Öneri Formu
Hadis Id, No:
32822, B003333
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ اللَّهَ وَكَّلَ فِى الرَّحِمِ مَلَكًا فَيَقُولُ يَا رَبِّ نُطْفَةٌ ، يَا رَبِّ عَلَقَةٌ ، يَا رَبِّ مُضْغَةٌ ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَخْلُقَهَا قَالَ يَا رَبِّ ، أَذَكَرٌ أَمْ يَا رَبِّ أُنْثَى يَا رَبِّ شَقِىٌّ أَمْ سَعِيدٌ فَمَا الرِّزْقُ فَمَا الأَجَلُ فَيُكْتَبُ كَذَلِكَ فِى بَطْنِ أُمِّهِ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Numan (Muhammed b. Fadl es-Sedûsî), ona Hammad b. Zeyd (el-Ezdî), ona Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enes, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah, rahimle ilgili olarak bir melek görevlendirmiştir. Bu melek [ceninin her aşamasında]; 'Ey Rabbim! Bu, bir nutfedir.' 'Ey Rabbim! Bu, rahme tutunan katı bir pıhtıdır.' 'Ey Rabbim! Bu, bir çiğnem ettir.' der. Nihayet Allah, o cenini yaratmayı murat ettiği vakit melek; 'Ya Rabbi! Erkek mi? Ya Rabbi! Kız mı? Ya Rabbi! Bedbaht mı yoksa bahtiyar mı? Rızkı nedir? Eceli nedir?' diye sorar ve daha annesinin karnındayken belirtilen bu hususlar bu şekilde yazıya geçirilir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 1, 1/863
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muaz Ubeydullah b. Ebu Bekir el-Ensarî (Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enes b. Malik)
3. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
4. Ebu Numan Muhammed b. Fadl es-Sedûsî (Muhammed b. Fadl)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İnsan, yaratılış özellikleri
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
KTB, YARATILIŞ
حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُرَّةَ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ تُقْتَلُ نَفْسٌ ظُلْمًا إِلاَّ كَانَ عَلَى ابْنِ آدَمَ الأَوَّلِ كِفْلٌ مِنْ دَمِهَا ، لأَنَّهُ أَوَّلُ مَنْ سَنَّ الْقَتْلَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32824, B003335
Hadis:
حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُرَّةَ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ تُقْتَلُ نَفْسٌ ظُلْمًا إِلاَّ كَانَ عَلَى ابْنِ آدَمَ الأَوَّلِ كِفْلٌ مِنْ دَمِهَا ، لأَنَّهُ أَوَّلُ مَنْ سَنَّ الْقَتْلَ » .
Tercemesi:
Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs, ona babası (Hafs b. Gıyâs), ona A'meş, ona Abdullah b. Mürre, ona Mesrûk, ona da Abdullah'ı rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Hiçbir nefis zulmederek öldürülmez. Öldürülenin kanından (günahından) Âdem oğluna bir pay ayrılır. Çünkü o, öldürme adetini koyanların birincisidir"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 1, 1/863
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Abdullah b. Mürre el-Hemdanî (Abdullah b. Mürre)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Ömer Hafs b. Gıyas en-Nehaî (Hafs b. Gıyas b. Talk b. Muaviye b. Malik)
6. Ebu Hafs Ömer b. Hafs en-Nehaî (Ömer b. Hafs b. Giyas b. Talk b. Muaviye)
Konular:
Günah, katilin günahının bir misli Kabil'e de yazılır
Sünnet, Çığır açmak, sonrakilerin günahı/sevabı onun üzerinedir
Sünnet, Sünnet-i Seyyie
Yargı, adam öldürmek
قَالَ قَالَ اللَّيْثُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ :
" الأَرْوَاحُ جُنُودٌ مُجَنَّدَةٌ ، فَمَا تَعَارَفَ مِنْهَا ائْتَلَفَ ، وَمَا تَنَاكَرَ مِنْهَا اخْتَلَفَ "
[ وَقَالَ يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ بِهَذَا .]
Buhârî der ki: Bize Leys, ona Yahya b. Saîd, ona Amra, ona da Âişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ruhlar (farklı mizaçlara sahip olarak ezelde) bir araya getirilmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle tanışanlar kaynaşırlar, tanışmayanlar da ayrışırlar."
[Yahya b. Eyyüb, hadisi bu şekilde Yahya b. Said bana rivayet etti, dedi.]
