10635 Kayıt Bulundu.
Bize Şebîb, ona Yûnus b. Yezîd, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. Müseyyeb ile Abdurrahmân b. Abdullah b. Ka'b, onlara da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Biz Hayber'de Hz. Peygamber'in beraberinde hazır bulunduk." Abdullah b. Mübarek, Yunus'tan, o ez-Zührî'den, o Said'den o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Salih bu senede tabi olarak ez-Zührî'den bu hadisi rivayet etmiştir. Zubeydî (Muhammed b. Velîd) şöyle dedi: Bana Zührî haber verdi; ona da Abdurrahmân b. Ka'b'ın rivayet ettiğine göre Ubeydullah b. Ka'b şöyle demiştir: Bana Hayber'de Peygamber'le beraber hazır bulunan kişi haber verdi. Ve yine ez-Zührî şöyle demiştir: Bana, Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer ile Saîd b. Müseyyeb, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiler.
Açıklama: Rivayet muallaktır; musannif ile Abdullah b. Mübarek arasında inkita vardır.
Bize Yahyâ b. Süleymân, ona İbn Vehb, ona Amr rivayet etti. Bekir b. Mudar’a Amr b. el-Hâris, ona Bükeyr, ona da İbn Abbas'ın Mevlası Küreyb'in naklettiğine göre İbn Abbâs, Abdurrahmân b. Ezher ve Misver b. Mahrece (Küreyb’i) Âişe’ye (r.anha) gönderip şöyle dediler: “Hepimizden ona selam söyle ve kendisine ikindi namazından sonraki iki rekatlık namazı(n hükmünü) sor. Bize senin bu namazı kıldığın söylendi, oysa bize Peygamber’in (sav) bunu yasakladığı haberi ulaşmıştı, diye söyle. İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle dedi: Ben Ömer ile birlikte bu iki rekât namaz(ı kıldıkların)dan dolayı insanları dövüyordum. Küreyb (devamla) şöyle dedi: Ben Âişe’nin (r.anha) huzuruna girdim ve söylemem için beni gönderdikleri şeyi ona söyledim. O: Sen (bu meseleyi) Ümmü Seleme’ye sor, dedi. Ben de durumu beni gönderenlere haber verdim. Bunun üzerine onlar beni Âişe’ye gönderdikleri gibi (bu defa da) Ümmü Seleme’ye gönderdiler. Ümmü Seleme (r.anha) de: Ben Peygamber’den (sav) bu iki rekâtı yasakladığını işitmiştim. (Bir defasında) O, ikindi namazını kılmış ve benim odama girmişti. O sırada yanımda ensardan, Benî Haram kabilesinden bir grup kadın bulunuyordu. Rasûlullah o iki rekâtlık namazı kıldı. Bunun üzerine ben kendisine hizmetçi kızı gönderdim ve ona şöyle tenbih ettim: Onun yanında dur ve Ümmü Seleme size “Ey Allah’ın Rasûlu, ben sizin bu iki rekâtlık namazı yasakladığınızı işitmemiş miydim? Oysa sizi onu kılarken görüyorum” diyor, de. O eliyle işaret ederse, huzurdan çekil. Hizmetçi kız dediğimi yaptı. Allah Rasûlu eliyle işaret edince, o huzurdan çekildi. Namazını bitirince Rasûlullah şöyle buyurdu: Ey Ebu Ümeyye’nin kızı, bana ikindi namazından sonra kıldığım iki rekâtı sordun. Abdülkays kabilesinden birileri müslüman olmak için gelmişlerdi. Onlar beni alıkoydukları için öğlen namazın(ın farzın)dan sonraki iki rekatı kılamamıştım. İşte bu kıldıklarım (öğlen namazından sonra kılamadığım) o iki rekattır.
Bize Ebu Yemân, ona Şu'ayb, ona ez-Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb'in rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Biz Hayber Gazvesi'nde hazır bulunduk. Rasulullah (sav), beraberinde bulunan ve müsülüman olduğunu iddia eden bir adam için: "Bu, cehennem ehlindendir" buyurdu. Çarpışma zamanı gelince o kişi çok güzel bir şekilde savaştı ve çok yara aldı. Bazı sahabiler Rasûlullah'ın sözü hakkında şüpheye düştüler. O kişi, yaralarının acısı şiddetlenince elini ok kuburuna uzatıp birkaç ok çıkardı ve onlarla kendisini öldürdü. Bunun üzerine müslümanlardan bazıları süratle gittiler ve Hz. Peygamber'e şöyle dediler: Yâ Rasûlallah! Allah Senin sözünü doğruladı: O kişi intihar etti ve öldü, dediler. Bunun üzerine Rasûlullah: "Kalk ya Fulân! Cennete mü'min olandan başkası girmez; muhakkak ki Allah, bu dîni (dilerse) fâcir kişi ile de teyit edip kuvvetlendirir." buyurdu. ez-Zuhrî'den rivayetinde Ma'mer b. Râşid, Şuayb'e mutâbaat etti.
Açıklama: Buhari'nin B004203 nolu rivayetinde mekanı ve zamanı belirtilmeyen olayın bu rivayette Hayber'de yaşandığı ifade edilmektedir. B004204 nolu rivayete göre müslümanların içinde ifadesiyle muallakta bırakılan şahsın, bu rivayette müslüman olduğunu iddia eden, diğer bir ifadeyle en azından Hz. Peygamber tarafından münafık olduğu bilinen bir şahıs hakkında Hz. Peygamber (sav) bu cehennemliktir, buyurmuştur. Cihada çıkan ve kaçmadan cesaretle savaş meydanında mücadele eden bu şahıs hakkındaki 'cehennemliktir' sözü müslümanlar arasında şaşkınlık yaratmıştır. Daha sonra yaralarının verdiği acının şiddetine dayanamayan adam, kendi okuyla intihar etmiştir. İntihar etmenin cehenneme gitmek anlamına geldiğini bilen müslümanlar Hz. Peygamber'e gelerek "Allah senin sözünü doğruladı. O kişi intihar etti ve öldü" dediler. Ancak rivayetin başındaki "İslam olduğunu iddia eden kişi", şahsın münafık olduğunu ortaya koymaktadır. Sonundaki "Cennete mümin olandan başkası giremez. Allah dilerse bu dini facir ile de teyit edip kuvvetlendirir" ifadesi de adamın inancı ile ilgili özel durumu ortaya koymaktadır. Yaralanan şahsın sabretmeyip canına kıyması da iman ve tevekkül konusundaki özel durumuna işaret etmektedir. Dolayısıyla bu rivayette intihar etmek ile cehennemlik olmak arasındaki ilişkinin ortaya konulması hedeflenilmemektedir.
Bize İshak, ona Abdussamed, ona Şu'be, ona Adiyy b. Sabit, ona da Berâ ve İbn Ebu Evfâ şöyle rivayet etmiştir: Hayber günü (yemek) kazanlarını (ocaklar üzerine) koymuş olan sahabeye Hz. Peygamber (sav) "kazanları (içindeki yemeği) dökünüz" buyurmuştur.
Açıklama: Konunun daha geniş açıklaması için İM003192 ve B003155 numaralı hadislere bakınız.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şu'be, ona Hakem, ona Musab b. Sa'd, ona da Babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Tebük seferine çıktı ve yerine Hz. Ali'yi vekil olarak bıraktı. Bunun üzerine Hz. Ali "beni çocukların ve kadınların içinde mi bırakıyorsun" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) cevaben "Sen benim yanımda Hz. Musa'nın yanındaki Hz. Harun konumunda olmaktan hoşnut olmaz mısın? Ancak şunu belirteyim ki benden sonra peygamber gelmeyecektir." buyurdu. Ebu Dâvûd (et-Tayâlîsî) der ki: bu hadisi bize Şu'be, ona Hakem, ona da Musab rivayet etmiştir.
Açıklama: Bu tarik muallaktır. Buhari ile Ebu Davud arasında inkıta vardır.
Bize Müsedded, Yahya, ona, Şu'be, ona Hakem, ona Mus'ab b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Tebûk gazasına çıktı ve Ali'yi Medine'de vekil bıraktı. Bunun üzerine Ali “beni çocuk ve kadınlara mı vekil bırakıyorsun?” dedi. Rasulullah (sav) ona "Senin benim yanımdaki konumunun Harun'un Musa'nın yanındaki konumu gibi olmasından hoşnut olmaz mısınız? ancak şu var ki benden sonra bir peygamber gelmeyecek" buyurdu. Ebu Davud der ki: Bu hadisi bize Şu'be, ona Hakem, ona da Mus'ab rivayet etmiştir.
