Bize Yahya b. Habib Arabi el-Basrî, ona Halid b. Haris, ona Muhammed b. Aclan, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), dört kişiye beddua ederdi. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi. Daha sonra Allah onlara Müslüman olmayı nasip etti."
[Ebu İsa (et-Tirmizî) der ki: Bu hadis hasen garib sahihtir. Nafi'in, İbn Ömer'den yaptığı rivayet bu tarikiyle garib sayılmıştır. Bu hadisi Yahya b. Eyyub, İbn Aclan'dan rivâyet etmiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18227, T003005
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَبِيبِ بْنِ عَرَبِىٍّ الْبَصْرِىُّ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَجْلاَنَ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَدْعُو عَلَى أَرْبَعَةِ نَفَرٍ فَأَنْزَلَ اللَّهُ :( لَيْسَ لَكَ مِنَ الأَمْرِ شَىْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ ) فَهَدَاهُمُ اللَّهُ لِلإِسْلاَمِ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ صَحِيحٌ يُسْتَغْرَبُ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ مِنْ حَدِيثِ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ وَرَوَاهُ يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Habib Arabi el-Basrî, ona Halid b. Haris, ona Muhammed b. Aclan, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), dört kişiye beddua ederdi. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi. Daha sonra Allah onlara Müslüman olmayı nasip etti."
[Ebu İsa (et-Tirmizî) der ki: Bu hadis hasen garib sahihtir. Nafi'in, İbn Ömer'den yaptığı rivayet bu tarikiyle garib sayılmıştır. Bu hadisi Yahya b. Eyyub, İbn Aclan'dan rivâyet etmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 3, 5/228
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
5. Yahya b. Habib el-Harisi (Yahya b. Habib b. Arabi)
Konular:
Dua, Beddua
Hz. Peygamber, beddua ettiği kimseler
Kur'an, Nüzul sebebleri
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Ma’mer, ona ez-Zührî , ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ebî Sevr, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etti:
“Ben, Kur’ân-ı Kerim’de; ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne âlâ!.. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi’ (Tahrîm, 66/4) meâlideki âyette işaret edilen Rasûlullah’ın (sav) hanımlarından ikisinin kimler olduğunu Hz. Ömer’e sormayı çok istiyordum. Nihâyet Hz. Ömer, hac seyahatine çıktı. Ben de onunla beraber hacca gittim. Yolda Hz. Ömer’e bir mataradan su döktüm, abdest aldı. Dedim ki:
“- Ey mü’minlerin Emîri! Yüce Mevlâ’nın haklarında ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne güzel!. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi. Ama Peygamber’e karşı bir dayanışma içine girecek olursanız, bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur…’ buyurduğu, Rasûlullah’ın (as.) hanımlarından ikisi, hangileridir?”
“- Hayret sana, ey Abbas’ın oğlu!” dedi.
Zührî şöyle dedi: “Vallahi Ömer, İbn Abbas’ın bu sorusundan hoşlanmadı, ama gerçeği de gizlemedi.”
Hz. Ömer bana, “Onlar, Âişe ile Hafsa’dır” dedi ve sonra hadisi bana anlatmaya başladı:
“Biz Kureyş kabilesi, kadınlara hükmeden bir millettik. Medîne’ye gelince, burada kendilerine kadınların hükmettiği bir halk bulduk. Bizim kadınlarımız da, onların kadınlarından bu hâli öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım. Baktım ki karım da bana karşılık veriyor. Onun bana karşılık vermesini garipseyince de,
“- Benim sana karşılık vermemi neden garipsiyorsun? Vallahi Rasûlullah’ın (sav) hanımları da, O’na karşılık veriyorlar. Bazen onlardan biri, geceye kadar bütün gün Rasûlullah’a (sav) dargın kalıyor.” dedi.
Bunu duyunca ben kendi kendime, “Bunu yapan mutlaka perişan olur ve hüsrana uğrar” dedim.
Benim evim, Avâlî’de, Ümeyye oğulları mahallesinde idi. Ensârdan bir komşum vardı. Onunla nöbetleşe Rasûlullah’ın (as.) yanına giderdik. Bir gün o gidiyor ve bana o gün inen vahyi ve diğer haberleri getiriyor, bir gün ben gidiyor ve ben de ona aynı şeyleri getiriyordum. O sırada bizler, Gassanlılar’ın, bizimle savaşmak için atlarını nallattıkları haberini konuşuyorduk. O gün arkadaşım yatsı vakti gelip kapımı çaldı. Ben de çıktım. Bana dedi ki:
“- Büyük bir şey oldu!”
“- Ne oldu? Yoksa Gassanlılar mı saldırdı?”
“- Hayır! Daha büyük ve daha korkunç bir şey!.. Rasûlullah (sav) hanımlarını boşadı!”
Bunu duyunca içimden, “Hafsa perişan oldu ve hüsrana uğradı. Zaten bunun olacağını tahmin ediyordum” dedim.
Sabah namazını kılınca giyindim, sonra (Medîne’ye) indim, Hafsa’nın yanına girdim. Hafsa ağlıyordu. Dedim ki:
“- Rasûlullah (as.) sizleri boşadı mı?”
“- Bilmiyorum, işte şu hücreye çekildi.”
Bunun üzerine Rasûlullah’ın (sav) siyah uşağını buldum. Ona;
“- Ömer için Rasûlullah’tan (sav) izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve dedi ki:
“- Seni söyledim, bir şey demedi.”
Bunun üzerine Mescide gittim, minberin yanına vardım. Orada bir gurup insan oturmuş ağlıyorlardu. Bir müddet oturdum. Sonra dayanamadım, tekrar gidip uşağı buldum. Yine;
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama yine ses çıkarmadı” dedi.
