10631 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Har, ona Şu'be, ona Ebu Teyyâh, ona da Enes şöyle demiştir: Mekke fethi günü olduğu zaman Rasulullah (sav) ganimetleri Kureyş arasında taksim etti. Ensâr bu taksime gönül koydu. Bunun üzerine Peygamber (sav) "insanlar dünyalıkla evlerine giderken sizler Allah Rasulü ile birlikte gitmeye razı olmaz mısınız" buyurdu. Ensâr da “evet razı oluruz” dediler. Peygamber (sav) "insanlar bir vadi ya da bir patikadan yol tutup gitseler, ben Ensâr'ın vadisinden ya da patikasından giderim" buyurdu.
Zübeydî'den rivayet edildiğine göre ona Zührî, ona Anbese b. Saîd, ona Ebu Hureyre, ona da Said b. el-Asî şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Ebân'ı bir müfrezenin başında Medine'den Necd tarafına göndermişti. Ebu Hureyre der ki: Hayber Fethinden sonra Ebân ve arkadaşları, Hayber'de, Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldiler. Atlarının yularları liftendi. “ey Allah'ın Rasulü, onlara ganimetten pay verme” dedim. Bunun üzerine Ebân “sana ne oluyor, Za'n dağından yuvarlanıp gelen dağ keçisi seni” dedi. Hz. Peygamber (sav) bunun üzerine "Otur Eban" dedi ve onlara ganimetten pay vermedi.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Yezîd b. Harun, ona da İsmail şöyle haber vermiştir: İbn Ebu Evfâ'nın elinde bir kılıç darbesi gördüm. İbn Ebu Evfâ “ben bu yarayı Huneyn günü Peygamber (sav) ile beraber savaşırken aldım” dedi. Ona “sen Huneyn savaşında bulundun mu?” diye sordum. O da “ben ondan öncekinde bile bulundum” dedi
Bize Musa, ona Ebu Avâne, ona Abdülmelik, ona da Ebu Bürde şöyle demiştir: Rasulullah (sav), Ebu Musa ile Muâz b. Cebel'i Yemen'e gönderdi. Yemen iki bölgeden oluşuyordu. Onlardan her birini bir bölgeye tayin etti ve onlara "kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin" tavsiyesinde bulundu. Sonra da her birisi kendi görev yerine gitti. Yine onlardan her birisi kendi bölgesinde gezintiye çıktığında arkadaşının bölgesinin yakınından geçerse diğerine uğrayıp selam vermeyi, hatır sormayı alışkanlık haline getirmişti. Bir defasında Muâz kendi bölgesinde dolaşırken arkadaşı Ebu Musa'nın vilâyetine yaklaştığında, katırına binerek dostunu ziyarete gitti. Ebu Musa'nın bulunduğu yere vardığında, onu bir yere oturmuş ve etrafında da insanlar toplanmış vazıyette buldu. Bir de yanında iki eli boynuna bağlanmış biri vardı. Muâz, Ebu Musa'ya “ey Abdullah b. Kays, bu ne iştir?” diye sordu. Ebu Mûsâ “Bu elleri bağlı duran, İslâm'a girdikten sonra dinden dönmüş bir kişidir” dedi. Muâz “bu mürtet öldürülmedikçe katırımdan inmem” dedi. Ebu Musa da “bu adam zaten onun buraya için getirilmiştir, haydi bineğinden in” dedi. Muâz yine “dininden dönmüş bu kişi öldürülünceye kadar ben inmiyorum” dedi. Bu ısrar üzerine Ebu Musa emretti, o adam öldürüldü. Sonra da Muâz, Ebu Musa'ya “ey Abdullah, Kur'an'ı nasıl ve ne zaman okursun?” diye sordu. Ebu Musa da “gece ve gündüz farklı zamanlarda okurum” dedi. Bu defa da Ebu Musa “ya sen nasıl okursun ey Muâz?” diye sordu. O da “ben gecenin ilk kısmında uyurum, sonra kalkar ve Allah'ın bana takdir edip yazdığı kadar Kur'an okurum. İbadetimden sevap umduğum kadar uykumdan da sevap umarım” dedi.
Bize Yahya b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Ömer b. Muhammed, ona babası (Muhammed b. Zeyd), ona da (Abdullah) b. Ömer (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) aramızdayken Veda Haccı hakkında konuşurduk, fakat Veda Haccı'nın ne olduğunu bilmezdik. Sonra Peygamber (sav) Allah'a hamd ve sena etti. Ardından Mesîh Deccâl'den haber verdi ve onun durumunu uzun uzun anlattı. Ve bu konuşmasında şunları da söyledi: "Allah'ın göndermiş olduğu her Peygamber, muhakkak ümmetini Deccâl hakkında uyarmıştır. Deccâl hakkında Nuh da, ondan sonra gelen bütün peygamberler de (ümmetlerini) uyarmışlardır. Deccâl muhakkak sizin içinizde (bu ümmet döneminde) çıkacaktır. Onun özelliklerinden bazısı sizce bilinmese de, Onun üç özelliği Rabbiniz tarafından size açıkça gösterilecektir. Bilin ki Rabbiniz şaşı değildir, Deccâl'ın ise sağ gözü şaşıdır. Onun gözü, sanki salkımda ayırt edilen iri bir üzüm tane gibidir."
Bize Ebu Nuaym, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, o Urve b. Zubeyiri ona da Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) altmış üç yaşında vefat etti. İbn Şihâb der ki: Aynı hadisi bana Saîd b. Müseyyeb rivayet etmiştir.
Bana İshak, ona Halid, ona Şeybânî, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona da babası (Ebu Bürde) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Ebu Musa el-Eş'arî'yi (ra) Yemen'e gönderdi. Ebu Musa Hz. Peygamber'e içklerden hangisinin helal olduğunu sordu. Hz. Peygamber (sav) "bu (içkiler) nelerdir" diye sordu. Ebu Musa da "Bit' ve Mizr" cevabını verdi. Ebu Bürde'ye "Bit' ve Mizr nedir?" dedim. O da "bit' baldan yapılan bir içki; Mizr ise arpadan yapılan içkidir" dedi. Hz. Peygamber (sav) Ebu Musa'ya hitaben "her sarhoşluk veren şey haramdır" buyurdu. Bu hadisi Cerîr ve Abdulvâhid, Şeybânî'den, o da Ebu Burde'den rivayet etmiştir.