Öneri Formu
Hadis Id, No:
19943, T003330
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنِى شَبَابَةُ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ ثُوَيْرٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عُمَرَ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ مَنْزِلَةً لَمَنْ يَنْظُرُ إِلَى جِنَانِهِ وَأَزْوَاجِهِ وَخَدَمِهِ وَسُرُرِهِ مَسِيرَةَ أَلْفِ سَنَةٍ وَأَكْرَمَهُمْ عَلَى اللَّهِ مَنْ يَنْظُرُ إِلَى وَجْهِهِ غُدْوَةً وَعَشِيَّةً » . ثُمَّ قَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ( وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ * إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ ) . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ قَدْ رَوَاهُ غَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ إِسْرَائِيلَ مِثْلَ هَذَا مَرْفُوعًا . وَرَوَى عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبْجَرَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَوْلَهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ . وَرَوَى الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَوْلَهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ وَلاَ نَعْلَمُ أَحَدًا ذَكَرَ فِيهِ عَنْ مُجَاهِدٍ غَيْرَ الثَّوْرِىِّ . حَدَّثَنَا بِذَلِكَ أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ . ثُوَيْرٌ يُكْنَى أَبَا جَهْمٍ وَأَبُو فَاخِتَةَ اسْمُهُ سَعِيدُ بْنُ عِلاَقَةَ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Şebâbe, ona İsrail, ona Süveyr’in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer’i şöyle derken dinledim: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz konumu itibariyle cennetliklerin en alt mertebede olanları, cennetlerine (bahçelerine), zevcelerine, hizmetkârlarına ve tahtlarına bin yıllık mesafe genişlikte olduklarını bakıp gören kişi olacaktır. Allah nezdinde en üstün değer ve mertebe sahipleri olanları ise, onun vechine sabah ve akşam (arası zamanlar gibi aralıklarda) bakacak olan kimsedir. Sonra Rasulullah (sav): “O günde yüzler var ki apaydınlıktır, Rablerine bakıcıdırlar” (Kıyamet, 75/22-23) buyruklarını okudu.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu garib bir hadistir. Bunu İsrail yolu ile birden çok kişi bu hadis gibi merfu (Peygamber Efendimize isnad edilerek) rivayet etmiştir. Ayrıca Abdülmelik b. Ebcer’e Süveyr, ona İbn Ömer’in sözü olarak rivayet etmiş olup, Nebi’ye ref’ etmemiştir. El-Eşcaî’ye Süfyan, ona Süveyr, ona Mücahid, İbn Ömer’in sözü olarak rivayet etmiş olup, İbn Ömer bunu Nebi’ye ref’ etmemiştir. Bizler bu rivayette Mücahid’in rivayet ettiğini es-Sevrî’den başka zikreden kimse olduğunu bilmiyoruz. Bu hadisi bize Ebu Kureyb, ona Ubeydullah el-Eşcaî, ona Süfyan rivayet etmiştir. Süveyr’in Ebu Cehm ve Ebu Fâhite diye künyeleri vardır, adı ise Saîd b. İlâka’dır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 75, 5/431
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Cehm Süveyr b. Ebu Fahite el-Kuraşi (Süveyr b. Said b. İlaka)
3. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
4. Ebu Amr Şebabe b. Sevvar el-Fezarî (Şebabe b. Sevvar)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ الْهَمْدَانِىُّ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ أَبِى بَكْرٍ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ حُوسِبَ عُذِّبَ » . قَالَ وَهَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ مِنْ حَدِيثِ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19982, T003338
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ الْهَمْدَانِىُّ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ أَبِى بَكْرٍ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ حُوسِبَ عُذِّبَ » . قَالَ وَهَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ مِنْ حَدِيثِ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ .
Tercemesi:
Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Kim hesaba çekilirse azaba uğratılır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)Tirmizî: Bu hadis garibtir. Katâde’nin, Enes’den rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 84, 5/435
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Ebu Ukbe Hemmâm b. Münebbih el-Yemânî (Hemmâm b. Münebbih b. Kamil b. Sîc)
4. Ebu Hasan Ali b. Ebu Bekir er-Razi (Ali b. Ebu Bekir b. Süleyman)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Ubeyd el-Esedi (Muhammed b. Ubeyd b. Melik)
Konular:
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyân, ona Ebu Zübeyr, ona da Câbir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Allah'tan başka ilah olmadığını söyleyinceye dek insanlara (o müşriklere) karşı savaşmakla emrolundum. Onu dediklerinde, cezayı hak edecekleri durumlar hariç, kanlarını ve mallarını benden korurlar. Geride kalan hesapları ise Allah'a kalmıştır. Ardından Hz. Peygamber (sav) (Sen ancak hatırlatıcısın. Onlar üzerinde bir zorba değilsin) (Ğâşiye, 88/21-22) ayetini okudu."
