Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Ebu Süfyân b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) 10 kişilik bir keşif birliği gönderip başlarına da Âsım b. Ömer'in dedesi Âsım b. Sâbit el-Ensârî'yi komutan tayin etti. Onlar yola koyulup Usfân ile Mekke arasındaki Hed'e mevkiine vardıklarında, bunların haberi Hüzeyl kabilesini Lihyân oğulları koluna ulaştı. Hepsi okçu olan 200 kadar adamı, onlar için yola çıkardılar. Onlar da iz sürüp, bu öncü kuvvetin, Medine'den azık olarak alıp yedikleri hurmaları buldular ve “işte bu Yesrib hurmasıdır” deyip izleri takibe devam ettiler. Âsım ve arkadaşları onları görünce yüksek bir yere sığındılar. Düşman ise onları kuşatıp “inip kendi ellerinizle bize teslim olun. Sizden kimseyi öldürmeyeceğimize dair size söz ve güvence veriyoruz” dediler. Birliğin komutanı Âsım b. Sâbit “Allah'a and olsun ki ben bir kafirin güvencesi altında inmem. Allah'ım, sen Peygamberine bizim haberimizi ulaştır” dedi. Düşman ok atıp Asım'ın da içinde bulunduğu yedi kişiyi öldürdüler, diğer üç kişi söz ve güvence üzerine inip geldiler. Hubeyb el-Ensârî, İbn Desine ve diğer bir kişi onlardandı. Onları yakaladıklarında yaylarının kirişlerini çıkarıp kendilerini bağladılar. Üçüncü kişi, “İşte bu ilk ihanettir. Allah'a yemin olsun ki size eşlik etmeyeceğim. Şu öldürülen kardeşlerimizde örneklik vardır” diyerek ölümü diledi. Düşman onlara eşlik etmesi için onu sürükleyip itip kaktı, o ise diretti sonunda onu da öldürdüler. Sonra Hubeyb ve İbn Desine'yi götürüp ikisini de Bedir Savaşı'ndan sonra Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdümenâf oğulları satın aldı. Zira Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldüren kimse idi. Hubeyb onların yanında esir olarak kaldı.
Bana Ubeydullah b. İyâz, Hâris'in kızından naklen şöyle rivayet etmiştir: Onlar toplandıkları esnada Hubeyb, traş olmak için kendilerinden ustura istedi, Hâris'in kızı da ona usturayı verdi. Hâris'in kızı der ki: Boş bulunduğum sırada bir de baktım ki Hubeyb, elinde ustura olduğu halde, yanına gelen oğlumu alıp dizine oturtmuş. Yüzümdeki korkuyu sezen Hubeyb “onu öldürmemden endişe ediyorsun, ancak bunu yapacak değilim” dedi. Vallahi, Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmedim. Vallahi, Bir gün onu, demirle bağlı iken, Mekke'de meyve falan olmadığı halde, elindeki üzüm salkımından yerken gördüm. Hâris'in kızı “bu Allah'ın Hubeyb'i rızıklandırdığı bir rızıktır” derdi.
Onu öldürmek için Harem'den çıkıp Harem sayılmayan bir yere geldiklerinde Hubeyb “beni bırakın da iki rekat namaz kılayım” dedi. Onu bıraktılar. İki rekat namaz kıldı. Ardından “korktuğumu sanacak olmasanız namazı uzatırdım. Allah'ım, onlardan kimseyi sağ koyma, Ne hal üzere olursa olsun Müslüman olarak öldürülmeme aldırmam. Zira ölümüm Allah içindir. Bu, Allah rızası içindir. Eğer o dilerse paramparça olmuş kemikleri bile mübarek kılar” dedi. Onu Hâris'in oğlu öldürdü. Hubeyb, öldürülmek üzere tutulan her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ortaya koyan kimsedir. Allah, şehit düştüğü gün Âsım b. Sâbit'in duasını kabul edip Nebî (sav) ve ashabına onların haberini ve şehit edildiklerini bildirdi. Öldürüldüğü haberini alan Kureyş kafirleri, Asım'ın cesedinden tanınacak bir parça almaları için insanlar gönderdiler. Çünkü Asım da Bedir günü onların ileri gelenlerinden birini öldürmüştü. Ancak Âsım'ın üzerine arılardan bir gölge misali bir şey gönderilip cesedi korundu, cesedinden bir şey koparmaya güç yetiremediler.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30358, B003045