Tekrar Mescide gittim, bir müddet oturdum, sonra yine dayanamadım, gidio uşağı buldum ve kendisine,
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama bir şey söylemedi” dedi.
Artık dönüp oradan ayrıldım. Az sonra baktım, uşak beni çağırıyor:
“- Gir, sana izin verdi!”
İçeri girdim, baktım ki Rasûlullah (sav) kuru bir hasıra yaslanmış, vücuduna hasırın izleri çıkmış:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, hanımlarını boşadın mı?” dedim. Hz. Peygamber,
“- Hayır!” dedi. Ben sevinçten ‘Allahu Ekber!’ dedim ve şöyle devam ettim:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, bilirsiniz ki biz Kureyşliler, kadınlara hükmederdik. Medîne’ye gelince, burada kadınların kendilerine üstün geldiği bir millet bulduk. Bizim kadınlarımız da bu adeti onların hanımlarından öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım, baktım ki o da bana karşılık veriyor. Ben onun bu hâlini garipseyince, bana,
“- Neden hayret ediyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) hanımları bile ona karşılık veriyorlar, hatta onlardan biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Bu söz üzerine hemen Hafsa’ya gittim ve ona,
“- Siz, Rasûlullah'a (sav) karşılık veriyor musunuz?” diye sordum. O da,
“- Evet. Hatta bizden biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Ben de,
“- Sizden bunu kim yapmışsa mahvolmuş ve hüsrana uğramış demektir. Herhangi biriniz, Rasûlullah'ın (sav) gazabından dolayı Allah’ın gazabına uğramaktan ve helâk olmaktan emin mi oldu?” dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) gülümsedi.
Hz. Ömer şöyle devam eder: Hafsa’ya şöyle dedim:
“- (Kızım) sakın Rasûlullah’a (sav) karşılık verme! O’ndan bir şey isteme! Bir ihtiyacın olursa benden iste! Senden daha güzel ve Rasûlullah’a (sav) daha sevgili olan ortağının durumu -Hz. Âişe’yi kastediyor- sakın seni aldatmasın!”
Bunu duyunca Rasûlullah (sav) tekrar gülümsedi. Bundan cesaret alarak,
“- Ey Allah’ın Rasûlü, yanına oturabilir miyim?” dedim.
“- Olur!” dedi. Ben de oturdum. Başımı kaldırıp odaya baktım, vallahi orada üç adet deriden başka göze dokunur hiç bir şey göremedim. Dedim ki:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, ümmetine genişlik vermesi için Allah’a duâ etseniz… O, kendisine ibâdet etmedikleri halde Rumlar’a ve İranlılar’a genişlik verdi.”
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) doğrulup oturdu, sonra şöyle buyurdu:
“- Ey Hattab’ın oğlu! Onlara sadece dünya hayatından geçici birtakım güzelliklerin verilmesi, seni şüpheye mi düşürdü?”
Hz. Ömer, anlatmaya devam ediyor:
“Rasûlullah (sav), zevcelerine kızmış ve bir ay onların yanına girmeyeceğine yemin etmişti. Cenâb-ı Hak bundan dolayı kendisini ikaz etmiş ve yeminine kefaret vermesini emretmişti.”
Zührî dedi ki: Urve bana, Hz. Âişe’nin şöyle dediğini haber verdi:
“Yirmi dokuz gece geçince Rasûlullah (sav) bana geldi, hanımlarını dolaşmaya benden başladı. Bana,
“- Ya Âişe! Ben sana bir şey söyleyeceğim; ama annene ve babana danışmadan hemen bir karar verme!” dedi ve şu âyeti okudu:
“Ey peygamber! Eşlerine şöyle de: Eğer dünya hayatını ve güzelliklerini istiyorsanız gelin size bir şeyler vereyim sonra da güzellikle sizi serbest bırakayım. Yok eğer Allah’ı, rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şunu bilin ki Allah, içinizden iyiliği seçenlere büyük bir ödül hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/28-29).
Hz. Âişe, “Vallahi Rasûlullah (sav), ebeveynimin, kendisinden ayrılmamı istemeyeceklerini mutlaka biliyordu” dedi. Sonra şöyle söyledi: Rasûlullah’a (as.) dedim ki:
“- Bunun için mi anneme babama danışacakmışım?! Ben Allah’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorum.”
Ma’mer şöyle dedi: Bana Eyyub, Hz. Âişe’nin Rasûlullah’a (sav) şöyle söylediğini haber verdi:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, benim seni tercih ettiğimi diğer hanımlarına söyleme!”
Rasûlullah (sav) da ona:
“- Yüce Allah beni mübelliğ olarak gönderdi, inatçı olarak değil” buyurdu.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis, hasen-sahihtir. İbn Abbas’tan çok değişik tariklerle rivayet edilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19915, T003318
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى ثَوْرٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ رضى الله عنهما يَقُولُ : لَمْ أَزَلْ حَرِيصًا أَنْ أَسْأَلَ عُمَرَ عَنِ الْمَرْأَتَيْنِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَيْنِ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) حَتَّى حَجَّ عُمَرُ وَحَجَجْتُ مَعَهُ فَصَبَبْتُ عَلَيْهِ مِنَ الإِدَاوَةِ فَتَوَضَّأَ فَقُلْتُ: يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ مَنِ الْمَرْأَتَانِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَانِ قَالَ اللَّهُ ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلاَهُ ) فَقَالَ لِى وَاعَجَبًا لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ! قَالَ الزُّهْرِىُّ: وَكَرِهَ وَاللَّهِ مَا سَأَلَهُ عَنْهُ وَلَمْ يَكْتُمْهُ فَقَالَ لِى هِىَ عَائِشَةُ وَحَفْصَةُ قَالَ: ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُنِى الْحَدِيثَ فَقَالَ كُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ فَتَغَضَّبْتُ عَلَى امْرَأَتِى يَوْمًا فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى فَقَالَتْ: مَا تُنْكِرُ مِنْ ذَلِكَ؟ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . قَالَ قُلْتُ فِى نَفْسِى قَدْ خَابَتْ مَنْ فَعَلَتْ ذَلِكَ مِنْهُنَّ وَخَسِرَتْ . قَالَ وَكَانَ مَنْزِلِى بِالْعَوَالِى فِى بَنِى أُمَيَّةَ وَكَانَ لِى جَارٌ مِنَ الأَنْصَارِ كُنَّا نَتَنَاوَبُ النُّزُولَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَيَنْزِلُ يَوْمًا فَيَأْتِينِى بِخَبَرِ الْوَحْىِ وَغَيْرِهِ وَأَنْزِلُ يَوْمًا فَآتِيهِ بِمِثْلِ ذَلِكَ . قَالَ وَكُنَّا نُحَدِّثُ أَنَّ غَسَّانَ تُنْعِلُ الْخَيْلَ لِتَغْزُوَنَا . قَالَ فَجَاءَنِى يَوْمًا عِشَاءً فَضَرَبَ عَلَى الْبَابَ فَخَرَجْتُ إِلَيْهِ فَقَالَ: حَدَثَ أَمْرٌ عَظِيمٌ . قُلْتُ أَجَاءَتْ غَسَّانُ؟ قَالَ أَعْظَمُ مِنْ ذَلِكَ طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ . قَالَ قُلْتُ فِى نَفْسِى قَدْ خَابَتْ حَفْصَةُ وَخَسِرَتْ قَدْ كُنْتُ أَظُنُّ هَذَا كَائِنًا : قَالَ فَلَمَّا صَلَّيْتُ الصُّبْحَ شَدَدْتُ عَلَىَّ ثِيَابِى ثُمَّ انْطَلَقْتُ حَتَّى دَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَإِذَا هِىَ تَبْكِى فَقُلْتُ أَطَلَّقَكُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قَالَتْ لاَ أَدْرِى هُوَ ذَا مُعْتَزِلٌ فِى هَذِهِ الْمَشْرُبَةِ . قَالَ فَانْطَلَقْتُ فَأَتَيْتُ غُلاَمًا أَسْوَدَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . قَالَ فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ . قَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا . قَالَ فَانْطَلَقْتُ إِلَى الْمَسْجِدِ فَإِذَا حَوْلَ الْمِنْبَرِ نَفَرٌ يَبْكُونَ فَجَلَسْتُ إِلَيْهِمْ ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ فَأَتَيْتُ الْغُلاَمَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا . قَالَ فَانْطَلَقْتُ إِلَى الْمَسْجِدِ أَيْضًا فَجَلَسْتُ ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ فَأَتَيْتُ الْغُلاَمَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَلَمْ يَقُلْ شَيْئًا . قَالَ فَوَلَّيْتُ مُنْطَلِقًا فَإِذَا الْغُلاَمُ يَدْعُونِى فَقَالَ ادْخُلْ فَقَدْ أُذِنَ لَكَ فَدَخَلْتُ فَإِذَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مُتَّكِئٌ عَلَى رَمْلٍ حَصِيرٍ قَدْ رَأَيْتُ أَثَرَهُ فِى جَنْبِهِ فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَطَلَّقْتَ نِسَاءَكَ ؟ قَالَ لاَ . قُلْتُ اللَّهُ أَكْبَرُ لَقَدْ رَأَيْتُنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَنَحْنُ مَعْشَرَ قُرَيْشٍ نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ فَتَغَضَّبْتُ يَوْمًا عَلَى امْرَأَتِى فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ ذَلِكَ فَقَالَتْ: مَا تُنْكِرُ؟ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . قَالَ فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ: أَتُرَاجِعِينَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم؟ قَالَتْ نَعَمْ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَانَا الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . فَقُلْتُ قَدْ خَابَتْ مَنْ فَعَلَتْ ذَلِكَ مِنْكُنَّ وَخَسِرَتْ أَتَأْمَنُ إِحْدَاكُنَّ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ عَلَيْهَا لِغَضَبِ رَسُولِهِ فَإِذَا هِىَ قَدْ هَلَكَتْ؟ فَتَبَسَّمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم . قَالَ فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ لاَ تُرَاجِعِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَسْأَلِيهِ شَيْئًا وَسَلِينِى مَا بَدَا لَكِ وَلاَ يَغُرَّنَّكِ إنْ كَانَتْ صَاحِبَتُكِ أَوْسَمَ مِنْكِ وَأَحَبَّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ فَتَبَسَّمَ أُخْرَى فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَسْتَأْنِسُ قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ فَرَفَعْتُ رَأْسِى فَمَا رَأَيْتُ فِى الْبَيْتِ إِلاَّ أَهَبَةً ثَلاَثَةً . قَالَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يُوَسِّعَ عَلَى أُمَّتِكَ فَقَدْ وَسَّعَ عَلَى فَارِسَ وَالرُّومِ وَهُمْ لاَ يَعْبُدُونَهُ . فَاسْتَوَى جَالِسًا فَقَالَ « أَوَفِى شَكٍّ أَنْتَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أُولَئِكَ قَوْمٌ عُجِّلَتْ لَهُمْ طَيِّبَاتُهُمْ فِى الْحَيَاةِ الدُّنْيَا » . قَالَ وَكَانَ أَقْسَمَ أَنْ لاَ يَدْخُلَ عَلَى نِسَائِهِ شَهْرًا فَعَاتَبَهُ اللَّهُ فِى ذَلِكَ وَجَعَلَ لَهُ كَفَّارَةَ الْيَمِينِ . قَالَ الزُّهْرِىُّ فَأَخْبَرَنِى عُرْوَةُ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ : فَلَمَّا مَضَتْ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ دَخَلَ عَلَىَّ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَدَأَ بِى فَقَالَ « يَا عَائِشَةُ إِنِّى ذَاكِرٌ لَكِ شَيْئًا فَلاَ تَعْجَلِى حَتَّى تَسْتَأْمِرِى أَبَوَيْكِ » . قَالَتْ ثُمَّ قَرَأَ هَذِهِ الآيَةَ ( يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ ) الآيَةَ . قَالَتْ عَلِمَ وَاللَّهِ أَنَّ أَبَوَىَّ لَمْ يَكُونَا يَأْمُرَانِى بِفِرَاقِهِ فَقُلْتُ أَفِى هَذَا أَسْتَأْمِرُ أَبَوَىَّ ؟ فَإِنِّى أُرِيدُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الآخِرَةَ . قَالَ مَعْمَرٌ فَأَخْبَرَنِى أَيُّوبُ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ لَهُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ لاَ تُخْبِرْ أَزْوَاجَكَ أَنِّى اخْتَرْتُكَ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَعَثَنِى اللَّهُ مُبَلِّغًا وَلَمْ يَبْعَثْنِى مُتَعَنِّتًا » . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ. قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Ma’mer, ona ez-Zührî , ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ebî Sevr, ona da İbn Abbas (ra) şöyle rivayet etti:
“Ben, Kur’ân-ı Kerim’de; ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne âlâ!.. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi’ (Tahrîm, 66/4) meâlideki âyette işaret edilen Rasûlullah’ın (sav) hanımlarından ikisinin kimler olduğunu Hz. Ömer’e sormayı çok istiyordum. Nihâyet Hz. Ömer, hac seyahatine çıktı. Ben de onunla beraber hacca gittim. Yolda Hz. Ömer’e bir mataradan su döktüm, abdest aldı. Dedim ki:
“- Ey mü’minlerin Emîri! Yüce Mevlâ’nın haklarında ‘İkiniz de tevbe ederseniz ne güzel!. Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi. Ama Peygamber’e karşı bir dayanışma içine girecek olursanız, bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur…’ buyurduğu, Rasûlullah’ın (as.) hanımlarından ikisi, hangileridir?”
“- Hayret sana, ey Abbas’ın oğlu!” dedi.
Zührî şöyle dedi: “Vallahi Ömer, İbn Abbas’ın bu sorusundan hoşlanmadı, ama gerçeği de gizlemedi.”
Hz. Ömer bana, “Onlar, Âişe ile Hafsa’dır” dedi ve sonra hadisi bana anlatmaya başladı:
“Biz Kureyş kabilesi, kadınlara hükmeden bir millettik. Medîne’ye gelince, burada kendilerine kadınların hükmettiği bir halk bulduk. Bizim kadınlarımız da, onların kadınlarından bu hâli öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım. Baktım ki karım da bana karşılık veriyor. Onun bana karşılık vermesini garipseyince de,
“- Benim sana karşılık vermemi neden garipsiyorsun? Vallahi Rasûlullah’ın (sav) hanımları da, O’na karşılık veriyorlar. Bazen onlardan biri, geceye kadar bütün gün Rasûlullah’a (sav) dargın kalıyor.” dedi.
Bunu duyunca ben kendi kendime, “Bunu yapan mutlaka perişan olur ve hüsrana uğrar” dedim.
Benim evim, Avâlî’de, Ümeyye oğulları mahallesinde idi. Ensârdan bir komşum vardı. Onunla nöbetleşe Rasûlullah’ın (as.) yanına giderdik. Bir gün o gidiyor ve bana o gün inen vahyi ve diğer haberleri getiriyor, bir gün ben gidiyor ve ben de ona aynı şeyleri getiriyordum. O sırada bizler, Gassanlılar’ın, bizimle savaşmak için atlarını nallattıkları haberini konuşuyorduk. O gün arkadaşım yatsı vakti gelip kapımı çaldı. Ben de çıktım. Bana dedi ki:
“- Büyük bir şey oldu!”
“- Ne oldu? Yoksa Gassanlılar mı saldırdı?”
“- Hayır! Daha büyük ve daha korkunç bir şey!.. Rasûlullah (sav) hanımlarını boşadı!”
Bunu duyunca içimden, “Hafsa perişan oldu ve hüsrana uğradı. Zaten bunun olacağını tahmin ediyordum” dedim.
Sabah namazını kılınca giyindim, sonra (Medîne’ye) indim, Hafsa’nın yanına girdim. Hafsa ağlıyordu. Dedim ki:
“- Rasûlullah (as.) sizleri boşadı mı?”
“- Bilmiyorum, işte şu hücreye çekildi.”
Bunun üzerine Rasûlullah’ın (sav) siyah uşağını buldum. Ona;
“- Ömer için Rasûlullah’tan (sav) izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve dedi ki:
“- Seni söyledim, bir şey demedi.”
Bunun üzerine Mescide gittim, minberin yanına vardım. Orada bir gurup insan oturmuş ağlıyorlardu. Bir müddet oturdum. Sonra dayanamadım, tekrar gidip uşağı buldum. Yine;
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama yine ses çıkarmadı” dedi.
Tekrar Mescide gittim, bir müddet oturdum, sonra yine dayanamadım, gidio uşağı buldum ve kendisine,
“- Ömer için izin iste!” dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve;
“- Seni söyledim, ama bir şey söylemedi” dedi.
Artık dönüp oradan ayrıldım. Az sonra baktım, uşak beni çağırıyor:
“- Gir, sana izin verdi!”
İçeri girdim, baktım ki Rasûlullah (sav) kuru bir hasıra yaslanmış, vücuduna hasırın izleri çıkmış:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, hanımlarını boşadın mı?” dedim. Hz. Peygamber,
“- Hayır!” dedi. Ben sevinçten ‘Allahu Ekber!’ dedim ve şöyle devam ettim:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, bilirsiniz ki biz Kureyşliler, kadınlara hükmederdik. Medîne’ye gelince, burada kadınların kendilerine üstün geldiği bir millet bulduk. Bizim kadınlarımız da bu adeti onların hanımlarından öğrenmeye başladılar. Bir gün karıma kızmıştım, baktım ki o da bana karşılık veriyor. Ben onun bu hâlini garipseyince, bana,
“- Neden hayret ediyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) hanımları bile ona karşılık veriyorlar, hatta onlardan biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Bu söz üzerine hemen Hafsa’ya gittim ve ona,
“- Siz, Rasûlullah'a (sav) karşılık veriyor musunuz?” diye sordum. O da,
“- Evet. Hatta bizden biri geceye kadar bütün günü ona dargın olarak geçiriyor” dedi. Ben de,
“- Sizden bunu kim yapmışsa mahvolmuş ve hüsrana uğramış demektir. Herhangi biriniz, Rasûlullah'ın (sav) gazabından dolayı Allah’ın gazabına uğramaktan ve helâk olmaktan emin mi oldu?” dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) gülümsedi.
Hz. Ömer şöyle devam eder: Hafsa’ya şöyle dedim:
“- (Kızım) sakın Rasûlullah’a (sav) karşılık verme! O’ndan bir şey isteme! Bir ihtiyacın olursa benden iste! Senden daha güzel ve Rasûlullah’a (sav) daha sevgili olan ortağının durumu -Hz. Âişe’yi kastediyor- sakın seni aldatmasın!”
Bunu duyunca Rasûlullah (sav) tekrar gülümsedi. Bundan cesaret alarak,
“- Ey Allah’ın Rasûlü, yanına oturabilir miyim?” dedim.
“- Olur!” dedi. Ben de oturdum. Başımı kaldırıp odaya baktım, vallahi orada üç adet deriden başka göze dokunur hiç bir şey göremedim. Dedim ki:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, ümmetine genişlik vermesi için Allah’a duâ etseniz… O, kendisine ibâdet etmedikleri halde Rumlar’a ve İranlılar’a genişlik verdi.”
Bunun üzerine Rasûlullah (sav) doğrulup oturdu, sonra şöyle buyurdu:
“- Ey Hattab’ın oğlu! Onlara sadece dünya hayatından geçici birtakım güzelliklerin verilmesi, seni şüpheye mi düşürdü?”
Hz. Ömer, anlatmaya devam ediyor:
“Rasûlullah (sav), zevcelerine kızmış ve bir ay onların yanına girmeyeceğine yemin etmişti. Cenâb-ı Hak bundan dolayı kendisini ikaz etmiş ve yeminine kefaret vermesini emretmişti.”
Zührî dedi ki: Urve bana, Hz. Âişe’nin şöyle dediğini haber verdi:
“Yirmi dokuz gece geçince Rasûlullah (sav) bana geldi, hanımlarını dolaşmaya benden başladı. Bana,
“- Ya Âişe! Ben sana bir şey söyleyeceğim; ama annene ve babana danışmadan hemen bir karar verme!” dedi ve şu âyeti okudu:
“Ey peygamber! Eşlerine şöyle de: Eğer dünya hayatını ve güzelliklerini istiyorsanız gelin size bir şeyler vereyim sonra da güzellikle sizi serbest bırakayım. Yok eğer Allah’ı, rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız şunu bilin ki Allah, içinizden iyiliği seçenlere büyük bir ödül hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/28-29).
Hz. Âişe, “Vallahi Rasûlullah (sav), ebeveynimin, kendisinden ayrılmamı istemeyeceklerini mutlaka biliyordu” dedi. Sonra şöyle söyledi: Rasûlullah’a (as.) dedim ki:
“- Bunun için mi anneme babama danışacakmışım?! Ben Allah’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorum.”
Ma’mer şöyle dedi: Bana Eyyub, Hz. Âişe’nin Rasûlullah’a (sav) şöyle söylediğini haber verdi:
“- Ey Allah’ın Rasûlü, benim seni tercih ettiğimi diğer hanımlarına söyleme!”
Rasûlullah (sav) da ona:
“- Yüce Allah beni mübelliğ olarak gönderdi, inatçı olarak değil” buyurdu.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis, hasen-sahihtir. İbn Abbas’tan çok değişik tariklerle rivayet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 66, 5/420
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ubeydullah b. Abdullah el-Kuraşi (Abdullah b. Abdullah b. Ebu Sevr)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
7. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Aile, Fertleri ve Sorumlulukları
Astronomi, ayların hesaplanması
Ensar, ensar kadınlarının fazileti
Hz. Peygamber, hanımlarını kendisine haram kılması
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Kadın-Erkek, kadın-erkek ilişkileri
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
Yemin, keffareti
Bize Kuteybe, ona el-Leys b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Abdullah b. ez-Zübeyr şöyle anlatmıştır:
"Ensâr’dan bir adam, Hz. Peygamber’in huzurunda, Harre’de halkın hurma bahçelerini suladıkları bir ark yüzünden Zübeyr’e çatmıştı. Ensarî, Zübeyr’e;
“- Suyu serbest bırak, aksın!” demiş, ama Zübeyr kabul etmemişti. Hz. Peygamber’in huzurunda tartışmaya başladılar. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) Zübeyr’e;
“- Ya Zübeyr! Önce kendin sula, sonra komşularına da suyu gönder!” buyurdu. Ensârî Hz. Peygamber’in bu sözüne kızdı ve;
“- Zübeyir, senin halanın oğlu olduğu için mi böyle hüküm veriyorsun?” dedi. Bu söz üzerine Hz. Peygamber’in yüzünün rengi attı ve Zübeyr’e dönüp;
“- Ya Zübeyr! Sen bahçeni sula! Sonra suyu tut, hurma ağaçlarının köklerine ulaşmadan bırakma!” dedi.