[Ebu İsa (et-Tirmizî), bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20001, T003341
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ. فَإِذَا قَالُوهَا عَصَمُوا مِنِّى دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلاَّ بِحَقِّهَا وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ. ثُمَّ قَرَأَ (إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ. لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُسَيْطِرٍ)."
[قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyân, ona Ebu Zübeyr, ona da Câbir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Allah'tan başka ilah olmadığını söyleyinceye dek insanlara (o müşriklere) karşı savaşmakla emrolundum. Onu dediklerinde, cezayı hak edecekleri durumlar hariç, kanlarını ve mallarını benden korurlar. Geride kalan hesapları ise Allah'a kalmıştır. Ardından Hz. Peygamber (sav) (Sen ancak hatırlatıcısın. Onlar üzerinde bir zorba değilsin) (Ğâşiye, 88/21-22) ayetini okudu."
[Ebu İsa (et-Tirmizî), bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 88, 5/439
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Kuraşi (Muhammed b. Müslim b. Tedrus)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
5. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Hadis, Kur'an'a Arzı
KTB, CİHAD
KTB, TEVHİD
Kur'an, Nüzul sebebleri
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu
Savaş, ve Barış
Tevhid, İslam inancı
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19997, T003340
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ - الْمَعْنَى وَاحِدٌ قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ صُهَيْبٍ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا صَلَّى الْعَصْرَ هَمَسَ - وَالْهَمْسُ فِى قَوْلِ بَعْضِهِمْ تَحَرُّكُ شَفَتَيْهِ كَأَنَّهُ يَتَكَلَّمُ فَقِيلَ لَهُ : إِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذَا صَلَّيْتَ الْعَصْرَ هَمَسْتَ قَالَ . « إِنَّ نَبِيًّا مِنَ الأَنْبِيَاءِ كَانَ أُعْجِبَ بِأُمَّتِهِ فَقَالَ مَنْ يَقُولُ لِهَؤُلاَءِ ؟ فَأَوْحَى اللَّهُ إِلَيْهِ أَنْ خَيِّرْهُمْ بَيْنَ أَنْ أَنْتَقِمَ مِنْهُمْ وَبَيْنَ أَنْ أُسَلِّطَ عَلَيْهِمْ عَدُوَّهُمْ فَاخْتَارَ النِّقْمَةَ فَسَلَّطَ عَلَيْهِمُ الْمَوْتَ فَمَاتَ مِنْهُمْ فِى يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفًا » . قَالَ وَكَانَ إِذَا حَدَّثَ بِهَذَا الْحَدِيثِ حَدَّثَ بِهَذَا الْحَدِيثِ الآخَرِ . قَالَ « كَانَ مَلِكٌ مِنَ الْمُلُوكِ وَكَانَ لِذَلِكَ الْمَلِكِ كَاهِنٌ يَكْهَنُ لَهُ فَقَالَ الْكَاهِنُ انْظُرُوا لِىَ غُلاَمًا فَهِمًا أَوْ قَالَ فَطِنًا لَقِنًا فَأُعَلِّمُهُ عِلْمِى هَذَا فَإِنِّى أَخَافُ أَنْ أَمُوتَ فَيَنْقَطِعَ مِنْكُمْ هَذَا الْعِلْمُ وَلاَ يَكُونُ فِيكُمْ مَنْ يَعْلَمُهُ . قَالَ فَنَظَرُوا لَهُ عَلَى مَا وَصَفَ فَأَمَرَهُ أَنْ يَحْضُرَ ذَلِكَ الْكَاهِنَ وَأَنْ يَخْتَلِفَ إِلَيْهِ فَجَعَلَ يَخْتَلِفُ إِلَيْهِ وَكَانَ عَلَى طَرِيقِ الْغُلاَمِ رَاهِبٌ فِى صَوْمَعَةٍ » . قَالَ مَعْمَرٌ أَحْسِبُ أَنَّ أَصْحَابَ الصَّوَامِعِ كَانُوا يَوْمَئِذٍ مُسْلِمِينَ قَالَ « فَجَعَلَ الْغُلاَمُ يَسْأَلُ ذَلِكَ الرَّاهِبَ كُلَّمَا مَرَّ بِهِ فَلَمْ يَزَلْ بِهِ حَتَّى أَخْبَرَهُ فَقَالَ إِنَّمَا أَعْبُدُ اللَّهَ » . قَالَ « فَجَعَلَ الْغُلاَمُ يَمْكُثُ عِنْدَ الرَّاهِبِ وَيُبْطِئُ عَلَى الْكَاهِنِ فَأَرْسَلَ الْكَاهِنُ إِلَى أَهْلِ الْغُلاَمِ إِنَّهُ لاَ يَكَادُ يَحْضُرُنِى فَأَخْبَرَ الْغُلاَمُ الرَّاهِبَ بِذَلِكَ فَقَالَ لَهُ الرَّاهِبُ إِذَا قَالَ لَكَ الْكَاهِنُ أَيْنَ كُنْتَ ؟ فَقُلْ عِنْدَ أَهْلِى . وَإِذَا قَالَ لَكَ أَهْلُكَ أَيْنَ كُنْتَ فَأَخِبِرْهُمْ أَنَّكَ كُنْتَ عِنْدَ الْكَاهِنِ » . قَالَ « فَبَيْنَمَا الْغُلاَمُ عَلَى ذَلِكَ إِذْ مَرَّ بِجَمَاعَةٍ مِنَ النَّاسِ كَثِيرٍ قَدْ حَبَسَتْهُمْ دَابَّةٌ » . فَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّ تِلْكَ الدَّابَّةَ كَانَتْ أَسَدًا قَالَ « فَأَخَذَ الْغُلاَمُ حَجَرًا قَالَ اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ مَا يَقُولُ الرَّاهِبُ حَقًّا فَأَسْأَلُكَ أَنْ أَقْتُلَهَا . قَالَ ثُمَّ رَمَى فَقَتَلَ الدَّابَّةَ . فَقَالَ النَّاسُ مَنْ قَتَلَهَا ؟ قَالُوا الْغُلاَمُ فَفَزِعَ النَّاسُ وَقَالُوا لَقَدْ عَلِمَ هَذَا الْغُلاَمُ عِلْمًا لَمْ يَعْلَمْهُ أَحَدٌ . قَالَ فَسَمِعَ بِهِ أَعْمَى فَقَالَ لَهُ إِنْ أَنْتَ رَدَدْتَ بَصَرِى فَلَكَ كَذَا وَكَذَا . قَالَ لَهُ لاَ أُرِيدُ مِنْكَ هَذَا وَلَكِنْ أَرَأَيْتَ إِنْ رَجَعَ إِلَيْكَ بَصَرُكَ أَتُؤْمِنُ بِالَّذِى رَدَّهُ عَلَيْكَ ؟ قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَدَعَا اللَّهَ فَرَدَّ عَلَيْهِ بَصَرَهُ فَآمَنَ الأَعْمَى فَبَلَغَ الْمَلِكَ أَمْرُهُمْ فَبَعَثَ إِلَيْهِمْ فَأُتِىَ بِهِمْ فَقَالَ لأَقْتُلَنَّ كُلَّ وَاحِدٍ مِنْكُمْ قِتْلَةً لاَ أَقْتُلُ بِهَا صَاحِبَهُ فَأَمَرَ بِالرَّاهِبِ وَالرَّجُلِ الَّذِى كَانَ أَعْمَى فَوَضَعَ الْمِنْشَارَ عَلَى مَفْرِقِ أَحَدِهِمَا فَقَتَلَهُ وَقَتَلَ الآخَرَ بِقِتْلَةٍ أُخْرَى . ثُمَّ أَمَرَ بِالْغُلاَمِ فَقَالَ انْطَلِقُوا بِهِ إِلَى جَبَلِ كَذَا وَكَذَا فَأَلْقُوهُ مِنْ رَأْسِهِ فَانْطَلَقُوا بِهِ إِلَى ذَلِكَ الْجَبَلِ فَلَمَّا انْتَهَوْا بِهِ إِلَى ذَلِكَ الْمَكَانِ الَّذِى