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ أَبِى سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدِ بْنِ جَارِيَةَ الثَّقَفِىُّ - وَهْوَ حَلِيفٌ لِبَنِى زُهْرَةَ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِ أَبِى هُرَيْرَةَ - أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَشَرَةَ رَهْطٍ سَرِيَّةً عَيْنًا ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ الأَنْصَارِىَّ جَدَّ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ ، فَانْطَلَقُوا حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالْهَدَأَةِ وَهْوَ بَيْنَ عُسْفَانَ وَمَكَّةَ ذُكِرُوا لِحَىٍّ مِنْ هُذَيْلٍ يُقَالُ لَهُمْ بَنُو لِحْيَانَ ، فَنَفَرُوا لَهُمْ قَرِيبًا مِنْ مِائَتَىْ رَجُلٍ ، كُلُّهُمْ رَامٍ ، فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ حَتَّى وَجَدُوا مَأْكَلَهُمْ تَمْرًا تَزَوَّدُوهُ مِنَ الْمَدِينَةِ فَقَالُوا هَذَا تَمْرُ يَثْرِبَ . فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ ، فَلَمَّا رَآهُمْ عَاصِمٌ وَأَصْحَابُهُ لَجَئُوا إِلَى فَدْفَدٍ ، وَأَحَاطَ بِهِمُ الْقَوْمُ فَقَالُوا لَهُمُ انْزِلُوا وَأَعْطُونَا بِأَيْدِيكُمْ ، وَلَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ ، وَلاَ نَقْتُلُ مِنْكُمْ أَحَدًا . قَالَ عَاصِمُ بْنُ ثَابِتٍ أَمِيرُ السَّرِيَّةِ أَمَّا أَنَا فَوَاللَّهِ لاَ أَنْزِلُ الْيَوْمَ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ ، اللَّهُمَّ أَخْبِرْ عَنَّا نَبِيَّكَ . فَرَمَوْهُمْ بِالنَّبْلِ ، فَقَتَلُوا عَاصِمًا فِى سَبْعَةٍ ، فَنَزَلَ إِلَيْهِمْ ثَلاَثَةُ رَهْطٍ بِالْعَهْدِ وَالْمِيثَاقِ ، مِنْهُمْ خُبَيْبٌ الأَنْصَارِىُّ وَابْنُ دَثِنَةَ وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ أَطْلَقُوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَأَوْثَقُوهُمْ فَقَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ ، وَاللَّهِ لاَ أَصْحَبُكُمْ ، إِنَّ فِى هَؤُلاَءِ لأُسْوَةً . يُرِيدُ الْقَتْلَى ، فَجَرَّرُوهُ وَعَالَجُوهُ عَلَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ فَأَبَى فَقَتَلُوهُ ، فَانْطَلَقُوا بِخُبَيْبٍ وَابْنِ دَثِنَةَ حَتَّى بَاعُوهُمَا بِمَكَّةَ بَعْدَ وَقْعَةِ بَدْرٍ ، فَابْتَاعَ خُبَيْبًا بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلِ بْنِ عَبْدِ مَنَافٍ ، وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ بْنَ عَامِرٍ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَلَبِثَ خُبَيْبٌ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا ، فَأَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عِيَاضٍ أَنَّ بِنْتَ الْحَارِثِ أَخْبَرَتْهُ أَنَّهُمْ حِينَ اجْتَمَعُوا اسْتَعَارَ مِنْهَا مُوسَى يَسْتَحِدُّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ ، فَأَخَذَ ابْنًا لِى وَأَنَا غَافِلَةٌ حِينَ أَتَاهُ قَالَتْ فَوَجَدْتُهُ مُجْلِسَهُ عَلَى فَخِذِهِ وَالْمُوسَى بِيَدِهِ ، فَفَزِعْتُ فَزْعَةً عَرَفَهَا خُبَيْبٌ فِى وَجْهِى فَقَالَ تَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَلِكَ . وَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ أَسِيرًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ خُبَيْبٍ ، وَاللَّهِ لَقَدْ وَجَدْتُهُ يَوْمًا يَأْكُلُ مِنْ قِطْفِ عِنَبٍ فِى يَدِهِ ، وَإِنَّهُ لَمُوثَقٌ فِى الْحَدِيدِ ، وَمَا بِمَكَّةَ مِنْ ثَمَرٍ وَكَانَتْ تَقُولُ إِنَّهُ لَرِزْقٌ مِنَ اللَّهِ رَزَقَهُ خُبَيْبًا ، فَلَمَّا خَرَجُوا مِنَ الْحَرَمِ لِيَقْتُلُوهُ فِى الْحِلِّ ، قَالَ لَهُمْ خُبَيْبٌ ذَرُونِى أَرْكَعْ رَكْعَتَيْنِ . فَتَرَكُوهُ ، فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَالَ لَوْلاَ أَنْ تَظُنُّوا أَنَّ مَا بِى جَزَعٌ لَطَوَّلْتُهَا اللَّهُمَّ أَحْصِهِمْ عَدَدًا . وَلَسْتُ أُبَالِى حِينَ أُقْتَلُ مُسْلِمًا عَلَى أَىِّ شِقٍّ كَانَ لِلَّهِ مَصْرَعِى وَذَلِكَ فِى ذَاتِ الإِلَهِ وَإِنْ يَشَأْ يُبَارِكْ عَلَى أَوْصَالِ شِلْوٍ مُمَزَّعِ فَقَتَلَهُ ابْنُ الْحَارِثِ ، فَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ سَنَّ الرَّكْعَتَيْنِ لِكُلِّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ قُتِلَ صَبْرًا ، فَاسْتَجَابَ اللَّهُ لِعَاصِمِ بْنِ ثَابِتٍ يَوْمَ أُصِيبَ ، فَأَخْبَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَصْحَابَهُ خَبَرَهُمْ وَمَا أُصِيبُوا ، وَبَعَثَ نَاسٌ مِنْ كُفَّارِ قُرَيْشٍ إِلَى عَاصِمٍ حِينَ حُدِّثُوا أَنَّهُ قُتِلَ لِيُؤْتَوْا بِشَىْءٍ مِنْهُ يُعْرَفُ ، وَكَانَ قَدْ قَتَلَ رَجُلاً مِنْ عُظَمَائِهِمْ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَبُعِثَ عَلَى عَاصِمٍ مِثْلُ الظُّلَّةِ مِنَ الدَّبْرِ ، فَحَمَتْهُ مِنْ رَسُولِهِمْ ، فَلَمْ يَقْدِرُوا عَلَى أَنْ يَقْطَعَ مِنْ لَحْمِهِ شَيْئًا .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Zühre oğullarının antlaşmalısı ve Ebu Hureyre'nin talebelerinden Amr b. Ebu Süfyân b. Esîd b. Câriye es-Sekafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) 10 kişilik bir keşif birliği gönderip başlarına da Âsım b. Ömer'in dedesi Âsım b. Sâbit el-Ensârî'yi komutan tayin etti. Onlar yola koyulup Usfân ile Mekke arasındaki Hed'e mevkiine vardıklarında, bunların haberi Hüzeyl kabilesini Lihyân oğulları koluna ulaştı. Hepsi okçu olan 200 kadar adamı, onlar için yola çıkardılar. Onlar da iz sürüp, bu öncü kuvvetin, Medine'den azık olarak alıp yedikleri hurmaları buldular ve “işte bu Yesrib hurmasıdır” deyip izleri takibe devam ettiler. Âsım ve arkadaşları onları görünce yüksek bir yere sığındılar. Düşman ise onları kuşatıp “inip kendi ellerinizle bize teslim olun. Sizden kimseyi öldürmeyeceğimize dair size söz ve güvence veriyoruz” dediler. Birliğin komutanı Âsım b. Sâbit “Allah'a and olsun ki ben bir kafirin güvencesi altında inmem. Allah'ım, sen Peygamberine bizim haberimizi ulaştır” dedi. Düşman ok atıp Asım'ın da içinde bulunduğu yedi kişiyi öldürdüler, diğer üç kişi söz ve güvence üzerine inip geldiler. Hubeyb el-Ensârî, İbn Desine ve diğer bir kişi onlardandı. Onları yakaladıklarında yaylarının kirişlerini çıkarıp kendilerini bağladılar. Üçüncü kişi, “İşte bu ilk ihanettir. Allah'a yemin olsun ki size eşlik etmeyeceğim. Şu öldürülen kardeşlerimizde örneklik vardır” diyerek ölümü diledi. Düşman onlara eşlik etmesi için onu sürükleyip itip kaktı, o ise diretti sonunda onu da öldürdüler. Sonra Hubeyb ve İbn Desine'yi götürüp ikisini de Bedir Savaşı'ndan sonra Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Hâris b. Âmir b. Nevfel b. Abdümenâf oğulları satın aldı. Zira Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldüren kimse idi. Hubeyb onların yanında esir olarak kaldı.
Bana Ubeydullah b. İyâz, Hâris'in kızından naklen şöyle rivayet etmiştir: Onlar toplandıkları esnada Hubeyb, traş olmak için kendilerinden ustura istedi, Hâris'in kızı da ona usturayı verdi. Hâris'in kızı der ki: Boş bulunduğum sırada bir de baktım ki Hubeyb, elinde ustura olduğu halde, yanına gelen oğlumu alıp dizine oturtmuş. Yüzümdeki korkuyu sezen Hubeyb “onu öldürmemden endişe ediyorsun, ancak bunu yapacak değilim” dedi. Vallahi, Hubeyb'den daha hayırlı bir esir asla görmedim. Vallahi, Bir gün onu, demirle bağlı iken, Mekke'de meyve falan olmadığı halde, elindeki üzüm salkımından yerken gördüm. Hâris'in kızı “bu Allah'ın Hubeyb'i rızıklandırdığı bir rızıktır” derdi.
