Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab, ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona Muhammed b. Sirin, ona (Abdurrahman) b. Ebu Bekre, ona da Ebu Bekre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
"Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü haline dönmüştür. Bir sene on iki aydır. Bunların dördü haram aylardır. Bunlardan üçü peş peşedir. Zilkade, Zilhicce ve Muharrem. Ve Diğeri de Cemaziyelahir ile Şaban arasındaki Mudar'ın ayı olan Recep'tir."
Açıklama: Recep ayının Mudar kabilesine nispet edilmesi onların Recep ayının haramlığına daha çok hürmet göstermesi, diğer kabilelere göre haramlığını daha çok gözetmelerinden kaynaklanmıştır. (Hattabi, Meâlim, II, 207)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31503, B003197
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ عَنِ ابْنِ أَبِى بَكْرَةَ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الزَّمَانُ قَدِ اسْتَدَارَ كَهَيْئَتِهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ ، السَّنَةُ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا ، مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ، ثَلاَثَةٌ مُتَوَالِيَاتٌ ذُو الْقَعْدَةِ وَذُو الْحِجَّةِ وَالْمُحَرَّمُ ، وَرَجَبُ مُضَرَ الَّذِى بَيْنَ جُمَادَى وَشَعْبَانَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab, ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona Muhammed b. Sirin, ona (Abdurrahman) b. Ebu Bekre, ona da Ebu Bekre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
"Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü haline dönmüştür. Bir sene on iki aydır. Bunların dördü haram aylardır. Bunlardan üçü peş peşedir. Zilkade, Zilhicce ve Muharrem. Ve Diğeri de Cemaziyelahir ile Şaban arasındaki Mudar'ın ayı olan Recep'tir."
Açıklama:
Recep ayının Mudar kabilesine nispet edilmesi onların Recep ayının haramlığına daha çok hürmet göstermesi, diğer kabilelere göre haramlığını daha çok gözetmelerinden kaynaklanmıştır. (Hattabi, Meâlim, II, 207)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 2, 1/837
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Ebu Bahr Abdurrahman b. Ebu Bekre es-Sekafî (Abdurrahman b. Nüfey b. Haris)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
KTB ZAMAN FENOMENİ
Zaman, deveranı
Zaman, haram aylar
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyr) şöyle haber vermiştir:
Ervâ, hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i, Mervan'a şikayet etti. Said bunun üzerine şöyle dedi: Ben mi onun hakkını ihlal ederek ondan bir şey almışım. Vallahi ben Hz. Peygamber'den (sav) şöyle işittim: "Kim, haksız yere bir araziden bir karış toprak alırsa, bu arazi kıyamet günü, yedi kat yerle birlikte onun boynuna dolanır."
İbn Ebu Zinad, Hişam'dan o da babasından (Urve b. Zübeyr), Said b. Zeyd'in hadisi naklederken şöyle dediğini haber vermiştir: "Hz. Peygamber'in huzuruna girdim."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31504, B003198
Hadis:
حَدَّثَنِى عُبَيْدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ زَيْدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ نُفَيْلٍ أَنَّهُ خَاصَمَتْهُ أَرْوَى فِى حَقٍّ زَعَمَتْ أَنَّهُ انْتَقَصَهُ لَهَا إِلَى مَرْوَانَ ، فَقَالَ سَعِيدٌ أَنَا أَنْتَقِصُ مِنْ حَقِّهَا شَيْئًا ، أَشْهَدُ لَسَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « مَنْ أَخَذَ شِبْرًا مِنَ الأَرْضِ ظُلْمًا ، فَإِنَّهُ يُطَوَّقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ سَبْعِ أَرَضِينَ » . قَالَ ابْنُ أَبِى الزِّنَادِ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ لِى سَعِيدُ بْنُ زَيْدٍ دَخَلْتُ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyr) şöyle haber vermiştir:
Ervâ, hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i, Mervan'a şikayet etti. Said bunun üzerine şöyle dedi: Ben mi onun hakkını ihlal ederek ondan bir şey almışım. Vallahi ben Hz. Peygamber'den (sav) şöyle işittim: "Kim, haksız yere bir araziden bir karış toprak alırsa, bu arazi kıyamet günü, yedi kat yerle birlikte onun boynuna dolanır."
