Giriş

sonra Rasulullah (sav) "Mümin kâfire, kâfir de mümine vâris olmaz" buyurdu. Zuhrî'ye “Ebu Tâlib'e kim vâris oldu?” diye soruldu. O da “Ona Akîl ile Tâlib vâris oldular” dedi. Ma'mer b. Râşid, Zuhrî'den yaptığı rivayetinde “Yarın ne­rede konaklayacaksınız?” sorusunu “Haccı sırasında” ifadesiyle birlikte söyledi. Yunus b. Yezîd el-Eylî ise kendi rivayetinde ne “haccı sırasında”, ne de “Fetih zamanı” ifadesini zikretmiştir.


    Öneri Formu
33817 B004283 Buhari, Megâzî, 48

Bize Sadaka b. Fadl, ona İbn Uyeyne, ona İbn Ebu Necîh, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da Abdullah b. Mesûd (ra) şöyle demiştir: Peygam­ber (sav) Mekke'nin fethi günü Kâbe'nin avlusuna girdi. Kâbe'nin et­rafında ibadet için dikilmiş üç yüz altmış put vardı. Peygamber (sav) elindeki değnekle bu putlara dürtüp "Hak geldi, bâtıl, yok oldu" (İsra, 81) ve "Hak geldi, artık bâtıl ne yeni bir şey ortaya koyabilir, ne de gideni geri getirebilir" (Sebe,49) ayetlerini okudu.


    Öneri Formu
33823 B004287 Buhari, Megâzî, 48

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Mansur, ona Ebu Duhâ, ona Mesrûk, ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) rükû ve secdelerinde "Sübhaneke Allahumme Rabbena ve bi-hamdike Allahümmağfirlî (Allah'ım, ey Rabbimiz, seni tesbih eder, sana hamd ederim. Beni bağışla Allah'ım" duasını okurdu.


    Öneri Formu
33832 B004293 Buhari, Megâzî, 51

Bize Ebu Numan, ona Ebu Avâne, ona Ebu Bişr, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle demiştir: Ömer beni, Bedir büyüklerinin meclisine alırdı. Ancak bazıları “Bu genci niçin bizimle aynı meclise alıyorsun? Hâl­buki bizim onun yaşında oğullarımız var?” dediler. Ömer de “o, sizin ilim sahibi olarak bildiklerinizdendir” dedi. İbn Abbâs der ki: Bir gün Ömer Bedir büyüklerini davet etti, onlarla birlikte beni de çağırdı. Ben Ömer'in o gün, bilgimi onlara göstermek üzere beni çağırdığını düşün­düm. Ömer onlara “"Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, İnsanları bölük bölük Allah'ın dinine girerken gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve Ondan bağışlanma iste. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir." (Nasr, 1-3) suresi hakkında ne dersiniz?” diye sordu. Bazıları “bize yardım ve fetih verildiğinde Allah'a hamd ve tövbe et­memiz emredilmiştir” dediler. Bazıları “bilmiyoruz” dediler. Bazıları da hiçbir şey söylemedi. Ömer bana “ey İbn Abbas sen de mi böyle diyorsun?” diye sordu. Ben de “hayır” dedim Ömer “peki ne diyorsun?” dedi. Ben de “O, Rasulullah'ın (sav) ecelidir. Allah O'na ecelini bildirdi. Allah ona "Allah'ın yardımı ve fetih" Mekke'nin fethi "geldiğinde" bu senin ecelindir. Bu yüzden "hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve Ondan bağışlanma iste. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir." buyurmuştur” dedim. Ömer “Ben de bu konuda senin bildiğini biliyo­rum” dedi.


    Öneri Formu
33833 B004294 Buhari, Megâzî, 51

Bize Saîd b. Şurahbîl, ona Leys, ona el-Makburî, ona da Ebu Şüreyh el-Adevî şöyle demiştir: Amr b. Said Mekke'ye ordu gönderdiği sırada, Ebu Şüreyh el-Adevî ona şöyle dedi: Ey Emir, Mekke'nin fethinin ertesi günü Peygamber'in (sav) ayağa kalkıp söylediği bir sözü sana bildirmeme müsaade et. O hutbeyi şu iki kulağım işitti, kalbim belledi, söyleyeni de söylemekte bulunduğu anda gözlerim gördü. Peygamber (sav), Allah'a hamd ve sena ettikten sonra, şöyle buyurdu: "Muhakkak ki, Mekke'yi dokunulmaz kılan insanlar değil bizzat Allah'tır. Bundan dolayı Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimsenin Mekke'de kan dökmesi ve Mekke'deki herhangi bir ağacı kesmesi helal olmaz. Şayet herhangi bir kimse, Peygamber (sav) burada savaştı, diye ruhsatı tercih edecek olursa, ona “Allah yalnız Rasulü'ne izin vermiştir, size izin vermemiştir” deyiniz. Bana da sadece bir günün bir saati içinde izin verdi. Ondan sonra bu gün artık dünkü dokunulmazlığı geri gelmiştir. Bu dediklerimi burada hazır bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsin." Bu sözlerinden sonra Ebu Şurayh'a “Amr ne dedi?” diye sorul­du, o da cevaben şöyle dedi: Amr bana “Ey Ebu Şurayh, ben bunları senden daha çok bilirim. Ama Harem hiçbir asiyi, eli kanlı bir katili ve kanundan kaçan bir caniyi kurtaramaz” dedi


