5560 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Yusuf es-Saydalânî Muhammed b. Ahmed er-Rakkî, ona Muhammed b. Seleme, ona İbn İshak, ona muhammed b. İbrahim, ona Ebû Seleme, ona da Ebû Hureyre (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “İnsan bazen hiç önemsemediği öyle bir söz söyler ki, bu söz sebebiyle cehennemin yetmiş yıllık mesafedeki dibine düşer”
Açıklama: Bu ve benzeri hadislerdeki tehdit ifadeleri, muhtemelen sakındırmakta mübalağa anlamındadır. Hadîste verilmek istenen mesaj, insanın diline sahip olması gerektiğidir. Çünkü insanın işlediği bütün günahların, yaptığı bütün kötülüklerin, başına gelen bütün belaların başlangıcında dil ana unsurdur. İnsan, yaptığı her hareketin öncesinde mutlaka dilini kullanır. Bundan dolayı ahirette maruz kalacağı cezaların hepsinde dil ana faktör olarak öne çıkmaktadır.
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Muhammed b. Bişr, ona Muhammed b. Amr, ona babası, ona da babası Alkame b. Vakkâs’ın rivayet ettiğine göre; bir gün eşraftan biri kendisine uğramıştı. Alkame ona, “- Sen benim akrabamsın ve benim üzerinde hakkın vardır. Ben senin şu idarecilerin yanına girdiğini ve onlarla istediğin gibi konuştuğunu görüyorum. Ben, Hz. Peygamber'in (sav) ashabından Bilal b. el-Hâris el-Müzenî'nin, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur, dediğini işittim: "Sizden biriniz nereye varacağını düşünmeden Allah'ın razı olacağı öyle bir söz söyler ki, o söz sayesinde kıyamete kadar Allah'ın rızasını kazanır. Yine sizden biri nereye gideceğini hiç düşünmeden Allah’ın gazap edeceği öyle bir söz söyler ki, Cenâb-ı Hak ile karşılaştığı güne kadar Allah'ın kendisine gazap duymasına sebep olur." Sonra Alkame şöyle dedi: "Onlarla birlikte iken neler dediğine, neler söylediğine dikkat et, başına gelecekleri düşün! Bilal b. el-Hâris'ten duyduğum bu hadis nice sözleri söyleyecekken kendimi tutmama vesile olmuştur."
Bize Yunus b. Abdula’lâ el-Mısrî, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn. Şihab, ona Urve b. Zübeyr, ona da Misver b. Mahreme, Amir b. Lüey oğullarının müttefiki ve Rasulullah (sav) ile birlikte Bedir savaşına katılmış olan Amr b. Avf’ın şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı (toplanan) cizyeleri getirmesi için Bahreyn’e gönderdi. Rasulullah (sav) (daha önce) Bahreyn halkı ile barış anlaşması yapmış ve başlarına Alâ b. Hadramî’yi emir tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn’den (topladığı) mallarla birlikte geldi. Ensar, Ebu Ubeyde’nin geldiğini duydu ve Nebi (sav) ile birlikte sabah namazına geldiler. Rasulullah (sav) namazını bitirip ayrılınca karşısına dikildiler. Rasulullah (sav) onları bu halde görünce gülümsedi ve "Öyle sanıyorum ki, siz Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirdiğini duydunuz" dedi. Onlar da “Evet ey Allah’ın Rasulü!” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Öyle ise sevinin! Sizi sevindirecek olan şeyi de ümit edin! Allah’a yemin olsun ki, ben sizin adınıza fakirlikten endişe etmiyorum; ama dünya nimetlerinin sizden önceliklerin önüne serildiği gibi sizin önünüze de serilmesinden ve onların bu dünyalıklar için birbirleriyle yarışa giriştikleri gibi, sizin de yarışa girmenizden ve bu rekabetin onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum."
Bize Ali b. Muhammed, ona Vekî, ona Süfyân, ona Abdullah b. İsa, ona Abdullah b. Ebü'l-Ca'd, ona Sevbân'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ömrü ancak iyilik yapmak uzatır. Kaderi ancak dua geri çevirir. İnsan ancak işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum kalabilir."