حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ: قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عَقِيلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ قَالَ: فَأُسِرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى وَثَاقٍ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى حِمَارٍ عَلَيْهِ قَطِيفَةٌ فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ عَلاَمَ تَأْخُذُنِى وَتَأْخُذُ سَابِقَةَ الْحَاجِّ قَالَ:
"نَأْخُذُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفٍ." قَالَ: وَكَانَ ثَقِيفٌ قَدْ أَسَرُوا رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: وَقَدْ قَالَ فِيمَا قَالَ: وَأَنَا مُسْلِمٌ أَوْ قَالَ: وَقَدْ أَسْلَمْتُ. فَلَمَّا مَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم -قَالَ أَبُو دَاوُدَ: فَهِمْتُ هَذَا مِنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى - نَادَاهُ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَفِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ قَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ: إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ: ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ سُلَيْمَانَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى إِنِّى ظَمْآنٌ فَاسْقِنِى. قَالَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." أَوْ قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُهُ." قَالَ: فَفُودِىَ الرَّجُلُ بَعْدُ بِالرَّجُلَيْن. قَالَ: وَحَبَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَضْبَاءَ لِرَحْلِهِ - قَالَ - فَأَغَارَ الْمُشْرِكُونَ عَلَى سَرْحِ الْمَدِينَةِ فَذَهَبُوا بِالْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهَا وَأَسَرُوا امْرَأَةً مِنَ الْمُسْلِمِينَ - قَالَ - فَكَانُوا إِذَا كَانَ اللَّيْلُ يُرِيحُونَ إِبِلَهُمْ فِى أَفْنِيَتِهِمْ - قَالَ - فَنُوِّمُوا لَيْلَةً وَقَامَتِ الْمَرْأَةُ فَجَعَلَتْ لاَ تَضَعُ يَدَهَا عَلَى بَعِيرٍ إِلاَّ رَغَا حَتَّى أَتَتْ عَلَى الْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَأَتَتْ عَلَى نَاقَةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ - قَالَ - فَرَكِبَتْهَا ثُمَّ جَعَلَتْ لِلَّهِ عَلَيْهَا إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ لَتَنْحَرَنَّهَا - قَالَ - فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ عُرِفَتِ النَّاقَةُ نَاقَةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا ، فَجِىءَ بِهَا وَأُخْبِرَ بِنَذْرِهَا فَقَالَ:
"بِئْسَمَا جَزَيْتِيهَا." أَوْ "جَزَتْهَا. إِنِ اللَّهُ أَنْجَاهَا عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا، لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ: وَالْمَرْأَةُ هَذِهِ امْرَأَةُ أَبِى ذَرٍّ.]
Açıklama: Adbâ bir devenin adıdır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21304, D003316
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ: قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عَقِيلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ قَالَ: فَأُسِرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى وَثَاقٍ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى حِمَارٍ عَلَيْهِ قَطِيفَةٌ فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ عَلاَمَ تَأْخُذُنِى وَتَأْخُذُ سَابِقَةَ الْحَاجِّ قَالَ:
"نَأْخُذُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفٍ." قَالَ: وَكَانَ ثَقِيفٌ قَدْ أَسَرُوا رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: وَقَدْ قَالَ فِيمَا قَالَ: وَأَنَا مُسْلِمٌ أَوْ قَالَ: وَقَدْ أَسْلَمْتُ. فَلَمَّا مَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم -قَالَ أَبُو دَاوُدَ: فَهِمْتُ هَذَا مِنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى - نَادَاهُ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَفِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ قَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ: إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ: ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ سُلَيْمَانَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى إِنِّى ظَمْآنٌ فَاسْقِنِى. قَالَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." أَوْ قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُهُ." قَالَ: فَفُودِىَ الرَّجُلُ بَعْدُ بِالرَّجُلَيْن. قَالَ: وَحَبَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَضْبَاءَ لِرَحْلِهِ - قَالَ - فَأَغَارَ الْمُشْرِكُونَ عَلَى سَرْحِ الْمَدِينَةِ فَذَهَبُوا بِالْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهَا وَأَسَرُوا امْرَأَةً مِنَ الْمُسْلِمِينَ - قَالَ - فَكَانُوا إِذَا كَانَ اللَّيْلُ يُرِيحُونَ إِبِلَهُمْ فِى أَفْنِيَتِهِمْ - قَالَ - فَنُوِّمُوا لَيْلَةً وَقَامَتِ الْمَرْأَةُ فَجَعَلَتْ لاَ تَضَعُ يَدَهَا عَلَى بَعِيرٍ إِلاَّ رَغَا حَتَّى أَتَتْ عَلَى الْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَأَتَتْ عَلَى نَاقَةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ - قَالَ - فَرَكِبَتْهَا ثُمَّ جَعَلَتْ لِلَّهِ عَلَيْهَا إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ لَتَنْحَرَنَّهَا - قَالَ - فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ عُرِفَتِ النَّاقَةُ نَاقَةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا ، فَجِىءَ بِهَا وَأُخْبِرَ بِنَذْرِهَا فَقَالَ:
"بِئْسَمَا جَزَيْتِيهَا." أَوْ "جَزَتْهَا. إِنِ اللَّهُ أَنْجَاهَا عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا، لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ: وَالْمَرْأَةُ هَذِهِ امْرَأَةُ أَبِى ذَرٍّ.]
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb ve Muhammed b. İsa, onlara Hammad (b. Seleme), ona Eyyüb (b. Keysan es-Sahtiyânî), ona Ebû Kilabe (Abdullah b. Zeyd), ona Ebu Mühelleb (Muaviye b. Amr), ona da İmran b. Husayn şöyle demiştir: Adbâ, Akil oğullarından bir adamındı ve (yolda) hacıların develerini geçmişti. Bu adam esir alınınca bağlı bir halde, o sırada üzerinde kadife örtü olan bir eşekteki Hz. Peygamber'e (sav) getirildi. O adam: Ey Allah'ın Rasulü! Beni ve hacıları geçen bu deveyi niçin burada tutuyorsun, dedi. Hz. Peygamber de (sav) "seni, müttefiklerin olan Sakif kabilesinin suçundan dolayı tutuyorum" buyurdu. Sakifliler, Hz. Peygamber'in (sav) ashabından iki kişiyi esir almışlardı. Bu adam, konuşması sırasında ben de Müslümanım veya ben de Müslüman oldum dedi. Hz. Peygamber (sav) geçip gidince -Ebu Davud, bu sözü Muhammed b. İsa'dan öğrendim dedi- adam ya Muhammed! Ya Muhammed! diye bağırdı. Hz. Peygamber (sav), merhametli, nazik biriydi. Adama dönüp ne istiyorsun? dedi. Adam da ben Müslümanım dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav):
"Eğer sen bunu esir edilmeden önce söyleseydin tam manasıyla kurtulurdun." Ebû Davud: Sonra Süleyman'ın hadisine döndüm dedi. Adam: Ya Muhammed! Ben açım, beni doyur. Ben susuzum, bana su ver dedi. Hz. Peygamber de (sav) "bu senin (giderilmesi gereken) ihtiyacındır veya bu onun ihtiyacıdır (istediğini yapın)" buyurdu. Sonra bu adam (Sakiflilerin elinde bulunan) iki kişiye karşılık fidye olarak verildi. Adbâ'yı ise Hz. Peygamber (sav) binmek için elinde tuttu. (Daha sonra) Müşrikler, Medinelilerin otlaktaki hayvanlarına baskın yaptılar ve Adbâ'yı da götürdüler. Onu götürdüklerinde Müslümanlardan bir kadını da esir almışlardı. Onlar geceleyin develerini avlularında yayıyorlardı. Bir gece (Müşriklerin) hepsi uyudu, kadın ise uyanık kaldı. Kadın elini hangi deveye sürse, deve böğürüyordu. Nihayet Adbâ'mn yanına geldi. O uysal, binilmeye alışık bir devenin yanına gelmişti. Hemen ona bindi, sonra da eğer Allah kendisini kurtarırsa Adbâ'yı kesinlikle kurban edeceğine dair adakta bulundu. Kadın, Medine'ye gelince, devenin Hz. Peygamber'in (sav) devesi olduğu anlaşıldı ve Rasulullah bundan haber verildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) haber gönderdi ve kadın getirildi. Kendisine kadının adağı bildirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) kadına: "Ona ne de kötü ceza vermişsin veya ona ne kötü ceza vermiş. Demek Allah onu kurtarırsa deveyi mutlaka boğazlayacakmış! Allah'a isyan konusunda ve insanoğlunun sahibi olmadığı şeyde yapılan adak yerine getirilmez" buyurdu.
[Ebû Davud dedi ki: (Esir edilen) bu kadın, Ebu Zer'in eşiydi.]
Açıklama:
Adbâ bir devenin adıdır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 28, /773
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Mühelleb Muaviye b. Amr el-Basri (Amr b. Muaviye b. Zeyd)
3. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Muhammed b. İsa el-Bağdadî (Muhammed b. İsa b. Necîh)
Konular:
Adak, Allah'a isyan içeren adaklar
Adak, kişi malik olmadığını adaya bilir mi?
Adak, Nezir, keffareti
Hayvanlar, develer, Bahira/Saibe
Hz. Peygamber, bindiği hayvanlar
Savaş, esirlere muamele
Savaş, savaş esiri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21303, D003315
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ الْحَنَفِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ مَيْمُونَةَ بِنْتِ كَرْدَمِ بْنِ سُفْيَانَ عَنْ أَبِيهَا نَحْوَهُ مُخْتَصَرٌ مِنْهُ شَىْءٌ قَالَ:
"هَلْ بِهَا وَثَنٌ أَوْ عِيدٌ مِنْ أَعْيَادِ الْجَاهِلِيَّةِ." قَالَ: لاَ. قُلْتُ: إِنَّ أُمِّى هَذِهِ عَلَيْهَا نَذْرٌ وَمَشْىٌ أَفَأَقْضِيهِ عَنْهَا وَرُبَّمَا قَالَ ابْنُ بَشَّارٍ: أَنَقْضِيهِ عَنْهَا قَالَ:
نَعَمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ebu Bekir el-Hanefî, ona Abdülhamid b. Cafer, ona Amr b. Şuayb, ona Meymune bt. Kerdem b. Süfyan, ona da babası (Kerdem b. Süfyan) önceki hadisin bir benzerini özetle rivayet etmiştir. (Bu rivayet göre) Hz. Peygamber (sav):
"Orada put veya cahiliye bayramlarından bir bayram var mı?" dedi. Kerdem de hayır (yok) dedi. Kerdem şöyle dedi: Annemin yürümek konusunda adak borcu vardı. Onu ödeyeyim (yerine getireyim) mi? -İbn Beşşar bazen, onu ödeyelim mi? derdi- dedim. Hz. Peygamber (sav) "evet" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 27, /772
Senetler:
1. Kerdem b. Süfyan es-Sekafi (Kerdem b. Süfyan b. Eban)
2. Meymune bt. Kerdem es-Sekafiyye (Meymune bt. Kerdem b. Süfyan)
3. Ebu İbrahim Amr b. Şuayb el-Kuraşi (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
4. Ebu Fadl Abdülhamid b. Cafer el-Ensârî (Abdülhamid b. Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
5. Ebu Bekir Abdulkebir b. Abdulmecid el-Basri (Abdulkebir b. Abdulmecid b. Ubeydullah)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Adak, Allah'a isyan içeren adaklar
Adak, Nezir, keffareti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21308, D003317
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ وَابْنُ السَّرْحِ قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى يُونُسُ قَالَ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ فَأَخْبَرَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ كَعْبٍ - وَكَانَ قَائِدَ كَعْبٍ مِنْ بَنِيهِ حِينَ عَمِىَ - عَنْ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ مِنْ تَوْبَتِى أَنْ أَنْخَلِعَ مِنْ مَالِى صَدَقَةً إِلَى اللَّهِ وَإِلَى رَسُولِهِ. قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"أَمْسِكْ عَلَيْكَ بَعْضَ مَالِكَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكَ." قَالَ فَقُلْتُ: إِنِّى أُمْسِكُ سَهْمِىَ الَّذِى بِخَيْبَرَ.
