10612 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Yezîd b. Zürey, ona Saîd, ona Katâde, ona Nadr b. Enes, ona Beşîr b. Nehîk, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir köle üzerinde (kendine düşen) payı yahut hisseyi bağışlayıp azat ederse, kölenin diğer hisseleri, eğer bir malı varsa bu kişinin malından ödenerek köle azat olur. Şayet malı yoksa, kölenin piyasa değeri tespit edilir, sonra o bedeli ödemesi için köle çok meşakkat verilmeden çalıştırılır" Haccâc b. Haccâc, Ebân ve Musa b. Halef bu hadisi Katâde'den rivayet etmede (Saîd ibn Ebî Arûbe'ye) mutâbaat etmişlerdir. Bu hadisi Şu'be kısaltmıştır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Haccac b. Haccac arasında inkıta vardır.
Bize Ahmed b. Mikdâm, ona Fadl b. Süleyman, ona Musa b. Ukbe, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer (r.anhuma), birden fazla sahibi olan köle ya da cariyenin, sahiplerinden birinin kendi payına düşen kısmı azat etmesi konusunda fetva verip şöyle derdi: O kişinin, kölenin tamamını azat etmesi gerekir. Eğer kölenin tamamını azat edecek miktarda malı varsa hissedarların paylarının piyasa değeri adaletli bir şekilde hesap edilerek hissedarlara payları ödenir ve hürriyete kavuşturulan köle serbest bırakılır. İbn Ömer, bu fetvasını Hz. Peygamber'den (sav) hulasa etmiştir. Yine Leys b. Sa'd, İbn Ebu Zi'b, İbn İshak, Cuveyriye, Yahya b. Saîd ve İsmail b. Umeyye bu hadisi Nâfi'den; o İbn Ömer'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bize Ahmed b. Mikdâm, ona Fadl b. Süleyman, ona Musa b. Ukbe, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer (r.anhuma), birden fazla sahibi olan köle ya da cariyenin, sahiplerinden birinin kendi payına düşen kısmı azat etmesi konusunda fetva verip şöyle derdi: O kişinin, kölenin tamamını azat etmesi gerekir. Eğer kölenin tamamını azat edecek miktarda malı varsa hissedarların paylarının piyasa değeri adaletli bir şekilde hesap edilerek hissedarlara payları ödenir ve hürriyete kavuşturulan köle serbest bırakılır. İbn Ömer, bu fetvasını Hz. Peygamber'den (sav) hulasa etmiştir. Yine Leys b. Sa'd, İbn Ebu Zi'b, İbn İshak, Cuveyriye, Yahya b. Saîd ve İsmail b. Umeyye bu hadisi Nâfi'den; o İbn Ömer'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Ebu Zi'b arasında inkıta vardır.
Bize Ahmed b. Mikdâm, ona Fadl b. Süleyman, ona Musa b. Ukbe, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer (r.anhuma), birden fazla sahibi olan köle ya da cariyenin, sahiplerinden birinin kendi payına düşen kısmı azat etmesi konusunda fetva verip şöyle derdi: O kişinin, kölenin tamamını azat etmesi gerekir. Eğer kölenin tamamını azat edecek miktarda malı varsa hissedarların paylarının piyasa değeri adaletli bir şekilde hesap edilerek hissedarlara payları ödenir ve hürriyete kavuşturulan köle serbest bırakılır. İbn Ömer, bu fetvasını Hz. Peygamber'den (sav) hulasa etmiştir. Yine Leys b. Sa'd, İbn Ebu Zi'b, İbn İshak, Cuveyriye, Yahya b. Saîd ve İsmail b. Umeyye bu hadisi Nâfi'den; o İbn Ömer'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile İbn İshak arasında inkıta vardır.
Bize İbn Ebu Meryem, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir: Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mallarını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esirleri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) Tâif dönüşü, on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu: "Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muvafakat işinizi bize arz etsin" buyurdu. İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler. Zuhrî der ki: Hevâzin esirlerinden bize ulaşan işte budur. Enes de der ki: Abbas, Peygamber'e (sav) hitaben "ben kendim için fidye verdim, Akil için de fidye verdim" demiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Enes b. Malik arasında inkıta vardır.
Bize Ahmed b. Mikdâm, ona Fadl b. Süleyman, ona Musa b. Ukbe, ona da Nâfi şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer (r.anhuma), birden fazla sahibi olan köle ya da cariyenin, sahiplerinden birinin kendi payına düşen kısmı azat etmesi konusunda fetva verip şöyle derdi: O kişinin, kölenin tamamını azat etmesi gerekir. Eğer kölenin tamamını azat edecek miktarda malı varsa hissedarların paylarının piyasa değeri adaletli bir şekilde hesap edilerek hissedarlara payları ödenir ve hürriyete kavuşturulan köle serbest bırakılır. İbn Ömer, bu fetvasını Hz. Peygamber'den (sav) hulasa etmiştir. Yine Leys b. Sa'd, İbn Ebu Zi'b, İbn İshak, Cuveyriye, Yahya b. Saîd ve İsmail b. Umeyye bu hadisi Nâfi'den; o İbn Ömer'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize İbn Ebu Meryem, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Mervân b. Hakem ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir: Hevâzin kabilesi heyeti Müslüman olarak Rasulullah'a gelip mallarının ve esirlerinin geri verilmesini istedikleri zaman, Rasulullah (sav) onlara "Şüphesiz benim beraberimde şu görmekte olduğunuz insanlar vardır. Bana sözün en sevimli geleni doğru olanıdır. Şimdi siz iki şıktan birini; ya esirleri ya da malları tercih ediniz. Ben (sizin gelmenizi gözeterek) bunları (taksim etmeden) bekletmiştim" buyurdu. Hz. Peygamber (sav) Tâif'ten döndüğü vakit yaklaşık on gece onların Tâif'den gelmelerini beklemişti. Rasulullah'ın kendilerine ancak iki şıktan birini geri vereceği kesin olarak belli olunca Rasûlullah'a “Biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı ve Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla sena etikten sonra şöyle hitap etti: "Şimdi bu (Hevâzin'li) kardeşleriniz, kusurlarından tövbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermeyi düşündüm. Sizden her kim esirlerini bu suretle (karşılıksız vererek) kardeşlerinizin gönüllerini hoş etmeyi severse bunu yapsın. Sizden her kim kendi hissesinin karşılığını arzu ederse, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından payını ona vermek üzere bunu yapsın." Bunun üzerine insanlar “Biz Hevâzin esirlerini gönül hoşluğu ile serbest bırakıyoruz ey Allah'ın Rasulü” dediler. Rasulullah (sav) onlara "şimdi biz, esirini gönül rızasıyla verenlerle karşılıksız vermeye razı olmayanları ayırt edemeyiz. Onun için siz gidiniz, bize durumunuzu, işlerinizi bilip yürüten kişileriniz, gelsin" buyurdu. İnsanlar yerlerine çekildiler ve kabilelerin bilirkişileri onlarla konuştu. Sonra bu bilirkişilerin her biri Rasulullah'a geri gelip, kavminin esirlerini vermekten memnun olduklarını ve Rasulullah'a bu konuda izin verdiklerini bildirdiler. (İbn Şihâb der ki:) Hevâzin esirlerinden bize ulaşan haber budur. Enes der ki: Abbâs, Hz. Peygamber'e hitaben “Ben kendim için de, Akil için de fidye verdim” demiştir
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Salim b. Abdullah, ona da İbn Ömer'in (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Hepiniz çobansınız ve elinizin altındaki kişilerden sorumlusunuz. Devlet adamı da bir çobandır, halkından sorumludur, erkek, ailesinin çobanıdır ve ailesinden sorumludur, kadın, kocasının evinde bir çobandır ve ailesinden sorumludur, Hizmetçi, efendisinin parasının çobanıdır ve onun tasarrufundan sorumludur" Abdullah b. Ömer der ki: Ben Hz. Peygamber'den bunları duydum ve zannediyorum Hz. Peygamber (sav) şunu da söyledi: "Adam (evlad), babasının malının çobanıdır ve yaptığı harcamadan sorumludur. Hepiniz çobansınız ve hepiniz yaptığınız çobanlıktan sorumlusunuz."
Bize İbn Ebu Meryem, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir: Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mallarını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esirleri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) Tâif dönüşü, on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu: "Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muvafakat işinizi bize arz etsin" buyurdu. İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler. Zuhrî der ki: Hevâzin esirlerinden bize ulaşan işte budur. Enes de der ki: Abbas, Peygamber'e (sav) hitaben "ben kendim için fidye verdim, Akil için de fidye verdim" demiştir.