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32825, B003336
Hadis:
قَالَ قَالَ اللَّيْثُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ :
" الأَرْوَاحُ جُنُودٌ مُجَنَّدَةٌ ، فَمَا تَعَارَفَ مِنْهَا ائْتَلَفَ ، وَمَا تَنَاكَرَ مِنْهَا اخْتَلَفَ "
[ وَقَالَ يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ بِهَذَا .]
Tercemesi:
Buhârî der ki: Bize Leys, ona Yahya b. Saîd, ona Amra, ona da Âişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ruhlar (farklı mizaçlara sahip olarak ezelde) bir araya getirilmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle tanışanlar kaynaşırlar, tanışmayanlar da ayrışırlar."
[Yahya b. Eyyüb, hadisi bu şekilde Yahya b. Said bana rivayet etti, dedi.]
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 2, 1/863
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
Konular:
Dostluk, arkadaşlık
Tanışma, ruhların tanışıp kaynaşmaları
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا أَبُو أَحْمَدَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنه أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَرَأَ ( فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ) مِثْلَ قِرَاءَةِ الْعَامَّةِ .
Bize Nasr b. Ali b. Nasr, ona Ebu Ahmed, ona Süfyân, ona Ebu İshâk, ona Esved b. Yezîd, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) [Kamer Sûresi’nin 17. ayetini], "Fe-hel min müddekir" şeklinde (dâl) ile okudu."
Açıklama: Bu hadiste Kur’ân-ı Kerîm’in 54. sûresi olan Kamer Sûresi’nin 17. ayetine dair Hz. Peygamber’in (sav) kıraatindeki farklılığa işaret edilmiştir. İlgili ayetin meali şöyle: “Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?” Hz. Peygamber (sav) ilgili ayetteki ﴿فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ﴾ ibaresindeki “مُدَّكِرٍ” kelimesini (dâl) harfiyle okumuş; ancak Abdullah b. Mes‘ûd ilgili kelimesi yani “مُدَّكِرٍ”i (zâl) ile okudu. Onun bu okuyuşuna yönelik Hz. Peygamber (sav) bir uyarıda bulunmamıştır. Bu farklı okuyuşlar, Kur’ân-ı Kerîm’in "Yedi Harf” yani el-Ahrufü’s-Seb‘a üzere nazil olduğunu ifade etmektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32831, B003341
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا أَبُو أَحْمَدَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنه أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَرَأَ ( فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ) مِثْلَ قِرَاءَةِ الْعَامَّةِ .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali b. Nasr, ona Ebu Ahmed, ona Süfyân, ona Ebu İshâk, ona Esved b. Yezîd, ona da Abdullah (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber (sav) [Kamer Sûresi’nin 17. ayetini], "Fe-hel min müddekir" şeklinde (dâl) ile okudu."
Açıklama:
Bu hadiste Kur’ân-ı Kerîm’in 54. sûresi olan Kamer Sûresi’nin 17. ayetine dair Hz. Peygamber’in (sav) kıraatindeki farklılığa işaret edilmiştir. İlgili ayetin meali şöyle: “Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?” Hz. Peygamber (sav) ilgili ayetteki ﴿فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ﴾ ibaresindeki “مُدَّكِرٍ” kelimesini (dâl) harfiyle okumuş; ancak Abdullah b. Mes‘ûd ilgili kelimesi yani “مُدَّكِرٍ”i (zâl) ile okudu. Onun bu okuyuşuna yönelik Hz. Peygamber (sav) bir uyarıda bulunmamıştır. Bu farklı okuyuşlar, Kur’ân-ı Kerîm’in "Yedi Harf” yani el-Ahrufü’s-Seb‘a üzere nazil olduğunu ifade etmektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 3, 1/864
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Amr Esved b. Yezid en-Nehaî (Esved b. Yezid b. Kays b. Abdullah b. Malik)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Ahmed Muhammed b. Abdullah ez-Zübeyrî (Muhammed b. Abdullah b. Zübeyr b. Ömer b. Dirhem)
6. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
Kur'ân, kıraat farklılıkları
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ يَعْنِى « لَوْلاَ بَنُو إِسْرَائِيلَ لَمْ يَخْنَزِ اللَّحْمُ ، وَلَوْلاَ حَوَّاءُ لَمْ تَخُنْ أُنْثَى زَوْجَهَا » .
