10631 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Hz. Peygamber'in (sav) eşi Âişe şöyle rivayet etmiştir: Peygamber'in eşi Safiye bt. Huyey Veda Haccı sırasında hayız oldu. Hz. Peygamber (sav) "Safiye (Medine'ye dönmemize) engel mi olacak" buyurdu. Ben de "ey Allah'ın Rasulü, Safiye ifâza tavafını yapmıştı" dedim. Bunun üzerine Peygamber "öyleyse (bizimle) gelsin" buyurdu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebu Adiy, ona Şu'be, ona Süleyman, ona Zekvân, ona da Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İşte size Yemen ehli geldi. Yemenliler yüreği en yufka, kalbi en yumuşak kimselerdir. iman Yemen tarafındadır, hikmet de Yemen tarafındadır. Öğünme ile kendini beğenme deve sahiplerinde, sükûnet ile vakar ise davar sahiplerindedir" Yine bu hadisi Gunder, ona Şu'be ona Süleyman, ona Zekvân, ona da Ebu Hureyre Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Gunder arasında inkıta vardır.
Ubeydullah b. Abdullah der ki: Ben Abdullah b. Abbâs'a, bahsettiği o rüyayı sordum, İbn Abbâs da “Rasulullah'ın şöyle buyurduğu bana zikredildi” dedi: "Uykuda iken, elime iki altın bilezik konulduğunu gördüm. Ben bu bileziklerden tedirgin olup onları yadırgadım. Sonra bana müsaade edildi, onları üfledim, onlar da uçup gittiler. Ben bu iki bileziği, ortaya çıkacak iki yalancıyla tevil ettim." Ubeydullah der ki: Onlardan biri Feyrûz'un Yemen'de öldürdüğü el-Ansî, diğeri de Museylimetu'l-Kezzâb'dır.
Bana Abbas b. Hüseyin, ona Yahya b. Adem, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Sıla b. Züfer, ona da Huzeyfe şöyle demiştir: Âkib ve Seyyid, Necrân'ın iki reisi, mulâane talebi ile Rasulullah'a (sav) geldiler. Huzeyfe der ki: Ancak Onlardan biri, diğer arkadaşına “sakın mulâne yapma. Vallahi eğer O peygamberse, onunla mulâane yaptığımızda, ne biz lanetten kurtuluruz, ne de bizden sonra gelecek nesillerimiz” dedi. Bunun üzerine Rasulullah'a (sav) gelip “Senin taleplerini yerine getireceğiz, sen bizimle birlikte güvenilir birini gönder, gönderdiğin kişi mutlaka güvenilir olsun” dediler. Rasulullah (sav) da "Ant olsun ki, ben, sizin yanınıza, gerçekten çok güvenilir olan birini göndereceğim" buyurdu. Rasulullah'ın bu sözünden dolayı herkes beklenti içine girdi. Rasulullah (sav) "kalk ey Ebu Ubeyde b. Cerrâh" buyurdu. Ebu Ubeyde ayağa kalkınca Rasulullah (sav) "İşte bu zât, bu ümmetin eminidir" buyurdu
Bize Abdullah b. Muhammed ve İshak b. Nasr, onlara, Yahya b. Adem, ona İbn Ebu Zâide, ona babası (Ebu Zâide), ona Ebu İshak, ona Esved b. Yezîd, ona Ebu Musa (ra) şöyle rivayet etmiştir: Ben kardeşim ve Ebu Ruhm Yemen'den geldik ve bir zaman (Medine'de) kaldık. Bu esnada İbn Mesud ve annesi o kadar çok Hz. Peygamber'in (sav) evine giriyorlar ve onlarla o kadar çok birlikte oluyorlardı ki biz onları hane halkından sandık.
Bize Musa b. İsmail, ona Ebu Avâne, ona Abdülmelik, ona Amr b. Hureys, ona da Adiyy b. Hatim şöyle demiştir: Biz bir heyetle Ömer'in huzuruna geldik. Ömer heyetteki adamları isim isim çağırmaya başladı (ama benim isimimi saymadı). Bunun üzerine “beni tanımıyor musun ey Müminlerin Emiri” dedim. Ömer “evet, seni iyi tanıyorum, insanlar kafir iken sen Müslümandın, insanlar sırtını döndüklerinde, sen yönelip geldin, insanlar sözünü yerine getirmediklerinde sen ahdine vefa gösterdin, insanlar hakkı inkâr ettiklerinde, sen hakkı ikrar ettin” dedi. Bunun üzerine Adiyy “o zaman başkalarını benim önüme geçirmene aldırış etmem” dedi.
Bana Muhammed, ona Süreyc b. Numan, ona Füleyh, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Mekke'nin fethi yılında, Usame'yi arkasına bindirmiş olarak Kasvâ (adlı devesi) üzerinde, yanında da Bilâl ile Osman b. Talha olduğu halde gelip Kâbe'nin yanında devesini çöktürdü ve Osman b. Talha'ya "Kâbe'nin anahtarım bize getir" diye emretti, o da anahtarı Peygamber'e (sav) getirdi. Peygamber (sav) için kapıyı açıp içeriye girdi. O'nunla birlikte Usame, Bilâl ve Osman da içeriye girdi ve kapıyı kapatıp uzun bir süre içeride kaldıktan sonra Hz. Peygamber (sav) dışarı çıktı. Ardından hemen insanlar Kâbe'ye girmeye yeltendiler, ama ben önce davranıp içeri girdim, Bilal'i Kâbe kapısının arkasında ayakta dikilirken buldum ve ona “Rasulullah (sav) nerede namaz kıldı? diye sordum” O da “şu öndeki iki direğin arasında kıldı” dedi. O zamanlar Ka'be iki sıra halinde, altı direk üzerinde kurulmuştu. Rasulullah (sav) namaz kılarken Kâbe kapısını arkasına aldı. Yüzünü de duvara doğru döndü. Duvar ile arasında üç zira kadar bir mesafe vardı. İbn Ömer der ki: Rasulullah'ın kaç rekât kıldığını sormayı unuttum. Rasulullah'ın namaz kıldığı yerde kırmızı bir mermer vardı.
Bize Abdullah b. Muhammed ve İshak b. Nasr, onlara, Yahya b. Adem, ona İbn Ebu Zâide, ona babası (Ebu Zâide), ona Ebu İshak, ona Esved b. Yezîd, ona Ebu Musa (ra) şöyle rivayet etmiştir: Ben kardeşim ve Ebu Ruhm Yemen'den geldik ve bir zaman (Medine'de) kaldık. Bu esnada İbn Mesud ve annesi o kadar çok Hz. Peygamber'in (sav) evine giriyorlar ve onlarla o kadar çok birlikte oluyorlardı ki biz onları hane halkından sandık.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, Ona Zührî (T); Bize Muhammed b. Yusuf, ona Evzâî, ona İbn Şihâb, ona Süleyman b. Yesâr, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Veda Haccında, Fadl b. Abbâs, Rasûlullah'ın bineğinin arkasına binmiş olduğu bir sırada, Has'am kabilesinden bir kadın "ey Allah'ın Rasulü, Allah'ın kulları üzerine haccın farz olması babamın, binek üzerinde duramayacak kadar yaşlı olduğu bir döneme denk geldi. Babam adına hac yapmam geçerli olur mu?" diyerek Rasulullah'tan fetva istedi. Rasulullah (sav) "Evet, geçerli olur" buyurdu.