10631 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihab şöyle demiştir: Bir gün Ömer b. Abdülaziz ikindi namazını kıldırmayı biraz geciktirmişti. Bunun üzerine Urve ona hitaben, 'Cebrail, gökten inip Hz. Peygamber'in (sav) önünde namaz kıldı.' dedi. Bunun üzerine Ömer, 'Ne dediğine dikkat et ey Urve!' diye karşılık verdi. Bunun üzerine Urve sözlerine şöyle devam etti: 'Bana Beşir b. Ebu Mesud, ona Ebu Mesud, Hz. Peygamber'i şöyle derken işittiğini rivayet etti: "Cebrail indi ve bana imamlık yaptı. Ben de onunla ilk olarak sabah namazını kıldım. Sonra öğle namazını; sonra ikindi namazını; sonra akşam namazını; sonra da yatsı namazını kıldım." Hz. Peygamber (sav) parmaklarıyla beş vakit namazı sayıyordu.
Açıklama: Ömer b. Abdulaziz idari işleri sebebiyle ikindi namazını vakit biraz geçtikten sonra kıldırma imkanı bulmuş, tabiun neslinden Hz. Aişeʼnin (r.anh) yeğeni ve en yakın öğrencilerinden olan Urve b. ez-Zübeyr ise bu duruma itiraz etmiştir. İtiraz ederken Cebrailʼin Hz. Peygamberʼin (sav) namaz kıldırmak için önüne geçtiğine veya namaz vakitlerini Cebrail'in belirlediğine dair bilgiye Ömer b. Abdulaziz tarafından itiraz edilince Urve bilgisinin kaynağı olan hadisi rivayet etmiştir. (Bkz. İbn ʿAbdilberr, Ebû Ömer Yûsuf b. ʿAbdillâh en-Nemerî (ö.463/1071), et-Temhîd li mâ fī'l-Muvattaʾ mine'l-Meʿânî ve'l-ʾEsânîd (nşr. Muṡṭafā b. ʾAḥmed el-ʿAlevī, Muḥammed ʿAbdulkebīr el-Bekrī), I-XXIV, Maġrib 1387/1967, 8/ 18; İbn Hacer, Ebû'l-Fadl Ahmed b. ʿAlî el-ʿAskalânî (ö. 852/1448), Fethu'l-Bârî Şerhu Sahīh el-Buhârî, I-XIII, Beyrūt 1379/1959, 2/3).
Bize Ferve, ona Ali b. Müshir, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona Hz. Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: "Haris b. Hişam, Hz. Peygamber'e (sav) 'Sana vahiy nasıl geliyor?' diye sordu. Hz. Peygamber, 'Bazen vahiy meleği çıngırak sesine benzer bir sesle gelir. Sonra yanımdan ayrıldığında, getirdiği vahyi anlamış ve bellemiş olurum. Bu vahiy şekli bana en zor gelenidir. Bazen de vahiy meleği bir adam şeklinde belirir. Benimle konuşur ve ben de onun dediklerini anlar ve bellerim."
Bize Ebu Nuaym, ona Ömer b. Zer; (T) Bana Yahya b. Cafer, ona Vekî', ona Ömer b. Zer, ona babası (Zer b. Abdullah), ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Cebrail'e,: "Bizi daha fazla ziyaret edemez misin?" demişti. Bunun üzerine, 'Biz Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda ne varsa O'nundur" meâlindeki âyet geldi.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebu Adiyy, ona Şu'be, ona Hâbîb b. Ebu Sâbit, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zerr'in (ra) rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Cibril bana: 'Ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girer yâhud ateşe girmez' dedi." Ebû Zerr (ra), o kişi zina etse ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordu. Hz. Peygamber, "Hangi günahı işlerse işlesin (sonunda cennete girer)" buyurdu.
Bize Musa, ona Cerîr, ona Ebu Recâ, ona da Semüre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Ben bu gece rüyamda iki adamın bana geldiğini ve şöyle dediklerini gördüm. O ateş yakan adam, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir. Ben ise Cebrâil'im. Bu da Mikâîl'dir."
Bize Ebu Nuaym, ona Ömer b. Zer; (T) Bana Yahya b. Cafer, ona Vekî', ona Ömer b. Zer, ona babası (Zer b. Abdullah), ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Cebrail'e,: "Bizi daha fazla ziyaret edemez misin?" demişti. Bunun üzerine, 'Biz Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda ne varsa O'nundur" meâlindeki âyet geldi.
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu." Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.
Açıklama: Hasan el-Basrî ile Ebu Hureyre arasında inkıta vardır.