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Mamer, ona Hemmam, ona da Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini rivayet etmiştir:
"İsrail oğulları olmasaydı et kokmazdı, Havva olmasaydı kadınlar eşlerine hıyanet etmezdi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32818, B003330
Hadis:
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ يَعْنِى « لَوْلاَ بَنُو إِسْرَائِيلَ لَمْ يَخْنَزِ اللَّحْمُ ، وَلَوْلاَ حَوَّاءُ لَمْ تَخُنْ أُنْثَى زَوْجَهَا » .
Tercemesi:
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Mamer, ona Hemmam, ona da Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini rivayet etmiştir:
"İsrail oğulları olmasaydı et kokmazdı, Havva olmasaydı kadınlar eşlerine hıyanet etmezdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 1, 1/862
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Ukbe Hemmâm b. Münebbih el-Yemânî (Hemmâm b. Münebbih b. Kamil b. Sîc)
3. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Bişr b. Muhammed es-Sahtiyani (Bişr b. Muhammed)
Konular:
Kadın, Hz. Havva, kadınların hıyaneti,
Yiyecekler, Etin kokması, İsrailoğulları sebebiyle
Bana Abdân, ona Abdullah (T); Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, onlara Yunus, ona İbn Şihâb ez-Zührî, ona Enes b. Mâlik, ona da Ebu Zer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’deyken evimin çatısı açıldı ve Cebrail (as) indi. Göğsümü yardı ve onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman dolu altın bir tas getirdi ve onu göğsüme boşalttı. Ardından göğsümü kapattı. Elimden tutup beni semâya çıkardı. Dünya semâsına geldiğimizde Cebrail dünya semâsının bekçisine 'kapıyı aç' dedi. Bekçi 'kimdir o?' diye sorunca 'Cebrail!' diye cevap verdi. Bekçi 'yanında kimse var mı?' diye sordu. Cebrail (as) 'evet, yanımda Muhammed (sav) var' diye cevap verdi. Bekçi 'o gönderildi mi?' diye sordu. Cebrail 'evet' dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Dünya semasına çıktığımızda bir adam gördük. Sağında bir karaltı, solunda bir karaltı vardı. Sağ tarafa baktığında gülüyor, sol tarafa baktığında ise ağlıyordu. 'merhaba, salih peygamber, salih evlat' dedi. 'Ey Cebrail! Bu kim?' diye sordum. 'Bu Âdem'dir (as). Sağ ve sol tarafındaki bu karaltılar çocuklarının ruhlarıdır. Sağ taraftakiler cennetliklerdir. Sol taraftakiler ise cehennemliklerdir. Sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar' dedi. Sonra Cebrail beni çıkarmaya devam etti ve ikinci göğe geldik. Oranın bekçisine 'Kapıyı aç' dedi. Buranın bekçisi de ona dünya semasının bekçisinin söylediği sözleri söyledi."
Enes b. Mâlik, "Hz. Peygamber (sav) gökyüzünün her bir katında Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. İsa ve Hz. Musa’yı (as) gördüğünü ifade etmiş, ancak onların konumlarından (hangi semada gördüğünden) bahsetmemiş, sadece Hz. Âdem’i (as) dünya semasında, Hz. İbrahim’i (as) ise altıncı semada gördüğünü zikretmiştir" dedi. (Hz. Peygamber (sav) anlatmaya şöyle devam etmiştir: "Cebrail Hz. İdris’e (as) uğrayınca Hz. İdris (as) 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş' dedi. Ben 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'bu İdris' diye cevap verdi. Sonra Musa’ya (as) uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş,' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. 'Bu Musa' diye cevap verdi. Sonra İsa’nın (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber salih kardeş' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Bana 'o Meryem oğlu İsadır' diye cevap verdi. Sonra Hz. İbrahim’in (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih evlad' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'İbrahim’dir' diye cevap verdi."
(İbn Şihâb der ki): bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve İbn Habbe el-Ensârî'nin rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni o kadar yukarıya çıkardılar ki kalemlerin çızırtısını duyar hale geldim."
İbn Hazm ve Enes b. Mâlik'in (r. anhuma) rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben bu emirle döndüm ve Hz. Musa’nın yanına uğradım. Bana 'Rabbin ümmetine ne farz kıldı?' diye sordu. 'Elli vakit namaz farz kıldı' dedim. Bana 'Rabbine dönüp müracaat et, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime döndüm. Elli vakit namazı yarıya indirdi. Tekrar Musa’nın yanına döndüm ve ona durumu anlattım. 'Rabbine dönüp tekrar hafifletmesini iste, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime dönüp tekrar niyaz ettim. Rabbim 'O beş vakittir. (Ama) sevap olarak (ellidir). Ben de söz değişmez' buyurdu. Sonra Musa’ya (as) tekrar döndüm. O 'Rabbine bir kez daha müracaat et' dedi. 'Artık Rabbimden haya ediyorum' dedim. sonra yürüdük, Sidretülmüntehâ'ya geldik. Orayı bilmediğim bir sürü renk kuşatmıştı. Sonra cennete girdim. Orada inciden kubbeler vardı. Toprağı da miskti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32832, B003342
Hadis:
قَالَ عَبْدَانُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنِ الزُّهْرِىِّ ح حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا عَنْبَسَةُ حَدَّثَنَا يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ قَالَ أَنَسٌ كَانَ أَبُو ذَرٍّ - رضى الله عنه - يُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « فُرِجَ سَقْفُ بَيْتِى وَأَنَا بِمَكَّةَ ، فَنَزَلَ جِبْرِيلُ ، فَفَرَجَ صَدْرِى ، ثُمَّ غَسَلَهُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ جَاءَ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُمْتَلِئٍ حِكْمَةً وَإِيمَانًا فَأَفْرَغَهَا فِى صَدْرِى ، ثُمَّ أَطْبَقَهُ ثُمَّ أَخَذَ بِيَدِى ، فَعَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ ، فَلَمَّا جَاءَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا ، قَالَ جِبْرِيلُ لِخَازِنِ السَّمَاءِ افْتَحْ . قَالَ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا جِبْرِيلُ . قَالَ مَعَكَ أَحَدٌ قَالَ مَعِىَ مُحَمَّدٌ . قَالَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ ، فَافْتَحْ . فَلَمَّا عَلَوْنَا السَّمَاءَ إِذَا رَجُلٌ عَنْ يَمِينِهِ أَسْوِدَةٌ ، وَعَنْ يَسَارِهِ أَسْوِدَةٌ ، فَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ ، وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا يَا جِبْرِيلُ قَالَ هَذَا آدَمُ ، وَهَذِهِ الأَسْوِدَةُ عَنْ يَمِينِهِ ، وَعَنْ شِمَالِهِ نَسَمُ بَنِيهِ ، فَأَهْلُ الْيَمِينِ مِنْهُمْ أَهْلُ الْجَنَّةِ ، وَالأَسْوِدَةُ الَّتِى عَنْ شِمَالِهِ أَهْلُ النَّارِ ، فَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ ، وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى ، ثُمَّ عَرَجَ بِى جِبْرِيلُ ، حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ ، فَقَالَ لِخَازِنِهَا افْتَحْ . فَقَالَ لَهُ خَازِنُهَا مِثْلَ مَا قَالَ الأَوَّلُ ، فَفَتَحَ » . قَالَ أَنَسٌ فَذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ فِى السَّمَوَاتِ إِدْرِيسَ وَمُوسَى وَعِيسَى وَإِبْرَاهِيمَ ، وَلَمْ يُثْبِتْ لِى كَيْفَ مَنَازِلُهُمْ ، غَيْرَ أَنَّهُ قَدْ ذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ آدَمَ فِى السَّمَاءِ الدُّنْيَا ، وَإِبْرَاهِيمَ فِى السَّادِسَةِ . وَقَالَ أَنَسٌ فَلَمَّا مَرَّ جِبْرِيلُ بِإِدْرِيسَ . قَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . فَقُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِدْرِيسُ ، ثُمَّ مَرَرْتُ بِمُوسَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا مُوسَى . ثُمَّ مَرَرْتُ بِعِيسَى ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ عِيسَى . ثُمَّ مَرَرْتُ بِإِبْرَاهِيمَ ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِبْرَاهِيمُ . قَالَ وَأَخْبَرَنِى ابْنُ حَزْمٍ أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ وَأَبَا حَبَّةَ الأَنْصَارِىَّ كَانَا يَقُولاَنِ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « ثُمَّ عُرِجَ بِى حَتَّى ظَهَرْتُ لِمُسْتَوًى أَسْمَعُ صَرِيفَ الأَقْلاَمِ » . قَالَ ابْنُ حَزْمٍ وَأَنَسُ بْنُ مَالِكٍ - رضى الله عنهما - قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « فَفَرَضَ اللَّهُ عَلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً ، فَرَجَعْتُ بِذَلِكَ حَتَّى أَمُرَّ بِمُوسَى ، فَقَالَ مُوسَى مَا الَّذِى فُرِضَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ فَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسِينَ صَلاَةً . قَالَ فَرَاجِعْ رَبَّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ . فَرَجَعْتُ فَرَاجَعْتُ رَبِّى فَوَضَعَ شَطْرَهَا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ ، فَذَكَرَ مِثْلَهُ ، فَوَضَعَ شَطْرَهَا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ ، فَرَجَعْتُ فَرَاجَعْتُ رَبِّى فَقَالَ هِىَ خَمْسٌ ، وَهْىَ خَمْسُونَ ، لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ . فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ . فَقُلْتُ قَدِ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّى ، ثُمَّ انْطَلَقَ ، حَتَّى أَتَى السِّدْرَةَ الْمُنْتَهَى ، فَغَشِيَهَا أَلْوَانٌ لاَ أَدْرِى مَا هِىَ ، ثُمَّ أُدْخِلْتُ { الْجَنَّةَ } فَإِذَا فِيهَا جَنَابِذُ اللُّؤْلُؤِ وَإِذَا تُرَابُهَا الْمِسْكُ » .