Onu öldürmek için Harem'den çıkıp Harem sayılmayan bir yere geldiklerinde Hubeyb “beni bırakın da iki rekat namaz kılayım” dedi. Onu bıraktılar. İki rekat namaz kıldı. Ardından “korktuğumu sanacak olmasanız namazı uzatırdım. Allah'ım, onlardan kimseyi sağ koyma, Ne hal üzere olursa olsun Müslüman olarak öldürülmeme aldırmam. Zira ölümüm Allah içindir. Bu, Allah rızası içindir. Eğer o dilerse paramparça olmuş kemikleri bile mübarek kılar” dedi. Onu Hâris'in oğlu öldürdü. Hubeyb, öldürülmek üzere tutulan her Müslüman için iki rekat namaz kılma sünnetini ortaya koyan kimsedir. Allah, şehit düştüğü gün Âsım b. Sâbit'in duasını kabul edip Nebî (sav) ve ashabına onların haberini ve şehit edildiklerini bildirdi. Öldürüldüğü haberini alan Kureyş kafirleri, Asım'ın cesedinden tanınacak bir parça almaları için insanlar gönderdiler. Çünkü Asım da Bedir günü onların ileri gelenlerinden birini öldürmüştü. Ancak Âsım'ın üzerine arılardan bir gölge misali bir şey gönderilip cesedi korundu, cesedinden bir şey koparmaya güç yetiremediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 170, 1/802
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Savaş, esirlik
Söz, sözde durmak, ahde vefa
Bize Yahya, ona Vekî', ona Şu'be, ona Said b. Ebu Bürde, ona da babası (Ebu Bürde b. Ebu Musa), (Said'in) dedesi (Ebu Musa el-Eşarî'den) naklen şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), Muaz'ı ve Ebu Musa'yı Yemen'e gönderirken şu tavsiyede bulundu:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinize itaat edin ve ihtilafa düşmeyin."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30338, B003038
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ :
أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم بَعَثَ مُعَاذًا وَأَبَا مُوسَى إِلَى الْيَمَنِ قَالَ " يَسِّرَا وَلاَ تُعَسِّرَا ، وَبَشِّرَا وَلاَ تُنَفِّرَا ، وَتَطَاوَعَا وَلاَ تَخْتَلِفَا "
Tercemesi:
Bize Yahya, ona Vekî', ona Şu'be, ona Said b. Ebu Bürde, ona da babası (Ebu Bürde b. Ebu Musa), (Said'in) dedesi (Ebu Musa el-Eşarî'den) naklen şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), Muaz'ı ve Ebu Musa'yı Yemen'e gönderirken şu tavsiyede bulundu:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinize itaat edin ve ihtilafa düşmeyin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 164, 1/801
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Bürde b. Ebu Musa el-Eş'arî (Amir b. Abdullah b. Kays b. Süleym)
3. Said b. Ebu Bürde el-Eşari (Said b. Amir b. Abdullah b. Kays)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Zekeriyya Yahya b. Cafer el-Bikendî (Yahya b. Cafer b. A'yen)
Konular:
Tebliğ, dine davet ve tebliğde metot
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Bize Abdullah b. İsrâîl, ona da Ebu İshâk şöyle rivayet etmiştir:
Biri, Berâ'ya (ra), “Ey Ebu Umâre! Huneyn günü kaçtınız mı?” şeklinde bir soru sordu. Ben dediklerini işitirken Berâ, “Rasulullah'a (sav) gelince, o gün kendisi kaçmadı! Ebu Süfyân b. Hâris de Hz. Peygamber'in (sav) katırının yularından tutmuş vaziyette idi. Müşrikler Nebî'yi kuşattığında (katırından) inip "Ben peygamberim, yalan yok! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum!" demeye başladı. O gün insanlar içinde kendisinden daha cesuru görülmedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30350, B003042
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ سَأَلَ رَجُلٌ الْبَرَاءَ - رضى الله عنه - فَقَالَ يَا أَبَا عُمَارَةَ ، أَوَلَّيْتُمْ يَوْمَ حُنَيْنٍ قَالَ الْبَرَاءُ وَأَنَا أَسْمَعُ أَمَّا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَمْ يُوَلِّ يَوْمَئِذٍ ، كَانَ أَبُو سُفْيَانَ بْنُ الْحَارِثِ آخِذًا بِعِنَانِ بَغْلَتِهِ ، فَلَمَّا غَشِيَهُ الْمُشْرِكُونَ نَزَلَ ، فَجَعَلَ يَقُولُ أَنَا النَّبِىُّ لاَ كَذِبْ ، أَنَا ابْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبْ قَالَ فَمَا رُئِىَ مِنَ النَّاسِ يَوْمَئِذٍ أَشَدُّ مِنْهُ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. İsrâîl, ona da Ebu İshâk şöyle rivayet etmiştir:
Biri, Berâ'ya (ra), “Ey Ebu Umâre! Huneyn günü kaçtınız mı?” şeklinde bir soru sordu. Ben dediklerini işitirken Berâ, “Rasulullah'a (sav) gelince, o gün kendisi kaçmadı! Ebu Süfyân b. Hâris de Hz. Peygamber'in (sav) katırının yularından tutmuş vaziyette idi. Müşrikler Nebî'yi kuşattığında (katırından) inip "Ben peygamberim, yalan yok! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum!" demeye başladı. O gün insanlar içinde kendisinden daha cesuru görülmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 167, 1/802
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
3. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
