10635 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona da Peygamber'in (sav) hanımı Âişe şöyle rivayet etmiştir: Âişe, Hz. Peygamber'e (sav), “Uhud gününden daha zor bir günün oldu mu?” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav)şöyle buyurdu: "Kavminin çok eziyeti ile karşılaştım. En kötüsü de Akabe günü idi. İbn Abduyâlîl b. Abdükülâl'dan himaye ve koruma istedim kabul etmedi. Ben de hüzünlü bir hâlde ayrıldım. Ne yapacağımı bilemeden Karn-i Se'âlib mevkiine geldim. Başımı kaldırdım, bir gördüm ki başımın üstünde bir bulut beni gölgeliyor, bulutun içinde Cebrail bana seslenerek “Allah (ac), kavminin sana cevabını ve seni reddedişini işitti. Onlara dair dilediğini kendisine emretmen için sana dağlar meleğini gönderdi” dedi. Dağlar meleği bana seslenip selam verdi ve “ey Muhammed, Allah, kavminin sana cevabını işitti. Ben dağlar meleğiyim. Dilediğin emri bana emretmen için beni sana Rabbin gönderdi. Dilersen iki Ahşeb dağını onların üstüne kapatayım” dedi." Hz. Peygamber (sav) de cevaben "aksine, ben Allah'ın, onların soyundan, bir olan Allah'a ibadet edip ona bir şeyi ortak koşmayan kimseler çıkaracağını ümit ediyorum" buyurdu.
Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Yunus, Ona Zührî, ona Übeydullah b. Abdullah, ona da Abdullah b. Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu zaman da Ramazan Ayında Cebrail ile buluştuğu vakitti. Cebrail, Ramazanın her gecesinde Rasulullah (sav) ile buluşur ve Kur'an'ı karşılıklı okuyup müzakere ederlerdi. Bundan dolayı Rasulullah (sav), Cebrail ile buluştuğu bu zaman diliminde hayır dağıtmakta, kesintisiz esen rüzgârdan daha cömertti. Yine Abdullah bu hadisin benzerini, bu isnad ile Ma'mer'den rivayet etmiştir. Ebu Hureyre ve Fâtıma (r.anhuma) da Peygamber'den (sav) “Cebrail, Peygamber (sav) ile Kur'an'ı, mukabele ederlerdi (birbirlerine karşılıklı okurlardı).
Abdürrezzak, Ma'mer'den rivayetle der ki: (İbn Mesud) “Ebu Lübâbe ya da Zeyd b. Hattab beni gördü” demiştir. Yunus, İbn Uyeyne, İshak el-Kelbî ve Zübeydî bu hadisin rivayetinde Ma'mer'e mütabaatta bulunmuşlardır. Salih, İbn Ebu Hafsa ve İbn Mücemmi, Zührî'den, o da Sâlim'den rivayetle İbn Ömer'in “Ebu Lübâbe ve Zeyd b. Hattab beni gördü” dediğini aktarmıştır.
Açıklama: İsnadın tamamı için bk. B003297.
Abdürrezzak, Ma'mer'den rivayetle der ki: (İbn Mesud) “Ebu Lübâbe ya da Zeyd b. Hattab beni gördü” demiştir. Yunus, İbn Uyeyne, İshak el-Kelbî ve Zübeydî bu hadisin rivayetinde Ma'mer'e mütabaatta bulunmuşlardır. Salih, İbn Ebu Hafsa ve İbn Mücemmi, Zührî'den, o da Sâlim'den rivayetle İbn Ömer'in “Ebu Lübâbe ve Zeyd b. Hattab beni gördü” dediğini aktarmıştır.
Açıklama: İsnadın tamamı için bk. B003297.
Abdürrezzak, Ma'mer'den rivayetle der ki: (İbn Mesud) “Ebu Lübâbe ya da Zeyd b. Hattab beni gördü” demiştir. Yunus, İbn Uyeyne, İshak el-Kelbî ve Zübeydî bu hadisin rivayetinde Ma'mer'e mütabaatta bulunmuşlardır. Salih, İbn Ebu Hafsa ve İbn Mücemmi, Zührî'den, o da Sâlim'den rivayetle İbn Ömer'in “Ebu Lübâbe ve Zeyd b. Hattab beni gördü” dediğini aktarmıştır.
Açıklama: İsnadın tamamı için bk. B003297.
Bize Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona da Ebuû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennete ilk giren zümrenin yüzleri ayın on dördüncü gecesindeki dolunay gibi parlaktır. Onlar tükürme, sümkürme, ve dışkı çıkarma ihtiyacı duymazlar. Onların cennette kapları altın, tarakları altın ve gümüş, buhurdanlıkları uluvve (Hind udu), terleri misktir. Her bir kişi için, güzelliğinden dolayı etinin arkasından baldır kemiğinin iliği görünen, iki eş vardır. Onların arasında çekişme ve düşmanlık yoktur. Kalpleri bir kalptir. Sabah akşam Allah'ı tesbih ederler."
Bize İbrahim b. Münzir, ona Muhammed b. Fuleyh, ona babası (Fuleyh b. Süleyman), ona Abdurrahman b. Ebu Hamza, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennete girecek ilk zümre, dolunay gibi parlak olacaktır. Ardından girecekler ise, gökteki en güzel, inci gibi parlak bir yıldız gibi olacaklar. Onların kalpleri, kin duymayan, haset etmeyen bir adamın kalbi olacak. Her birisi için, kemik ve etin arkasından baldırlarının iliği görülen, ahu gözlü dilberlerden iki eş vardır."
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona Halid, ona Muhammed, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarından bir ümmet yok oldu. O ümmetin ne günah işlediği bilinmez. Zannederim, o ümmet fareye dönüşmüştür. Çünkü fare, kendisi için bir yere deve sütü konulduğunda onu içmez, koyun sütü konulduğunda içer." Ebu Hureyre der ki: Ben bu hadisi Ka'bu'l-Ahbâr'a aktardım. O da bana “sen Hz. Peygamber'i (sav) bunu söylerken işittin mi?” diye sordu. Ben de “evet” dedim. Ka'b tekrar tekrar bana “sen Hz. Peygamber'i (sav) bunu söylerken işittin mi?” diye sordu. Bunun üzerine ben “sana Tevrat mı okuyorum” diye tepki gösterdim.