حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ،حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ ، عَنْ حُمَيْدٍ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، أَنَّ رَجُلا اسْتَحْمَلَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فَقَالَ : إِنِّي حَامِلُكَ عَلَى وَلَدِ نَاقَةٍ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ ، مَا أَصْنَعُ بِوَلَدِ النَّاقَةِ ؟ فَقَالَ صلى الله عليه وسلم : وَهَلْ تَلِدُ الإِبِلَ إِلا النُّوقُ ؟ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159578, TŞ000238
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ،حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ عَبْدِ اللهِ ، عَنْ حُمَيْدٍ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، أَنَّ رَجُلا اسْتَحْمَلَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فَقَالَ : إِنِّي حَامِلُكَ عَلَى وَلَدِ نَاقَةٍ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ ، مَا أَصْنَعُ بِوَلَدِ النَّاقَةِ ؟ فَقَالَ صلى الله عليه وسلم : وَهَلْ تَلِدُ الإِبِلَ إِلا النُّوقُ ؟ .
Tercemesi:
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor: Adamın birisi Peygamber Efendimiz'e gelerek, O'ndan, kendisini taşıyacak bir binit istemesi üzerine:
- "Ben, seni, dişi devenin yavrusuna bindirmek istiyorum!" dediler.
- "Yâ Resûlallah, ben dişi devenin yavrusunu ne yapayım; o beni taşıyamaz ki!." deyince,
"Devenin büyüğünü dişi deveden başkası mı doğurur?" buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 238, /384
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Halid b. Abdullah et-Tahhan (Halid b. Abdullah b. Abdurrahman)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Hz. Peygamber, şakalaşması
Şaka, şakalaşma
حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ:
"إِنْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم، لَيُخَالِطُنَا. حَتَّى يَقُولَ لأَخٍ لِي صَغِيرٍ: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ، مَا فَعَلَ النُّغَيْرُ؟’."
[قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِقْهُ هَذَا الْحَدِيثِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يُمَازِحُ.
وَفِيهِ: أَنَّهُ كَنَّى غُلامًا صَغِيرًا، فَقَالَ لَهُ: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ.’
وَفِيهِ: أَنَّهُ لا بَأْسَ أَنْ يُعْطَى الصَّبِيُّ الطَّيْرَ، لِيَلْعَبَ بِهِ. وَإِنَّمَا قَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ، مَا فَعَلَ النُّغَيْرُ؟’ لأَنَّهُ كَانَ لَهُ نُغَيْرٌ يَلْعَبُ بِهِ، فَمَاتَ، فَحَزِنَ الْغُلامُ عَلَيْهِ، فَمَازَحَهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ، مَا فَعَلَ النُّغَيْرُ؟’]
Bize Hennad b. Serî, ona Vekî, ona Şu'be, ona da Ebu't-Teyyah'ın naklettiğine göre, Enes b. Malik şöyle demiştir:
"Allah Rasulü (sav) bizimle hep iç içe olmuştur. O kadar ki, küçük kardeşime 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı nuğayr (bülbülcük)?' derdi."
[Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadisten çıkarılan fıkhî sonuç, Nebi'nin (sav) insanlarla şakalaştığı hususudur.
Bu hadiste dikkat çeken bir diğer husus, Nebi'nin (sav) küçük bir çocuğu künye ile isimlendirmesidir. Nitekim ona: 'Ey Ebu Umeyr' demiştir.
Yine bu hadisten, küçük çocuklara oynaması için kuş verilmesinde bir sakınca olmadığı anlaşılmaktadır. Zira Nebi (sav), 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı nuğayr (bülbülcük)?' demiştir. Çünkü Ebu Umeyr'in kendisiyle oyun oynadığı minik bülbülü bir vardı. O ölmüştü. Küçük çocuk buna çok üzülmüştü. Rasulullah (sav): 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı nuğayr (bülbülcük)?' diyerek onunla şakalaşmıştı.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159576, TŞ000236
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ:
"إِنْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم، لَيُخَالِطُنَا. حَتَّى يَقُولَ لأَخٍ لِي صَغِيرٍ: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ، مَا فَعَلَ النُّغَيْرُ؟’."
[قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِقْهُ هَذَا الْحَدِيثِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يُمَازِحُ.
وَفِيهِ: أَنَّهُ كَنَّى غُلامًا صَغِيرًا، فَقَالَ لَهُ: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ.’
