10612 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Salih, ona Füleyh, ona Hilal b. Ali, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a ve O'nun Rasulüne iman eder, namazını dosdoğru kılar, Ramazan orucu tutarsa onu cennete koymak Allah üzerinde bir haktır. O kişi ister Allah yolunda cihat etsin, isterse doğduğu memlekette otursun." Bunun üzerine sahâbîler, 'Ya Rasulallah! Bu haberi insanlara müjde olarak vermeyelim mi? dediler. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz cennette yüz derece vardır. Allah onları yolunda cihat edenler için hazırlamıştır. İki derece arasındaki uzaklık, gökle yer arasındaki uzaklık kadardır. Siz Allah'tan dilekte bulunduğunuzda, O'ndan Firdevs'i isteyin! Çünkü o, cennetin en faziletlisi ve en yücesidir". (Hocam Yahya b. Salih) şöyle demiştir: Onun üzerinde Rahman'ın arşının bulunduğunu ve oradan cennet nehirlerinin çıktığını zannediyorum. Muhammed b. Füleyh babasından naklen şöyle söylemiştir: 'Firdevs'in üstünde Rahman'nın arşı vardır.'
Açıklama: Buhârî, hocası Yahya b. Salih'in hadisin "Firdevs'in üstünde Rahmân'ın arşı vardır ve oradan da cennetin nehirleri akar." kısmında şekke düştüğünü, Muhammed b. Fuleyh'in aynı rivayeti babasından naklederken şekke düşmediği belirtir. Buhârî'nin cezm sıgası ile Muhammed b. Fuleyh'ten yapmış olduğu nakil muallaktır. Çünkü Buhârî'nin Muhammed b. Fuleyh'ten direk rivayeti yoktur. (Fethu'l-Bârî, 6/13)
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd, ona Eyyüb, ona da İbn Ebu Müleyke, Âişe'nin (r. anha) şöyle dediğini rivayet etti: Yahudiler Peygamber'in (sav) yanına girdiler de O'na: 'es-Sâmü aleyke (Ölüm üzerine olsun)' dediler. Bunun üzerine ben de onlara lanet okudum. Bu durum karşısında Hz. Peygamber: 'Sana ne oluyur?' buyurdu. Ben de: 'Dediklerini işitmedin mi?' deyince; O da (sav), '(Sen de) Benim onlara 'Ve aleyküm (Sizin üzerinize de olsun)' dediğimi duymadın mı?' buyurdu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona İshâk b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Ümmü Harâm bt. Milhân'ın yanına gider (Ümmü Harâm da) onu yedirirdi. Ümmü Harâm Ubâde b. Sâmit'in hanımı idi. (Bir defasında) Rasulullah (sav), onun yanına girdi, o da Nebî'yi (sav) doyurup saçını temizlemeye başladı. (Derken) Hz. Peygamber (sav) uyuyuverdi, ardından gülerek uyandı. Ümmü Haram der ki: Ben “ey Allah'ın Rasulü, seni güldüren de nedir?” dedim. Hz. Peygamber (sav), "bana ümmetimden insanlar; Allah yolunda gaziler, şu denizin ortasında, taht üzerinde krallar" ya da "krallar gibi taht üzerinde yol alırlarken gösterildi" buyurdu. Ben “ey Allah'ın Rasulü, dua et de Allah beni onlardan kılsın” dedim. Nebî (sav) onun için dua etti. Sonra başını koyup (uyuyuverdi). Ardından gülerek uyandı. Ben “ey Allah'ın Rasulü, seni güldüren de nedir?” dedim. Hz. Peygamber (sav) "ümmetimden insanlar bana, Allah yolunda gaziler olarak gösterildi" buyurup ilk dediğindeki gibi buyurdu. Ben “ey Allah'ın Rasulü, dua et de Allah beni onlardan kılsın” dedim. Nebî (sav) "sen ilklerdensin" buyurdu. Ümmü Harâm, Muâviye b. Ebu Süfyân zamanında deniz seferine çıktı. Karaya çıkarken bineğinden düşüverip vefat etti.
Açıklama: Bu kayıt, önceki kayıt (B002788) ile aynı!
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Muaviye b. Amr, ona Ebu İshak, ona Humeyd, ona da Enes b. Mâlik (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Şehitler hariç, Allah nezdinde (ahirette) hayırlı bir konumda bulunup da dünya ve içindekiler kendisinin olacak olsa bile dünyaya dönmeyi hiç kimse istemez. Şehit edilmenin faziletini gördüğü için, şehitler dünyaya dönüp bir kez daha öldürülmeyi arzu eder."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab, ona Yahya b. Said ona Büşeyr b. Yesar, ona da Süveyd b. Numan'ın (ra) rivayet ettiğine göre; Süveyd, Hayber'in fethinin gerçekleştirildiği yıl Rasulullah (sav) ile birlikte sefere çıkmıştı. Hayber'in aşağı tarafında bulunan ve Hayber'in bir bölgesi olan Sahba mevkiine geldiklerinde ikindi namazını kıldılar. Rasulullah (sav) yiyeceklerin getirilmesini istedi. Ancak Rasulullah'a (sav) kavuttan başka bir şey getiren olmadı. Kavutu çiğnedik. Yiyip içtikten sonra Rasulullah (sav) kalktı. Ağzını çalkaladı, biz de çalkaladık. Sonra da namaz kıldık.