10631 Kayıt Bulundu.
Bana Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya, ona Kays, ona da Hâlid b. Velîd şöyle demiştir: Mûte Savaşı'nda elimde dokuz kılıç kırıldı ve elimde yalnız Yemen işi, ağzı enli bir kılıcım sağlam kaldı.
bana İmrân b. Meysere, ona Muhammed b. Fudayl, ona Husayn, ona Âmir, ona da Numan b. Beşîr (r.anhuma) şöyle demiştir: Abdullah b. Revâha bir hastalığı sırasında bayıldı da kız kardeşi Amra, onu öldü sanarak “vah benim dağım dayanağım! Vah şuyum, vah buyum!” diye, İbn Revâha'nın birtakım vasıflarını sayarak ağlamaya başladı. İbn Revâha o baygınlıktan ayrıldığı zaman kız kardeşi Amra'ya “benim hakkımda söylediğin her şey için 'sen böyle misin?' denilerek sorguya çekildim” dedi.
Bize Kuteybe, ona Abser, ona Husayn, ona Şa'bî, ona da Numan b. Beşîr “Abdullah b. Revâha bayıldı” demiş bu hadisi aktarmış ve rivayetine “öldüğü zaman kizkardeşi Amre ona ağlamadı” ifadesini eklemiştir.
Bize Kuteybe, ona Süfyân, ona Amr b. Dînâr, ona Hasan b. Muhammed, ona Ubeydullah b. Ebu Râfi, ona da Ali (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) "hadi gidip, Hâh bostanına varıp, orada mahfe içinde, yanında mektup bulunan bir kadından o mektubu alıp bana getiriniz" buyurarak beni, Zübeyir'i ve Mıkdâd'ı gönderdi. Ali der ki: Biz, atlarımızı koşturup o bostana vardık ve gerçekten de orada mahfe içinde bir kadın bulduk. Kadına “çıkar şu mektubu” dedik. Kadın “yanımda mektup falan yok” dedi. Biz kadına “ya o mektubu sen çıkarırsın ya da biz elbiseni soyup buluruz” dedik. Kadın çaresiz mektubu saç örgüsü arasından çıkardı. Biz de mektubu alıp Rasulullah'a (sav) getirdik. Bir de baktık ki mektupta “Hâtıb b. Ebu Beltaa'dan Mekke müşriklerine” diyerek Hâtıb, müşriklere Rasulullah'ın yaptığı hazırlığı haber veriyordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "ey Hâtıb, bu ne iştir?" diye sordu. Hâtıb “ey Allah'ın Rasulü hakkımda acele hüküm verme. Ben Kureyş'e iliştirilmiş bir kişiydim. -Bu sözüyle Hâtıb: Ben onlara anlaşma ile bağlanmış bir kimse idim, onlardan biri değildim demek istiyordu.- Senin beraberinde bulunan Muhacirlerin, ailelerini ve mallarını Mekke'de koruyacak birçok hısımları vardır. Benim ise böyle koruyacak kimsem olmadığı için nesep bağı boşluğunu, Mekkeliler arasında bir el (destek) edinerek doldurmak ve hısımlarımı böyle korumak istedim. Ben bu işi yaparken ne dinimden döndüm ne de İslâm'a girdikten sonra küfre rıza gösterdim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), orada bulunanlara "Hâtıb size karşı kesinlikle doğru söyledi" buyurdu. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bırakın beni şu münafığın boynunu vurayım” dedi. Rasulullah (sav) "Hiç şüphesiz Hâtıb, Bedir gazvesinde katılmıştır. Nereden biliyorsun? Belki de Allah Bedir'de hazır bulunan kimselerin amellerine muttali olduğu için 'dilediğinizi yapın, ben sizleri kesinlikle mağfiret etmişimdir' buyurdu" dedi. Bunun üzerine Allah "Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri yakın dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin. Siz onlara safça sevgi gösterisinde bulunuyorsunuz. Oysa onlar size gelen gerçeği inkâr etmiş ve sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkarmışlardır. Eğer siz gerçekten benim yolumda cihâd etmek ve rızâmı kazanmak maksadıyla yurdunuzu terk edip çıktıysanız, kâfirlere nasıl sevgi gösterip sır verebilirsiniz? Gerçek şu ki, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da ben çok iyi bilmekteyim. Bundan böyle içinizden kim onlara sevgi besler ve sır verirse, kesinlikle dümdüz yoldan sapmış olur." (Mümtehine, 1) ayetini indirdi.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Ebu Hâtim, ona Yezîd b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme şöyle demiştir: Ben yedi defa Hz. Peygamber (sav) ile, dokuz defa Peygamber'in (sav) hazırlayıp gönderdiği birlikler ile, bir defa Ebu Bekir'in komutasında, bir defa da Usame komutasında savaşa gittim.
Ömer b. Hafs b. Gıyâs der ki: Bize babam (Hafs b. Gıyâs), ona Yezîd b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme şöyle demiştir: Ben yedi defa Hz. Peygamber (sav) ile, dokuz defa Peygamber'in (sav) hazırlayıp gönderdiği birlikler ile, bir defa Ebu Bekir'in komutasında, bir defa da Usame komutasında savaşa gittim.
Bize Ebu Asım Dahhâk b. Mahled, ona Yezid, ona da Seleme b. Ekva (ra) şöyle demiştir: Ben, yedi kere, Peygamber (sav) ile, bir kere de Peygamber'in (sav) başımıza kumandan atadığı (Usame b. Zeyd) İbn Hârise ile birlikte gazveye katıldım.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbâs şöyle haber vermiştir: Rasulullah (sav) ramazan ayı içinde Mekke fethi gazvesine çıktı. Zuhrî der ki: Ben İbn Müseyyeb'i işittim, bunun benzerini söylüyordu. Ubeydullah b. Abdullah, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) (Mekke fethine çıktığı zaman) Kudeyd ile Usfân arasındaki Kedîd Suyu mevkiine varıncaya kadar orucunu bozmadı. Sonra burada orucunu bozdu ve ramazan ayı çıkıncaya kadar (seferde) oruç tutmadı.
Bana Ayyâş b. Velîd, ona Abdüla'lâ, ona Halid, ona İkrime, on da İbn Abbâs şöyle demiştir: Peygamber (sav) Huneyn seferine ramazan ayında çıktı. İnsanların kimi oruç tutuyor, kimi de tutmuyordu. Peygamber (sav) binek devesinin üzerine oturunca, içi süt veya su dolu bir kap istedi. Onu avucunun içine yahut devesinin üzerine koydu, sonra insanlara doğru baktı. Bunun üzerine oruçsuz olanlar oruçlulara “artık orucunuzu bozunuz” dediler.
Bana Mahmud, ona Abdurrezzak,ona Ma'mer, ona Zührî, ona Übeydullah b. Abdullah, ona da Abdullah b. Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmştir: Peygamber (sav), hicretten sekiz yıl altı ay sonra, Ramazan ayında, yanında on bin kişi ile Medine'den çıkıp Mekke üzerine yürüdü. Hem kendisi hem de sahabîler de oruç tutuyorlardı. Usfân ile Kudeyd arasında bir su kaynağı olan Kedîd mevkiine varınca Rasulullah iftar etti. Sahabîler de iftar ettiler. Zuhrî der ki: Rasulullah'ın en son emir buyurduğu dikkate alınır.