أَرَادُوا أَنْ يُلْقُوهُ مِنْهُ جَعَلُوا يَتَهَافَتُونَ مِنْ ذَلِكَ الْجَبَلِ وَيَتَرَدَّوْنَ حَتَّى لَمْ يَبْقَ مِنْهُمْ إِلاَّ الْغُلاَمُ » . قَالَ « ثُمَّ رَجَعَ فَأَمَرَ بِهِ الْمَلِكُ أَنْ يَنْطَلِقُوا بِهِ إِلَى الْبَحْرِ فَيُلْقُونَهُ فِيهِ فَانْطُلِقَ بِهِ إِلَى الْبَحْرِ فَغَرَّقَ اللَّهُ الَّذِينَ كَانُوا مَعَهُ وَأَنْجَاهُ فَقَالَ الْغُلاَمُ لِلْمَلِكِ إِنَّكَ لاَ تَقْتُلُنِى حَتَّى تَصْلُبَنِى وَتَرْمِيَنِى وَتَقُولَ إِذَا رَمَيْتَنِى بِسْمِ اللَّهِ رَبِّ هَذَا الْغُلاَمِ . قَالَ فَأَمَرَ بِهِ فَصُلِبَ ثُمَّ رَمَاهُ فَقَالَ بِسْمِ اللَّهِ رَبِّ هَذَا الْغُلاَمِ . قَالَ فَوَضَعَ الْغُلاَمُ يَدَهُ عَلَى صُدْغِهِ حِينَ رُمِىَ ثُمَّ مَاتَ . فَقَالَ أُنَاسٌ لَقَدْ عَلِمَ هَذَا الْغُلاَمُ عِلْمًا مَا عَلِمَهُ أَحَدٌ فَإِنَّا نُؤْمِنُ بِرَبِّ هَذَا الْغُلاَمِ . قَالَ فَقِيلَ لِلْمَلِكِ أَجَزِعْتَ أَنْ خَالَفَكَ ثَلاَثَةٌ فَهَذَا الْعَالَمُ كُلُّهُمْ قَدْ خَالَفُوكَ . قَالَ فَخَدَّ أُخْدُودًا ثُمَّ أَلْقَى فِيهَا الْحَطَبَ وَالنَّارَ ثُمَّ جَمَعَ النَّاسَ فَقَالَ مَنْ رَجَعَ عَنْ دِينِهِ تَرَكْنَاهُ وَمَنْ لَمْ يَرْجِعْ أَلْقَيْنَاهُ فِى هَذِهِ النَّارِ فَجَعَلَ يُلْقِيهِمْ فِى تِلْكَ الأُخْدُودِ . قَالَ يَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى ( قُتِلَ أَصْحَابُ الأُخْدُودِ * النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ ) حَتَّى بَلَغَ ( الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ ) » . قَالَ « فَأَمَّا الْغُلاَمُ فَإِنَّهُ دُفِنَ » . قَالَ فَيُذْكَرُ أَنَّهُ أُخْرِجَ فِى زَمَنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ وَأُصْبُعُهُ عَلَى صُدْغِهِ كَمَا وَضَعَهَا حِينَ قُتِلَ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ .
Tercemesi:
Bize Mahmud b. Ğaylân ve Abd b. Humeyd –anlam bir olmak üzere-, onlara Abdürrezzak, ona Ma‘mer, ona Sâbit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona da Suhayb’ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) ikindi namazını kıldıktan sonra ses çıkarmadan dudaklarını kıpırdatıp konuşur gibi yapardı. Ona: Ey Allah’ın Rasulü, sen ikindi namazını kıldıktan sonra konuşur gibi yapıyorsun denilince, şöyle buyurdu: “Nebilerden birisi ümmetinin durumundan oldukça hoşlanmıştı, bunun için: Bunlara kim denk olabilir, dedi. Allah da ona: Onları, kendilerine azap vermekle, düşmanlarını onlara musallat kılmak arasında tercih yapmakta serbest bırak, diye vahyetti. Onlar da Allah’ın azap göndermesini tercih ettiler, onlara ölümü musallat etti. Bir günde onlardan yetmiş bin kişi öldü.”
