Giriş

Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Eyyûb, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle söylemiştir: Peygamber (sav) müşriklerin Kabe'de yapmış oldukları resimleri görünce Kabe'nin içine girmedi. O resimlerin kaldırılmasını emretti ve resimler kaldırıldı. Hz Pey­gamber (sav), Hz. İbrahim ile İsmail'in suretlerini ellerinde ezlâm denilen fal okları ile resmedilmiş gördü ve şöyle buyurdu: "Allah bunları yapanların canını alsın. Allah'a yemin olsun ki, bu iki peygamber hiçbir zaman böyle fal oklarıyla rızık ve kısmet aramamışlardır."


    Öneri Formu
32842 B003352 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8


    Öneri Formu
32841 B003351 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8

Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Âmir Abdulmelik b. Amr, ona İbrahim b. Nâfi', ona Kesîr b. Kesîr, ona Said b. Cübeyr'in söylediğine göre İbn Abbas (ra) dedi ki: İbrahim ile ailesi arasında olanlar olduktan sonra o da İsmail'i ve İsmail'in annesini alıp çıktı. Yanlarında içinde bir miktar su bulunan bir kırba vardı. İsmail'in annesi kırbadan su içmeye başladı, böylelikle de çocuğu için süt oluyordu. Nihayet Mekke'ye geldi. İbrahim onu büyükçe bir ağacın altında bıraktı, sonra da ailesinin yanına geri döndü. İsmail'in annesi arkasından gitti. Kedâ denilen yere vardıklarında arkasından ona: Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun, diye seslendi. O: Allah'a, dedi. İsmail'in annesi: Ben de (beni) Allah'a (bırakmana) razı oldum, dedi. Sonra tekrar geri dönüp kırbadan su içmeye ve çocuğu için o su dolayısıyla süt gelmeye başladı. Sonunda su bitince İsmail'in annesi: Bir gidip de baksam belki kimseleri görebilirim, dedi. Gitti Safa'nın üzerine çıktı, bir kimse görebilir miyim diye baktıkça baktı, fakat hiçbir kimse göremedi, vadiye vardığı zaman koştu ve Merve'ye geldi. Aynı şeyi defalarca tekrar ederek gidip geldi, sonra: Bari gideyim de –küçük çocuğu kast ederek- o ne yaptı, bir göreyim deyip gitti ve onu gördü, onun olduğu gibi durduğunu, adeta ölüm baygınlığındaymış gibi hırıltı çıkardığını gördü. Fakat yine içten içe huzursuz oldu. Keşke gidip belki birisini görürüm diye baksam, dedi ve gidip Safa'ya çıktı, uzun uzun baktıkça baktı kimseyi göremedi. Sonunda bunu yedi defaya kadar tamamladı. Sonra: Bari gidip çocuğun ne yaptığını bir görsem, dedi. Ansızın bir ses işitti. O: Eğer yanında bir hayır varsa imdadımıza yetiş, dedi. Meğer gelen Cebrail'miş. (İbn Abbas) dedi ki: (Allah Rasulü) ayağının topuğuyla işaret ederek gösterdi: Cibril ayağının topuğu ile yeri dürttü. Dedi ki: Akabinde hemen su fışkırdı. İsmail'in annesi dehşete düştü. Suyun önünde çukur yapmaya koyuldu. (İbn Abbas) dedi ki: (Ebu'l-Kasım) dedi ki: "Eğer o suyu (kendi haline) bırakmış olsaydı su açıkta görünür (bir nehir) olacaktı." (Devamla) dedi ki: (İsmail'in annesi) su içmeye başladı ve çocuğunun da sütü gelmeye devam etti, derken vadinin iç taraflarında Cürhümlülerden bir takım kimseler geçti. O sırada onlar bir takım kuşların dolanmakta olduğunu gördüler. Bunu garip karşılar gibi oldular ve: Bu kuşlar ancak su olan yerde bulunurlar deyip, elçilerini gönderdiler. O da duruma bakınca suyun yakınında olduklarını gördü. Elçileri yanlarına gidip, onlara durumu haber verdi, onlar da İsmail'in annesinin yanına geldiler. -Ey İsmail'in annesi, seninle beraber olmamıza yahut da seninle beraber burada yerleşmemize izin verir misin? dediler. Daha sonra oğlu buluğa erişti, onlardan bir kadın nikahladı. Dedi ki: Sonra İbrahim'in kalbine onların yanına gitmek doğdu. Eşine: Ben geride bırakıp geldiklerimi gidip görmek istiyorum dedi. Gelip selam verdi ve (İsmail'in eşine): İsmail nerede? dedi. Onun hanımı: Avlanmaya gitti, dedi. İbrahim: O geldiği zaman ona kapının eşiğini değiştir, de, dedi. İsmail döndüğünde eşi ona durumu haber verdi. İsmail: O eşik sensin, haydi ailenin yanına git, dedi. (Devamla) dedi ki: Sonra tekrar İbrahim'in içine (çoluk çocuğunu görmek düşüncesi) doğdu ve eşine: Ben orada bıraktıklarımı gidip görmek istiyorum, dedi. İbrahim gelince: İsmail nerede? dedi. Eşi: Avlanmaya gitti, dedi. Eşi: İnip de bir şeyler yiyip, içmez misin? dedi. İbrahim: Ne yer ne içersiniz? deyince, kadın: Yediğimiz et, içtiğimiz de sudur, dedi. İbrahim: Allah'ım, yediklerini ve içtiklerini onlar için mübarek kıl, diye dua etti. (İbn Abbas) dedi ki: Bunun üzerine Ebu'lKasım (sav): "(Onların yiyeceklerinde) İbrahim'in duası sebebiyle bir bereket vardır." buyurdu. Daha sonra tekrar İbrahim'in içine oğlunu ziyaret etmek düşüncesi doğdu. Ben gidip bıraktıklarımı göreceğim, dedi. Mekke'ye geldiğinde İsmail ile Zemzemin arkasında rastlaştı, oklarını düzeltiyordu. İbrahim: Ey İsmail, Rabbim bana kendisi için bir ev yapmamı emretti, dedi. İsmail: Rabbine itaat et, dedi. İbrahim: O bana bunu yapmak için senin de bana yardımcı olmanı emretti, dedi. İsmail: O halde ben de yardım ederim, dedi –ya da bunun gibi bir söz söyledi.- (Devamla): Her ikisi de kalkıp işe koyuldular. İbrahim binayı yapmaya, İsmail de ona taş uzatmaya koyuldu, her ikisi de: 'Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin' diyorlardı. Dedi ki: Nihayet bina yükseldi, o yaşlı zat (Hz. İbrahim) taş taşımaktan yorulduğu için Makam-ı İbrahim'deki o taşın üzerine çıktı ve o bu halde iken, İsmail ona taşları vermeye devam etti. Her ikisi de: 'Rabbimiz bizden kabul buyur. Şüphesiz ki sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.' (Bakara, 2/127) diye dua ediyorlardı.


    Öneri Formu
32854 B003365 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 9

Bize Ömer b. Hafs b. Ğiyâs, ona babası (Hafs b. Ğiyâs), ona A’meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah (ra.) şöyle rivayet etmiştir: "İman eden ve imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya! işte güven onlarındır." (En'âm, 6/82) ayeti indiği zaman, biz “ey Allah'ın Rasulü, hangimiz kendine zulmetmez ki?” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "(imanlarına zulüm bulaştırmayanlar) ifadesi sizin dediğiniz anlamda değil, şirk anlamındadır. Siz Lokman'ın, oğluna ‘yavrucuğum, Allah'a ortak koşma. Çünkü O’na ortak koşmak çok büyük bir haksızlıktır' (Lokmân, 31/13) dediğini duymadınız mı?"


    Öneri Formu
232966 B003360 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Salim b. Abdullah ona İbn Ebu Bekir, ona Abdullah b. Ömer, ona da Hz. Peygamber'in eşi Âişe (r.anhum) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "baksana, senin kavmin Kâbe'yi yeniden yaptı ama İbrahim'in temellerinden geri çekti" buyurdu. Ben de "Ey Allah'ın Rasulü, Kâbe'yi tekrar İbrahim'in temelleri üzerine oturtmaz mısın?" dedim. O'da "senin kavmin küfürden yeni çıkmış olmasaydı (yapardım)" buyurdu. Abdullah b. Ömer der ki: Şayet Âişe bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş ise, o zaman, Rasulullah'ın Hıcr'i takip eden iki rüknü istilam etmemesi, Kâbe'nin İbrahim'in temelleri üzerine oturmamasından dolayıdır diye düşünüyorum. İsmâîl b. Ebu Uveys der ki: (Rivayette geçen İbn Ebu Bekir) Abdullah b. Muhammed b. Ebu Bekir'dir.


    Öneri Formu
32857 B003368 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 10


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Abdullah arasında inkıta vardır.

    Öneri Formu
32852 B003363 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 9


    Öneri Formu
32840 B003350 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8


    Öneri Formu
32844 B003354 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8


    Öneri Formu
32847 B003357 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8


    Öneri Formu
32849 B003359 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 8