İbn Ebu Zinad, Hişam'dan o da babasından (Urve b. Zübeyr), Said b. Zeyd'in hadisi naklederken şöyle dediğini haber vermiştir: "Hz. Peygamber'in huzuruna girdim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 2, 1/837
Senetler:
1. Said b. Zeyd el-Kuraşî (Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Men Raâ Urve b. Zübeyre (Men Raâ Urve b. Zübeyr)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Abdullah b. İsmail el-Hebari (Ubeyd b. İsmail)
Konular:
Gasp, bir yeri veya bir şeyi gaspetmenin cezası
Bize İsmail b. Ebu Üveys, ona Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Abdullah b. Abbas (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Güneş ile ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Birinin ölmesi ve hayatı sebebiyle tutulmaz. Bu (tutulmayı) gördüğünüzde hemen Allah'ı zikredin."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31508, B003202
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى أُوَيْسٍ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ ، لاَ يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ » .
Tercemesi:
Bize İsmail b. Ebu Üveys, ona Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Abdullah b. Abbas (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Güneş ile ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Birinin ölmesi ve hayatı sebebiyle tutulmaz. Bu (tutulmayı) gördüğünüzde hemen Allah'ı zikredin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 4, 1/839
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Kusûf namazı
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."
Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32450, B003207
Hadis:
حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ. وَقَالَ لِى خَلِيفَةُ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ وَهِشَامٌ قَالاَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رضى الله عنهما - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ - وَذَكَرَ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ - فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ، فَشُقَّ مِنَ النَّحْرِ إِلَى مَرَاقِّ الْبَطْنِ ، ثُمَّ غُسِلَ الْبَطْنُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ مُلِئَ حِكْمَةً وَإِيمَانًا، وَأُتِيتُ بِدَابَّةٍ أَبْيَضَ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ الْبُرَاقُ، فَانْطَلَقْتُ مَعَ جِبْرِيلَ حَتَّى أَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى آدَمَ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى عِيسَى وَيَحْيَى فَقَالاَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الثَّالِثَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ يُوسُفَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، قَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قِيلَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِدْرِيسَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ مَرْحَبًا مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ. قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْنَا عَلَى هَارُونَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَأَتَيْنَا عَلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى، فَسَلَّمْتُ { عَلَيْهِ } فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنْ أَخٍ وَنَبِىٍّ. فَلَمَّا جَاوَزْتُ بَكَى. فَقِيلَ مَا أَبْكَاكَ قَالَ يَا رَبِّ، هَذَا الْغُلاَمُ الَّذِى بُعِثَ بَعْدِى يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِهِ أَفْضَلُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى. فَأَتَيْنَا السَّمَاءَ السَّابِعَةَ، قِيلَ مَنْ هَذَا قِيلَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ مَعَكَ قِيلَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ مَرْحَبًا بِهِ، وَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ. فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ مِنِ ابْنٍ وَنَبِىٍّ، فَرُفِعَ لِىَ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يُصَلِّى فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ، إِذَا خَرَجُوا لَمْ يَعُودُوا إِلَيْهِ آخِرَ مَا عَلَيْهِمْ، وَرُفِعَتْ لِى سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى فَإِذَا نَبِقُهَا كَأَنَّهُ قِلاَلُ هَجَرٍ، وَوَرَقُهَا كَأَنَّهُ آذَانُ الْفُيُولِ، فِى أَصْلِهَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهْرَانِ بَاطِنَانِ وَنَهْرَانِ ظَاهِرَانِ، فَسَأَلْتُ جِبْرِيلَ فَقَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِى الْجَنَّةِ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ النِّيلُ وَالْفُرَاتُ، ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً، فَأَقْبَلْتُ حَتَّى جِئْتُ مُوسَى، فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ فُرِضَتْ عَلَىَّ خَمْسُونَ صَلاَةً. قَالَ أَنَا أَعْلَمُ بِالنَّاسِ مِنْكَ، عَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ، وَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَسَلْهُ. فَرَجَعْتُ فَسَأَلْتُهُ، فَجَعَلَهَا أَرْبَعِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ ثُمَّ ثَلاَثِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عِشْرِينَ، ثُمَّ مِثْلَهُ فَجَعَلَ عَشْرًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ، فَجَعَلَهَا خَمْسًا، فَأَتَيْتُ مُوسَى فَقَالَ مَا صَنَعْتَ قُلْتُ جَعَلَهَا خَمْسًا، فَقَالَ مِثْلَهُ، قُلْتُ سَلَّمْتُ بِخَيْرٍ، فَنُودِىَ إِنِّى قَدْ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِى وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِى، وَأَجْزِى الْحَسَنَةَ عَشْرًا."
وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ -رضى الله عنه- عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ' فِى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ'.
