10612 Kayıt Bulundu.
Bize Osman b. Salih, ona Bekir b. Mudar, ona Cafer b. Rabîa, ona Irâk b. Malik, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud, ona da Abdullah b. Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) zamanında Ay ikiye ayrıldı.
Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Usame, ona Büreyd b. Abdullah, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musu el-Eş'arî (ra) şöyle demiştir: Biz Yemen'de iken Muhammed'in (sav) peygamber olarak gönderildiği haberi bize ulaştı. Bunun üzerine bir gemiye bindik, ancak gemimiz bizi Habeş hükümdarı Necâşî'nin memleketinin sahiline götürdü. Orada Cafer b. Ebu Talib ile buluştuk. Bir müddet onunla beraber Habeşistan'da kaldık. Nihayet hepimiz yola çıktık ve Medine'ye geldik. Peygamber'e Hayber'i fethettiği sırada kavuştuk. Peygamber (sav) "Ey gemi yoldaşları, sizin için iki hicret sevabı vardır" buyurdu.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Süfyan, ona Abdülmelik, ona da Abdullah b. Haris şöyle rivayet etmiştir: Abbâs b. Abdulmuttalib (ra) Hz. Peygamber'e (sav) “Amcan hakkında (şefaat etmekten) seni alıkoyan şey nedir? Halbuki o seni her zaman saldırılardan korur ve senin için düşmanlarına karşı öfkelenirdi” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Ebu Tâlib şimdi topuklarına kadar ateştedir. Eğer ben olmasaydım cehennemin dibinde olacaktı" buyurdu.
Bize Humeydî, ona Süfyân, ona Amr, ona İkrime, ona d İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: "Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur’an’da lânetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık" ayetindeki rüya, Rasulullah'ın (sav) Beytu'l-Makdis'e doğru geceleyin yürütüldüğü İsra gecesinde, kendisine uyanıkken gösterilendir. İbn Abbâs der ki: Kur'an'da lanetlenen ağaç zakkum ağacıdır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Amr, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle demiştir: Ben iki dayım ile birlikte Akabe biatinde hazır bulundum. Ebu Abdullah (el-Buhârî) der ki: İbn Uyeyne “o iki dayıdan biri Berâ b. Ma'rûr'dur” demiştir.
Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Cabir şöyle demiştir: Ben, babam ve dayım Akabe'de biat edenlerdeniz.
Bana İshak b. Mansur, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihab'ın yeğeni (Muhammed b. Abdullah), ona amcası (İbn Şihâb), ona Ebu İdris Âizübillah, ona da Akabe biatinde bulunan ve Rasulullah (sav) ile birlikte Bedir Savaşına katılan Ubade b. Samit'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav), etrafında sahabeden bir topluluk olduğu halde şöyle buyurmuştur: "Geliniz, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, kendi kendinize uydurduğunuz iftira ile kimseyi itham etmemek, iyilik hususunda bana asi olmamak üzere bana biat ediniz. İçinizden her kim sözünde durursa ecri Allah'a aittir. Kim de bu günahlardan bir tanesini işler sonra da bunun cezasını dünyada çekerse, bu ceza ona (ahirette) kefaret olur. Yine her kim bu günahlardan birini işler, Allah da onun suçunu gizlerse, hüküm Allah'a kalır. Allah dilerse onu affeder, dilerse onu cezalandırır." Ubâde b. Sâmit der ki: Ben bu şartlar üzerine Rasulullah'a biat ettim.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezîd b. Ebu Habîb, ona Ebu Hayr, ona Sunâbihî, ona da Ubade b. Sâmit (ra) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'a (sav) (Akabe'de) biat eden öncü gruptanım. Biz Rasulullah'a (sav), Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, Allah'ın öldürülmesini yasakladığı kişinin canına kıymamak, gasp ve yağma yapmamak, isyan etmemek ve bu sözümüze sadık kaldığımızda karşılığında cennet, bu günahlardan birini işlersek hüküm Allah'a ait olmak üzere biat ettik.
Bize Mualla, ona Vüheyb, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Âişe'ye "Seni, iki kere rüyamda gördüm. Seni, ipekten bir bez parçasıyla örtülmüş bir halde gördüm ve (Cebrail) bana 'bu senin eşindir, onun örtüsünü aç' diyordu. Örtüyü açtığımda bir de baktım ki o sensin. O sırada ben 'eğer bu, bana Allah tarafından gösterilmişse Allah onu gerçekleştirir' diyorum."
Bize İsmail b. Abdullah, ona Mâlik, ona Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebu Nadr, ona Ubeyd b. Huneyn, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) minber üzerine oturdu ve "Allah kulunu, istediği kadar verdiği dünya nimetleriyle kendi katında olan arasında bir seçim yapma konusunda serbest bıraktı, o da Allah katında olanı tercih etti" buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekir ağladı ve “Babalarımız, analarımız Sana feda olsun” dedi. Biz Ebu Bekir'in bu sözlerine hayret ettik. İnsanlar da hayret edip “şu şeyhe bakın, Rasulullah, Allah'ın dünya güzelliğinden vermekle kendi yanında olan şeyler arasında muhayyer kıldığı bir kuldan haber veriyor, bu ise 'babalarımız, analarımız Sana feda olsun' diyor” dediler. Meğer seçim hakkı verilen kul Rasulullah (sav), bunu hepimizden daha iyi bilen kişi de Ebu Bekir'miş. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "insanlar içinde arkadaşlığı ve malıyla bana en çok katkıda bulunan kişi Ebu Bekir'dir. Ümmetimden birini kendime dost edinecek olaydım, muhakkak Ebu Bekir'i edinirdim, lâkin İslam kardeşliği daha üstündür. Ebu Bekir'in mescide açılan küçük kapısı dışında mescide açılan tüm küçük kapılar kapatılsın."