وَفِيهِ: أَنَّهُ لا بَأْسَ أَنْ يُعْطَى الصَّبِيُّ الطَّيْرَ، لِيَلْعَبَ بِهِ. وَإِنَّمَا قَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ، مَا فَعَلَ النُّغَيْرُ؟’ لأَنَّهُ كَانَ لَهُ نُغَيْرٌ يَلْعَبُ بِهِ، فَمَاتَ، فَحَزِنَ الْغُلامُ عَلَيْهِ، فَمَازَحَهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم: ’يَا أَبَا عُمَيْرٍ، مَا فَعَلَ النُّغَيْرُ؟’]
Tercemesi:
Bize Hennad b. Serî, ona Vekî, ona Şu'be, ona da Ebu't-Teyyah'ın naklettiğine göre, Enes b. Malik şöyle demiştir:
"Allah Rasulü (sav) bizimle hep iç içe olmuştur. O kadar ki, küçük kardeşime 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı nuğayr (bülbülcük)?' derdi."
[Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadisten çıkarılan fıkhî sonuç, Nebi'nin (sav) insanlarla şakalaştığı hususudur.
Bu hadiste dikkat çeken bir diğer husus, Nebi'nin (sav) küçük bir çocuğu künye ile isimlendirmesidir. Nitekim ona: 'Ey Ebu Umeyr' demiştir.
Yine bu hadisten, küçük çocuklara oynaması için kuş verilmesinde bir sakınca olmadığı anlaşılmaktadır. Zira Nebi (sav), 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı nuğayr (bülbülcük)?' demiştir. Çünkü Ebu Umeyr'in kendisiyle oyun oynadığı minik bülbülü bir vardı. O ölmüştü. Küçük çocuk buna çok üzülmüştü. Rasulullah (sav): 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı nuğayr (bülbülcük)?' diyerek onunla şakalaşmıştı.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 236, /380
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Teyyah Yezid b. Humeyd ed-Dubaî (Yezid b. Humeyd ed-Dube'î)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Hz. Peygamber, çocuklara hitap tarzı
Hz. Peygamber, çocuklara verdiği önem
Hz. Peygamber, şakalaşması
Lakap, lakab takmak
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ ،حَدَّثَنَا عَفَّانُ بْنُ مُسْلِمٍ ،حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ حَسَّانَ ، عَنْ ، جَدَّتَيْهِ ، عَنْ قَيْلَةَ بِنْتِ مَخْرَمَةَ ، أَنَّهَا رَأَتْ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم فِي الْمَسْجِدِ ، وَهُوَ قَاعِدٌ الْقُرْفُصَاءَ ، قَالَتْ : فَلَمَّا رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، الْمُتَخَشِّعَ فِي الْجِلْسَةِ ، أُرْعِدْتُ مِنَ الْفَرَقِ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159467, TŞ000127
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ ،حَدَّثَنَا عَفَّانُ بْنُ مُسْلِمٍ ،حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ حَسَّانَ ، عَنْ ، جَدَّتَيْهِ ، عَنْ قَيْلَةَ بِنْتِ مَخْرَمَةَ ، أَنَّهَا رَأَتْ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم فِي الْمَسْجِدِ ، وَهُوَ قَاعِدٌ الْقُرْفُصَاءَ ، قَالَتْ : فَلَمَّا رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، الْمُتَخَشِّعَ فِي الْجِلْسَةِ ، أُرْعِدْتُ مِنَ الْفَرَقِ
Tercemesi:
Kayle binti Mahreme (r.anhâ)'nin anlattığına göre, o, Peygamber Efendimiz'i, mescidde, kurfesâ biçiminde otururken görmüştür. Kayle (r. anhâ) der ki: "Resûlullah'ı, sonsuz bir mahviyet ve tevazu içerisinde otururken görünce, heybetinden vücûdum titremeye başladı".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 127, /237
Senetler:
1. Kayle bt. Mahreme et-Temîmiyye (Kayle bt. Mahreme)
2. Safiyye bt. Uleybe el-Anberiyye (Safiyye bt. Uleybe)
3. Abdullah b. Hassan et-Temimi (Abdullah b. Hassan)
4. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Adab, oturma adabı
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Tevazu, müslüman mütevazidir
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَلِيفَةَ ، وَعَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ ، قَالا : حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ ، قَالَ : حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ الصَّوَّافُ ، عَنْ حَنَانٍ ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ النَّهْدِيِّ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : إِذَا أُعْطِيَ أَحَدُكُمُ الرَّيْحَانَ فَلا يَرُدُّهُ ، فَإِنَّهُ خَرَجَ مِنَ الْجَنَّةِ قال أبو عيسى : « ولا نعرف لحنان غير هذا الحديث » وقال عبدالرحمان بن أبي حاتم في كتاب الجرح والتعديل حنان الأسدي من بني أسد بن شريك وهو صاحب الرقيق عم والد مسدد وروى عن أبي عثمان النهدي وروى عنه الحجاج بن أبي عثمان الصواف سمعت أبي يقول ذلك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159561, TŞ000221
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَلِيفَةَ ، وَعَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ ، قَالا : حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ ، قَالَ : حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ الصَّوَّافُ ، عَنْ حَنَانٍ ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ النَّهْدِيِّ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : إِذَا أُعْطِيَ أَحَدُكُمُ الرَّيْحَانَ فَلا يَرُدُّهُ ، فَإِنَّهُ خَرَجَ مِنَ الْجَنَّةِ قال أبو عيسى : « ولا نعرف لحنان غير هذا الحديث » وقال عبدالرحمان بن أبي حاتم في كتاب الجرح والتعديل حنان الأسدي من بني أسد بن شريك وهو صاحب الرقيق عم والد مسدد وروى عن أبي عثمان النهدي وروى عنه الحجاج بن أبي عثمان الصواف سمعت أبي يقول ذلك
Tercemesi:
Ebû Osman en-Nehdî rivayet ediyor : Resûlullah Efendimiz : "Herhangi birinize Reyhan (fesleğen) verilirse almamazhk etmesin. Zîrâ o, cennetten çıkmıştır" buyurmuşlardır .