Tercemesi:
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu."
Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 6, 1/840
Senetler:
1. Malik b. Sa'sa'a el-Mâzinî (Malik b. Sa'sa'a b. Vehb)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
5. Ebu Halid Hüdbe b. Halid el-Kaysî (Hüdbe b. Halid b. Esved b. Hüdbe)
Konular:
Mirac, İsra
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (sav) güneş tutulduğu gün namaz kılmak için kalktı ve tekbir aldı. Uzun bir kıraat yaptı. Sonra uzun bir rükû yaptı başını kaldırdı ve "Semiallahu li-men hamideh" dedi. Yine devam ederek uzun bir kıraat yaptı ancak bu ilkine göre biraz kısaydı. Yine ikinci bir uzun rüku yaptı. Bu da ilk rükua göre biraz daha kısaydı. Sonra uzunca secde etti. Son rükûu da bu şekilde yaptı. Sonra selam verdi ve selam verdiğinde güneş açılmıştı. İnsanlara hutbe irat etti. Güneş ve ay tutulması hakkında şöyle buyurdu: "Bu ikisi Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Birinin ölümü veya hayatı için tutulmazlar. O iki tutulmayı gördüğünüzde namaza sığınınız."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32446, B003203
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَخْبَرَتْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَ خَسَفَتِ الشَّمْسُ قَامَ فَكَبَّرَ وَقَرَأَ قِرَاءَةً طَوِيلَةً ، ثُمَّ رَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَقَالَ « سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ » وَقَامَ كَمَا هُوَ ، فَقَرَأَ قِرَاءَةً طَوِيلَةً وَهْىَ أَدْنَى مِنَ الْقِرَاءَةِ الأُولَى ، ثُمَّ رَكَعَ رُكُوعًا طَوِيلاً وَهْىَ أَدْنَى مِنَ الرَّكْعَةِ الأُولَى ، ثُمَّ سَجَدَ سُجُودًا طَوِيلاً ، ثُمَّ فَعَلَ فِى الرَّكْعَةِ الآخِرَةِ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ سَلَّمَ وَقَدْ تَجَلَّتِ الشَّمْسُ ، فَخَطَبَ النَّاسَ ، فَقَالَ فِى كُسُوفِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ « إِنَّهُمَا آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ ، لاَ يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ ، وَلاَ لِحَيَاتِهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُمَا فَافْزَعُوا إِلَى الصَّلاَةِ » .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (sav) güneş tutulduğu gün namaz kılmak için kalktı ve tekbir aldı. Uzun bir kıraat yaptı. Sonra uzun bir rükû yaptı başını kaldırdı ve "Semiallahu li-men hamideh" dedi. Yine devam ederek uzun bir kıraat yaptı ancak bu ilkine göre biraz kısaydı. Yine ikinci bir uzun rüku yaptı. Bu da ilk rükua göre biraz daha kısaydı. Sonra uzunca secde etti. Son rükûu da bu şekilde yaptı. Sonra selam verdi ve selam verdiğinde güneş açılmıştı. İnsanlara hutbe irat etti. Güneş ve ay tutulması hakkında şöyle buyurdu: "Bu ikisi Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Birinin ölümü veya hayatı için tutulmazlar. O iki tutulmayı gördüğünüzde namaza sığınınız."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 4, 1/839
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Namaz, Kusûf namazı
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « مَنْ أَخَذَ شَيْئًا مِنَ الأَرْضِ بِغَيْرِ حَقِّهِ خُسِفَ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلَى سَبْعِ أَرَضِينَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31502, B003196
Hadis:
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « مَنْ أَخَذَ شَيْئًا مِنَ الأَرْضِ بِغَيْرِ حَقِّهِ خُسِفَ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلَى سَبْعِ أَرَضِينَ » .
