10631 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik (b. Enes), ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes (ra), şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Ebu Talha'ya hitaben, "Ben bu bahçeyi senin kendi akrabalarına vermeni daha uygun görüyorum" buyurdu. Ebu Talha da, öyle yapacağım Ey Allah'ın Rasulü, dedi. Ebu Talha, bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları arasında taksim etti. İbn Abbas şöyle der ki: "(Önce) en yakın akrabalarını uyar." (Şuarâ, 26/214) ayeti indiği zaman, Peygamber (sav) "Ey Fihr oğulları, Ey Adiyy oğulları!" diye Kureyş'i çağırmaya başladı. Ebu Hüreyre der ki: "(Önce) en yakın akrabalarını uyar." (Şuarâ, 26/214) ayeti indiği zaman Peygamber (sav) "Ey Kureyş topluluğu!" diye çağrıda bulundu.
Açıklama: Sosyal yapının muhtelif alt kümeleri cizm/cezm, cumhûr, şa‘b, kabile, imâre/amâre, batn, fahiz/fahz, aşîre, fasîle, raht şeklinde sıralanır. bkz. Casim Avcı, Recep Şentürk, "Kabile", DİA, 2001, 24/30-32.
Bize Süleyman b. Davud Ebu Rabî, ona İsmail b. Cafer, ona Nâfi b. Mâlik b. Ebu Âmir Ebu Süheyl, ona babası, (Malik b. Ebu Âmir) ona da Ebu Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, kendisine emanet verildiğinde emanete hainlik eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz"
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Allah (ac) "En yakın akrabalarını uyar" ayetini (Şuarâ, 214) indirince Rasulullah (sav) kalkıp "Ey Kureyş ahalisi! (iman ederek) canlarınızı (Allah'tan) satın alın! Şüphesiz ben Allah'tan (gelecek bir azabı) hiç bir şeyle sizden def edemem. Ey Abdümenâf oğulları! Şüphesiz ben Allah'tan (gelecek bir azabı) hiç bir şeyle sizden def edemem! Ey Abbas b. Abdülmuttalib! Şüphesiz ben Allah'tan (gelecek bir azabı) hiç bir şeyle senden def edemem! Ey Rasulullah'ın halası Safiyye! Şüphesiz ben Allah'tan (gelecek bir azabı) hiç bir şeyle senden def edemem! Ey Muhammed'in kızı Fatıma! Malımdan dilediğini iste ama ben Allah'tan (gelecek bir azabı) hiç bir şeyle senden def edemem" buyurdu. Esbağ, rivayeti İbn Vehb'ten, o Yunus'tan, o da İbn Şihâb'tan nakletmekle Ebu Yemân'a mütabaatta bulunmuştur.
İsmail der ki: Bana Abdülaziz b. Abdullah b. Ebu Seleme, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız" (Âl-i İmrân, 3/92) ayet-i kerimesi nazil olunca Ebu Talha, Hz. Peygamber'e gelerek “ey Allah'ın Rasulü, Allah Tebâreke ve Teâlâ Kitabı'nda "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız" buyuruyor. Mallarımın bana en sevgili olanı da Bîruhâ'dır. -Râvî Enes der ki: Bîruhâ, Mescidin karşısında bir bahçe idi. Rasulullah (sav), bu Bîruhâ bahçesine girer, orada gölgelenir ve onun içindeki tatlı sudan içer idi.- İşte bu Bîruhâ bahçesi Azîz ve Celîl olan Allah ve O'nun Rasulü yoluna sadakadır. Ben bu sadakanın hayrını ve ahiret azığı olmasını ümit ediyorum. Ey Allah'ın Rasulü, Sen bu bahçem hakkında dilediğin şekilde tasarrufta bulunabilirsin” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "ne güzel, ey Ebu Talha, bu, sahibine kazanç getiren bir maldır. Biz bu malı senden kabul ettik ve onu tekrar sana geri verdik. Sen onu en yakın hısımların arasına dağıt" buyurdu. Ebu Talha da onu, kendi akrabaları arasında sadaka olarka bölüştürdü. Enes der ki: Ubeyy b. Ka'b ve Hassan b. Sabit onun yakın akrabasındandı. Enes der ki: Hassan, kendisine sadaka verilmiş olan bu maldaki hissesini, Muâviye b. Ebu Sufyân'a sattı. Hassân'a “sen Ebu Talha'nın sadaka verdiği malı mı satıyorsun?” denildi, o da “Bakınız, ben bir sâ' miktarı hurmayı, bir sâ' miktarı dirhem mukabilinde satıyorum” dedi. Enes der ki: Bu bahçe, Muâviye b. Ebu Sufyân'ın yaptırdığı Hudeyle oğulları kasrının bulunduğu yerde idi
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ve Urve b. Zübeyir, onlara da Hakîm b. Hizâm (ra) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'tan (dünyalık mal) istedim, verdi, sonra yine istedim, yine verdi. Ardından şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Şu dünya malı, yeşil, tatlıdır. Her kim bu malı gönül tokluğu ile elde ederse ona bereketli kılınır. Her kim de açgözlülük ile elde ederse ondan bereket kaldırılır ve o kimse yedikçe doymayan kimse gibi olur. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar Senden sonra hiçbir kimsenin malına elimi uzatmayacağım” dedim. Daha Ebu Bekir, Beytu'l-mâl'daki payını vermek üzere Hakim'i çağırmış, fakat Hakim, Ebu Bekir'in ihsanından hiçbir şey kabul etmemiştir. Sonra Ömer de onu, hakkını vermek için çağırmış, ondan da hiçbir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “ey Müslümanlar topluluğu! Ben , Allah'ın kendisine ayırdığı bu ganimet payını, Hakim'e sundum ama o almayı reddediyor” demiştir. Hakîm, Peygamber'den (sav) vefat edinceye kadar hiçbir kimseden bir şey almamıştır.