Tirmizî der ki : Ebû Osman en-Nehdî'den yukarıdaki metni nakleden Hannân'ın, bu hadîsin dışında başkaca bir hadîs daha rivayet ettiğini bilmiyoruz. Abdurrahmân b. Ebî Hatim, el-Cerhu ve't-Ta'dîl adlı ese¬rinde : "Hannân, Esed kabile sindendir ve Esed b. Şüreyk'in oğulların-dandır. O, Müsedded isimli muhaddisin babasının amcası olan er-Rakîk adlı zâtın arkadaşıdır. Hannân, Ebû Osman en-Nehdî'den hadîs rivayet etmiştir. Ondan da, el-Haccâc b. Ebî Osman es-Savvâf hadîs almıştır. Bunları, babam Ebû Hatim'den aynen böylece işittim" der (bkz. el-Cer¬hu ve't-Ta'dîl, III, 299, nu: 1330).
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 221, /346
Senetler:
1. Ebu Osman en-Nehdî (Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adiy b. Vehb)
2. Hanân el-Basrî (Hanân)
3. Ebu Salt Haccac b. Ebû Osman es-Savvâf (Haccac b. Meysera)
4. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
5. Ebu UbeydullahMuhammed b. Halife el-Basrî (Muhammed b. Halife)
5. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular:
Cennet, Nimetleri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Süslenme, Koku sürünmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159675, TŞ000336
Hadis:
حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ حَدَّثَنَا جُمَيْعُ بْنُ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْعِجْلِيُّ ،أَنْبَأَنَا رَجُلٌ مِنْ بَنِي تَمِيمٍ مِنْ وَلَدِ أَبِي هَالَةَ زَوْجِ خَدِيجَةَ ، يُكْنَى أَبَا عَبْدِ اللهِ ، عَنِ ابْنٍ لأَبِي هَالَةَ ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ ، قَالَ : سَأَلْتُ خَالِي هِنْدَ بْنَ أَبِي هَالَةَ ، وَكَانَ وَصَّافًا عَنْ حِلْيَةِ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، وَأَنَا أَشْتَهِي أَنْ يَصِفَ لِي مِنْهَا شَيْئًا ، فَقَالَ : كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَخْمًا مُفَخَّمًا، يَتَلأْلأُ وَجْهُهُ تَلأْلُؤَ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ بِطُولِهِ، قَالَ الْحَسَنُ: فَكَتَّمْتُهَا الْحُسَيْنَ زَمَانًا، ثُمَّ حَدَّثْتُهُ فَوَجَدْتُهُ قَدْ سَبَقَنِي إِلَيْهِ. فَسَأَلَهُ عَمَّا سَأَلْتُهُ عَنْهُ، وَوَجَدْتُهُ قَدْ سَأَلَ أَبَاهُ عَنْ مَدْخَلِهِ وَمَخْرَجِهِ وَشَكْلِهِ، فَلَمْ يَدَعْ مِنْهُ شَيْئًا قَالَ الْحُسَيْنُ: فَسَأَلْتُ أَبِي، عَنْ دُخُولِ رَسُولِ اللَّهِ فَقَالَ كَانَ إِذَا أَوَى إِلَى مَنْزلِهِ، جَزَّأَ دُخُولَهُ ثَلاثَةَ أَجْزَاءٍ، جُزْءًا لِلَّهِ، وَجُزْءًا لأَهْلِهِ، وَجُزْءًا لِنَفْسِهِ، ثُمَّ جَزَّأَ جُزْأَهُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ النَّاسِ، فَيَرُدُّ ذَلِكَ بِالْخَاصَّةِ عَلَى الْعَامَّةِ، وَلا يَدَّخِرُ عَنْهُمْ شَيْئًا، وَكَانَ مِنْ سِيرَتِهِ فِي جُزْءِ الأُمَّةِ إِيثَارُ أَهْلِ الْفَضْلِ بِإِذْنِهِ، وَقَسْمِهِ عَلَى قَدْرِ فَضْلِهِمْ فِي الدِّينِ، فَمِنْهُمْ ذُو الْحَاجَةِ، وَمِنْهُمْ ذُو الْحَاجَتَيْنِ، وَمِنْهُمْ ذُو الْحَوَائِجِ، فَيَتَشَاغَلُ بِهِمْ وَيَشْغَلُهُمْ فِيمَا يُصْلِحُهُمْ، وَالأُمَّةَ مِنْ مُسَاءَلَتِهِمْ عَنْهُ، وَإِخْبَارِهِمْ بِالَّذِي يَنْبَغِي لَهُمْ "، وَيَقُولُ: " لِيُبَلِّغِ الشَّاهِدُ مِنْكُمُ الْغَائِبَ، وَأَبْلِغُونِي حَاجَةَ مَنْ لا يَسْتَطِيعُ إِبْلاغَهَا، فَإِنَّهُ مَنْ أَبْلَغَ سُلْطَانًا حَاجَةَ مَنْ لا يَسْتَطِيعُ إِبْلاغَهَا، ثَبَّتَ اللَّهُ قَدمَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لا يُذْكَرُ عِنْدَهُ إِلا ذَلِكَ، وَلا يُقْبَلُ مِنْ أَحَدٍ غَيْرِهِ، يَدْخُلُونَ رُوَّادًا وَلا يَفْتَرِقُونَ إِلا عَنْ ذَوَاقٍ، وَيَخْرُجُونَ أَدِلَّةً، يَعْنِي عَلَى الْخَيْرِ قَالَ: فَسَأَلْتُهُ عَنْ مَخْرَجِهِ كَيْفَ يَصْنَعُ فِيهِ؟ قَالَ: " كَانَ رَسُولُ اللَّه يَخْرِنُ لِسَانُهُ إِلا فِيمَا يَعْنِيهِ، وَيُؤَلِّفُهُمْ وَلا يُنَفِّرُهُمْ، وَيُكْرِمُ كَرِيمَ كُلِّ قَوْمٍ وَيُوَلِّيهِ عَلَيْهِمْ، وَيُحَذِّرُ النَّاسَ وَيَحْتَرِسُ مِنْهُمْ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَطْوِيَ عَنْ أَحَدٍ مِنْهُمْ بِشْرَهُ وَخُلُقَهُ، وَيَتَفَقَّدُ أَصْحَابَهُ، وَيَسْأَلُ النَّاسَ عَمَّا فِي النَّاسِ، وَيُحَسِّنُ الْحَسَنَ وَيُقَوِّيهِ، وَيُقَبِّحُ الْقَبِيحَ وَيُوَهِّيهِ، مُعْتَدِلُ الأَمْرِ غَيْرُ مُخْتَلِفٍ، لا يَغْفُلُ مَخَافَةَ أَنْ يَغْفُلُوا أَوْ يَمِيلُوا، لِكُلِّ حَالٍ عِنْدَهُ عَتَادٌ، لا يُقَصِّرُ عَنِ الْحَقِّ وَلا يُجَاوِزُهُ. الَّذِينَ يَلُونَهُ مِنَ النَّاسِ خِيَارُهُمْ، أَفْضَلُهُمْ عِنْدَهُ أَعَمُّهُمْ نَصِيحَةً، وَأَعْظَمُهُمْ عِنْدَهُ مَنْزِلَةً أَحْسَنُهُمْ مُوَاسَاةً وَمُؤَازَرَةً
قَالَ: فَسَأَلْتُهُ عَنْ مَجْلِسِهِ، فَقَالَ: " كَانَ رَسُولُ اللَّهِ لا يَقُومُ وَلا يَجْلِسُ، إِلا عَلَى ذِكْرٍ، وَإِذَا انْتَهَى إِلَى قَوْمٍ، جَلَسَ حَيْثُ يَنْتَهِي بِهِ الْمَجْلِسُ، وَيَأْمُرُ بِذَلِكَ، يُعْطِي كُلَّ جُلَسَائِهِ بِنَصِيبِهِ، لا يَحْسَبُ جَلِيسُهُ أَنَّ أَحَدًا أَكْرَمُ عَلَيْهِ مِنْهُ، مَنْ جَالَسَهُ أَوْ فَاوَضَهُ فِي حَاجَةٍ، صَابَرَهُ حَتَّى يَكُونَ هُوَ الْمُنْصَرِفُ عَنْهُ، وَمَنْ سَأَلَهُ حَاجَةً لَمْ يَرُدَّهُ إِلا بِهَا، أَوْ بِمَيْسُورٍ مِنَ الْقَوْلِ، قَدْ وَسِعَ النَّاسَ بَسْطُهُ وَخُلُقُهُ، فَصَارَ لَهُمْ أَبًا وَصَارُوا عِنْدَهُ فِي الْحَقِّ سَوَاءً، مَجْلِسُهُ مَجْلِسُ عِلْمٍ وَحِلْمٍ وَحَيَاءٍ وَأَمَانَةٍ وَصَبْرٍ، لا تُرْفَعُ فِيهِ الأَصْوَاتُ، وَلا تُؤْبَنُ فِيهِ الْحُرَمُ، وَلا تُثَنَّى فَلَتَاتُهُ، مُتَعَادِلِينَ، بَلْ كَانُوا يَتَفَاضَلُونَ فِيهِ بِالتَّقْوَى، مُتَوَاضِعِينَ يُوَقِّرُونَ فِيهِ الْكَبِيرَ، وَيَرْحَمُونَ فِيهِ الصَّغِيرَ، وَيُؤْثِرُونَ ذَا الْحَاجَةِ، وَيَحْفَظُونَ الْغَرِيبَ
Tercemesi:
Hz. Ali (r.a)'nin oğlu Hz. Hasan (r.a) anlatıyor:
İyi bir tavsifçi (vassâf) olan dayım Hind b. Ebî Hâle'ye, Resûl-i Ekrem Efendimiz'in hi1ye'sini sordum ve biraz kendilerinden bahsetmesini rica ettim; o da şöylece anlattı:
"Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz, yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Mübarek yüzü, dolunay hâlindeki ayın parlaklığı gibi nur saçardı...". Hind b. Ebî Hâle, daha önce de geçtiği şekilde, hilyenin tamâmını anlattı"'.
Hz. Hasan der ki: Ben, dayım Hind'den aldığım bu bilgileri, kardeşim Hüseyin'den bir müddet gizlemiştim. Daha sonraları kendisine anlattığımda, onun, bu hususta beni çok gerilerde bıraktığını gördüm. Nitekim o da, Peygamberimiz'in hilyesini, benden daha önce Hind b. Ebî Hâle'den sorup bellemiş. Hattâ onun verdiği bilgiyle de yetinmeyerek; Resûlullah Efendimiz'in ev hayâtı, dışarı hayâtı ve şekli hakkında babasına da sorular sormuş, o da anlatmadık hiç bir şey bırakmamıştır. Burada sözü İmâm Hüseyin (r.a) alarak babasından dinlediklerini nakletmiştir .
Babama, Peygamber Efendimiz'in ev hayâtı'nı sorduğumda şöyle dediler: "Peygamber Efendimiz evine geldiğinde, evde geçirecekleri zamanı üçe böler; bir kısmını ibâdete, bir kısmını ehl ü iyâline, bir kısmını da kendisine ayırırlardı. Kendisine tahsis ettikleri zamanı ise yine ikiye ayırarak; bir bölümünde dinlenirler, geri kalanında da misafir kabul ederlerdi. O, bunu, huzuruna kabul ettiği seçkinler (havas) vasıtasıyla yapardı ki, bunlar, öğrendiklerini, dışarı çıkınca avama aktarırlardı. Resûlullah Efendimiz, ümmetinden hiç bir şeyi saklamazdı. İzne tâbi misafir kabul ettiklerinde, fazilet ve takva ehli olan ziyaretçilerine öncelik tanıma âdetinde idi. Ziyaretçilere ayırdıkları zaman, onların soy sop durumlarına göre değil, dîndeki üstünlüklerine göre olurdu. Evine gelenlerin kimisinin bir, kimisinin iki, kimisinin de daha çok isteği olurdu. Zât-ı Risâlet onların hepsiyle ilgilenir; kendisinden doğrudan doğruya sorulan sorularla kendisine aracı ile iletilen sorulara, soranların ve ümmetin hâline uygun düşecek şekilde cevaplar verir ve arkasından da şöyle tenbih ederdi: "Burada görüp duyduklarınızı burada bulunmayanlara iletin. İhtiyaçlarını bana ulaştırma imkânı olmayan kimselerin isteklerini de bana ulaştırın. Kim ki, ihtiyâcını ulaştırma gücü olmayanların isteklerini bir yetkiliye (sultân) ulaştırırsa, onun da, Allah kıyamet gününde sıratı emin adımlarla geçmesini sağla?". Hazreti Peygamber'in huzurunda kesinlikle bunlar dışında bir şey konuşulmaz; başkasının da bunun hâricinde bir şey konuşmasına müsâade edilmezdi. Huzûr-ı Saadetlerine girenler; ilim ve hikmet susamışı olarak girerler, kanmış ve doymuş olarak ayrılırlar ve hep birer hayra yol gösterici olarak çıkarlardı".