Tercemesi:
Bana Abdân, ona Abdullah (T); Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, onlara Yunus, ona İbn Şihâb ez-Zührî, ona Enes b. Mâlik, ona da Ebu Zer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’deyken evimin çatısı açıldı ve Cebrail (as) indi. Göğsümü yardı ve onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman dolu altın bir tas getirdi ve onu göğsüme boşalttı. Ardından göğsümü kapattı. Elimden tutup beni semâya çıkardı. Dünya semâsına geldiğimizde Cebrail dünya semâsının bekçisine 'kapıyı aç' dedi. Bekçi 'kimdir o?' diye sorunca 'Cebrail!' diye cevap verdi. Bekçi 'yanında kimse var mı?' diye sordu. Cebrail (as) 'evet, yanımda Muhammed (sav) var' diye cevap verdi. Bekçi 'o gönderildi mi?' diye sordu. Cebrail 'evet' dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Dünya semasına çıktığımızda bir adam gördük. Sağında bir karaltı, solunda bir karaltı vardı. Sağ tarafa baktığında gülüyor, sol tarafa baktığında ise ağlıyordu. 'merhaba, salih peygamber, salih evlat' dedi. 'Ey Cebrail! Bu kim?' diye sordum. 'Bu Âdem'dir (as). Sağ ve sol tarafındaki bu karaltılar çocuklarının ruhlarıdır. Sağ taraftakiler cennetliklerdir. Sol taraftakiler ise cehennemliklerdir. Sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar' dedi. Sonra Cebrail beni çıkarmaya devam etti ve ikinci göğe geldik. Oranın bekçisine 'Kapıyı aç' dedi. Buranın bekçisi de ona dünya semasının bekçisinin söylediği sözleri söyledi."
Enes b. Mâlik, "Hz. Peygamber (sav) gökyüzünün her bir katında Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. İsa ve Hz. Musa’yı (as) gördüğünü ifade etmiş, ancak onların konumlarından (hangi semada gördüğünden) bahsetmemiş, sadece Hz. Âdem’i (as) dünya semasında, Hz. İbrahim’i (as) ise altıncı semada gördüğünü zikretmiştir" dedi. (Hz. Peygamber (sav) anlatmaya şöyle devam etmiştir: "Cebrail Hz. İdris’e (as) uğrayınca Hz. İdris (as) 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş' dedi. Ben 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'bu İdris' diye cevap verdi. Sonra Musa’ya (as) uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih kardeş,' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. 'Bu Musa' diye cevap verdi. Sonra İsa’nın (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber salih kardeş' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Bana 'o Meryem oğlu İsadır' diye cevap verdi. Sonra Hz. İbrahim’in (as) yanına uğradım. O da bana 'merhaba, salih peygamber, salih evlad' dedi. Cebrail’e (as) 'bu kimdir?' diye sordum. Cebrail (as) 'İbrahim’dir' diye cevap verdi."
(İbn Şihâb der ki): bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve İbn Habbe el-Ensârî'nin rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni o kadar yukarıya çıkardılar ki kalemlerin çızırtısını duyar hale geldim."