Bize Şebîb, ona Yûnus b. Yezîd, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. Müseyyeb ile Abdurrahmân b. Abdullah b. Ka'b, onlara da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Biz Hayber'de Hz. Peygamber'in beraberinde hazır bulunduk." Abdullah b. Mübarek, Yunus'tan, o ez-Zührî'den, o Said'den o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Salih bu senede tabi olarak ez-Zührî'den bu hadisi rivayet etmiştir. Zubeydî (Muhammed b. Velîd) şöyle dedi: Bana Zührî haber verdi; ona da Abdurrahmân b. Ka'b'ın rivayet ettiğine göre Ubeydullah b. Ka'b şöyle demiştir: Bana Hayber'de Peygamber'le beraber hazır bulunan kişi haber verdi. Ve yine ez-Zührî şöyle demiştir: Bana, Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer ile Saîd b. Müseyyeb, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiler.
Bana Leys, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe şöyle rivayet etmiştir. Babası (Abdullah b. Utbe) Ömer b. Abdullah b. Erkam ez-Zührî'ye bir mektup yazarak Sübey'a bt. Hâris el-Eslemi'nin yanına gitmesini, kendisinden hadisini ve gebeliği hakkında fetva istediğinde Hz. Peygamber'in ona verdiği cevabı sormasını emretti. Bunun üzerine Ömer b. Abdullah b. Erkam Abdullah b. Utbe'ye cevap yazarak Sübey'a bt. Hâris'in, Sa'd b. Havle'nin eşi olduğunu bildirdi. Ve yine Leys der ki: Bana Yunus, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Lüey oğullarının azatlısı Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân, ona da babası Bedir ashabından olan Muhammed b. İyâs b. Bükeyr şöyle aktarmıştır: Sa'd b. Havle, Âmir b. Lüey oğullarından, Bedir Savaşı'nda bulunmuş birisiydi. Veda Haccında vefat ettiğinde (eşi Sübey'a) hamileydi. Vefatın üzerinden çok geçmeden doğum yaptı ve lohusa dönemi biter bitmez talipleri için süslendi. Bu sırada Abdu'd-dâr oğullarından Ebu Senâbil b. Ba'kek, yanına gelerek ona "Ne o? Seni taliplerin için süslenmiş görüyorum. Sanıyorum evlenmek istiyorsun. Ama (eşinin vefatının) üzerinden dört ay on gün geçmedikçe vallahi sen kesinlikle evlenemezsin" dedi. Sübey'a der ki: Bana böyle söyleyince ben akşam elbisemi giyip Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım ve konuyu ona sordum. Hz. Peygamber (sav) çocuğumu doğurduğum zaman evlenebileceğime dair bana fetva verdi ve arzu ettiğimde evlenmemi bana salık verdi. Esbağ'ın Yunus'dan, onun İbn Vehb'den, onun da Yunus'tan rivayet, bu hadise mütabaat etmiştir.
Bana Abdula'lâ b. Hammâd, ona Yezîd b. Zürey, ona Saîd, ona Katâde ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Ukl ve Ureyne kabilelerinden birtakım insanlar Medine'ye Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna gelip Müslüman olduklarını söylediler, ardından "Ey Allah'ın Peygamberi, biz deve sütüne alışık insanlarız şehir yemeklerine alışık değiliz." diyerek Medine havasının sağlıklarını bozduğunu ifade ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara develerin ve çobanının bulunduğu yere giderek, develerin sütünden ve idrarından içmelerini tavsiye etti. Onlar da gidip içtiler (ve iyileştiler). Daha sonra Harre civarına vardıklarında İslam'dan sonra tekrar gerisin geriye küfre döndüler, sonra Hz. Peygamber'in çobanını (işkence ile) öldürüp develeri önlerine katarak götürdüler. Bu olay kendisine ulaşınca Hz. Peygamber (sav) onların ardından yakalanmaları için adam gönderdi ve onlara bu canilerin gözlerini oymalarını, ellerini kesmelerini ve harre'de hâlleri üzere ölüme terk etmelerini emretti. Katâde der ki: Bize ulaşan bilgiye göre bu olaydan sonra Hz. Peygamber (sav) her daim sadaka vermeyi teşvik etmiş, ölünün bedenine işkence etmeyi yasaklamıştır. Buhârî der ki: Şu'be, Ebân ve Hammâd, Katâde'den yaptıkları rivayette "Ureyne'den birtakım insanlar..." ifadesini kullanmış buna karşın, Yahya b. Ebu Kesîr ve Eyyûb, Ebu Kılâbe'den, o da Enes'ten "Ukl'den birtakım insanlar geldi..." diye rivayet etmiştir.