Babam Hz. Ali'ye, Peygamber Efendimiz'in dışarıda nasıl davrandıklarını sorduğumda da şöyle cevap verdi:
"Resûlullah Efendimiz, mühim bir iş olmadıkça konuşmazlardı. Çevresiyle hep ülfet eder, onları ürkütücü bir davranışı olmazdı . Her cemâatin seçkinine (kerîm) özel ilgi gösterir ve onları başkan tâyin ederdi. İnsanları gözü gibi sakınır; hiç birinden güler yüz ve tatlı dilini esirgemez, onların üstüne titrerdi. Ashabını, yokluklarında arayıp sorar, durumlarını takip ederdi. Karşılaştığı insanlara, "ne var, ne yok" diye çevrede olup bitenleri sorardı. Güzel olan her şeyi beğendiğini ifâde eder ve ona destek verir; kötü olan şeye de tepkisini gösterir ve onu çürütücü bir tavır takınırdı. Zât-ı Risâlet'in bütün hareketleri uyumlu idi; tutarsız hiç bir davranışı yoktu. Ashabının kendilerine âit işlerinde gaflete düşmeleri veya bıkkınlık duymaları endişesiyle, onlar adına kendisi hep tetikte dururdu. O, her durum karşısında tedarikli idi (her problemin çâresini bulurdu). O'nun katında insanların en faziletlisi, başkalarına iyiliği en yaygın olanlardı; mertebesi en yüksek olanlar da, halkın sıkıntısına en iyi şekilde ortak olan ve onlara yardım elini uzatan kimselerdi".
Hz. Hüseyin anlatmaya devam ediyor: Babam Hz. Ali'ye, Peygamber Efendimiz'in toplantılar ı'nı, yâni sohbet meclislerini de sordum. Onu da şöyle anlattılar:
"Peygamber Efendimiz'in kalkması da oturması da zikir üzere
idi. Toplantı hâlinde bulunan bir topluluğa varsa, baş köşeye geçmez, meclisin hemen bir kıyısına oturuverirdi; çevresinin de böyle yapmasını isterdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, birlikte oturduğu kimselerin seviyelerine göre her birinin hâl ve hatırlarını sorarak onlara iltifat ederdi. Çevresindekilere öylesine candan davranırdı ki, birlikte oturduğu kimselerin hepsi de, Resûlullah (s.a.s) katında en değerli insanın kendisi olduğu zehabına kapılırdı . Bir kimse huzûr-ı saadetlerinde çok otursa veya bir ihtiyâcını iletmek maksadıyla huzura gelse, o şahıs kendiliğinden kalkıp gidinceye kadar sabrederdi. Kendisinden bir istekte bulunan kimseyi, ya istediğini yerine getirerek, ya da tatlı bir dille gönderir, fakat hiç boş çevirmezdi. O'nun cömertliği, tatlı dilliliği ve güzel ahlâklılığı insanlar arasında öylesine yayılmıştı ki, adetâ halkın babası gibi olmuştu. O'nun nezdinde bütün insanlar da, hiç birisi arasında hak ayırımı yapılmayan aynı seviyedeki evlâtlar gibiydi. Resûlullah Efendimiz'in toplantıları, hep; ilim, haya, emânet ve sabır gibi ahlâkî değerlerin öğretildiği bir meclis idi. Huzûr-ı Nebevilerinde sesler yükseltilmez, hiç kimsenin mahremiyeti konuşulmaz, orada vuku bulan zelle ve hatâlar dışarı sızdırılmazdı. O'nun meclisinde herkes eşit vaziyette idi. Ancak yekdiğerine karşı takvâ ile üstünlük kazanılabilirdi. Herkes tevâzû üzere idi. Orada, yaşça büyük olanlara saygı gösterirler, küçüklere de merhamet ederlerdi. Toplantıdaki ihtiyaç sahiplerine öncelik tanırlar, özellikle garîb olanlara ayrı bir ilgi gösterirlerdi".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 336, /527
Senetler:
1. Hind b. Ebu Hale et-Temimi (Hind b. Nebbaş b. Zürare)
2. Hasan b. Ali el-Haşimî (Hasan b. Ali b. Ebu Talib b. Abdulmuttalib)
3. Mübhem Ravi (Mübhem)
4. Yezid b. Ömer et-Temimi (Yezid b. Ömer)
5. Cümey' b. Ömer el-Icli (Cümey' b. Ömer b. Abdurrahman)
6. Ebu Muhammed Süfyan b. Veki' er-Ruâsî (Süfyan b. Veki' b. Cerrâh b. Melîc b. Adî)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Hz. Peygamber, adaleti
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, boş sözü sevmemesi
Hz. Peygamber, cömertliği
Hz. Peygamber, eğitim metodu
Hz. Peygamber, hataları düzeltmesi