İbn Hazm ve Enes b. Mâlik'in (r. anhuma) rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben bu emirle döndüm ve Hz. Musa’nın yanına uğradım. Bana 'Rabbin ümmetine ne farz kıldı?' diye sordu. 'Elli vakit namaz farz kıldı' dedim. Bana 'Rabbine dönüp müracaat et, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime döndüm. Elli vakit namazı yarıya indirdi. Tekrar Musa’nın yanına döndüm ve ona durumu anlattım. 'Rabbine dönüp tekrar hafifletmesini iste, ümmetin buna güç yetiremez' dedi. Ben de Rabbime dönüp tekrar niyaz ettim. Rabbim 'O beş vakittir. (Ama) sevap olarak (ellidir). Ben de söz değişmez' buyurdu. Sonra Musa’ya (as) tekrar döndüm. O 'Rabbine bir kez daha müracaat et' dedi. 'Artık Rabbimden haya ediyorum' dedim. sonra yürüdük, Sidretülmüntehâ'ya geldik. Orayı bilmediğim bir sürü renk kuşatmıştı. Sonra cennete girdim. Orada inciden kubbeler vardı. Toprağı da miskti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 5, 1/865
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Osman el-Ateki (Abdullah b. Osman b. Cebele b. Meymun)
Konular:
Mirac,
Mirac, İsra
Namaz, mahiyeti
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَرْعَرَةَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « نُصِرْتُ بِالصَّبَا ، وَأُهْلِكَتْ عَادٌ بِالدَّبُورِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32833, B003343
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَرْعَرَةَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « نُصِرْتُ بِالصَّبَا ، وَأُهْلِكَتْ عَادٌ بِالدَّبُورِ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ar'ara, ona Şube, ona Hakem, ona Mücahid, ona da İbn Abbas (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Sabâ [rüzgarı] ile yardım olundum. Ad [kavmi] ise debûr [rüzgarı] ile helak edildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 6, 1/866
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Amr Muhammed b. Arara el-Kuraşî (Muhammed b. Arara)
Konular:
Hz. Peygamber, Allah ile ilişkisi
Önceki Ümmetler, Ad kavmi
Sünnetullah, geçmiş ümmetlerin Helak sebepleri,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32823, B003334
Hadis:
حَدَّثَنَا قَيْسُ بْنُ حَفْصٍ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى عِمْرَانَ الْجَوْنِىِّ عَنْ أَنَسٍ يَرْفَعُهُ « أَنَّ اللَّهَ يَقُولُ لأَهْوَنِ أَهْلِ النَّارِ عَذَابًا لَوْ أَنَّ لَكَ مَا فِى الأَرْضِ مِنْ شَىْءٍ كُنْتَ تَفْتَدِى بِهِ قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَقَدْ سَأَلْتُكَ مَا هُوَ أَهْوَنُ مِنْ هَذَا وَأَنْتَ فِى صُلْبِ آدَمَ أَنْ لاَ تُشْرِكَ بِى . فَأَبَيْتَ إِلاَّ الشِّرْكَ » .
Tercemesi:
Bize Şu'be, Ebû İmrân el-Cevnî'den; o da Enes'ten tahdîs etti. Enes bu hadîsi Rasûlullah'a yükseltiyor, yânî O'nım şöyle buyurduğunu söylüyordu:
"Allah (kıyamet gününde) cehennemliklerin azâbca en hafifi olan birine:
— Yeryüzünde mal olarak ne varsa hepsi senin olsa, şu azâbdan kurtulmak için onu feda eder mi idin? diye soracaktır.
