10635 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Amir el-Akadî, ona Süleyman b. Bilal, ona Abdullah b. Dînâr, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İman, altmış küsur şubedir. Haya da imandan bir şubedir."
Açıklama: İmanın şubeleri vurgusu, imanın eylem olarak tezahürü şeklinde anlaşılabilir. Zira utanma duygusu olarak görülen haya, imanın gereği olarak kişide tezahür etmektedir.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Âmir b. Sa’d b. Ebu Vakkâs, ona da Sa’d (ra) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) bazı insanlara dünyalık mal veriyordu, ben de orada oturuyordum. Derken Rasulullah (sav) içlerinden en beğendiğim kimseye bir şey vermedi. Bunun üzerine 'Yâ Rasulallah! Falan kişiye neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü’min olduğuna inanıyorum' dedim. Hz. Peygamber (sav), "Yahut Müslümandır" dedi. Bir süre sustum. Sonra o adam hakkında bildiklerimi söylemeden duramadım ve tekrar 'Falan kişiye neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü’min olduğuna inanıyorum' dedim. Hz. Peygamber (sav) de yine, "Yahut Müslümandır" buyurdu. Ben yine o adam hakkında bildiklerimi söylemeden duramadım, sözümü tekrar ettim. Rasulullah (sav) yine o sözü tekrar ettikten sonra şöyle buyurdu: "Ey Sa'd! Ben bazı kimselere, başkalarını onlardan daha çok sevdiğim halde, Allah'ın onu yüzükoyun cehenneme atacağı endişesiyle ihsanda bulunuyorum." Bu hadîsi Zührî'den, Yunus, Salih, Ma’mer ve Zührî’nin erkek kardeşinin oğlu da rivayet etti.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Abdullah arasında inkita vardır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Âmir b. Sa’d b. Ebu Vakkâs, ona da Sa’d (ra) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) bazı insanlara dünyalık mal veriyordu, ben de orada oturuyordum. Derken Rasulullah (sav) içlerinden en beğendiğim kimseye bir şey vermedi. Bunun üzerine 'Yâ Rasulallah! Falan kişiye neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü’min olduğuna inanıyorum' dedim. Hz. Peygamber (sav), "Yahut Müslümandır" dedi. Bir süre sustum. Sonra o adam hakkında bildiklerimi söylemeden duramadım ve tekrar 'Falan kişiye neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü’min olduğuna inanıyorum' dedim. Hz. Peygamber (sav) de yine, "Yahut Müslümandır" buyurdu. Ben yine o adam hakkında bildiklerimi söylemeden duramadım, sözümü tekrar ettim. Rasulullah (sav) yine o sözü tekrar ettikten sonra şöyle buyurdu: "Ey Sa'd! Ben bazı kimselere, başkalarını onlardan daha çok sevdiğim halde, Allah'ın onu yüzükoyun cehenneme atacağı endişesiyle ihsanda bulunuyorum." Bu hadîsi Zührî'den, Yunus, Salih, Ma’mer ve Zührî’nin erkek kardeşinin oğlu da rivayet etti.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mamer b. Raşid arasında inkita vardır.
Bize Amr b. Halid, ona Leys, ona Yezid, ona da Ebu Hayr, Abdullah b. Amr (ra)'ın şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam, Rasûlullah'a (sav), İslam'daki hangi amellerinin daha hayırlı olduğunu sordu. Rasûlullah da şöyle cevap verdi: "Yemek yedirmen ve tanıdığın, tanımadığın herkese selâm vermendir."
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona da Ebu Hayr, ona da Abdullah b. Amr (ra) şöyle rivayet etti: "Bir adam, Rasûlullah'a (sav) İslam'da hangi amelin daha hayırlı olduğunu sordu. Rasûlullah (sav) de şöyle cevap verdi: 'Yemek yedirmen ve tanıdığına da tanımadığına da selam vermendir.' "
Bize Muhammed b. Ar’ara, ona Şu'be, Züyeyd’in şöyle anlattığını rivayet etti: Ebu Vâil’e Mürcie fırkasını sordum. Bunun üzerine o, Abdullah’ın bana naklettiğine göre Rasul-i Ekrem şöyle buyurmuştur dedi: "Müslüman'a sövmek fısk, onunla savaşmak küfürdür."
Bize Ebu Velid, ona da Şu’be rivayet etti; (T) Bana Bişr, ona Muhammed, ona Şu’be, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah (ra) şöyle rivâyet etti: "İman eden ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar (En’am 6/82) meâlindeki ayet indiği zaman Rasululah’ın (sav) ashâbı, 'Hangimiz nefsine zulmetmedi ki?' dediler. Bunun üzerine 'Allah'a ortak koşmak şüphesiz büyük bir zulümdür' (Lokmân: 31/13) meâlindeki âyet nazil oldu.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şube arasında inkita vardır.
Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişâm, ona Katâde, ona Enes Rasul-i Ekrem’in şöyle dediğini rivayet etti: "Lâ ilâhe illallah deyip de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (iman) bulunan kimse cehennemden çıkacaktır. Lâ ilâhe illallah deyip de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayır bulunan kimse cehennemden çıkacaktır. Lâ ilâhe illallah deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır bulunan kimse cehennemden çıkacaktır." Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: Ebân’nın Katâde vasıtası ile Enes’ten nakline göre Hz. Peygamber hadiste geçen 'hayırdan' kelimesi yerine 'imandan' ifadesini kullanmıştır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Eban b. Yezid arasında inkita vardır.
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona Ebu Hayyân et-Teymî, ona Ebu Zür’a, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Rasûlullah (sav) bir gün, insanlar arasında otururken birden Cebrâil çıkageldi ve, 'îmân nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "Allah’a, Meleklerine, Allah’a kavuşmaya ve Peygamberlerine inanman, bir de öldükten sonra dirilmeye îmân etmendir" buyurdu. Cebrâil tekrar, "İslâm nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de, "İslâm; Allah’a ibâdet etmen, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, namaz kılman, farz kılınan zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" diye cevap verdi. Cebrâil, 'İhsân nedir?' diye sorunca da, "Allah'ı görüyormuş gibi kulluk yapmandır, her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da hiç şüphesiz O seni görüyor" diye cevap verdi. Cebrâil 'Kıyâmet ne zamn kopacak?' diye sorduğunda ise şu karşışığı verdi: "Kıyâmetten kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir. Ancak sana onun alâmetlerini anlatacağım: Câriyenin efendisini doğurması, deve çobanlarının yüksek binalar kurmakta yarışmaları kıyâmet alâmetlerindendir. Kıyâmetin vakti, Allah’dan başka kimsenin bilemediği beş şeyden biridir." Sonra Rasûlullah (sav), "Şüphe yok ki kıyâmetin ilmi Allah katındadır..." (Lokman, 31/34) meâlindeki âyeti okudu. Sonra Cebrâil çıkıp gitti. Arkasından Hz. Peygamber "Onu çağırın!" buyurdu. İnsanlar çıkıp baktılar, fakat kimseyi göremediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "O Cebrâil'di, insanlara dinlerini öğretmek için gelmişti" dedi. Ebu Abdullah (el-Buhârî), Hz. Peygamber bütün bunları imandan saydı, dedi.