(Abdurrahman b. Ebu Leylâ dedi ki: Suhayb) bu hadisi naklettikten sonra şu diğer hadisi de naklederdi. (Rasulullah devamla) buyurdu ki: “Krallardan bir kral vardı, bu kralın kendisi için geleceğe dair tahminlerde bulunan bir kâhini vardı. Kâhin: Bana kavrayışlı, zeki birisini -ya da: Zeki, söyleneni iyi kavrayan bir kişi- bulun, ben de ona bu bildiklerimi öğreteceğim. Çünkü ben öldükten sonra aranızdan bu bilginin kopup gideceğinden ve aranızda bunu bilecek kimsenin kalmayacağından korkarım, dedi. Onun dediği nitelikte birisini aradılar. (Hükümdar) ona o kâhinin yanında bulunup, ona zaman zaman gidip gelmesini emretti. Çocuk da ona gidip gelmeye başladı. Çocuğun yolu üzerinde bir manastırda bir rahip vardı.”
Sanırım o zamanlar manastırlara ibadete çekilenler o gün müslüman kimselerdi. (Devamla şöyle) buyurdu: “Çocuk, o rahibin yanından geçtiği her seferinde, ona sorular sorar ve ona sorularını sormaya devam edince, sonunda rahip ona durumunu haber vererek, ben ancak Allah’a ibadet ederim demiş.” (Ravi) dedi ki: Bu sefer çocuk rahibin yanında bir süre kalıp kâhinin yanına gitmekte gecikmeye başladı. Kâhin de çocuğun ailesine, bu adam benim yanıma hemen hemen hiç gelmiyor, diye haber gönderdi. Çocuk bu durumu rahibe haber verince, rahip de ona: Kâhin sana neredeydin diye sorarsa ailemin yanındaydım, dersin. Sana, ailen neredeydin derse, kâhinin yanında olduğunu onlara söylersin, dedi.”
(Ravi) devamla dedi ki: “Çocuk bu halde iken bir vahşi hayvanın kendilerini bir yerde alıkoyduğu çok sayıda bir insan topluluğunun yanından geçti.” Birileri: Bu vahşi hayvan bir aslandı, dedi. (Ravi devamla) dedi ki: “Çocuk bir taş alıp, Allah’ım, eğer rahibin dediği hak ise senden bu hayvanı öldürmemi dilerim, dedi. Sonra taşı attı ve o hayvanı öldürdü. Herkes: Onu kim öldürdü, deyince, “çocuk” dediler. İnsanlar dehşete kapılarak: Gerçekten bu çocuk hiç kimsenin bilmediği bir bilgiyi öğrenmiş bulunuyor, dediler. Gözleri görmeyen birisi onun bu durumunu işitince: Eğer sen benim tekrar görmeme sebep olursan sana şunu şunu vereceğim, dedi. Ben senden böyle bir şey istemiyorum, fakat eğer tekrar görürsen sana tekrar görme imkânını veren o yüce zata iman edecek misin? dedi. Kör: Evet dedi. Çocuk Allah’a dua edince adam tekrar görmeye başladı. Gözleri görmeyen o kör kişi bunun üzerine iman etti. Durumları hükümdara ulaşınca, o da onlara elçi gönderdi, onları yanına getirtti. Sizlerin her birinizi diğerini öldürmeyeceğim bir şekilde öldüreceğim deyip, verdiği emir üzerine testere onlardan birisinin başının tam ortasına yerleştirildi ve onu böylece öldürdü. Diğerini ise başka bir şekilde öldürdü sonra çocuğun getirilmesini emrederek: Onu şu şu dağa alıp götürün ve onu dağın tepesinden aşağıya atın, dedi. Çocuğu alıp o dediği dağa götürdüler, çocuğu atmak istedikleri o yere geldiklerinde o dağdan aşağı düşüp yuvarlanıverdiler. Sonunda aralarında, o çocuktan başka kalan kimse olmadı.”
