10612 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Muaviye b. Amr, ona Ebu İshak, ona Abdullah b. Abdurrahman el-Ensârî, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), Milhân'ın kızının yanına girdi ve yanında uzandı. Ardından güldü. O, “ey Allah'ın Rasulü, niçin güldün?” dedi. Hz. Peygamber (sav), "ümmetimden (bazı) insanlar Allah yolunda yeşil denizde (Akdeniz'de) yol alıyorlar. Onların misali, tahtlar üzerinde kralların misalidir" buyurdu. O, “ey Allah'ın Rasulü, beni onlardan kılması için Allah'a dua et” dedi. Nebî (sav), "Allah'ım, onu onlardan kıl" buyurdu. Sonra tekrar uyuyup uyandı ve güldü. Milhân Kızı yine benzer şekilde ya da “niçin güldün” bunun sordu. Hz. Peygamber (sav) de benzer şekilde cevap verdi. O, “beni onlardan kılması için Allah'a dua et” dedi. Nebî (sav) "Sen ilklerdensin, sonunculardan değil" buyurdu. Râvi der ki: Enes “sonra Milhan kızı Ubâde b. Sâmit ile evlendi ve Karaza kızı ile birlikte deniz seferine gitmek üzere gemiye bindi. Geri dönerken bineğine bindiğinde bineği onu, üzerinden attı, oda düşüp öldü” demiştir.
Bize Amr b. Merzûk şu ziyadeyi yaparak şöyle dedi: Bize Abdurrahman b. Abdullah b. Dînâr, ona babası (Abdullah b. Dînâr), ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Dînârın kuluna, dirhemin kuluna ve siyah, (değerli) elbisenin kuluna yazıklar olsun. Eğer kendisine verilirse razı olur, verilmezse de öfkelenir. Ona diken batsa çıkmasın. Allah yolunda atının yularını tutan, saçı başı dağılmış, ayakları tozlanmış kula ise müjdeler olsun. O orduyu korumak için önden gönderilse itiraz etmez, orduyu toparlamak için geride bırakılsa yine itiraz etmez. (Bu kişi toplum içinde itibar görmediği için bir yere girmek için) izin istese, kendisine izin verilmez, birine referans olsa referansı kabul edilmez." Ebu Abdullah (el-Buhârî) der ki: İsrail ve Muhammed b. Cuhâde, Ebu Hasîn'den aktarırken rivayeti merfu olarak nakletmemiş ve (Ebu Hasîn), "تَعْسًا" ibaresini zikretmiştir. Sanki o, Allah onları kahretsin demektedir. "طُوبَى" kelimesi, "فُعْلَى" vezninde olup hoş olan her şeye denir. "Yâ" harfi, "Vâv" harfine dönüştürülmüştür. "يَطِيبُ" fiilinden gelmektedir.
Açıklama: Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Amr b. Merzûk arasında inkıta vardır.
Bize Mâlik b. İsmail, ona Züheyr, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebî'nin (sav) 'Adbâ' diye isimlendirilip geçilmeyen bir devesi vardı. -Humeyd, 'Ya da nadiren geçilen' demiştir. Bir bedevi, genç deveyle gelip yarışta onu geçti. Bu durum, müslümanların ağırına gitti. Hz. Peygamber (sav), durumu anlayınca (müslümanları teskin etmek için) şöyle buyurdu: "Dünyada yükselen bir şeyi alçaltması, Allah'ın hakkıdır." [Bu hadisi Musa, Hammâd'dan, o Sâbit'ten, o da Enes vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) bütün ayrıntılarıyla nakletmiştir.]
Bize Ebu Rabî Süleyman b. Dâvûd, ona İsmail b. Zekeriyya, ona Âsım, ona Müverrik el-Iclî, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber ile birlikte bir seferde iken bir çoğumuz elbisesi ile gölgelenmekte idi. Oruç tutanlar iş yapmadı, oruç tutmayanlar ise hayvanların sevk ve idaresi ile meşgul olup, hizmet ederek her işe koştular. Bunun üzerine Nebî (sav) "Bugün oruç tutmayanlar sevabı götürdüler" buyurdu.
Açıklama: Cerîr'in sözü, tercümede görüldüğü üzere literal yansıtılmamıştır.