Ebû İsa şöyle dedi: Muhammed'in şöyle söylediğini duydum: Bu hadisi İbn Vehb, el-Leys b. Sa'd'dan rivâyet etmiştir. Yunus da ez-Zührî'den, o Urve'den, o Abdullah b. ez-Zübeyr'den, bu hadîsin benzerini rivâyet etmiştir. Şuayb b. Ebî Hamza da ez-Zührî'den, o Urve'den, O da ez-Zübeyr'den rivayet etmiş, ancak bu rivâyette Abdullah b. ez-Zübeyr'den söz etmemiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18429, T003027
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ أَنَّهُ حَدَّثَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ حَدَّثَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ خَاصَمَ الزُّبَيْرَ فِى شِرَاجِ الْحَرَّةِ الَّتِى يَسْقُونَ بِهَا النَّخْلَ . فَقَالَ الأَنْصَارِىُّ سَرِّحِ الْمَاءَ يَمُرُّ فَأَبَى عَلَيْهِ فَاخْتَصَمُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِلزُّبَيْرِ « اسْقِ يَا زُبَيْرُ وَأَرْسِلِ الْمَاءَ إِلَى جَارِكَ » . فَغَضِبَ الأَنْصَارِىُّ وَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْ كَانَ ابْنَ عَمَّتِكَ . فَتَغَيَّرَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ قَالَ « يَا زُبَيْرُ اسْقِ وَاحْبِسِ الْمَاءَ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَى الْجَدْرِ » . فَقَالَ الزُّبَيْرُ : وَاللَّهِ إِنِّى لأَحْسِبُ هَذِهِ الآيَةَ نَزَلَتْ فِى ذَلِكَ ( فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ ) الآيَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى : سَمِعْتُ مُحَمَّدًا يَقُولُ قَدْ رَوَى ابْنُ وَهْبٍ هَذَا الْحَدِيثِ عَنِ اللَّيْثِ بْنِ سَعْدٍ وَيُونُسَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ نَحْوَ هَذَا الْحَدِيثِ . وَرَوَى شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنِ الزُّبَيْرِ وَلَمْ يَذْكُرْ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona el-Leys b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Abdullah b. ez-Zübeyr şöyle anlatmıştır:
"Ensâr’dan bir adam, Hz. Peygamber’in huzurunda, Harre’de halkın hurma bahçelerini suladıkları bir ark yüzünden Zübeyr’e çatmıştı. Ensarî, Zübeyr’e;
“- Suyu serbest bırak, aksın!” demiş, ama Zübeyr kabul etmemişti. Hz. Peygamber’in huzurunda tartışmaya başladılar. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) Zübeyr’e;
“- Ya Zübeyr! Önce kendin sula, sonra komşularına da suyu gönder!” buyurdu. Ensârî Hz. Peygamber’in bu sözüne kızdı ve;
“- Zübeyir, senin halanın oğlu olduğu için mi böyle hüküm veriyorsun?” dedi. Bu söz üzerine Hz. Peygamber’in yüzünün rengi attı ve Zübeyr’e dönüp;
“- Ya Zübeyr! Sen bahçeni sula! Sonra suyu tut, hurma ağaçlarının köklerine ulaşmadan bırakma!” dedi.
Ebû İsa şöyle dedi: Muhammed'in şöyle söylediğini duydum: Bu hadisi İbn Vehb, el-Leys b. Sa'd'dan rivâyet etmiştir. Yunus da ez-Zührî'den, o Urve'den, o Abdullah b. ez-Zübeyr'den, bu hadîsin benzerini rivâyet etmiştir. Şuayb b. Ebî Hamza da ez-Zührî'den, o Urve'den, O da ez-Zübeyr'den rivayet etmiş, ancak bu rivâyette Abdullah b. ez-Zübeyr'den söz etmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 4, 5/238
Senetler:
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
Konular:
Hz. Peygamber, hakaret ve saygısızlık yapılması
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
Yargı, hakemlik, bir olayı çözmek için
Bize Muhammed b Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Vâsıl, ona Ebû Vâil, ona Amr b. Şurahbîl, ona da Abdullah (ra) şöyle demiştir: Rasûlullah'a (sav) sordum:
"- Ey Allah'ın Rasûlü, günahların en büyüğü hangisidir?"
"- Seni Allah yarattığı halde O'na ortak koşmandır" buyurdu.
"- Sonra hangisidir?" dedim.
"- Sofrana ortak olacağından korkarak kendi evladını öldürmendir" buyurdu.
"- Sonra hangisidir?" dedim.
"- Komşunun hanımıyla zina etmendir" buyurdu.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis hasen-garibdir. Bize Muhammed b. Beşşâr Bündar, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Mansur ve el-A'meş, onlara Ebû Vâil, ona Amr b. Şurahbîl, ona da Abdullah bu hadisin benzerini Rasûlullah'dan (sav) rivâyet etmiştir.
Ebû İsa dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19107, T003182
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ وَاصِلٍ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُرَحْبِيلَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَىُّ الذَّنْبِ أَعْظَمُ؟ قَالَ « أَنْ تَجْعَلَ لِلَّهِ نِدًّا وَهُوَ خَلَقَكَ » . قَالَ قُلْتُ ثُمَّ مَاذَا؟ قَالَ « أَنْ تَقْتُلَ وَلَدَكَ خَشْيَةَ أَنْ يَطْعَمَ مَعَكَ » . قَالَ قُلْتُ ثُمَّ مَاذَا ؟ قَالَ « أَنْ تَزْنِىَ بِحَلِيلَةِ جَارِكَ » . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ بُنْدَارٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مَنْصُورٍ وَالأَعْمَشِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُرَحْبِيلَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِمِثْلِهِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Vâsıl, ona Ebû Vâil, ona Amr b. Şurahbîl, ona da Abdullah (ra) şöyle demiştir: Rasûlullah'a (sav) sordum:
"- Ey Allah'ın Rasûlü, günahların en büyüğü hangisidir?"