(Ravi devamla) dedi ki: Sonra çocuk geri dönünce, yine hükümdar çocuğun alınıp denize götürülmesini ve onu denize atmalarını emretti. Çocuk alınıp denize götürüldü, Allah onunla beraber olanları suda boğduğu halde onu kurtardı. Bu sefer çocuk hükümdara: Sen beni asıp, bana ok atmadıkça, ok attığın zaman da: “Bu çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla1” demedikçe beni öldüremezsin, dedi. Bunun üzerine kralın verdiği emir ile çocuk asıldı sonra: “Bu çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla!” diyerek ona ok attı. Çocuğa ok atılınca elini şakağına koydu, sonra da öldü. Bazı kimseler: Bu çocuk kimsenin bilmediği bir bilgiyi biliyordu, bu sebeple bizler de bu çocuğun Rabbine iman ediyoruz, dediler. Hükümdara: Sana üç kişi muhalefet etti diye mi sen sabrını yitirdin. İşte bütün âlem şimdi sana muhalefet etmiş bulunuyor, dediler. Bu sefer hükümdar yerde hendekler açtırdı, o hendeklere odun atıldı, ateş atıldı, sonra insanların toplanmasını istedi, dininden dönenlere ilişmeyiz, dönmeyenleri ise bu ateşe atarız dedi ve dönmeyenleri o hendeklere atmaya başladı. (Ravi) dedi ki: İşte yüce Allah da: “Lanet olsun tutuşturulmuş ateş hendeklerinin sahiplerine” (Buruc, 85/4-5) buyruğundan itibaren: “O hükmüne karşı konulamayan (Azîz) ve her övgüye layık (Hamîd) olan Allah’a iman etmiş olmaları idi.” (Buruc, 85/8) buruğuna kadar okudu.
(Devamla) dedi ki: “Çocuk ise defnedildi. (Ravi) dedi ki: Nakledildiğine göre Ömer b. el-Hattab zamanında o çocuk mezarından çıkarıldığında, öldürüldüğü sırada parmağını koyduğu şekilde şakağı üzerinde idi.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen garib bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 85, 5/437
Senetler:
1. Ebu Yahya Suheyb er-Rumî (Suheyb b. Sinan b. Hâlid b. Amr)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
6. Ebu Ahmed Mahmud b. Ğaylan el-Adevi (Mahmud b. Ğaylan)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kudreti
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Kahin, Kehanet, kahine gitmek veya inanmak
Keramet, keramet
Önceki Ümmetler, Peygamberleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19986, T003339
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ وَعُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ خَالِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَافِعٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْيَوْمُ الْمَوْعُودُ يَوْمُ الْقِيَامَةِ وَالْيَوْمُ الْمَشْهُودُ يَوْمُ عَرَفَةَ وَالشَّاهِدُ يَوْمُ الْجُمُعَةِ وَمَا طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَلاَ غَرَبَتْ عَلَى يَوْمٍ أَفْضَلَ مِنْهُ فِيهِ سَاعَةٌ لاَ يُوَافِقُهَا عَبْدٌ مُؤْمِنٌ يَدْعُو اللَّهَ بِخَيْرٍ إِلاَّ اسْتَجَابَ اللَّهُ لَهُ وَلاَ يَسْتَعِيذُ مِنْ شَرٍّ إِلاَّ أَعَاذَهُ اللَّهُ مِنْهُ » حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ حَدَّثَنَا قُرَّانُ بْنُ تَمَّامٍ الأَسَدِىُّ عَنْ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . وَمُوسَى بْنُ عُبَيْدَةَ الرَّبَذِىُّ يُكْنَى أَبَا عَبْدِ الْعَزِيزِ وَقَدْ تَكَلَّمَ فِيهِ يَحْيَى وَغَيْرُهُ مِنْ قِبَلِ حِفْظِهِ . وَقَدْ رَوَى شُعْبَةُ وَالثَّوْرِىُّ وَغَيْرُ وَاحِدٍ مِنَ الأَئِمَّةِ عَنْهُ . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ . وَمُوسَى بْنُ عُبَيْدَةَ يُضَعَّفُ فِى الْحَدِيثِ ضَعَّفَهُ يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ وَغَيْرُهُ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Ravh b. Ubade ve Ubeydullah b. Musa, ona Musa b. Ubeyde, ona Eyüp b. Halid, ona Abdullah b. Rafi', ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) (Burûc Süresi'nde bulunan ayetleri açıklarken) şöyle buyurduğunu nakletmiştir. "el-Yevmü'l-mev'ûd" Kıyamet günüdür. "el-Yevmü'l-meşhûd" Arefe günüdür. "eş-Şâhid" Cuma günüdür. Güneş, ne Cuma gününden daha faziletli bir günde doğmuş, ne de batmıştır. Cuma gününde öyle bir vakit vardır ki o vakitte mü'min bir kul Allah'tan bir hayır dilerse, Allah onun isteğini kabul eder, bir şerden Allah'a sığınırsa Allah onu sığındığı şeyden korur.