O da:
— Evet feda ederdim yâ Rabbi, diyecek. Bunun üzerine Allah:
— Fakat sen Âdem atanın sulbünde iken ben senden (şimdi göze aldığın fedâkârlıktan) daha ehven birşey istemiştim ki, bana ortak koşmaman ve nankörlük etmemendi. Fakat sen (dünyâya gelince tevhîdden) çekinip, müşrikliğe yapıştın! diyecektir".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 1, 1/863
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu İmran Abdulmelik b. Habib el-Esedî (Abdulmelik b. Habib)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
5. Kays b. Hafs et-Temîmî (Kays b. Hafs el-Ka'kâ')
Konular:
CEHENNEM TASVİRLERİ
Cehennem, Cehennemlikler
Cehennem, Dereceleri
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Cehennem, toplanma yeri
Şirk, şirk koşmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32830, B003340
Hadis:
حَدَّثَنِى إِسْحَاقُ بْنُ نَصْرٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا أَبُو حَيَّانَ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى دَعْوَةٍ ، فَرُفِعَ إِلَيْهِ الذِّرَاعُ ، وَكَانَتْ تُعْجِبُهُ ، فَنَهَسَ مِنْهَا نَهْسَةً وَقَالَ « أَنَا سَيِّدُ الْقَوْمِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ، هَلْ تَدْرُونَ بِمَنْ يَجْمَعُ اللَّهُ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ فِى صَعِيدٍ وَاحِدٍ فَيُبْصِرُهُمُ النَّاظِرُ وَيُسْمِعُهُمُ الدَّاعِى ، وَتَدْنُو مِنْهُمُ الشَّمْسُ ، فَيَقُولُ بَعْضُ النَّاسِ أَلاَ تَرَوْنَ إِلَى مَا أَنْتُمْ فِيهِ ، إِلَى مَا بَلَغَكُمْ ، أَلاَ تَنْظُرُونَ إِلَى مَنْ يَشْفَعُ لَكُمْ إِلَى رَبِّكُمْ فَيَقُولُ بَعْضُ النَّاسِ أَبُوكُمْ آدَمُ ، فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُونَ يَا آدَمُ أَنْتَ أَبُو الْبَشَرِ ، خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَنَفَخَ فِيكَ مِنْ رُوحِهِ ، وَأَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ فَسَجَدُوا لَكَ ، وَأَسْكَنَكَ الْجَنَّةَ ، أَلاَ تَشْفَعُ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ وَمَا بَلَغَنَا فَيَقُولُ رَبِّى غَضِبَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ ، وَلاَ يَغْضَبُ بَعْدَهُ مِثْلَهُ ، وَنَهَانِى عَنِ الشَّجَرَةِ فَعَصَيْتُهُ ، نَفْسِى نَفْسِى ، اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى ، اذْهَبُوا إِلَى نُوحٍ . فَيَأْتُونَ نُوحًا فَيَقُولُونَ يَا نُوحُ أَنْتَ أَوَّلُ الرُّسُلِ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ ، وَسَمَّاكَ اللَّهُ عَبْدًا شَكُورًا ، أَمَا تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا بَلَغَنَا أَلاَ تَشْفَعُ لَنَا إِلَى رَبِّكَ فَيَقُولُ رَبِّى غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ ، وَلاَ يَغْضَبُ بَعْدَهُ مِثْلَهُ ، نَفْسِى نَفْسِى ، ائْتُوا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم ، فَيَأْتُونِى ، فَأَسْجُدُ تَحْتَ الْعَرْشِ فَيُقَالُ يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ ، وَسَلْ تُعْطَهُ » . قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ لاَ أَحْفَظُ سَائِرَهُ .
Tercemesi:
Bize Ebû Hayyân, Ebû Zur'a'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Biz bir yemek da'vetinde Peygamber'in beraberinde idik. Peygamber'e bir kol ayrılıp önüne konuldu. Çünkü Peygamber etin bu kısmını severdi. Peygamber ondan ön dişleriyle bir lokma kopardı. Ve şöyle buyurdu: "Ben kıyamet gününde bütün insanların seyyidiyim (yânı efendisiyim). Bu neden, bilir misiniz? (diyerek şöyle devam etti:) Allah kıyamet gününde dünyâda önce ve sonra gelip geçmiş bütün insanları düz ve geniş bir sahada toplayacaktır. Öyle düz ve geniş bir saha ki, orada bakan kişi onların hepsini görecek ve çağına seslenince, sesini bütün mahşer halkına işittirecek. Bir de güneş insanlara yaklaşacak. Bu sırada insanların bâzısı:
— İçinde bulunduğunuz, size ulaşan şu gamlı hâli görüyorsunuz! Size Rabb'inize delâlet edecek bir şefaatçi (bulmak çâresine) baksanız ya! diyecek. Bunun üzerine mahşer halkının bâzısı da:
— Babanız Âdem'dir, ona gidin, der. Akabinde ona gelirler ve:
— Yâ Âdem! Sen beşerin babasısın. Allah seni eliyle yarattı ve sana kendi tarafından olan bir ruhtan hayât üfürdü. Meleklere emretti de onlar da sana secde ettiler. Allah seni cennette yerleştirdi. Sen bizlere Rabb 'in katında şefaat etsen ya! İçinde bulunduğumuz ve bize ulaşan şu acıklı hâli görüyorsun işte! derler.
