10635 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Muhammed, ona Abdullah, ona Humeyd et-Tavîl, ona da Enes b. MâIik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Tebûk gazvesinden dönüp de Medine'ye yaklaştığımızda "Medine'de öyle topluluklar var ki, yürüdüğünüz her bir yerde, sizin geçtiğiniz her bir vadide sizinle beraberdiler" buyurdu. Sahabîler “ey Allah'ın Rasulü, onlar Medine'de kalmadılar mı” dediler. Rasulullah (sav) "Evet onlar Medine'de kaldılar. Fakat onları Medine'de mazeretleri alıkoydu" buyurdu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Zührî, ona da Sâib b. Yezid şöyle demiştir: Ben, Hz. Peygamber'i (sav) karşılamak üzere çocuklarla beraber Veda Tepesi'ne çıktığımı hatırlıyorum. Sufyân rivayetinin birinde "Gılmân" diğerinde "Sıbyân" kelimesini kullanmıştır.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Sufyân, ona ez-Zuhrî, ona da Sâib şöyle rivayet etmiştir: Ben, Tebûk gazvesi dönüşü Hz. Peygamber'i (sav) karşılamak üzere çocuklarla beraber Veda Tepesi'ne çıktığımı hatırlıyorum.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah, ona Abdullah b. Abbas (r.anhuma), ona da Ümmü Fadl bt. Hâris şöyle demiştir: Ben Peygamber'i (sav) akşam namazında "el-Murselâti urfen" Suresi'ni okurken işittim. Bundan sonra vefat edinceye kadar bir daha bize namaz kıldırmadı.
Bize Muhammed b. Ar'are, ona Şu'be, ona Ebu Bişr, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbâs şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb (ra) İbn Abbâs'ı kendi meclisine alır, kendisine yakın oturturdu. Abdurrahman b. Avf, Ömer'e “Bunun yaşında bizim oğullarımız var? (Neden bizim meclisimize alıyorsun?)” dedi. Ömer de “O bilgisi sayesinde burada” dedi, ardından İbn Abbâs'a: "İzâ câe nasru'llâhi ve'l-feth" ayetini sordu. İbn Abbâs da “bu ayet Rasulullah'ın ecelidir. Allah, Hz. Peygamber'e (sav) vefatını bildirmiştir” dedi. Bunun üzerine Ömer “ben de bu ayet hakkında sadece senin bildiğini biliyorum” dedi.
Bize Yesera b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sav) ölüm hastalığı sırasında Fâtıma (as) yanına çağırdı ve ona gizlice bir şey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra bir daha çağırıp yine gizlice bir şey söyledi. Bu defa da Fâtıma güldü. Biz bu ağlamanın ve gülmenin sebebini sorduk. Fâtıma “Peygamber (sav) ölmeden önceki hastalığında, vefat edeceğini bana gizlice haber verdi. Bunun üzerine ben ağladım. Sonra bana, yine gizlice, hane halkından kendisine ilk kavuşan kimsenin ben olacağımı haber verdi. Buna da güldüm” dedi.
Bize Ali b. Abdullah, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbas şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber'in (sav) vefatı yaklaştığı zaman, evde bir gurup insanın bulunduğu bir sırada Rasulullah (sav) "Gelin size bir yazı (vasiyet) yazayım ki bundan sonra yolunuzu şaşırmayasınız" buyurdu. Bunun üzerine bazıları, 'Hz. Peygamber'in (sav) hastalığı ağırlaştı. Yanınızda Kur'an var. Bize Allah'ın Kitabı yeter' dedi. Bunun üzerine evdeki sahabiler ihtilâfa düştüler ve münakaşa edip çekiştiler. Onlardan kimi 'yazacak bir şey uzatın da Rasulullah (sav) bir yazı (vasiyet) yazsın ki bundan sonra yolunuzu şaşırmayasınız' dedi. Kimi de buna muhalefet etti. Yanında gürültü ve münakaşa çoğalınca Hz. Peygamber (sav) onlara "Kalkın (yanımdan gidin)" buyurdu. Ubeydullah'ın naklettiğine göre İbn Abbas şöyle söylerdi: 'Bütün bu ihtilaf ve gürültü musibeti, Rasulullah'ın (sav) yazmak istediği bu vasiyete engel oldu.'
Bize Yesera b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sav) ölüm hastalığı sırasında Fâtıma (as) yanına çağırdı ve ona gizlice bir şey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra bir daha çağırıp yine gizlice bir şey söyledi. Bu defa da Fâtıma güldü. Biz bu ağlamanın ve gülmenin sebebini sorduk. Fâtıma “Peygamber (sav) ölmeden önceki hastalığında, vefat edeceğini bana gizlice haber verdi. Bunun üzerine ben ağladım. Sonra bana, yine gizlice, hane halkından kendisine ilk kavuşan kimsenin ben olacağımı haber verdi. Buna da güldüm” dedi.
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Sa'd, ona Urve, ona Âişe şöyle demiştir: Ben Peygamber'den (sav) "dünya ile ahiretten birini seçme imkanı sunulmadan hiçbir peygamber vefat etmez" dediğini çok işitirdim. Peygamber'in (sav) de ölüm hastalığında boğazı kısılıp sesi değişerek ahirete göçme hâli geldiğinde "işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler" (Nisâ, 69) ayetini sonuna kadar okuduğunu işittim ve Rasulullah'ın da bu iki tercih arasında serbest bırakıldığını anladım.