(Tirmizî şöyle devam etmiştir.) Bize Ali b. Hucr, ona Kurran b. Temmam el-Esedî, ona Musa b. Ubeyde, aynı isnadla hadisin benzerini nakletmiştir.
Musa b. Ubeyde er-Rebezî, Ebu Abdülaziz olarak künyelenir. Yahya ve bazı kişiler onun hafızasını tenkit etmişlerdir. Aynı zamanda Şu'be, es-Sevrî ve bazı hadis imamları ondan hadis nakletmişlerdir.
Tirmizî şöyle devam etmiştir. Bu hadis Hasen-Garib bir hadistir. Bu hadisi ancak Musa b. Ubeyde tarikiyle biliyoruz.
Musa b. Ubeyde, hadis rivayetinde zayıf olarak kabul edilmiştir. Yahya b. Said ve bazı kimseler onu zayıf olarak adlandırmışlardır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 85, 5/436
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Râfi' Abdullah b. Râfi' el-Mahzûmi (Abdullah b. Râfi' b. Ebu Râfi')
3. Eyyub b. Halid el-Ensarî (Eyyub b. Halid b. Safvan b. Evs b. Câbir)
4. Ebu Abdulaziz Musa b. Ubeyde er-Rebezî (Musa b. Ubeyde b. Neşît b. Amr b. el- Haris)
5. Ubeydullah b. Musa el-Absi (Ubeydullah b. Musa b. Bazam)
6. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Mübarek Zamanlar, Cuma günündeki dua kabul saati
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19963, T003334
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنِ الْقَعْقَاعِ بْنِ حَكِيمٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ الْعَبْدَ إِذَا أَخْطَأَ خَطِيئَةً نُكِتَتْ فِى قَلْبِهِ نُكْتَةٌ سَوْدَاءُ فَإِذَا هُوَ نَزَعَ وَاسْتَغْفَرَ وَتَابَ سُقِلَ قَلْبُهُ وَإِنْ عَادَ زِيدَ فِيهَا حَتَّى تَعْلُوَ قَلْبَهُ وَهُوَ الرَّانُ الَّذِى ذَكَرَ اللَّهُ ( كَلاَّ بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ) » . قَالَ : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kul bir hata işlerse kalbine siyah bir nokta konulur. Şayet o günahtan el çeker, bağışlanma diler, tevbe edip Allah’a dönerse kalbi cilalanır. Eğer bunları yapmaz günah ve hataya devam ederse siyah nokta artırılır ve neticede bütün kalbini kaplar. İşte Allah’ın Mutaffifin sûresi 14. ayetinde: “Yaptıkları yüzünden kalbleri pas tutmuştur.” Diye anlattığı pas işte budur. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 83, 5/434
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ka'ka' b. Hakîm el-Kinanî (Ka'ka' b. Hakîm)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Günah, günahlardan uzak durmak ve günahta ısrar etmemek
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Tevbe, Günah, günahsız olmanın imkanı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19966, T003335
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ دُرُسْتَ - بَصْرِىٌّ - حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ حَمَّادٌ هُوَ عِنْدَنَا مَرْفُوعٌ ( يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ ) قَالَ يَقُومُونَ فِى الرَّشْحِ إِلَى أَنْصَافِ آذَانِهِمْ .
Tercemesi:
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre; -Hammad bu hadis bize göre merfu hükmündedir demiştir- Mutaffifin sûresi 6. ayet hakkında şöyle demiştir: “Kulaklarının yarılarına kadar ter içersinde kalacaklardır.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 83, 5/434
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Yahya b. Dürüst el-Kuraşî (Yahya b. Dürüst b. Ziyad)
Konular:
Günah, günahlardan uzak durmak ve günahta ısrar etmemek
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Tevbe, Günah, günahsız olmanın imkanı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19969, T003336
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ( يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ ) قَالَ « يَقُومُ أَحَدُهُمْ فِى الرَّشْحِ إِلَى أَنْصَافِ أُذُنَيْهِ » . قَالَ : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَفِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ .
Tercemesi:
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v): “O gün insanlar alemlerin rabbi huzurunda hazır olup dikileceklerdir.” Ayeti hakkında şöyle demişlerdir. Onlardan her biri kulaklarının yarısına kadar ter içinde kalacaktır.Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 83, 5/434
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri