10631 Kayıt Bulundu.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden önceki ümmetler içinde kendilerine hakikatin ilham edildiği kimseler vardı. Eğer benim ümmetim içinde böyle bir kimse olsaydı, o Ömer b. Hattâb olurdu."
Bize Saîd b. Telîd, ona İbn Vehb, ona Cerîr b. Hâzım, ona Eyyûb, ona Muhammed b. Sirîn, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) dediğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğulları fahişelerinden biri, susuzluktan neredeyse ölecek duruma gelmiş bir köpeğin, bir kuyunun etrafında dolaşıp durduğunu gördü. Hemen ayakkabısını çıkarıp onunla köpeğe su içirdi. Bundan dolayı onun günahları bağışlandı."
Bize Ali b. Abdullah, ona Sufyân, ona Ebu Zinâd, ona A'rac, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırdı, sonra yüzünü insanlara dönüp şöyle buyurdu: "(îsrâîl oğullarından) bir kimse bir öküzünü önüne katıp sürer giderken, birden öküze bindi ve ona değnekle vurdu. Bunun üzerine o hayvan 'biz bunun için yaratılmadık, bizler ancak tarla sürmek için yaratıldık' dedi." İnsanlar “Subhânallah! konuşan bir sığır” diyerek şaşkınlıklarını dile getirdiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Ben hayvanın böyle söylediğine inanıyorum, Ebu Bekir ile Ömer de inanıyorlar" buyurdu. Rasulullah bu kıssayı naklettiği sırada Ebu Bekir ile Ömer orada yoktular. Hz. Peygamber (sav) yine şöyle buyurdu: "Bir adam koyun sürüsü içinde bulunduğu sırada birden kurt hücum ederek sürüden bir koyunu alıp götürdü. Çoban koyunun peşine düşüp onu kurttan kurtardı. Bunun üzerine kurt, o adama 'Sen bu koyunu benden kurtardın, Peki yırtıcı hayvanların gününde, koyunun benden başka çobanı bulunmadığı o günde koyunu benden kim kurtaracak?' dedi." Bu kıssa üzerine insanlar yine “Subhânallah! konuşan bir kurt” dediler. Rasulullah (sav) "Ben kurdun böyle söylediğine inanıyorum, Ebu Bekir ile Ömer de inanıyorlar" buyurdu. Hâlbuki Ebu Bekir ile Ömer orada yoktu. Bize Ali, ona Sufyân, ona ona Mis'ar, ona Sa'd b. İbrahim, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre o da Hz. Peygamber'den (sav) bunun benzerini rivayet etmiştir.
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs b. Ğiyâs), ona A'meş, ona Şakîk, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in (sav) peygamberlerden bir peygamberi anlatışı şu an gözümün önünde. Kavmi o peygamberi dövüp kan revan içinde bırakmış, o ise bir yandan yüzünden kanları siliyor bir yandan da "Allah'ım! Kavmimi bağışla. Çünkü onlar bilmiyorlar" diyordu.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Leys, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Mahzûm oğullarından, hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyş'i hüzünlendirmişti. Birisi “bu kadının durumunu Rasulullah (sav) ile kim konuşur? ” dedi. Bazıları da “Rasulullah'ın (sav) huzurunda, bu konuyu ancak O'nun sevdiği kişi, Usame b. Zeyd dile getirebilir” dediler. Bunun üzerine Usame, Rasulullah (sav) ile bu hususta konuştu, Rasulullah (sav) da "sen, fenalıkları men' için Allah'ın tayin ettiği cezalardan bir cezanın affı hakkında şefaat mı etmek istiyorsun" buyurdu. Ardından kalkıp bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: "Sizden evvel gelip geçen ümmetler, içlerinde şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, onu cezalandırmaz, fakat güçsüz olan biri çaldığı zaman ona ceza verirlerdi. İşte bu tutumları onları helak etmiştir. Allah'a yemin ederim ki, şayet Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse, hiç tereddüt etmeden onun elini de keserdim."
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona İbn Tâvûs, ona babası (Tâvûs b. Keysân) ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Bizler (dünyada) en sonda gelenleriz, ama kıyamet gününde en başa geçecek olanlarız. Her ümmete, bizden önce, kitap verildi, bize de onlardan sonra kitap verildi. Şu cuma günü (ibadet günü olması hakkında) onlar ihtilâfa düştüler. Bunun üzerine yarın (cumartesi) Yahudilerin, yarından sonraki gün (pazar) Hristiyanların günüdür."