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Davud ve İbnu's-Serh, onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik, ona da Abdullah b. Ka'b'ın naklettiğine göre -ki Ka'b kör olduktan sonra kardeşlerinin başına o geçti- Ka'b b. Malik şöyle demiştir: Ben Ey Allah'ın Rasul'ü! Tövbemin kabulü için Allah (cc) ve Rasulü'ne (sav) sadaka olarak bütün mal varlığımı veriyorum demiştir. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "malının bir kısmı sende kalsın, bu senin için daha hayırlıdır" buyurdular. Ben de Hayber'de bana düşen ganimet payı bende kalsın o zaman dedim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 29, /773
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Abdullah b. Ka'b el-Ensarî (Abdullah b. Ka'b b. Malik b. Amr b. Kayn)
3. Abdurrahman b. Abdullah el-Ensarî (Abdurrahaman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
6. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
7. Ebu Tahir Ahmed b. Amr el-Kuraşî (Ahmed b. Amr b. Abdullah)
Konular:
KTB, SADAKA
Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21310, D003318
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ تِيبَ عَلَيْهِ: إِنِّى أَنْخَلِعُ مِنْ مَالِى. فَذَكَرَ نَحْوَهُ إِلَى:
"خَيْرٌ لَكَ."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Abdullah b. Ka'b b. Malik'in babasından naklettiğine göre o (Ka'b b. Malik) tevbesi kabul olduğunda Rasulullah'a ben bütün mallarımdan feragat ediyorum dedi. (Ahmed b. Salih) "böylesi senin için daha hayırlıdır" sözüne kadar önceki hadisin metin yönünden benzerini nakletti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 29, /774
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Abdullah b. Ka'b el-Ensarî (Abdullah b. Ka'b b. Malik b. Amr b. Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Cafer Ahmed b. Salih el-Mısrî (Ahmed b. Salih)
Konular:
Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21315, D003319
Hadis:
حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنِ ابْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ قَالَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَوْ أَبُو لُبَابَةَ أَوْ مَنْ شَاءَ اللَّهُ: إِنَّ مِنْ تَوْبَتِى أَنْ أَهْجُرَ دَارَ قَوْمِى الَّتِى أَصَبْتُ فِيهَا الذَّنْبَ ، وَأَنْ أَنْخَلِعَ مِنْ مَالِى كُلِّهِ صَدَقَةً. قَالَ:
"يُجْزِئُ عَنْكَ الثُّلُثُ."
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona İbn Ka'b b. Malik, ona da babasının (Ka'b b. Malik'in) naklettiğine göre o (Ka'b b. Malik) -veya Ebu Lübâbe veya başka biri- Rasulullah'a benim tövbemin bedeli günaha bulaştığım halkımın memleketinden ayrılmam ve bütün mal varlığımı sadaka olarak vermemdir." dedi. O da (sav) "üçte birini vermen yeterlidir" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 29, /774
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Abdullah b. Ka'b el-Ensarî (Abdullah b. Ka'b b. Malik b. Amr b. Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Said Ubeydullah b. Ömer el-Cüşemî (Ubeydullah b. Ömer b. Meysera)
Konular:
KTB, SADAKA
Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21320, D003320
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُتَوَكِّلِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ قَالَ أَخْبَرَنِى مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى ابْنُ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ:
"كَانَ أَبُو لُبَابَةَ ، فَذَكَرَ مَعْنَاهُ وَالْقِصَّةُ لأَبِى لُبَابَةَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ : رَوَاهُ يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ بَعْضِ بَنِى السَّائِبِ بْنِ أَبِى لُبَابَةَ ، وَرَوَاهُ الزُّبَيْدِىُّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ حُسَيْنِ بْنِ السَّائِبِ بْنِ أَبِى لُبَابَةَ مِثْلَهُ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Mütevekkil, ona Abdurrezzak, ona Mamer, ona Zühri, ona da İbn Kab b. Malik'in naklettiğine göre o "Ebu Lübâbe idi... diyerek bir önceki hadisin anlam yönünden benzerini zikretti. Bu kıssa Ebu Lübâbe'nin kıssasıdır."
[Ebû Davud şöyle dedi: Bu hadisi Yunus, İbn Şihab'dan, o Saib b. Ebu Lübâbe'nin oğullarının birinden nakletti. Zübeydî ise Zührî'den, o Hüseyin b. Saib b. Ebu Lübâbe'den benzerini nakletti.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 29, /774
Senetler:
1. Ebu Lübabe el-Ensarî (Beşîr b. Abdülmünzir b. Zübeyr b. Zeyd)
2. Abdullah b. Ka'b el-Ensarî (Abdullah b. Ka'b b. Malik b. Amr b. Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. ibn Ebu Seriy Ebu Abdullah Muhammed b. Mütevekkil el-Kuraşi (Muhammed b. Mütevekkil b. Abdurrahman b. Hassan)
Konular:
Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21326, D003321
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا حَسَنُ بْنُ الرَّبِيعِ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ قَالَ قَالَ ابْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنِى الزُّهْرِىُّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ فِى قِصَّتِهِ قَالَ قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ مِنْ تَوْبَتِى إِلَى اللَّهِ أَنْ أَخْرُجَ مِنْ مَالِى كُلِّهِ إِلَى اللَّهِ وَإِلَى رَسُولِهِ صَدَقَةً. قَالَ:
"لاَ." قُلْتُ : فَنِصْفَهُ. قَالَ:
"لاَ." قُلْتُ : فَثُلُثَهُ. قَالَ:
"نَعَمْ." قُلْتُ: فَإِنِّى سَأُمْسِكُ سَهْمِى مِنْ خَيْبَرَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya, ona Hasan b. Rabi', ona İbn İdris, ona İbn İshak, ona Zührî, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b, ona babası (Abdullah b. Ka'b), ona da başından geçen olayla ilgili dedesinin (Ka'b b. Malik'in) naklettiğine göre o şöyle demiştir: Ben Ey Allah'ın Rasul'ü! Benim tövbemin yolu Allah (cc) ve Rasul'üne (sav) sadaka olarak bütün mal varlığımdan vaz geçmemdir. O (sav) "hayır (olmaz)" diye yanıt verdi. Ben de o zaman yarısını (vereyim) dedim. O (sav) "hayır (olmaz" dedi. Ben de (bari) üçte birini (vereyim) dedim. O (sav) "tamam (olur)" dedi. Ben de o zaman Hayber'den bana düşen payımı kendime bırakacağım dedim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 29, /774
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Abdullah b. Ka'b el-Ensarî (Abdullah b. Ka'b b. Malik b. Amr b. Kayn)
3. Abdurrahman b. Abdullah el-Ensarî (Abdurrahaman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu Muhammed Abdullah b. İdris el-Evdî (Abdullah b. İdris b. Yezid b. Abdurrahman)
7. Hasan b. Rabi' el-Burani (Hasan b. Rabi b. Süleyman)
Konular:
KTB, SADAKA
Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ أَنَّ سَعِيدَ بْنَ الْحَكَمِ حَدَّثَهُمْ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ حَدَّثَنِى كَعْبُ بْنُ عَلْقَمَةَ أَنَّهُ سَمِعَ ابْنَ شِمَاسَةَ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِثْلَهُ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21334, D003324
