Giriş

Bize Mekkî b. İbrahim, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Cabir şöyle rivayet etmiştir: Nebi (sav) Ali’ye ihramlı kalmaya devam etmesini emir buyurdu. Bize Muhammed b. Ebu Bekir, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Cabir bu hadis şu eklemeyi yapmıştır: Ali b. Ebu Talib (ra) (Yemen’deki görevini yerine getirip) sadaka ve zekat malları ile geldi ve (yolda hac için niyetlenerek ihrama girdi). Nebi (sav): "Ey Ali, ne niyet ile ihrama girdin?" diye sordu. Ali "Nebi’nin yaptığı niyet ne ise onu yaparak ihrama girdim" dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü "Öyleyse kurbanlığını yanına al ve olduğun gibi ihramlı kalmaya devam et" buyurdu. (Ravi) der ki: Ali ona Allah Rasulü’ne bir kurbanlık hediye etti.


    Öneri Formu
34479 B004352 Buhari, Megâzî, 61

Bize Süleyman b. Davud Ebu Rabî, ona Fuleyh, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'in (sav), Veda Haccından önceki hacca emir olarak tayin ettiği Ebu Bekir es-Sıddık (ra), Kurban Bayramının birinci günü Ebu Hureyre'yi bir grupla birlikte, insanlara, “bu seneden itibaren Müşriklerin Kabe'yi tavaf etmeleri, ve yine Kabe'yi çıplak tavaf edemeyeceklerini” ilan etmek üzere göndermişti.


    Öneri Formu
34490 B004363 Buhari, Megâzî, 66


    Öneri Formu
34480 B004353 Buhari, Megâzî, 61


    Öneri Formu
34481 B004354 Buhari, Megâzî, 61

Bana Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. mesleme, ona İbrahim b. Yusuf b. İshak b. Ebu İshak, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu İshak, ona da Berâ (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bizi Hâlid b. Velîd komutasında Yemen'e göndermişti. Daha sonra Halid'in yerine Ali'yi gönderdi ve Ali'­ye "Hâlid'in beraberinde mücahitlere talimat ver; dileyenler seninle birlikte düşman peşinden gitsin, dileyenler de geri dönsün" buyurdu. Ben Ali ile beraber düşmanı takip edenler içinde bulundum ve pek çok okka ganimet aldım.


    Öneri Formu
34476 B004349 Buhari, Megâzî, 61

Bize Kuteybe, ona Abdülvâhid, ona Umâra b. Ka'ka b. Şübrume, ona Abdurrahman b. Ebu Nu'm, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: Ali b. Ebu Tâlib (ra) Yemen'den Rasulullah'a (sav) tabaklanmış bir deri içinde, henüz toprağından arıtılmamış altın cevheri göndermişti. Ebu Saîd der ki: Rasulullah (sav) bu altın cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyne b. Bedr, Akra b. Hâbis, Zeyd el-Hayl, dördüncüsü ya Alkame ya da Âmir b. Tufeyldi. Sahabeden bir kişi “biz adamlardan daha fazla hak sahibiydik” dedi. Bu söz Rasulullah'a (sav) ulaşınca "ben gökyüzündekilerin bile emini olduğum halde siz bana güvenmiyor musunuz? Halbuki Sabah akşam bana gökyüzünün haberi geliyor" buyurdu. Râvî der ki: Bunun üzerine iki gözü çökük, yanağının elmacık­ları çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı tıraşlı, elbisesini yukarı çemremiş bir kişi ayağa kalktı ve “ey Allah'ın Rasulü, Allah'tan sakın” dedi. Rasulullah (sav) ona "Sana yazıklar olsun, ben yeryüzündeki insanların Allah'­tan sakınmaya en layık olanı değil miyim?" buyurdu. Râvî der ki: Sonra o kişi arkasını dönüp gitti. Hâlid b. Velîd “ey Allah'ın Rasulü, şunun boynunu vurmayayım mı?” dedi. Rasulullah (sav) "Hayır, vurma, bunun da ileride namaz kılan bir kişi olması umulur" buyurdu. Bunun üzerine Halid “ey Allah'ın Rasulü, nice namaz kılanlar var ki, kalplerinde olmayanı dile getirirler” dedi. Rasulullah (sav) "Ben insanların kalplerini açmakla, karınlarını yarmakla memur değilim" buyurdu. Râvî der ki: Sonra Rasulullah (sav) o kişi dö­nüp giderken, arkasından ona bakıp "şüphesiz şunun soyundan öyle bir nesil türeyecek ki, on­lar her zaman güzel sesle Allah'ın Kitabı'nı okuyacaklar. Fakat Kur'an'ın tatlılığı onların hançerelerinden ileriye geçmeyecektir. Onlar, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar" buyurdu. Zannediyorum Rasulullah (sav) "yemin olsun ki, eğer ben onların zamanına yetişseydim, muhakkak onları Semûd kavminin öldürülü­şü gibi toptan öldürürdüm" buyurdu


