10612 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona Asım, ona Ebu Osman, ona da Ebu Musa el-Eş'arî (ra) şöyle rivayet etmiştir: Biz Resulullah'la (sav) beraber (seferde) bulunduk. Bizler bir vadinin üzerine çıktığımızda tehlîl [Lâ ilahe illâllâh] ve tekbir [Allâhu Ekber] getirirdik de seslerimiz yükselirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav)şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten size çok yakın, ismi ve zatı çok mübarek, celâl ve azameti çok yüce olan Allah’a dua ediyorsunuz."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerîr'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) ona (Cerîr'e): "Şu Zülhalasa'dan beni kurtarmaz mısın?" dedi. (Zülhalasa) Has'am kabilesinin bulunduğu, Yemenlilerin Kabe'si olarak adlandırılan bir bina (puthane) idi. Ben, at binmekte mahir olan Ahmes kabilesinden yüz elli atlıyla birlikte oraya gittim. Rasulullah'a (sav) at üzerinde pek sabit duramadığımı söyledim. Bunun üzerine O (sav) göğsüme öyle bir vurdu ki parmak izleri göğsüme çıktı sandım. Ardından: "Allah'ım onu sabit kıl. Onu, doğru yolu gösteren ve doğru yola erenlerden eyle" diye dua etti. Bunun üzerine Cerîr oraya gitti, orayı darmadağın etti ve ateşe verdi. Sonra bunu müjdelemesi için Rasulullah'a (sav) birini gönderdi. Cerir'in habercisi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Seni hak ile gönderene yemin olsun ki; ben ayrılırken o bina uyuz bir deve gibiydi (harap olmuştu).' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beş defa: "Ahmes'in atları ve süvarileri bereketlensin" diye dua etti. Müsedded, (Zulhalasa'nın) Has'am kabilesi içinde bir ev olduğunu söylemiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Müsedded b. Müserhed arasında inkıta vardır.
Bize Muhammed, ona Vekî, ona Şu'be, ona Muhârib b. Disâr, ona da Câbir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'in (sav) Medine'ye geldiğinde bir deve veya sığır kesti." (Bize) Muâz, ona Şu'be, ona Muhârib, ona da Câbir b. Abdullah bu hadisi Hz. Nebî'den (sav) rivayet etti ve Muâz rivayetine şunu da ekledi: "Hz. Peygamber (sav) benden iki ukiyyeye ilaveten bir ya da iki dirhem karşılığında bir deve satın aldı, Sırâr (denilen yere) gelince, emretti, bir inek kesildi, insanlar ondan yediler. Medine'ye gelince de mescide gidip iki rekat namaz kılmamı emretti ve devenin değerini benim için tartarak verdi."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muaz b. Muaz arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona Ebu Salih es-Semmâm, ona da Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "At, üç (sınıf insan) içindir. Kimisi için sevaptır, kimisi için örtüdür, kimisi için de günahtır. Atın kendisi için sevap olduğu kimse öyle bir adamdır ki; atını Allah yolunda kullanmıştır. Atın yularını da uzun tutup bir çayıra veya bahçeye bırakmıştır. At uzun yularına bağlı halde bu çayırda veya bahçede otlarken (onun yediği her ot için) sahibine sevap yazılır. Şayet at yularını koparsa şahlanarak bir veya iki yüksek yerde koşsa, (bu dolaşmasındaki) ayak izleri hatta onun tezeği bile sahibi için sevap vesilesidir. Şayet o at, bir nehre gelse ve oradan su içse, sahibi onu sulamak istememiş olsa bile, içtiği su, sahibi için sevap vesilesidir. İşte bu at onun için sevap vesilesi olur. Atını insanlardan bir şey istememek ve iffetini korumak için kullanan, sonra da Allah'ın hayvanı üzerindeki hakkını ve hayvanına eziyet etmemesi gerektiğini unutmayan kimse için bu at (fakirliğe karşı) bir örtüdür. Şayet bir adam, atını övünmek, gösteriş yapmak ve Müslümanlara düşmanlık niyetiyle kullanırsa bu kimse için de bu at günah sebebi olur." Rasulullah'a (sav) eşekler soruldu. Hz. Peygamber (sav) "Bu konuda bana her hükmü bir araya getiren şu ayet indirildi dedi ve 'Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir (Zilzal, 7-8)' ayetini okudu."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Eyyûb, ona Muhammed, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav) Hayber'de sabahladı. Hayber ahalisi çiftçilik aletleri boyunlarında çıkmışlardı. Onları gördüklerinde “bu, Muhammed ve ordusu, bu, Muhammed ve ordusu!” diye bağrışarak kaleye sığındılar. Nebî (sav) ellerini kaldırdı ve "Allahu ekber! Hayber düştü. Biz bir düşman memleketine vardık mı uyarılanların sabahı ne kötü olur" buyurdu. Biz evcil eşek yakalayıp onları pişirdik. Nebî'nin (sav) çağırtmacı “Allah ve Rasulü evcil eşeklerin etlerini size yasaklıyor” dedi. Bunun üzerine tencereler, içindekilerle birlikte devrildi. Ali bu hadisi Sufyân'dan "Peygamber (sav) iki elini kaldırdı" şeklinde rivayet ederek, (Abdullah b. Muhammed'e) mütâbaat etmiştir
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Amr ve İbn Cüreyc, onlara da Atâ şöyle demiştir: Âişe (r.anha) Müzdelife'deki Sebîr Dağı'nın yakınında iken Ubeyd b. Umeyr ile beraber Âişe'ye gittik. Bize “Allah'ın, Peygamberine Mekke fethini nasip ettiği günden sonra hicret bitti” dedi.
Bize Abdullah b. Ebu Esved, ona Yezîd b. Zuray ve Humeyd b. Esved, ona Habib b. Şehîd, ona İbn Ebu Muleyke şöyle rivayet etmiştir: İbn Zübeyir, İbn Cafer'e (r.anhum) “Hatırlıyor musun, (Mekke'nin fethi günü) ben, sen ve İbn Abbâs, Rasulullah'ı (sav) karşılamıştık?” dedi. ibn Cafer de “evet hatırlıyorum, Rasulullah bizi bineğinin arkasına bindirmişti, seni bırakmıştı” diye cevap verdi. —