    Öneri Formu
33834 B004295 Buhari, Megâzî, 51

Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yezîd b. Ebu Habîb, ona Atâ b. Ebu Rebâh, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Cabir b. Abdullah, Mekke'nin fethi senesi, Mekke'de iken, Rasulullah'ın (sav) "Allah ve Rasulü şarap alışverişini haram kılmıştır" buyurduğunu işitmiştir.


    Öneri Formu
33835 B004296 Buhari, Megâzî, 51

Bize Abdân, ona Abdullah, ona Asım, ona İkrime, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Mekke'de on dokuz gün kalmış ve farz namazları iki rekat olarak kılmıştır.


    Öneri Formu
33837 B004298 Buhari, Megâzî, 52

Bize Ahmed b. Yunus, ona Ebu Şihâb, ona Asım, ona İkrime, ona da İbn Abbâs şöyle demiştir: Biz Hz. Peygamber (sav) ile çıktığımız bir seferde on dokuz gün kaldık ve (farz) namazları kısaltıp (iki rekat kıldık). İbn Abbâs der ki: Biz çıktığımız seferde on dokuz gün kalırsak namazları kısaltır, daha fazla kalırsak namazları tam kılarız.


    Öneri Formu
33838 B004299 Buhari, Megâzî, 52

Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona da Zuhrî şöyle demiştir: Biz İbn Müseyyeb'in yanında iken Suneyn Ebu Cemîle, kendisinin Peygamber (sav) dönemine yetiştiğini ve Mekke'nin fethi senesinde O'nunla beraber gazaya çıktığını iddia etti.


    Öneri Formu
33840 B004301 Buhari, Megâzî, 53

Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Ebu Kılâbe, ona Amr b. Seleme şöyle demiştir: Eyyüb der ki: Ebu Kılâbe bana “Amr b. Seleme ile karşılaştığında ona (Hz. Peygamber hakkında) sorar mısın?” dedi. Ebu Kılâbe der ki: Ben Amr b. Seleme ile karşılaştım ve kendisine sordum, o da şöyle anlattı: Biz insanların gelip geçtiği bir su kaynağı civarında ikamet ediyorduk. Yanımıza kervanlar gelip giderdi. Biz de onlara “(Mekke'deki) insanlara ne oluyor, bu adam (Muhammed) alıp veremedikleri nedir?” diye sorardık. Onlar da bize “o adam, Allah'ın kendisini peygamber olarak gönderdiğini, O'na vahiy indirdiğini, ya da Allah'ın O'na şu sözleri vahyettiğini söylüyor” diye cevap verirlerdi. Ben de o sözleri ezberlerdim. Sanki bu ayetler gönlüme yerleşmiş gibi nakşoluyordu. Arab kabileleri de İslâm'a girmek için Mekke fethini gözlüyor ve “peygamberlik iddiasında bulunan şu adamı kendi kavmi Kureyş'le baş başa bırakın. Eğer Kureyş'e galip gelirse, hiç şüphesiz o, doğru sözlü bir peygamberdir” diyorlardı. Fetih gerçekleşince her kavim İslâm'a girmeye koştu. Babam da kavmi adına İslâm'a girmeye koştu. Mekke'den dönüp gelince, bize şöyle dedi: Allah'a yemin olsun ki, size gerçek bir peygamberin yanından geliyorum. O bize "Şu namazı şu vakitte, şu namazı da şu vakitte kılınız. Namaz vakti gelince de biriniz ezan okusun ve Kur'an'ı en çok bileniniz size imamlık etsin" dedi. Bunun üzerine kabiledekiler baktılar ki içlerinde benden çok Kur'an bilen kimse yok. Zira ben konakladığımız yere uğrayan kervanlardan Kur'an öğreniyordum. Kur'an'ı çok bildiğim için kabile halkı beni önlerine geçirip imam yaptılar. Hâlbuki ben o sırada altı veya yedi yaşında çocuktum. Üzerimde de elbise olarak yalnız bir gömlek vardı. Secde ettiğim zaman o gömlek yukarı çekildiği için avret yerinden aşağısı açılırdı. Benim secdede iken bu açık hâlimi gören kabilemizden bir kadın, “okuyucunuzun açık yerini bizden gizleseniz, bir şeyle örtseniz” dedi. Bunun üzerine halk kumaş satın alıp bana bir gömlek biçti. Ben bu gömleğe sevindiğim kadar hiçbir şeyle mutlu olmadım.


    Öneri Formu
33841 B004302 Buhari, Megâzî, 53