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişam, ona da babası (Urve b. Zübeyir) şöyle haber vermiştir: Ervâ hakkının ihlal edilmesinden dolayı Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i Mervan'a şikayet etti. Said bunun üzerine şöyle dedi: Ben mi onun hakkını ihlal ederek ondan bir şey almışım. Vallahi ben Hz. Peygamber'den (sav) şöyle işittim: "Kim bir karış toprağı haksızca bir araziden alırsa bu arazi kıyamet günü yerin yedi katıyla birlikte onun boynuna dolanır." İbn Ebu Zinad, Hişam'dan o da babasından (Urve b. Zübeyr), Said b. Zeyd'in hadisi naklederken şöyle dediğini haber vermiştir: "Hz. Peygamber'in huzuruna girdim."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Abdurrahman b. Ebu Zinad arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Hişam, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona Hz. Aişe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ey Aişe! Bu Cebrail'dir, sana selam söylüyor". Hz. Aişe, "Selam, Allah'ın rahmeti ve bereketi onun da üzerine olsun" demiş ve Hz. Peygamber'i kastederek "Sen benim görmediklerimi de görüyorsun" demiştir."
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm, ona Katâde; (T) Bana Halîfe, ona Yezîd b. Zürey', ona Saîd ile Hişâm, onlara Katâde, ona Enes b. Mâlik, ona Mâlik b. Sa'saa'nın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bir defasında ben Kabe'nin yanında yarı uyanık bir halde bulunuyordum." Peygamber burada iki kişi arasındaki bir adamı zikretti ve şöyle devam etti: "Derken bana içine hikmet ve iman doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Ardından ben Cibril ile birlikte gittim. Nihayet dünya semasına vardık. “O kim?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” diye cevap verildi. “Ona buraya gelmesi için davet gönderildi mi?” diye soruldu. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba bu gelene. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından Âdemin yanına geldim ve ona selâm verdim. O da “Merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra ikinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “Muhammed'dir” dedi. “Ona gelmesi için haber gönderildi mi?” denildi. Cibril “Evet gönderildi” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Ardından İsa ve Yahya'nın yanına vardım. Onlar “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dediler. Sonra üçüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril “O Muhammed'dir” dedi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonra Yusuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra dördüncü semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” denildi. “Yanındaki kimdir?” denildi. Cibril tarafından “Muhammed'dir” denildi. “O davet edilmiş midir?” denildi. Cibril “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelenin gelişi ne güzeldir” denildi. Sonrasında İdris Peygamber'in yanına vardım ve ona selam verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra beşinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir?” denildi. Cibril: “Evet” dedi. “Merhaba ona, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Sonra altıncı semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “Ona davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir” denildi. Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey kardeş ve peygamber” dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Musa ağladı. Musa'ya “Seni ağlatan nedir?” denildi: Musa “Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, onun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)” dedi. Sonra yedinci semâya vardık. “Kimdir o?” denildi. “Cibril'dir” dedi. “Yanındaki kimdir?” denildi. “Muhammed'dir” denildi. “O'na davet gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu” denildi. Akabinde İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da “merhaba sana, ey evlat ve peygamber” dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril “Bu Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmiş bin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler” dedi. Bana Sidretü'l-Müntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen'in Hecer şehri testileri gibi, yaprakları ise fillerin kulakları gibiydi. Sidre'nin dibinde dört nehir vardı. İkisi gizli nehir, ikisi de açık nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril “Gizli olan iki nehir cennettedir. Açık olan iki nehir ise Nil ile Fırat nehirleridir” dedi. Sonra bana (günlük) elli vakit namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Üzerime elli vakit namaz farz olundu” dedim. Musa “Ben insanları senden daha iyi biliyorum. Ben İsrail oğullarını sıkı bir denemeye tabi tuttum. Senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılmaya güç yetiremez. Onun için Rabbine dön de hafifletmesini iste” dedi. Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabbim namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ'ya, akabinde Rabbime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabbim namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya, akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabbime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabbim namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabbim namazları beşe düşürdü. Akabinde Musa'ya geldim. Musa “Ne yaptın?” dedi. “Rabb'im namazları beşe düşürdü” dedim. Musa önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya “Hayırla selamette kal” dedim. Akabinde Allah tarafından “Ben beş vakit namazla farzları belirledim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim ve ben her iyiliğe on katı karşılık veririm” diye nida olundu." Hemmâm, Katâde'den, o Hasan'dan, o Ebu Hureyre'den (ra), o da Peygamber'den (sav) Beytu'l-Ma'mûr hakkında rivayette bulunuştur.