10631 Kayıt Bulundu.
Bize Bişr b. Muhammed, ona Ubeydullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir adam kibirli bir şekilde eteklerini yerde sürürken yerin dibine batırıldı ve kıyamet gününe kadar yerin dibine yuvarlanmaya devam edecektir." [Aburrahman b. Hâlid, Zührî’den rivayetinde Yunus b. Yezid’e mutabbat etmiştir.]
Bana İbn Kesîr, ona Süfyân, ona babası (Said b. Mesrûk), ona İbn Ebu Nu'm, ona da Ebu Said (ra) şöyle söylemiştir: Ali (ra), Rasulullah'a (sav) bir miktar altın gönderdi. Rasulullah (sav) da onu dört kişi yani Akra b. Hâbis el-Hanzalî el-Mücâşiî; Uyeyne b. Badr el-Fezârî, Benî Nebhân'dan bir adam olan Zeyd et-Tâî ve Benî Kilâb'dan bir adam olan Alkame b. Ulâse el-Âmirî arasında paylaştırdı. Kureyşliler ve Ensar bu duruma öfkelendiler ve şöyle dediler: 'Necran'ın ileri gelenlerine veriyor da bizim elimizi boş bırakıyor!' Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ben onların kalplerini İslam'a ısındırmak istiyorum." Ardından gözleri çökük, elmacık kemikleri çıkık, alnı dışa çıkmış, sakalı gür ve tıraşlı bir adam çıkageldi ve şöyle dedi: 'Ey Muhammed! Allah'tan kork!' Rasulullah: "Ben Allah'a isyan edersem, Allah'a kim itaat eder? Allah beni yeryüzünde bir emanetçi kılmışken siz bana güvenmiyor musunuz?" buyurdu. Bunun üzerine bir adam (ravi der ki: sanırım Halid b. Velid'di) Rasulullah'tan (sav) o adamı öldürmek için izin istedi, fakat Rasulullah izin vermedi. Adam uzaklaştıktan sonra Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bunun soyundan ya da ardından bir kavim çıkacaktır. Onlar Kur'an okuyacaklar ama Kur'an gırtlaklarından aşağı (kalbe) inmeyecektir. Onlar okun yaydan çıkıp avın içinden geçip gitmesi gibi dinden çıkacaklardır. Müslümanları öldürürler, puta tapanları bırakırlar. Onlara yetişirsem, mutlaka onları Âd kavminin öldürüldüğü gibi öldürürüm."
Açıklama: Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Kesîr arasında inkıta vardır.
Bize Kays b. Hafs, ona Halid b. Haris, ona Şu'be, ona Ebu İmran el-Cevnî, ona da Enes'in(ra) söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah Teala, cehennem ehlinden azabı en hafif olan kişiye şöyle seslenir: 'Eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsaydın, bu azaptan kurtulmak için her şeyi fidye olarak verir miydin?' O kişi: 'Evet' der. Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: 'Ben senden bundan daha kolay olan bir şeyi daha Adem'in sulbundayken, bana ortak koşmamanı istemiştim. Ama sen bundan kaçınıp şirki tercih ettin."
Bize Musa b. İsmail, ona Abdülvahid, ona A'meş, ona İbrahim et-Teymî, ona babası (Yezid b. Şerik), ona da Ebu Zerr (ra) şöyle söyledi: Ey Allah'ın Rasulü! Yeryüzünde ilk inşa edilen mescit hangisidir? dedim. Rasulullah (sav) "Mescid-i Haram'dır." dedi. Sonra hangisidir? dedim. "Mescid-i Aksa'dır." buyurdu. Bu ikisi arasında ne kadar zaman vardır? diye sordum. Şöyle buyurdu: "Kırk yıl. Sonra, sen nerede iken namaz vakti girerse namazını orada hemen kıl. Çünkü faziletli olan budur."
Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr, ona Zeyneb bt. Ebu Seleme, ona Ümmü Habibe bt. Ebu Süfyan, ona da Zeyneb bt Cahş (r.anhünne) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir gün telaşla Zeyneb'in yanına girdi ve şöyle buyurdu: "Lâ ilâhe illallah! Arapların vay haline! Yaklaşmakta olan bir şerden ötürü helak var! Bugün Yecûc ve Mecûc'un seddi şunun gibi delindi." Akabinde baş ve işaret parmağını halka yaparak bunu gösterdi. Zeyneb bt. Cahş, 'Ey Allah'ın Rasulü! İçimizde salih kimseler olduğu halde biz de helak olur muyuz?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "Eğer kötülük (günah ve bozulma) çoğalırsa, evet." dedi.