"- Seni Allah yarattığı halde O'na ortak koşmandır" buyurdu.
"- Sonra hangisidir?" dedim.
"- Sofrana ortak olacağından korkarak kendi evladını öldürmendir" buyurdu.
"- Sonra hangisidir?" dedim.
"- Komşunun hanımıyla zina etmendir" buyurdu.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis hasen-garibdir. Bize Muhammed b. Beşşâr Bündar, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Mansur ve el-A'meş, onlara Ebû Vâil, ona Amr b. Şurahbîl, ona da Abdullah bu hadisin benzerini Rasûlullah'dan (sav) rivâyet etmiştir.
Ebû İsa dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 25, 5/336
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Meysere Amr b. Şurahbil el-Hemdani (Amr b. Şurahbil)
3. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
4. Vasıl b. Hayyan el-Ahdeb (Vasıl b. Hayyan)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Amel, Allah'ın hiç hoşlanmadığı ameller
Büyük Günah, büyük günahlar
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
KTB, GÜNAH
Şirk, şirk koşmak
Zina, komşunun karısıyla
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18137, T002984
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَبِى حَسَّانَ الأَعْرَجِ عَنْ عَبِيدَةَ السَّلْمَانِىِّ أَنَّ عَلِيًّا حَدَّثَهُ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ يَوْمَ الأَحْزَابِ :« اللَّهُمَّ امْلأْ قُبُورَهُمْ وَبُيُوتَهُمْ نَارًا كَمَا شَغَلُونَا عَنْ صَلاَةِ الْوُسْطَى حَتَّى غَابَتِ الشَّمْسُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ عَلِىٍّ وَأَبُو حَسَّانَ الأَعْرَجُ اسْمُهُ مُسْلِمٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Abde, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Ebu Hassan el-A'rec, ona Abîde es-Selmânî, ona da Ali (ra), Rasulullah'ın (sav), Hendek savaşı günü şöyle dediğini aktarmıştır: Allah'ım! Güneş batıncaya kadar orta namazdan (ikindi) bizi alıkoyduklarından dolayı o müşriklerin kabirlerini ve evlerini ateşle doldur.
Ebu İsa et-Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. Ali'den (ra) birçok tarikle rivayet edilmiştir. Ebu Hassân el-A'rec'in ismi, Müslim'dir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 2, 5/217
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abide b. Amr el-A'ver (Abide b. Amr)
3. Ebu Hassan Müslim b. Abdullah el-Basrî (Müslim b. Abdullah)
4. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
5. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
6. Ebu Muhammed Abde b. Süleyman el-Kufî (Abdurrahman b. Süleyman b. Hacib b. Zürare)
7. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Dua, Beddua
Hz. Peygamber, beddua ettiği kimseler
Hz. Peygamber, Kureyş'e Bedduası,
Namaz, ikindi namazı
Siyer, Hendek günü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18562, T003089
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ عَلِىٍّ قَالَ : يَوْمُ الْحَجِّ الأَكْبَرِ يَوْمُ النَّحْرِ . قَالَ هَذَا الْحَدِيثُ أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ لأَنَّهُ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ هَذَا الْحَدِيثُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ عَلِىٍّ مَوْقُوفًا وَلاَ نَعْلَمُ أَحَدًا رَفَعَهُ إِلاَّ مَا رُوِىَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ وَقَدْ رَوَى شُعْبَةُ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ عَلِىٍّ مَوْقُوفًا .
Tercemesi:
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan (b. Uyeyne), ona Ebu İshak (Amr b. Abdullah), ona Haris (b. Abdullah), ona da Ali (b. Ebu Talib) şöyle demiştir: "Haccı Ekber günü Kurban bayramının birinci günüdür."