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Tevazu, müslüman mütevazidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159575, TŞ000235
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلانَ ،حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ ، عَنْ شَرِيكٍ ، عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : إِنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم ، قَالَ لَهُ : يَا ذَا الأُذُنَيْنِ ،
قَالَ مَحْمُودٌ : قَالَ أَبُو أُسَامَةَ : يَعْنِي يُمَازِحُهُ
Tercemesi:
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor: Peygamber Efendimiz bana, "İki kulaklı!" diye hitabetti.
Tirmizî'nin hocası Mahmûd b. Gaylân, kendi hocası Ebû Üsâme'nin, bu haberi açıklayıcı mâhiyette: "Yâni Hazreti Peygamber, Enes'e şaka yapmıştır" dediğini söylemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 235, /379
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Abdurrahman Asım el-Ahvel (Asım b. Süleyman)
3. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Kâdî (Şerik b. Abdullah b. Haris b. Evs b. Haris)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Ahmed Mahmud b. Ğaylan el-Adevi (Mahmud b. Ğaylan)
Konular:
Hz. Peygamber, şakalaşması
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Şaka, şakalaşma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159577, TŞ000237
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبَّاسُ بْنُ مُحَمَّدٍ الدُّورِيُّ ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْحَسَنِ بْنِ شَقِيقٍ أَنبأَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ الْمُبَارِكِ ، عَنِ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ ، عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قَالُوا : يَا رَسُولَ اللهِ ، إِنَّكَ تُدَاعِبُنَا ، فقَالَ نعم غير أني أنِّي لا أَقُولُ إِلا حَقًّا.
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (r.a) naklediyor: Hazreti Peygamber'in ashabı:
- "Yâ Resûlallah! Siz, bizlerin şaka yapmasını yasaklıyorsunuz; fakat kendiniz, bizlere şaka yapıyorsunuz!." dediklerinde;
- "Evet! Ne var ki, ben, gerçek olandan başkasını söylemem!" cevâbını vermişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 237, /382
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Leysî (Üsame b. Zeyd)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Ebu Abdurrahman Ali b. Hasan el-Abdî (Ali b. Hasan b. Şakîk b. Dinar b. Miş'ab)
6. Abbas b. Muhammed ed-Duri (Abbas b. Muhammed b. Hatim b. Vakıd)
Konular:
Hz. Peygamber, şakalaşması
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Şaka, şakalaşma
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ ،حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ،حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ ، عَنْ ثَابِتٍ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، أَنَّ رَجُلا مِنْ أَهْلِ الْبَادِيَةِ كَانَ اسْمُهُ زَاهِرًا ، وَكَانَ يُهْدِي إِلَى النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، هَدِيَّةً مِنَ الْبَادِيَةِ ، فَيُجَهِّزُهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ، إِذَا أَرَادَ أَنْ يَخْرُجَ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : إِنَّ زَاهِرًا بَادِيَتُنَا وَنَحْنُ حَاضِرُوهُ وَكَانَ صلى الله عليه وسلم يُحِبُّهُ وَكَانَ رَجُلا دَمِيمًا ، فَأَتَاهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ، يَوْمًا وَهُوَ يَبِيعُ مَتَاعَهُ وَاحْتَضَنَهُ مِنْ خَلْفِهِ وَهُوَ لا يُبْصِرُهُ ، فَقَالَ : مَنْ هَذَا ؟ أَرْسِلْنِي فَالْتَفَتَ فَعَرَفَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم فَجَعَلَ لا يَأْلُو مَا أَلْصَقَ ظَهْرَهُ بِصَدْرِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ عَرَفَهُ ، فَجَعَلَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُ : مَنْ يَشْتَرِي هَذَا الْعَبْدَ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ ، إِذًا وَاللَّهِ تَجِدُنِي كَاسِدًا ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : لَكِنْ عِنْدَ اللهِ لَسْتَ بِكَاسِدٍ أَوْ قَالَ : أَنتَ عِنْدَ اللهِ غَالٍ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159579, TŞ000239