4. Ubeydullah b. Musa el-Absi (Ubeydullah b. Musa b. Bazam)
Konular:
Hz. Peygamber, cesareti
Siyer, Huneyn gazvesi
Bize Mekkî b. İbrahim, ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme şöyle rivayet etmiştir:
Ğâbe tarafına gitmek üzere Medine'den çıktım. Ğâbe Tepesine geldiğimde Abdurrahman b. Avf'ın hizmetlisi benimle karşılaştı. Ben, “hele dur, neyin var?” dedim. O, “Rasulullah'ın (sav) develeri çalındı” dedi. Ben, “onları kim çaldı?” dedim. O, “Gatafân ve Fezâre” dedi. Ben de iki siyahlık arasındaki (Medineliler'e) sesimi işittirmek için üç kere “baskın var! Baskın var!” diye bağırdım. Sonra yaya olarak takibe başladım. Nihayet onlara yetiştim. Gerçekten develeri çalmışlardı. “Ben Ekva'nın oğluyum, Bugün hüsran günüdür” diyerek onları oklamaya başladım. Suya varmalarından önce develeri onlardan kurtardım. Onları sürüyerek Hz. Peygamber'e geldim. Nebî (sav) de beni karşıladı. Ben, “Yâ Rasulullah, Düşman susuzdur. Ben onları acele ettirerek su tedarik etmelerine mani oldum, onların peşinden adam yolla” dedim. Hz. Peygamber (sav), "ey Ekva'nın oğlu, alacağını aldın, artık itidalli ol, onlar, kendi kabilelerine misafir olmuşlardır" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30348, B003041
Hadis:
حَدَّثَنَا الْمَكِّىُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ أَبِى عُبَيْدٍ عَنْ سَلَمَةَ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ قَالَ خَرَجْتُ مِنَ الْمَدِينَةِ ذَاهِبًا نَحْوَ الْغَابَةِ ، حَتَّى إِذَا كُنْتُ بِثَنِيَّةِ الْغَابَةِ لَقِيَنِى غُلاَمٌ لِعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ قُلْتُ وَيْحَكَ ، مَا بِكَ قَالَ أُخِذَتْ لِقَاحُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . قُلْتُ مَنْ أَخَذَهَا قَالَ غَطَفَانُ وَفَزَارَةُ . فَصَرَخْتُ ثَلاَثَ صَرَخَاتٍ أَسْمَعْتُ مَا بَيْنَ لاَبَتَيْهَا يَا صَبَاحَاهْ ، يَا صَبَاحَاهْ . ثُمَّ انْدَفَعْتُ حَتَّى أَلْقَاهُمْ وَقَدْ أَخَذُوهَا ، فَجَعَلْتُ أَرْمِيهِمْ وَأَقُولُ أَنَا ابْنُ الأَكْوَعِ ، وَالْيَوْمُ يَوْمُ الرُّضَّعِ ، فَاسْتَنْقَذْتُهَا مِنْهُمْ قَبْلَ أَنْ يَشْرَبُوا ، فَأَقْبَلْتُ بِهَا أَسُوقُهَا ، فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِنَّ الْقَوْمَ عِطَاشٌ ، وَإِنِّى أَعْجَلْتُهُمْ أَنْ يَشْرَبُوا سِقْيَهُمْ ، فَابْعَثْ فِى إِثْرِهِمْ ، فَقَالَ « يَا ابْنَ الأَكْوَعِ ، مَلَكْتَ فَأَسْجِحْ . إِنَّ الْقَوْمَ يُقْرَوْنَ فِى قَوْمِهِمْ » .
Tercemesi:
Bize Mekkî b. İbrahim, ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme şöyle rivayet etmiştir:
Ğâbe tarafına gitmek üzere Medine'den çıktım. Ğâbe Tepesine geldiğimde Abdurrahman b. Avf'ın hizmetlisi benimle karşılaştı. Ben, “hele dur, neyin var?” dedim. O, “Rasulullah'ın (sav) develeri çalındı” dedi. Ben, “onları kim çaldı?” dedim. O, “Gatafân ve Fezâre” dedi. Ben de iki siyahlık arasındaki (Medineliler'e) sesimi işittirmek için üç kere “baskın var! Baskın var!” diye bağırdım. Sonra yaya olarak takibe başladım. Nihayet onlara yetiştim. Gerçekten develeri çalmışlardı. “Ben Ekva'nın oğluyum, Bugün hüsran günüdür” diyerek onları oklamaya başladım. Suya varmalarından önce develeri onlardan kurtardım. Onları sürüyerek Hz. Peygamber'e geldim. Nebî (sav) de beni karşıladı. Ben, “Yâ Rasulullah, Düşman susuzdur. Ben onları acele ettirerek su tedarik etmelerine mani oldum, onların peşinden adam yolla” dedim. Hz. Peygamber (sav), "ey Ekva'nın oğlu, alacağını aldın, artık itidalli ol, onlar, kendi kabilelerine misafir olmuşlardır" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 166, 1/801
Senetler:
1. Ebu İyas Seleme b. Ekva' (Seleme b. Amr b. Sinan b. Abdullah)
2. Ebu Halid Yezid b. Ebu Ubeyd el-Eslemî (Yezid b. Ebu Ubeyd)
3. Ebu Seken Mekkî b. İbrahim el-Hanzalî (Mekkî b. İbrahim b. Beşir b. Ferkad)
Konular:
Dostluk, Düşmanlık, dostluk ve düşmanlıkta itidal
Hz. Peygamber, develerinin çalınması
Kabileler, Allah'a itaat/isyan eden
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم دَخَلَ عَامَ الْفَتْحِ وَعَلَى رَأْسِهِ الْمِغْفَرُ ، فَلَمَّا نَزَعَهُ جَاءَ رَجُلٌ فَقَالَ إِنَّ ابْنَ خَطَلٍ مُتَعَلِّقٌ بِأَسْتَارِ الْكَعْبَةِ ، فَقَالَ « اقْتُلُوهُ » .
Bize İsmail, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), Fetih yılında, başında miğfer olduğu halde Mekke'ye girdi. Miğferi çıkarttığında biri gelip “İbn Hatal Kabe'nin örtüsüne yapışmış” dedi. Hz. Peygamber (sav) de "Onu öldürün" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30355, B003044
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم دَخَلَ عَامَ الْفَتْحِ وَعَلَى رَأْسِهِ الْمِغْفَرُ ، فَلَمَّا نَزَعَهُ جَاءَ رَجُلٌ فَقَالَ إِنَّ ابْنَ خَطَلٍ مُتَعَلِّقٌ بِأَسْتَارِ الْكَعْبَةِ ، فَقَالَ « اقْتُلُوهُ » .
Tercemesi:
Bize İsmail, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), Fetih yılında, başında miğfer olduğu halde Mekke'ye girdi. Miğferi çıkarttığında biri gelip “İbn Hatal Kabe'nin örtüsüne yapışmış” dedi. Hz. Peygamber (sav) de "Onu öldürün" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 169, 1/802
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Hz. Peygamber, miğferi ve atı
Siyer, Mekke'nin fethi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30328, B003032
Hadis:
حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو عَنْ جَابِرٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ لِكَعْبِ بْنِ الأَشْرَفِ » . فَقَالَ مُحَمَّدُ بْنُ مَسْلَمَةَ أَتُحِبُّ أَنْ أَقْتُلَهُ قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ فَأْذَنْ لِى فَأَقُولَ . قَالَ « قَدْ فَعَلْتُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Amr, ona da Câbir şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav), "Kâ'b b. Eşref'in icabına kim bakacak?" buyurdu. Muhammed b. Mesleme "Onu öldürmemi ister misin?" dedi. Nebî (sav), "Evet!" buyurdu. (Muhammed), "Bana izin ver de (senin hakkında ileri geri konuşayım!" dedi. Rasulullah da (sav) "İzin verdim" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 159, 1/800
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
3. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
4. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Strateji, Savaş, düşmanın elebaşılarını yok etmek
Tarihsel şahsiyetler, Ka'b. b. Eşref, öldürülmesi
قَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ قَالَ انْطَلَقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَعَهُ أُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ قِبَلَ ابْنِ صَيَّادٍ ، فَحُدِّثَ بِهِ فِى نَخْلٍ ، فَلَمَّا دَخَلَ عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم النَّخْلَ ، طَفِقَ يَتَّقِى بِجُذُوعِ النَّخْلِ ، وَابْنُ صَيَّادٍ فِى قَطِيفَةٍ لَهُ فِيهَا رَمْرَمَةٌ ، فَرَأَتْ أُمُّ ابْنِ صَيَّادٍ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا صَافِ ، هَذَا مُحَمَّدٌ ، فَوَثَبَ ابْنُ صَيَّادٍ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَوْ تَرَكَتْهُ بَيَّنَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30329, B003033
Hadis:
قَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ قَالَ انْطَلَقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَعَهُ أُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ قِبَلَ ابْنِ صَيَّادٍ ، فَحُدِّثَ بِهِ فِى نَخْلٍ ، فَلَمَّا دَخَلَ عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم النَّخْلَ ، طَفِقَ يَتَّقِى بِجُذُوعِ النَّخْلِ ، وَابْنُ صَيَّادٍ فِى قَطِيفَةٍ لَهُ فِيهَا رَمْرَمَةٌ ، فَرَأَتْ أُمُّ ابْنِ صَيَّادٍ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا صَافِ ، هَذَا مُحَمَّدٌ ، فَوَثَبَ ابْنُ صَيَّادٍ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَوْ تَرَكَتْهُ بَيَّنَ » .
Tercemesi:
Bize Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Sâlim b. Abdullah, ona Abdullah b. Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav), beraberinde Übey b. Kâ'b olduğu halde İbn Sayyâd'ın bulunduğu tarafa gitti. Onun hurmalık içinde olduğu söylendi. Rasulullah hurmalık içindeki (İbn Sayyâd'ın) yanına girdi. (İbn Sayyâd) hurma ağacı köküne saklanıp gizlendi ve o, saçaklı olup kendisine ait bir kadife bir örtü içinde idi. (Derken) İbn Sayyâd'ın annesi Rasulullah'ı (sav) görüp "Ey Sâfi! Bu, Muhammed'dir!" dedi. İbn Sayyâd fırlayıp gitti. (Bunun üzerine) Rasulullah (sav), "(Annesi) onu (olduğu hal üzere) bıraksaydı (durumu) açığa çıkacaktı" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 160, 1/800
Senetler:
()
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30333, B003036
Hadis:
وَلَقَدْ شَكَوْتُ إِلَيْهِ إِنِّى لاَ أَثْبُتُ عَلَى الْخَيْلِ . فَضَرَبَ بِيَدِهِ فِى صَدْرِى وَقَالَ « اللَّهُمَّ ثَبِّتْهُ وَاجْعَلْهُ هَادِيًا مَهْدِيًّا » .