    Öneri Formu
34478 B004351 Buhari, Megâzî, 61

Bize Müsedded, ona Halid, ona Beyân, ona Kays, ona da Cerîr şöyle demiştir: Cahiliye döneminde Yemen'de Zu'l-Halasa, Ka'betu'l-Yemâniye ve Ka'betu'ş-Şâmiye denilen bir Puthane vardı. Pey­gamber (sav) bana "beni şu Zu'l-Halasa'dan kurtaramaz mısınız?" buyurdu. Bunun üzerine yüz elli süvari ile birlikte gidip o Puthaneyi yıktık, orada bulduklarımızı da öldürdük. Ardından ben gelip Peygamber'e (sav) durumu bildirdim, O da bize ve Ahmes Kabilesi'ne dua etti.


    Öneri Formu
34482 B004355 Buhari, Megâzî, 62

Bize Yusuf b. Musa, ona Ebu Üsame, ona İsmail b. Ebu Halid, ona Kays, ona da Cerîr şöyle söylemiştir: 'Rasulullah (sav) bana: "Şu Zülhalasa'dan beni kurtarmaz mı­sın?" dedi, ben de 'elbette' dedim. At binmekte mahir olan Ahmes kabilesinden yüz elli atlıyla birlikte oraya gittim. At üzerinde pek sabit duramaz bazen düşerdim. Bundan bahsedince Rasulullah (sav) göğsüme öyle bir vurdu ki parmak izleri göğsüme çıktı. Ardından, "Allah'ım onu sabit kıl. Onu doğru yolu gösteren ve doğru yola erenlerden eyle" diye dua etti. Ben, sonrasında attan hiç düşmedim. Zülhalasa, Yemen'de, Has'am ve Becîle kabilelerine ait, içinde tapındıkları dikili putlar bulunan bir bina (puthane) idi. Buraya 'Kabe' ismi verilmişti. (Ravi anlatıyor:) Bunun üzerine Cerir oraya gitti, orayı ateşe verdi ve darmadağın etti. Cerîr Yemen'e geldiğinde orada fal oklarıyla pay dağıtan bir adam vardı. Ona 'Bak, Rasulullah'ın (sav) elçisi burada. Eğer seni (bu işi yaparken) yakalarsa boynunu vurur.' denildi. Adam okları dağıtırken Cerîr geliverdi. Ona: 'Ya onları parçalar ve Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet edersin yahut da boynunu vururum' dedi. Adam okları kırdı ve şehadet getirdi. Sonra Cerîr Ahmes kabilesinden Ebu Ertât künyesiyle tanınan bir adamı, olanları müjdelemesi için Rasulullah'a (sav) gönderdi. O adam Rasulullah'a (sav) gelince 'Seni hak ile gönderene yemin olsun ki; ben ayrılırken o bina uyuz bir deve gibiydi (yanmaktan simsiyah ve harap olmuş bir haldeydi).' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beş defa, "Ahmes'in atları ve süvarilerinin bereketlenmesi için dua etti."


    Öneri Formu
34484 B004357 Buhari, Megâzî, 62

Bize İsmail, ona Malik, ona Vehb. b. Keysân, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) sahil tarafına, üç yüz kişilik bir askerî kuvvet gönderip başlarına da Ebu Ubeyde b. Cerrâh'ı kumandan tayin etti. Biz yola çıktık ve bir süre yol aldıktan sonra azığımız tükendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde müfrezenin bütün azıklarının bir araya getirilmesini emretti. Tamamı iki azık torbası kadar hurma idi. Ebu Ubeyde, bitinceye kadar, her gün bize o azıktan azar azar veriyordu. Artık her birimize günde birer hurmadan başka bir şey düşmü­yordu. (Râvi Vehb der ki:) Ben Câbir'e “günde bir hurma sizin beslenmenize yeter mi?” dedim. Câbir de şu cevabı verdi: Bu bir hurma da tükenince onun yokluğunun acısını da tat­tık. Sonra deniz sahiline ulaştık, bir de baktık ki, küçük dağ gibi büyük bir ba­lık duruyor. Müfreze on sekiz gün boyunca bu balığın etin­den yedi. Sonra Ebû Ubeyde balığın iki kaburga kemiğinin yukarı dikilerek (köprü gibi) çatılmasını emretti. Ardından bir deve hazırlanarak sürülmesini emretti, deve bu iki kaburga kemiğine değmeden, altından geçti.


    Öneri Formu
34487 B004360 Buhari, Megâzî, 65


    Öneri Formu
34485 B004358 Buhari, Megâzî, 63