Tirmizî dedi ki: Bu hadis Muhammed b. İshâk’ın rivayetinden daha sağlamdır. Çünkü Muhammed b. İshak’ta aynı hadisi Ebu İshak’tan, Haris’den ve Ali’den mevkuf olarak rivayet etmişlerdir. Muhammed b. İshak’tan rivayet edilenin dışında bu hadisin merfu olarak rivayet edildiğini bilmiyoruz. Şu’be de bu hadisi Ebu İshak’tan Abdullah b. Mürre’den, Haris’den ve Ali’den mevkuf olarak rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 9, 5/274
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Hâris b. Abdullah el-A'ver (Hâris b. Abdullah b. Ka'b b. Esed)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Bayram, kurban bayramı
Hac, Hacc-ı ekber
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19009, T003139
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ قَابُوسِ بْنِ أَبِى ظَبْيَانَ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ: كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِمَكَّةَ ثُمَّ أُمِرَ بِالْهِجْرَةِ فَنَزَلَتْ عَلَيْهِ ( وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِى مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لِى مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصِيرًا ) . أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Meni', ona Cerir, ona Kâbus b. Ebu Zabyan, ona babası (Ebu Zabyan), ona da İbn Abbas şöyle nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav) Mekke'deydi, hicretle emrolundu ve şu ayet nazil oldu. { وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِى مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لِى مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصِيرًا} (Deki: "Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.") (İsra, 17/80)
Tirmizî şöyle demiştir: Bu, Hasen-Sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 17, 5/304
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Zabyan Husayn b. Cündüb el-Mezhicî (Husayn b. Cündüb b. Amr b. Haris)
3. Kabus b. Ebu Zabyan el-Cenbi (Kabus b. Husayn b. Cündeb)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. Ahmed b. Meni' el-Begavî (Ahmed b. Meni' b. Abdurrahman)
Konular:
Dua, Allah’la iletişim aracı
Siyer, Hicret
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18453, T003040
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : خَشِيَتْ سَوْدَةُ أَنْ يُطَلِّقَهَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ لاَ تُطَلِّقْنِى وَأَمْسِكْنِى وَاجْعَلْ يَوْمِى لِعَائِشَةَ فَفَعَلَ فَنَزَلَتْ ( فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا وَالصُّلْحُ خَيْرٌ ) . فَمَا اصْطَلَحَا عَلَيْهِ مِنْ شَىْءٍ فَهُوَ جَائِزٌ كَأَنَّهُ مِنْ قَوْلِ ابْنِ عَبَّاسٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Ebu Davud et-Tayâlisî (Süleyman b. Davud), ona Süleyman b. Muaz, ona Simak (b. Harb), ona İkrime (Mevla İbn Abbas), ona da (Abdullah) b. Abbas şöyle demiştir: Sevde, Rasulullah'ın (sav) kendisini boşamasından korkarak, beni boşama nikahın altında tut benim günümü de Aişe'ye tahsis et, dedi. Rasulullah da (sav) bunu yaptı. Bunun üzerine şu ayet indi: "Eğer bir kadın kocasının kötü muamelesinden yahut yüz çevirmesinden endişe ederse aralarında bir uzlaşmaya varmalarında onlara günah yoktur ve sulh hayırlıdır. Nefisler de cimriliğe meyillidir. Eğer güzel davranır ve Allah’a itaatsizlikten sakınırsanız bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır." Her hangi bir konuda karı-koca anlaşırlarsa bu caizdir. Bu (son) söz İbn Abbas'ın sözü olabilir.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis hasen garibtir.
Açıklama:
Ayet: Nisa suresi 128.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 4, 5/249
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
4. Süleyman b. Karm et-Temîmî (Süleyman b. Karm b. Muaz)
5. Ebû Dâvûd et-Tayâlîsî (Süleyman b. Davud b. Cârûd)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Evlilik, eşler arasında adalet
Hz. Peygamber, hanımları
Hz. Peygamber, hanımları, Sevde
Kur'an, Nüzul sebebleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18544, T003077
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَبْدِ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لَمَّا حَمَلَتْ حَوَّاءُ طَافَ بِهَا إِبْلِيسُ وَكَانَ لاَ يَعِيشُ لَهَا وَلَدٌ فَقَالَ سَمِّيهِ عَبْدَ الْحَارِثِ . فَسَمَّتْهُ عَبْدَ الْحَارِثِ فَعَاشَ وَكَانَ ذَلِكَ مِنْ وَحْىِ الشَّيْطَانِ وَأَمْرِهِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ مَرْفُوعًا إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ عُمَرَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ قَتَادَةَ . وَرَوَاهُ بَعْضُهُمْ عَنْ عَبْدِ الصَّمَدِ وَلَمْ يَرْفَعْهُ عُمَرُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ شَيْخٌ بَصْرِىٌّ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdüssamed b. Abdülvaris, ona Ömer b. İbrahim, ona Katade (b. Diâme), ona Hasan (b. Yesar el-Basrî), ona da Semure b. Cündüb şöyle demiştir. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Havva, hamile kalınca şeytan onun çevresinde dolaşmaya başladı ki Havva'nın çocuğu yaşamıyordu, şeytan ona şöyle dedi: 'Doğacak çocuğa Abdulhâris adını ver.' Havva'da çocuğuna Abdulhâris adını verdi. Böylece çocuğu yaşadı. Bu şeytanın vahyi ve emridir (vesvesesidir)."
Tirmizî dedi ki: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadis merfu olarak sadece Ömer b. İbrahim'in, Katâde'den rivayetiyle bilmekteyiz. Bazıları da bu hadisi Abdussamet'den de merfu olmayan bir şekilde rivayet etmiştir. Ömer b. İbrahim, Basralı bir şeyhtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 7, 5/267
Senetler:
1. Ebu Saîd Semüra b. Cündüb el-Fezârî (Semüra b. Cündüb b. Hilal b. Haric b. Mürre b. Hazn)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ömer b. İbrahim el-Abdi (Ömer b. İbrahim)
5. Ebu Sehl Abdussamed b. Abdulvâris et-Temimî (Abdussamed b. Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Şeytan, aldatıcılığı
Şeytan, insana yaklaşma biçimleri
Tarihsel şahsiyetler, Hz. Havva
Vesvese, vesvese karşısında yapılacaklar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282533, T003247-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مَنْصُورٍ وَالأَعْمَشِ عَنْ ذَرٍّ عَنْ يُسَيْعٍ الْحَضْرَمِىِّ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ :سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: « الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ » . ثُمَّ قَرَأَ ( وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِى أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ ) قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan (es-Sevrî), ona Mansur, ona (Süleyman b. Mihrân) el-A'meş, ona Zer (b. Abdullah el-Mürhibî), Yüsey' el-Hadramî, ona da Numan b. Beşir rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber'in (sav); 'Dua, ibadetin kendisidir.' buyurduğunu ve 'Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Şüphesiz bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.' (Mü'min, 40/60) ayetini okuduğunu duydum."
Ebu İsa (Tirmizi) şöyle dedi: "Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 40, 5/374
Senetler:
1. Numan b. Beşir el-Ensârî (Numan b. Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe)
2. Yüsey' b. Ma'dân el-Hadramî (Yüsey' b. Ma'dân)
3. Zer b. Abdullah el-Mürhibi (Zer b. Abdullah b. Zürare b. Muaviye b. Amire)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Dua
Dua, duanın kader ile ilişkisi
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
KTB, KADER