Tercemesi:
Hz. Peygamber'e (sav) at üstünde sabit durmadığıma dair şikayette bulundum. Eli ile göğsüme vurdu ve "Allahım! Onu hidayete eriştiren ve hidayete erdirilmiş olarak sabit kıl!" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 162, 1/800
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Kays b. Ebu Hazim el-Becelî (Kays b. Avf b. Abdülharis)
3. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
4. Ebu Muhammed Abdullah b. İdris el-Evdî (Abdullah b. İdris b. Yezid b. Abdurrahman)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
Konular:
Dua, ihtiyaç halinde okunacak
Hidayet, Hidayete vesile olmanın mükafaatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30342, B003039
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ - رضى الله عنهما - يُحَدِّثُ قَالَ جَعَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى الرَّجَّالَةِ يَوْمَ أُحُدٍ - وَكَانُوا خَمْسِينَ رَجُلاً - عَبْدَ اللَّهِ بْنَ جُبَيْرٍ فَقَالَ « إِنْ رَأَيْتُمُونَا تَخْطَفُنَا الطَّيْرُ ، فَلاَ تَبْرَحُوا مَكَانَكُمْ هَذَا حَتَّى أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ ، وَإِنْ رَأَيْتُمُونَا هَزَمْنَا الْقَوْمَ وَأَوْطَأْنَاهُمْ فَلاَ تَبْرَحُوا حَتَّى أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ » فَهَزَمُوهُمْ . قَالَ فَأَنَا وَاللَّهِ رَأَيْتُ النِّسَاءَ يَشْتَدِدْنَ قَدْ بَدَتْ خَلاَخِلُهُنَّ وَأَسْوُقُهُنَّ رَافِعَاتٍ ثِيَابَهُنَّ ، فَقَالَ أَصْحَابُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جُبَيْرٍ الْغَنِيمَةَ - أَىْ قَوْمِ - الْغَنِيمَةَ ، ظَهَرَ أَصْحَابُكُمْ فَمَا تَنْتَظِرُونَ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جُبَيْرٍ أَنَسِيتُمْ مَا قَالَ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالُوا وَاللَّهِ لَنَأْتِيَنَّ النَّاسَ فَلَنُصِيبَنَّ مِنَ الْغَنِيمَةِ . فَلَمَّا أَتَوْهُمْ صُرِفَتْ وُجُوهُهُمْ فَأَقْبَلُوا مُنْهَزِمِينَ ، فَذَاكَ إِذْ يَدْعُوهُمُ الرَّسُولُ فِى أُخْرَاهُمْ ، فَلَمْ يَبْقَ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم غَيْرُ اثْنَىْ عَشَرَ رَجُلاً ، فَأَصَابُوا مِنَّا سَبْعِينَ ، وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَأَصْحَابُهُ أَصَابَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ يَوْمَ بَدْرٍ أَرْبَعِينَ وَمِائَةً سَبْعِينَ أَسِيرًا وَسَبْعِينَ قَتِيلاً ، فَقَالَ أَبُو سُفْيَانَ أَفِى الْقَوْمِ مُحَمَّدٌ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ، فَنَهَاهُمُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُجِيبُوهُ ثُمَّ قَالَ أَفِى الْقَوْمِ ابْنُ أَبِى قُحَافَةَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ، ثُمَّ قَالَ أَفِى الْقَوْمِ ابْنُ الْخَطَّابِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ، ثُمَّ رَجَعَ إِلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ أَمَّا هَؤُلاَءِ فَقَدْ قُتِلُوا . فَمَا مَلَكَ عُمَرُ نَفْسَهُ فَقَالَ كَذَبْتَ وَاللَّهِ يَا عَدُوَّ اللَّهِ ، إِنَّ الَّذِينَ عَدَدْتَ لأَحْيَاءٌ كُلُّهُمْ ، وَقَدْ بَقِىَ لَكَ مَا يَسُوؤُكَ . قَالَ يَوْمٌ بِيَوْمِ بَدْرٍ ، وَالْحَرْبُ سِجَالٌ ، إِنَّكُمْ سَتَجِدُونَ فِى الْقَوْمِ مُثْلَةً لَمْ آمُرْ بِهَا وَلَمْ تَسُؤْنِى ، ثُمَّ أَخَذَ يَرْتَجِزُ أُعْلُ هُبَلْ ، أُعْلُ هُبَلْ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَلاَ تُجِيبُوا لَهُ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، مَا نَقُولُ قَالَ « قُولُوا اللَّهُ أَعْلَى وَأَجَلُّ » . قَالَ إِنَّ لَنَا الْعُزَّى وَلاَ عُزَّى لَكُمْ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَلاَ تُجِيبُوا لَهُ » . قَالَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، مَا نَقُولُ قَالَ « قُولُوا اللَّهُ مَوْلاَنَا وَلاَ مَوْلَى لَكُمْ » .
