10631 Kayıt Bulundu.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona Süleyman, ona Ebu Vâil, ona Mesrûk, ona Abdullah b. Amr (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah, çirkin söz ve davranışlar sergilemez, bu konuda kendini de zorlamazdı. O (sav) şöyle buyurmuştu: "En güzel ahlaka sahip olanlarınız, içinizde en çok sevdiklerimdendir."
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme'nin rivayet ettiğine göre Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir gün: "Ey Aişe, işte Cebrail sana selam söylüyor." dedi. Ben de "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi onun da üzerine olsun; (Ey Allah'ın Resulü) sen bizim görmediklerimizi görüyorsun, dedim. Bu sözüyle Rasulullah'ı kastediyordu.
Bize Hasan b. Bişr, ona Muâfâ, ona Osman b. Esved, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir: Muaviye yatsı namazından sonra vitir namazını tek rekât kıldı. Yanında İbn Abbâs'ın azatlısı Kurayb vardı. Kurayb, İbn Abbâs'a gelip (durumu bildirdi). İbn Abbâs da “onu, (hakkında konuşmayı) bırak. Çünkü o, Rasulullah (sav) ile beraber bulunmuştur” dedi.
Bize Adem ve Amr, onlara Şu'be, ona Amr b. Mürre, Mürre, ona da Ebu Musa el-Eş'arî'den (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Erkeklerden çok kimse olgunluğa ulaştı. Kadınlardan ise İmran'ın kızı Meryem ve Firavunun karısı Asiye'den başka kimse kemâl derecesine ulaşmadı. Âişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü de şüphesiz, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir."
Bize Muallâ ve Musa, onlara Vüheyb, ona da Eyyûb şöyle rivâyet etti: "Eğer kendime bir dost edinecek olsaydım, mutlaka onu (Ebu Bekir'i) dost edinirdim. Fakat İslâm kardeşliği daha üstündür." Bize Kuteybe, ona Abdülvehhâb, ona da Eyyûb bu hadîsin benzerini tahdîs etti.
Bana Ahmed b. Şebîb b. Saîd, ona babası (Şebîb b. Saîd), ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Ubeydullah b. Adiy b. Hıyâr şöyle demiştir: Misver b. Mahrame ile Abdurrahman b. Esved b. Abduyeğûs bana gelip “Osman ile, kardeşi Velid konusunda, konuşmaktan seni alıkoyan şey nedir? İnsanlar onun hakkında çok söylenmeye başladı” dediler. Bunun üzerine ben Osman'a gitmeye niyetlendim ve namaz çıkışı ona “seninle bir konuda konuşmam ve tavsiyede bulunmam gerekiyor” dedim. Osman “Ey insan” -Ma'mer der ki:- “senden Allah'a sığınırım” dedi. Bunun üzerine ben dönüp onların (Misver ile Abdurrahman'ın) yanına tam varmıştım ki Osman'ın elçisi geldi ve tekrar onun yanına gittim. Osman bana “tavsiyen nedir?” dedi. Ben “noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah Muhammed'i (sav) hak ile gönderdi ve O'na Kitabı indirdi. Sen de Allah'a ve Rasulü'ne uyanlardan oldun. İki kere hicret ettin. Allah Elçisi'yle sohbet ve arkadaşlık yaptın, O'nun yolunu görüp bildin. İnsanlar Velîd'in durumuna çok söylenir oldular” dedim. Osman “sen Rasulullah'a yetişip (ondan ilim) aldın mı?” dedi. Ben de “hayır, ama O'nun ilminden, perde arkasındaki bakire kıza bile ulaşan ilim bana da ulaşmıştır” dedim. Osman “bundan sonra hiç şüphesiz Allah, Muhammed'i (sav) hak din ile gönderdi. Ben de Allah ve Rasulü'nün davetine uyan ve Muhammed (sav) ile gönderilen esaslara iman edenlerden oldum. Senin dediğin gibi iki kere hicret ettim. Onunla sohbet etme şerefine eriştim ve kendisine biat ettim. Allah'a yemin ederim ki, Yüce Allah O'nu vefat ettirinceye kadar ben O'na asi de olmadım, O'nu aldatmadım da. O'ndan sonra Ebu Bekir geldi. Ona da asi olmadım ve onu aldatmadım da. Sonra Ömer geldi. Ona da asi olmadım ve onu aldatmadım da. Sonra ben halife seçildim. Öyle olunca benim sizin üzerinizde, onların hakkı gibi hakkım olmadı mı?” dedi Ben “evet oldu” dedim. Osman “öyleyse sizlerden bana ulaşan şu uydurma haberler nedir? Velîd'in durumuna dair anlattığın şeye gelince, inşallah biz ona hakettiği cezayı uygulayacağız” dedi. Sonra Ali'yi çağırdı ve Velîd'e sopa vurmasını emretti. Ali de Velîd'e seksen sopa vurdu.