Bize Bedel b. Muhabber, ona Şu'be, ona Sa'd b. İbrahim, ona da Urve b. Zübeyir şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav), Âişe'ye (r.anha) "Ebu Bekir'e söyle, insanlara namazı kıldırsın" buyurdu. Âişe “Ebu Bekir pek yufka yürekli bir adamdır. Sen'in makamında durduğunda içi burkulur, (namazı kıldıramaz)” dedi. Hz. Peygamber (sav) buyruğunu tekrar etti, Âişe de yine aynı karşılığı verdi. Şu'be der ki: Hz. Peygamber (sav) üçüncü yahut dördüncü defasında "Sizler, Yusuf'un (as) etrafındaki kadınlar gibisiniz. Ebu Bekir'e söyleyin de namazı kıldırsın" buyurdu.
Bize İshak b. İbrahim b. Nasr, ona Ebu Usame, ona Ebu Hayyân, ona Ebu Zür'a, ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) söylediğine göre Rasulullah (sav)'a bir gün et yemeği getirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Allah kıyamet günü öncekileri ve sonrakileri düz bir sahada bir araya toplayacak. O gün seslenen kişiyi oradaki herkes duyacak, gözler oradaki herkesi görecek ve güneş onlara yaklaşacak." – Şefaat hadisini anlattı – "Sonra İbrahim'e (as) gelirler ve derler ki: 'Sen Allah'ın peygamberi ve yeryüzündeki dostusun. Rabbine bizim için şefaat et.' O da hatalarını zikrederek 'Nefsim, nefsim! Musa'ya gidin!' der." Bu hadisi Enes de Rasulullah'dan (sav) rivayet ederek Ebu Hüreyre'ye mütabaat etmiştir.
Bize Muhammed b. Selâm, ona İbn Fudayl, ona Husayn, ona Şakîk, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Ben Âişe'nin annesi Ümmü Rûmân'a, Âişe hakkında yapılan iftira ve dedikoduyu (İfk Hadisesini) sordum, şöyle dedi: Âişe ile birlikte otururken, yanımıza Ensar'dan bir kadın girdi ve “Allah falancanın cezasını versin” dedi. Ümmü Rûmân der ki: Ben o kadına “Sen neden 'Allah falancanın cezasını versin' diyorsun?” dedim, kadın “Çünkü o, iftirayı oradan oraya taşıyıp yaydı” dedi. Bunun üzerine Âişe “Bu adam hangi sözü (iftirayı) yaydı?” dedi. O kadın da, olan biteni Âişe'ye haber verdi. Âişe “Ebu Bekir ve Rasulullah (sav) de bu sözleri duydu mu?” diye sordu. Ümmü Rûmân “Evet” dedi. Bunun üzerine Âişe bayıldı. Daha sonra yüksek ateşli bir şekilde titreme nöbeti ile uyandı. Hz. Peygamber (sav) geldi ve "Âişe'nin nesi var?" diye sordu. Ümmü Rûmân der ki: Ben “Âişe, hakkında konuşulan iftiradan dolayı, sıtma hastalığına yakalandı” dedim. Âişe kalkıp oturdu ve “Eğer ben size bu söyleneni yapmadım diye yemin etsem, inanmayacaksınız. Eğer özür beyan etsem, özrümü kabul etmeyeceksiniz. Bu durumda benimle sizin örneğiniz, Yakup Peygamber ile oğullarının durumu gibidir. "Ne diyeyim, sizin bu anlattıklarınız karşısında yardımına sığınacağım tek merci yalnız Allah’tır!" Yûsuf: 18)” dedi. Sonra Peygamber (sav) oradan ayrıldı, Allah da (Âişe'nin suçsuz olduğuna dair) ayetlerini indirdi. Peygamber (sav) bunu Âişe'ye haber verdi. Âişe “sadece Allah'a hamdolsun, başka kimseye değil” dedi.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam b. Yusuf, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İsra gecesi Musa (as) ile karşılaştım ve gördüm ki, o, Şenûe kabilesi adamlarından biri gibi zayıf ve hafif kıvırcık saçlı bir kimseydi. İsa (as) ile de karşılaştım, gördüm ki o, orta boylu, sanki hamamdan çıkmış gibi kırmızı tenliydi. Ben İbrahim'i de gördüm. Soyu içinde ona en çok benzeyeni benim. Sonra bana birinde süt, diğerinde şarap bulunan iki kap getirildi ve “bunların hangisini dilersen al” denildi. Ben sütü aldım ve onu içtim. Ardından bana “fıtratı aldın. Eğer şarabı almış olsaydın, ümmetin azgın olurdu” denildi."