Âdem de:
— Rabb'im (bu gün) öyle öfkeli oldu ki, bundan önce bunun gibi öfkelenmemiş, bundan sonra da bunun benzeri öfkelenmez. Bununla beraber Rabb'im beni o ağaçtan nehyetmiş iken ben O'na âsî olmuştum. (Şimdi ben kendimi düşünüyorum.) Vay nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye gidiniz; Nuh'a gidiniz! der.
Onlar da Nuh'a varırlar ve:
— Yâ Nûh! Sen yeryüzü ahâlîsine gönderilen rasûllerin birincisisin. Allah sana Kur'ân'da "Çok şükreden kul" (ei-Isrâ: 3) adını verdi. Bizim içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görüyorsun, bize erişen musibeti görmektesin, bizlere Rabb'in katında şefaat etsen ya! derler.
Nûh Peygamber de:
— Rabb'im bu gün öyle öfkelidir ki, ne bundan önce böyle öfkelenmiş, ne de bundan sonra bunun benzeri öfkelenir. (Ben de nef-
simi düşünüyorum.) Vay nefsim, nefsim!... Siz o şanlı Peygamber Muhammed'e gidiniz, der.
Bunun üzerine insanlar bana gelirler. Ben de hemen Arş'ın altında secdeye kapanırım. Sonra bana Allah tarafından:
— Yâ Muhammed, başım kaldır, şefaat et; şefaatin kabul olunacak; iste, dileğin sana verilecektir! buyurulur".
Râvî Muhammed ibn Ubeyd: Ben hadîsin kalanını ezberlemiyorum, demiştir (Çünkü uzundur ve başkalarının rivayetlerinden bilinmiştir).
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 3, 1/864
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Ubeyd et-Tenafisî (Muhammed b. Ubeyd b. Abdurrahman)
5. Ebu İbrahim İshak b. İbrahim el-Buhari (İshak b. İbrahim b. Nasr)
Konular:
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Hz. Peygamber, üstünlüğü
KTB, YARATILIŞ
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. Adem'in yaratılışı
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32829, B003339
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَجِىءُ نُوحٌ وَأُمَّتُهُ فَيَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى هَلْ بَلَّغْتَ فَيَقُولُ نَعَمْ ، أَىْ رَبِّ . فَيَقُولُ لأُمَّتِهِ هَلْ بَلَّغَكُمْ فَيَقُولُونَ لاَ ، مَا جَاءَنَا مِنْ نَبِىٍّ . فَيَقُولُ لِنُوحٍ مَنْ يَشْهَدُ لَكَ فَيَقُولُ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم وَأُمَّتُهُ ، فَنَشْهَدُ أَنَّهُ قَدْ بَلَّغَ ، وَهْوَ قَوْلُهُ جَلَّ ذِكْرُهُ ( وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ) وَالْوَسَطُ الْعَدْلُ » .
Tercemesi:
Ebû Saîd (R) şöyle demiştir: Rasûhıllah (S) şöyle buyurdu: "(Kıyamet gününde) Nûh ve ümmeti gelir. Yüce Allah ona: (Emirlerimi ümmetine) tebliğ ettin mi? buyurur. Nûh: Evet ettim ey Rabb'im, der. Bunun üzerine Allah onun ümmetine: Nûh size tebliğ etti mi? buyurur, Nûh 'un ümmeti de: Hayır, bize hiçbir peygamber gelmedi! derler. Bunun üzerine Allah Nûh 'a: Senin tebliğ ettiğine kim şehâdet eder? buyurur. O da: Muhammed ile ümmeti, der. Sonra Mu-hammed'le ümmeti Nuh'un, ümmetine Allah'ın hükümlerini tebliğ ettiğine şehâdet ederiz, derler. İşte bu beyânım zikri ulu olan Allah'ın şu kavlidir: Böylece sizi vasat bir ümmet yapmışızdır, insanlara karşı şâhidler olasınız, bu Peygamber de sizin üzerinize tam bir Şâhid Olsun dîye.." (el-Bakara: 143). "el-Vasat", adaletli demektir
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 3, 1/864
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Bişr Abdülvahid b. Ziyad el-Abdî (Abdülvahid b. Ziyad)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Müslüman, Müslümanların diğer ümmetlerden üstünlüğü
Peygamberler, Hz. Nuh
Şahitlik, Müslümanlar diğer ümmetlere şahitlik edecektir