Tercemesi:
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah (b. Mübarek), ona Musa b. Ukbe, ona Salim (b. Abdullah), ona da Abdullah b. Ömer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: Kim haksızca bir araziden bir şey alırsa kıyamet günü yerin yedi kat altına batırılır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 2, 1/837
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Muhammed Musa b. Ukbe el-Kuraşî (Musa b. Ukbe b. Ebu Ayyaş)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Bişr b. Muhammed es-Sahtiyani (Bişr b. Muhammed)
Konular:
Hak, haksızlık yapmak
Yargı, davalaşma
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ الْمُخْتَارِ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ الدَّانَاجُ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ مُكَوَّرَانِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31506, B003200
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ الْمُخْتَارِ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ الدَّانَاجُ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ مُكَوَّرَانِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ » .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Abdülaziz b. Muhtar, ona Abdullah (b. Feyruz) ed-Danac, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Güneş ve ay kıyamet gününde (ışıkları söndürülerek) birbirine katılıp dürüleceklerdir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 4, 1/839
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Abdullah b. Feyruz ed-Danac (Abdullah b. Feyruz)
4. Ebu İshak Abdulaziz b. Muhtar el-Ensarî (Abdulaziz b. Muhtar)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Kıyamet, ahvali
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31507, B003201
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمَانَ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمْرٌو أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الْقَاسِمِ حَدَّثَهُ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ كَانَ يُخْبِرُ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ ، وَلَكِنَّهُمَا آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُمَا فَصَلُّوا » .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Amr, ona Abdurrahman b. Kasım, ona babası (Kasım b. Muhammed), ona da Abdullah b. Ömer (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Güneş ile ay birinin ölmesi ve hayatı sebebiyle tutulmaz. Ancak onlar Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Onları [tutulmuş vaziyette] gördüğünüzde [hemen] namaz kılın.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 4, 1/839
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Kasım et-Teymî (Abdurrahman b. Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir Sıddîk)
4. Amr b. Haris el-Ensarî (Amr b. Haris b. Yakub)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Yahya b. Süleyman el-Cûfî (Yahya b. Süleyman b. Said)
Konular:
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Kusûf namazı
حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « نُصِرْتُ بِالصَّبَا ، وَأُهْلِكَتْ عَادٌ بِالدَّبُورِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32448, B003205
Hadis:
حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « نُصِرْتُ بِالصَّبَا ، وَأُهْلِكَتْ عَادٌ بِالدَّبُورِ » .
Tercemesi:
Bize Adem, ona Şube, ona Hakem, ona Mücahid, ona da İbn Abbas (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Sabâ [rüzgarı] ile yardım olundum. Ad [kavmi] ise debûr [rüzgarı] ile helak edildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 5, 1/839
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Hasan Adem b. Ebu İyas (Adem b. Abdurrahman b. Muhammed b. Şuayb)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın yardımı
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Önceki Ümmetler, Ad kavmi
حَدَّثَنَا مَكِّىُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا رَأَى مَخِيلَةً فِى السَّمَاءِ أَقْبَلَ وَأَدْبَرَ وَدَخَلَ وَخَرَجَ وَتَغَيَّرَ وَجْهُهُ ، فَإِذَا أَمْطَرَتِ السَّمَاءُ سُرِّىَ عَنْهُ ، فَعَرَّفَتْهُ عَائِشَةُ ذَلِكَ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "مَا أَدْرِى لَعَلَّهُ كَمَا قَالَ قَوْمٌ ( فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ )" الآيَةَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32449, B003206
Hadis:
حَدَّثَنَا مَكِّىُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا رَأَى مَخِيلَةً فِى السَّمَاءِ أَقْبَلَ وَأَدْبَرَ وَدَخَلَ وَخَرَجَ وَتَغَيَّرَ وَجْهُهُ ، فَإِذَا أَمْطَرَتِ السَّمَاءُ سُرِّىَ عَنْهُ ، فَعَرَّفَتْهُ عَائِشَةُ ذَلِكَ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "مَا أَدْرِى لَعَلَّهُ كَمَا قَالَ قَوْمٌ ( فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ )" الآيَةَ .
Tercemesi:
Bize Mekkî b. İbrahim, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Âişe (r.anha) şöyle dedi:
'Rasulullah (sav) gökyüzünde bir bulut belirdiğinde, onu görünce telaşlanırdı; bir ileri bir geri gider, içeri girer çıkar, yüzü değişirdi. Gökten yağmur yağmaya başlayınca, içindeki sıkıntı hafiflerdi.'
Âişe (r.anha) bu durumu kendisine sorduğunda Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Ne bileyim, belki bu, tıpkı şu kavmin dediği gibi bir şeydir: ‘O (bulut), vadilerimize doğru gelen yağmur yüklü bir buluttur.’" (Ahkâf, 46/24)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 5, 1/839
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
4. Ebu Seken Mekkî b. İbrahim el-Hanzalî (Mekkî b. İbrahim b. Beşir b. Ferkad)
Konular:
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Dua, Hz. Peygamber'in bulut/yağmur görünce yaptığı
Helak, geçmiş ümmetlerin helak sebepleri
Önceki ümmetler, onların yurtlarının durumu, tarihsel bilinci diri tutmak