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ أَنَّ سَعِيدَ بْنَ الْحَكَمِ حَدَّثَهُمْ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ حَدَّثَنِى كَعْبُ بْنُ عَلْقَمَةَ أَنَّهُ سَمِعَ ابْنَ شِمَاسَةَ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِثْلَهُ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Avf, ona Said b. Hakem, ona Yahya b. Eyyüb, ona Ka'b b. Alkame, ona (Abdurrahman) b. Şimase, ona Ebu Hayr (Mersed b. Abdullah), ona da Ukbe b. Âmir, Hz. Peygamber'den (sav) bir önceki hadisin bir benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 31, /775
Senetler:
1. Ebu Amr Ukbe b. Âmir el-Cühenî (Ukbe b. Âmir b. Abs b. Amr b. Adî)
2. Ebu Hayr Mersed b. Abdullah el-Yeznî (Mersed b. Abdullah)
3. Abdurrahman b. Şimase el-Mehrî (Abdurrahman b. Şimase)
4. Ka'b b. Alkame et-Tenûhi (Ka'b b. Alkame b. Ka'b b. Adi)
5. Yahya b. Eyyüb el-Gafikî (Yahya b. Eyyüb)
6. Said b. Ebu Meryem el-Cümehî (Said b. Hakem b. Muhammed b. Salim b. Meryem)
7. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21328, D003322
Hadis:
حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُسَافِرٍ التِّنِّيسِىُّ عَنِ ابْنِ أَبِى فُدَيْكٍ قَالَ حَدَّثَنِى طَلْحَةُ بْنُ يَحْيَى الأَنْصَارِىُّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَعِيدِ بْنِ أَبِى هِنْدٍ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ عَنْ كُرَيْبٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"مَنْ نَذَرَ نَذْرًا لَمْ يُسَمِّهِ فَكَفَّارَتُهُ كَفَّارَةُ يَمِينٍ ، وَمَنْ نَذَرَ نَذْرًا فِى مَعْصِيَةٍ فَكَفَّارَتُهُ كَفَّارَةُ يَمِينٍ ، وَمَنْ نَذَرَ نَذْرًا لاَ يُطِيقُهُ فَكَفَّارَتُهُ كَفَّارَةُ يَمِينٍ ، وَمَنْ نَذَرَ نَذْرًا أَطَاقَهُ فَلْيَفِ بِهِ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ : رَوَى هَذَا الْحَدِيثَ وَكِيعٌ وَغَيْرُهُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَعِيدِ بْنِ أَبِى الْهِنْدِ أَوْقَفُوهُ عَلَى ابْنِ عَبَّاسٍ.]
Tercemesi:
Bize Cafer b. Müsafir et-Tennîsî, ona (Muhammed) b. Ebu Füdeyk, ona Talha b. Yahya Ensari, ona Abdullah b. Said b. Ebu Hind, ona Bükeyr b. Abdullah b. Eşec, ona Küreyb (b. Süfyan), ona da (Abdullah) b. Abbas şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse ismini koymadan bir adakta bulunsa onun kefareti yemin kefaretidir. Günah olan bir şeyi adayan kimsenin bu adağının kefareti de yemin kefaretidir. Gücünün yetmeyeceği bir adağı adayanın kefareti de yemin kefaretidir. Gücünün yettiği bir adağı adayan kişi adağını yerine getirsin."
[Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi, Veki' ve başkaları Abdullah b. Said b. Ebu Hind'den, İbn Abbas'a mevkuf olarak rivayet etmişlerdir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 30, /775
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî (Küreyb b. Ebu Müslim)
3. Ebu Abdullah Bükeyr b. Abdullah el-Kuraşî (Bükeyr b. Abdullah b. Eşec)
4. Ebu Bekir Abdullah b. Said el-Fezari (Abdullah b. Said b. Ebu Hind)
5. Talha b. Yahya el-Ensari (Talha b. Yahya b. Numan b. Zeyd b. Samit)
6. Ebu İsmail Muhammed b. Ebu Füdeyk ed-Dîlî (Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebu Füdeyk)
7. Cafer b. Müsafir et-Tennîsî (Cafer b. Müsafir b. İbrahim b. Râşid)
Konular:
Adak, kişi malik olmadığını adaya bilir mi?
Adak, Nezir, keffareti
Adak, Nezir, geçerliliği
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى وَهَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ شَقِيقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينٍ هُوَ فِيهَا فَاجِرٌ لِيَقْتَطِعَ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَقِىَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ."
[فَقَالَ الأَشْعَثُ فِىَّ وَاللَّهِ كَانَ ذَلِكَ كَانَ بَيْنِى وَبَيْنَ رَجُلٍ مِنَ الْيَهُودِ أَرْضٌ فَجَحَدَنِى فَقَدَّمْتُهُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "أَلَكَ بَيِّنَةٌ." قُلْتُ لاَ. قَالَ لِلْيَهُودِىِّ "احْلِفْ." قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذًا يَحْلِفُ وَيَذْهَبُ بِمَالِى فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى "(إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلاً)" إِلَى آخِرِ الآيَةِ.]
Bize Muhammed b. İsa ve Hennâd b. Serî -aynı manayla- o ikisine Ebu Muaviye, ona el-Ameş, ona Şakik, ona da Abdullah (b. Mesud) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Kim bir Müslümanın malını elde etmek için yalan yere yemin ederse, Allah'ın kendisine öfkeli olduğu halde ona ulaşır."
"Eşas der ki: Allah'a yemin olsun ki bu benim hakkımdadır. Benimle Yahudi bir adam arasında bir arazi (meselesi) vardı. Arazinin benim olduğunu kabul etmiyordu. O adamı Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm ve Hz. Peygamber (sav) bana 'senin elinde bir delil var mı?' buyurdu. Ben de 'hayır' dedim. Yahudi'ye de 'yemin et' buyurdu. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! Yemin ederse benim malımı da götürür' dedim. Bu üzerine Allah Teâlâ 'Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir karşılığa satanlar' [Ali İmran, 3/77] ayetini sonuna kadar indirdi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
274750, D003243-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى وَهَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ شَقِيقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينٍ هُوَ فِيهَا فَاجِرٌ لِيَقْتَطِعَ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَقِىَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ."
[فَقَالَ الأَشْعَثُ فِىَّ وَاللَّهِ كَانَ ذَلِكَ كَانَ بَيْنِى وَبَيْنَ رَجُلٍ مِنَ الْيَهُودِ أَرْضٌ فَجَحَدَنِى فَقَدَّمْتُهُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "أَلَكَ بَيِّنَةٌ." قُلْتُ لاَ. قَالَ لِلْيَهُودِىِّ "احْلِفْ." قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذًا يَحْلِفُ وَيَذْهَبُ بِمَالِى فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى "(إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلاً)" إِلَى آخِرِ الآيَةِ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. İsa ve Hennâd b. Serî -aynı manayla- o ikisine Ebu Muaviye, ona el-Ameş, ona Şakik, ona da Abdullah (b. Mesud) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Kim bir Müslümanın malını elde etmek için yalan yere yemin ederse, Allah'ın kendisine öfkeli olduğu halde ona ulaşır."
"Eşas der ki: Allah'a yemin olsun ki bu benim hakkımdadır. Benimle Yahudi bir adam arasında bir arazi (meselesi) vardı. Arazinin benim olduğunu kabul etmiyordu. O adamı Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm ve Hz. Peygamber (sav) bana 'senin elinde bir delil var mı?' buyurdu. Ben de 'hayır' dedim. Yahudi'ye de 'yemin et' buyurdu. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! Yemin ederse benim malımı da götürür' dedim. Bu üzerine Allah Teâlâ 'Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir karşılığa satanlar' [Ali İmran, 3/77] ayetini sonuna kadar indirdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 2, /757
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Muhammed b. İsa el-Bağdadî (Muhammed b. İsa b. Necîh)
Konular:
Din, dünyalık bir mal/meta karşılığında dini satmak
Kur'an, nuzül sebebi
Kur'an, Nüzul sebebleri
Sosyal Hayat, mü'min-müşrik ilşkisi
Yemin, Yalan yere