e (sav) içeceklerden sordular. Rasûlullah (sav) onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı. Onlara sadece Allah’a îmân etmelerini emretti ve "Biliyor musunuz, îmân nedir?" diye sordu. En doğrusunu Allah ve Resûlü bilir, dediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Allah’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in, Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmaktır. Bir de ganimetin beşte birini vermenizdir." Sonra Hz. Peygamber onlara dört şeyi yasakladı; hantemi (topraktan yapılmış çömleği), dübbâı (kabağın içi oyularak yapılan kadehi), nakîri (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan fıçıyı) ve müzeffeti (içi ziftle sıvanmış kabı) -bazen müzeffet yerine mukayyer (içi ziftle sıvanmış testi) dedi-. Sonra şöyle buyurdu: "Bunları belleyin ve geride bıraktığınız kişilere haber verin!"
Bize İsmail, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre, Rasul-i Ekrem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İnanarak ve karşılığını Allah’tan umarak Ramazan'ı değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır."
Bize İshak b. Mansur, ona Abdurrezzak, ona Ma’mer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasul-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: "Sizden biri İslâmını güzelleştirirse, yapacağı her bir iyiliğe karşılık kendisine on kattan yedi yüz kata kadar sevap yazılır; yapacağı her bir kötülüğe karşılık bir günah yazılır."
Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişâm, ona Katâde, ona Enes Rasul-i Ekrem’in şöyle dediğini rivayet etti: "Lâ ilâhe illallah deyip de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (iman) bulunan kimse cehennemden çıkacaktır. Lâ ilâhe illallah deyip de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayır bulunan kimse cehennemden çıkacaktır. Lâ ilâhe illallah deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır bulunan kimse cehennemden çıkacaktır." [Ebu Abdullah (el-Buhârî) şöyle dedi: Ebân’nın Katâde vasıtası ile Enes’ten nakline göre Hz. Peygamber hadiste geçen 'hayırdan' kelimesi yerine 'imandan' ifadesini kullanmıştır.]
Bize İsmail, ona Mâlik b. Enes, ona amcası Ebu Süheyl b. Mâlik, ona babası Talha b. Ubeydullah’ın şöyle anlattığını rivayet etti: "Necd ahalisinden saçı başı darmadağın (fakir) bir kimse, Rasulullah’a (sav) geldi. Uzaktan sesi duyuluyor, fakat ne söylediği anlaşılmıyordu. Nihayet Rasulullah’a yaklaştı, bir de baktık ki İslâm’ın ne olduğunu soruyor. Bu soruya Rasulullah (sav) 'Bir gün bir gece içinde beş namaz' cevabını verdi. O kişi 'Üzerimde bunun dışında başka bir yükümlülük olacak mı?' diye sordu. Rasul-i Ekrem 'Hayır, gönüllü olarak kılmak istersen o başka' buyurdu. Ondan sonra Rasul-i Ekrem 'Bir de ramazan orucu var' buyurdu. O kişi 'Üzerimde bunun dışında başka bir yükümlülük olacak mı?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Hayır, gönüllü olarak tutmak istersen o ayrı' cevabını verdi. Talha der ki: Rasulullah (sav), ona zekâttan söz etti. Soruyu soran kişi 'Üzerimde bunun dışında başka bir yükümlülük olacak mı?' diye sordu. Yine Rasul-i Ekrem 'Hayır, gönüllü olarak vermek istersen o senin bileceğin şeydir' cevabını verdi. Bunun üzerine o kişi 'Yemin ederim bundan ne fazla ne eksik yapmam' diyerek arkasını dönüp gitti. Bunu duyunca Rasulullah (sav) 'Eğer doğru söylüyorsa kurtuluşa erdi' dedi."
Bize Kuteybe b. Said, ona İsmail b. Cafer, ona Humeyd, ona da Enes, Ubeyde b. Sâmit’in şöyle anlattığını rivayet etti: Rasul-i Ekrem kadir gecesinin ne zaman olduğunu bize bildirmek üzere yanımıza çıkmıştı. (O sırada) iki Müslüman birbiri ile tartıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi: "Size kadir gecesinin ne zaman olduğunu bildirmek için çıkmıştım. Ama filanca ile filanca tartıştı. Ve bunun bilgisi benden kaldırıldı. Umarım bu sizin için daha hayırlı olur. Kadir gecesini ramazanın son yedi, son dokuz ve son beşinci gecelerinde arayınız."