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ ،حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ،حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ ، عَنْ ثَابِتٍ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، أَنَّ رَجُلا مِنْ أَهْلِ الْبَادِيَةِ كَانَ اسْمُهُ زَاهِرًا ، وَكَانَ يُهْدِي إِلَى النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، هَدِيَّةً مِنَ الْبَادِيَةِ ، فَيُجَهِّزُهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ، إِذَا أَرَادَ أَنْ يَخْرُجَ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : إِنَّ زَاهِرًا بَادِيَتُنَا وَنَحْنُ حَاضِرُوهُ وَكَانَ صلى الله عليه وسلم يُحِبُّهُ وَكَانَ رَجُلا دَمِيمًا ، فَأَتَاهُ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ، يَوْمًا وَهُوَ يَبِيعُ مَتَاعَهُ وَاحْتَضَنَهُ مِنْ خَلْفِهِ وَهُوَ لا يُبْصِرُهُ ، فَقَالَ : مَنْ هَذَا ؟ أَرْسِلْنِي فَالْتَفَتَ فَعَرَفَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم فَجَعَلَ لا يَأْلُو مَا أَلْصَقَ ظَهْرَهُ بِصَدْرِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ عَرَفَهُ ، فَجَعَلَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُ : مَنْ يَشْتَرِي هَذَا الْعَبْدَ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ ، إِذًا وَاللَّهِ تَجِدُنِي كَاسِدًا ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : لَكِنْ عِنْدَ اللهِ لَسْتَ بِكَاسِدٍ أَوْ قَالَ : أَنتَ عِنْدَ اللهِ غَالٍ .
Tercemesi:
Enes b. Mâlik anlatıyor: Çöl (bâdiye) halkından Zahir adında
bir şahıs vardı. Bu zât, Hazreti Peygamber'e her gelişinde, çölde yetişen
mahsûllerden hediyeler takdim ederdi. Şehirden çöle döneceği zaman, Peygamber Efendimiz de, ihtiyâcı olan şeylerle onun heybesini iyice donatırdı.
Gelen hediyelere bu şekilde mukabele ettikten sonra da şöyle buyururlardı:
"Zahir, bizim çölümüz; biz de, onun şehriyiz!"
Resûlullah Efendimiz, onu çok severdi. Hâlbuki Zahir, hiç de güzel değildi; son derece çirkindi. Günlerden bir gün pazarda, çölden getirdiği şeyleri satmakla meşgul olduğu bir sırada, Peygamber Efendimiz sessizce gelip, Zâhir'in arkasından kucaklayarak gözlerini kapadı. Zahir, tutanın kim olduğunu göremiyordu: "Tutan kimse bıraksın!" diye çabaladı. Bu arada, göz ucuyla, arkasından tutanın Resûlullah Efendimiz olduğunu anlayınca; sırtını, Fahr-i Kâinât'ın göğsüne iyice yapıştırmaya başladı.
Zâhir'in bu neş'eli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz, yüksek sesle:
- "Bu köle satılıktır; almak isteyen var mı?" diye ünlediler. Zahir, boynu bükük ve hüzünlü bir edâ ile:
- "Yâ Resûlallah! Benim gibi değersiz bir köleye, vallahi kuruş veren olmaz!" deyince; Peygamber Efendimiz:
"Hayır yâ Zahir! Sen, Allah katında hiç de değersiz değilsin!" veya "Ey Zahir! Sen, indallah son derece kıymetli ve pahalısın!" buyurmuşlardır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 239, /385
Senetler:
()
Konular:
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
Hz. Peygamber, şakalaşması
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا محمد بن علي ، حدثنا النضر بن شميل أنبأنا ابن عون عن ابن سيرين قال هذا الحديث دين ، فانظروا عمن تأخذون دينكم.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159755, TŞ000415
Hadis:
حدثنا محمد بن علي ، حدثنا النضر بن شميل أنبأنا ابن عون عن ابن سيرين قال هذا الحديث دين ، فانظروا عمن تأخذون دينكم.
Tercemesi:
İbn Şîrîn (ö: 110/728) şöyle buyurmuştur:
"Bu hadîs, dîndir; o hâlde dîninizi kimlerden öğreneceğinize dikkat ediniz".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 415, /664
Senetler:
()
Konular:
Hadis Rivayeti
Hadis, öğrenimi/öğretimi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi