10612 Kayıt Bulundu.
Bize Hafs b. Ömer, ona Hemmâm, ona Katâde, ona Nadr b. Enes, ona Beşîr b. Nehîk, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur "Umrâ caizdir" Atâ b. Ebu Rebâh der ki: Ebu Hureyre hadisinin benzerini bana Câbir, Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.) Rivayet muallaktır; Buhari ile Atâ b. Ebu Rabâh arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman ve Muhammed b. Numan b. Beşir, onlara Numan b. Beşir'in söylediğine göre babası (Beşir) onu (Numan'ı) bir gün Rasulullah'ın (sav) huzuruna getirip ben bu oğluma şu köleyi verdim, dedi. Rasulullah (sav) "Çocuklarının hepsine bunun benzerini verdin mi?" diye sordu. Beşir, 'Hayır', deyince Hz. Peygamber (sav) "Öyle ise onu da geri al." buyurdu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman ve Muhammed b. Numan b. Beşir, onlara Numan b. Beşir'in söylediğine göre babası (Beşir) onu (Numan'ı) bir gün Rasulullah'ın (sav) huzuruna getirip ben bu oğluma şu köleyi verdim, dedi. Rasulullah (sav) "Çocuklarının hepsine bunun benzerini verdin mi?" diye sordu. Beşir, 'Hayır', deyince Hz. Peygamber (sav) "Öyle ise onu da geri al." buyurdu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Zührî, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Rifâa el-Kurazî'nin karısı Peygamber'e (sav) geldi ve “ben Rifâa'nın nikâhında idim, beni kesin talak ile boşadı. Ben de daha sonra Abdurrahman b. Zubeyir ile evlendim. Fakat Abdurrahman'ın cinsel organı, elbise saçağı gibi gevşek” dedi. Peygamber (sav) kadına "sen tekrar Rifâa'ya dönmek mi istiyorsun? Ancak kocan Abdurrahman senin balçağından, sen de onun balçağından tatmadıkça ona geri dönemezsin" buyurdu. O sırada Ebu Bekir, Peygamber'in (sav) yanında oturuyor, Hâlid b. Saîd b. Âs da kapıda, içeriye girmek üzere kendisine izin verilmesini bekliyordu. Hâlid Ebu Bekir'e hitaben “şu kadının Peygamber'in yanında açıkça konuştuğu şeyleri işitmiyor musun?” dedi
Bize Abdullah b. Yusuf, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona da Enes İbn Mâlik (ra) şöyle demiştir: Muhacirler Mekke'den Medine'ye geldikleri zaman ellerinde hiçbir şeyleri yoktu. Ensâr ise Medine'de arazi ve akar sahibi idi. Ensâr, her sene mallarının yarı mahsulünü kendilerine vermek ve Ensâr'ın yerine bağ ve bahçe işlerini muhacirler yapmak şartıyla mallarını muhacirlere ortağa verdiler. Enes'in ve aynı zamanda Abdullah b. Ebu Talha'nın annesi olan Ümmü Süleym, Rasulullah'a birkaç hurma ağacı hediye etmişti. Hz. Peygamber (sav) de bu hurma ağaçlarını (mahsulünden faydalanmak üzere) Usâme b. Zeyd'in annesi olan cariyesi Ümmü Eymen'e vermişti. İbn Şihâb der ki: Enes ibn Mâlik bana şöyle haber verdi: Peygamber (sav) Hayber ahalisi ile savaşı bitirip Medine'ye döndüğü zaman, Muhacirler, meyvelerinden istifade etmek üzere Ensâr'ın kendilerine emanet verdiği bahçeleri Ensâr'a geri verdiler. Hz. Peygamber (sav) de Enes'in anasına, onun vaktiyle verdiği hurma ağaçlarını geri verdi ve Ümmü Eymen'e de onun yerine kendi bostanından bir kısmını verdi. Ahmed b. Şebîb der ki: Bize babam Şebîb, ona da Yunus bu hadisi rivayet etti ve rivayetinde " (مَكَانَهُنَّ مِنْ خَالِصِهِ) onun yerine malının hâlisinden" ifadesini kullandı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ahmed b. Şebîb arasında inkıta vardır.
Bize Haccâc, ona Abdullah b. Ömer en-Nümeyrî, ona Yunus; (T) ve yine Leys der ki: Bana Yunus, ona İbn Şihâb, ona Urve, İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs, onlara da Âişe (r.anha), iftiracılar ona iftira attıklarında, şöyle rivayet etmiştir: -Bunlarının bir kısmının rivayeti diğerini doğrulamaktadır- Vahiy gecikince Rasulullah, eşi ile ayrılması konusunu istişare etmek üzere, Ali'yi ve Usame'yi yanına çağırdı. Usâme'ye gelince o “Âişe senin ehlindir, biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmeyiz” dedi. Berîre de “Ben Âişe'de ayıplayacağım bir kusur olarak sadece şunu gördüm. Âişe, küçük yaşta bir kadındı. Ev halkının hamurunu yoğururken uyurdu da evin besi koyunu gelir, o hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (mescitte bir hutbeye çıktı ve) şöyle buyurdu: "Ev halkım hakkında (iftira ederek) bana sıkıntı veren bir şahıs hakkında, kim bana yardım eder ve benim için ondan intikam alır? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Bu iftiracılar bir adamın ismini de söylüyorlar ki, bu kişi hakkında da ben hayırdan başka bir şey bilmiyorum..."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur "İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi. İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Bize Hibbân b. Musa, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir sefere gitmek istediğinde hanımları arasında kura çeker, hangisine kura çıkarsa, onunla sefere çıkardı. Yine Rasulullah (sav), gündüz ve gece vaktini hanımları arasında taksim ederdi. Sadece Sevde Hz. Peygamber'in (sav) hoşnutluğunu kazanmak üzere kendi gün ve gecesini Hz. Peygamber'in eşi Âişe'ye bağışlamıştı.
Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân b. Hakem ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir: Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mallarını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esirleri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) Tâif dönüşü, on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu: "Bu kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muvafakat işinizi bize arz etsin" buyurdu. İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler. İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.