4868 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. İshak el-Cevherî el-Basrî, ona Ebû Zeyd (Saîd b. Rabî'), ona Şu'be, ona Davud b. Ebû Hind, ona da Şa'bî'nin naklettiğine göre Ebû Cebîra b. Dahhak (ra) şöyle demiştir: Bizden bazılarının iki veya üç ismi olurdu ve bazen hoşlanmadığı halde bunlardan biri ile çağrılırdı. Bunun üzerine (birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayınız!) (Hucurat, 49/11) ayeti indirildi. Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Ebû Cebîra ensardan olup Sabit b. Dahhâk b. Halife'nin kardeşidir. Seneddeki Ebû Zeyd'in adı Saîd b. Rabî'dir. (Herat'tan getirilen kumaşları sattığı için) Sahibü'l-Heravî olarak anılan bu zat Basralı ve güvenilir bir kişidir. Bize Ebû Seleme Yahya b. Halef, ona Bişr b. Mufaddal, ona Davud b. Ebû Hind, ona da Şa'bî, Ebû Cebîra b. Dahhâk'tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir, dedi.
Açıklama: Senedde adı geçen Ebu Zeyd Said b. Rabi'nin, Sahibü'l-Herevî olarak anılması ilk bakışta Herevî adlı birinin arkadaşı/talebesi olduğu intibaını uyandırsa da bu lakap kendisine Herat işi kumaş sattığı için verilmiştir.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan, ona Mansur, ona Mücâhid, ona Ebu Ma‘mer, ona da İbn Mesud’un şöyle dediğini rivayet etti: Kâbe’nin yanında biri Kureyşli, ikisi Sakîfli veya biri Sakîfli, ikisi Kureyşli olan üç kişi tartıştı. Bunların anlayışı kıt, karınlarının yağı çoktu. Bunlardan biri “Sizce Allah bizim söylediklerimizi işitiyor mu?” diye sordu, diğeri de “Yüksek sesle söylersek işitir, ama gizlersek işitmez” dedi. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Oysa siz, vaktiyle günahlara dalarken kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin bir gün aleyhinizde şâhitlik yapacağından çekinmiyordunuz." (Fussilet, 41/22) [Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Ebu Sa‘d es-San’ânî, ona Ebu Cafer er-Razî, ona Rabî b. Enes, ona Ebu Âliye, ona da Ubey b. Ka‘b şöyle rivayet etmiştir: "Müşrikler Rasulullah’a (sav) 'Bize Rabbini tanıt', dediler. Bunun üzerine Allah 'De ki: O Allah’tır, bir tektir, Allah’tır, Samed’dir' (İhlâs, 112/1-2) ayetlerini indirdi. Samed doğurmamış ve doğmamış demektir. Çünkü doğan her bir şey muhakkak ölecektir. Her bir ölene mutlaka mirasçı olunur. Aziz ve celil Allah ise ne ölür ne de ona mirasçı olunur. 'Kimse de onun dengi değildir' (İhlas, 112/4) Hz. peygamber (sav) 'Onun bir benzeri, bir dengi yoktur, onun gibi hiçbir şey yoktur' buyurdu."