Tercemesi:
Bize Ömer b. Hâlid, ona Züheyr, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (sav) Uhud günü okçulara Abdullah b. Cübeyr'i komutan tayin etti ki, onlar 50 kişi idiler. Hz. Peygamber (sav), "Kuşların bizi kapıp götürdüğünü görseniz (bile) size haber gönderene dek şu pozisyonunuzu kaybetmeyin! Düşmanı yendiğimizi ve onları kovaladığımızı görseniz (bile) size haber yollayana kadar (pozisyonunuzu) kaybetmeyin!" buyurdu. (Neticede müslümanlar düşmanı) hezimete uğrattılar. Vallahi! Kadınların alelacele kaçtığını, (bu esnada) halhallarının ve baldırlarının gözüktüğünü, elbiselerini kaldırıp (firar ettiklerini) gördüm. (Derken) Abdullah b. Cübeyr'in arkadaşları "Ganimet! Ganimet! (İşte) arkadaşlarınız üstün geldiler, ne bekliyorsunuz?" dediler. Abdullah b. Cübeyr ise "Rasulullah'ın (sav) size ne buyurduğunu unuttunuz mu?" dedi. Onlar, "Vallahi! İnsanlara katılıp ganimetten payımıza düşeni alacağız!" dediler. (Okçular, diğer askerlerin yanına) geldiklerinde gerisin geriye hezimete uğramış vaziyette dönüp kaçtılar! İşte o esnada Hz. Peygamber (sav), arkalarından onları (savaşa dönmeleri için) çağırıyordu! Nebî'nin (sav) yanında 12 kişiden başkası kalmadı. Bizden 70 kişi (şehit) düştü. Rasulullah (sav) ve ashabı, Bedir günü müşriklerden 140 kişiyi ele geçirip 70'ini öldürmüşler, 70'ini de esir almışlardı. Ebu Süfyân, üç kere "Topluluk içinde Muhammed var mı?" diye seslendi. Nebî (sav), (ashabına) cevap vermelerini yasakladı. Sonra Ebu (Süfyân), üç kere "Topluluk içinde Ebu Kuhâfe (Ebu Bekir) var mı?" dedi. Daha sonra da üç defa "Topluluk içinde Hattâb'ın oğlu (Ömer) var mı?" dedi. Ardından arkadaşlarına dönüp "Onlar öldürülmüşler!" dedi. Ömer kendine hakim olamayıp "Vallahi! Ey Allah'ın düşmanı, yalan söylüyorsun! Saydıklarının hepsi hayattadır! Sana zarar vermek üzere hayatta kaldılar!" dedi. (Ebu Süfyân), "(Bugün), Bedir gününe karşılıktır. (Zafer ve hezimet olmak üzere) savaş, aramızda dönüp durmaktadır! Tarafınızda işkenceye maruz kalmış ölüler bulacaksınız. Onu ben emretmedim ama (bu durum) ben kötü de gelmedi!" dedi. Akabinde (Ebu Süfyân), "Yüce ol Hübel, yüce ol Hübel" diyerek şiir söylemeye başladı. Nebî (sav), "Ona cevap vermeyecek misiniz?" buyurdu. "Yâ Rasulullah! Ne diyelim?" dediler. Hz. Peygamber (sav), "'Allah daha yüce ve daha kıymetlidir!' deyin" buyurdu. (Ebu Süfyân), "Bizim Uzzâ'mız var, sizin ise Uzzâ'nız yok" dedi. Rasulullah (sav), "Ona cevap vermeyecek misiniz?" buyurdu. "Yâ Rasulullah! Ne diyelim?" dediler. Hz. Peygamber (sav), "'Allah bizim mevlamızdır, sizin ise mevlanız yoktur' deyin!" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 164, 1/801
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
3. Züheyr b. Muaviye el-Cu'fî (Züheyr b. Muaviye b. Hadîc b. Rahîl b. Züheyr b. Hayseme)
4. Amr b. Halid el-Harranî (Amr b. Halid b. Ferruh)
Konular:
Eziyet, işkence (müsle), yasak olması
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
Siyer, Uhud savaşı / gazvesi
Sorumluluk Bilinci, görev Bilinci
UHUD GAZVESİ
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا أَبُو حَازِمٍ قَالَ سَأَلُوا سَهْلَ بْنَ سَعْدٍ السَّاعِدِىَّ - رضى الله عنه - بِأَىِّ شَىْءٍ دُووِىَ جُرْحُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا بَقِىَ مِنَ النَّاسِ أَحَدٌ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّى ، كَانَ عَلِىٌّ يَجِىءُ بِالْمَاءِ فِى تُرْسِهِ ، وَكَانَتْ - يَعْنِى فَاطِمَةَ - تَغْسِلُ الدَّمَ عَنْ وَجْهِهِ ، وَأُخِذَ حَصِيرٌ فَأُحْرِقَ ، ثُمَّ حُشِىَ بِهِ جُرْحُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30334, B003037
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا أَبُو حَازِمٍ قَالَ سَأَلُوا سَهْلَ بْنَ سَعْدٍ السَّاعِدِىَّ - رضى الله عنه - بِأَىِّ شَىْءٍ دُووِىَ جُرْحُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا بَقِىَ مِنَ النَّاسِ أَحَدٌ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّى ، كَانَ عَلِىٌّ يَجِىءُ بِالْمَاءِ فِى تُرْسِهِ ، وَكَانَتْ - يَعْنِى فَاطِمَةَ - تَغْسِلُ الدَّمَ عَنْ وَجْهِهِ ، وَأُخِذَ حَصِيرٌ فَأُحْرِقَ ، ثُمَّ حُشِىَ بِهِ جُرْحُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona da Ebu Hâzim şöyle rivayet etmiştir:
Sehl b. Sa'd es-Sâ'idî'ye, Nebî'nin yarasının hangi şey ile tedavi edildiğini sordular da o, "Bunu benden daha iyi bilen biri kalmadı! Ali, (Uhud günü) kalkanı içinde su getiriyor, Fatıma da peygamberin yüzündeki kanı yıkıyordu. Bir hasıl alınıp yakıldı. Ardından Rasulullah'ın yarasına bastırıldı" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Cihâd ve's-Siyer 163, 1/800
Senetler:
1. Sehl b. Sa'd es-Sâidi (Sehl b. Sa'd b. Malik b. Halid b. Sa'lebe)
2. Ebû Hazim Seleme b. Dînar (Seleme b. Dînar)
3. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
4. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Cihad, yaralanmak, Allah yolunda
Hz. Peygamber, yaralanması