Giriş

Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerîr, ona Mansur, ona Ebu Vâil, ona Amr b. Şurahbîl, ona da Abdullah (ra) şöyle rivâyet etti: Ben Peygamber'e (sav), "— Allah katında hangi günah en büyüktür?" diye sordum. Hz. Peygamber (sav), "— Seni yaratan Allah olduğu halde, O'na bir ortak uydurmandır" buyurdu. Ben, "Bu gerçekten büyük bir günahtır" dedim. "— Sonra hangi günah büyüktür?" diye sordum. "— Seninle beraber yemek yemesinden korkarak çocuğunu öldürmendir" buyurdu. Tekrar, "- Sonra hangisidir?" diye sordum. "- Komşunun zevcesiyle zina etmendir" buyurdu.


    Öneri Formu
31158 B004477 Buhari, Tefsir, (Bakara), 2

Bize Müsedded, ona Yahya, ona Süfân, ona Mansur ile Süleyman, onlara Ebu Vâil, ona Ebu Meysere, ona da Abdullah (T) Bana Vâsıl, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah (ra) şöyle söylemiştir: 'Ben Rasulullah'a (sav) 'Allah katında en büyük günah hangisidir?" diye sordum ya da ona soruldu. Rasulullah (sav), "Seni Allah yarattığı halde O'na ortak koşmandır." buyurdu. 'Sonra hangisidir?' diye sordum. "Sofrana ortak olacak diye korktuğun için çocuğunu öldürmendir." buyurdu. 'Sonra hangisidir?' dedim. "Komşunun eşi ile zina etmendir." buyur­du. İbn Mesud dedi ki: Rasulullah'ın (sav) bu cevaplarını tasdik edici olarak şu ayet nazil oldu: 'Onlar, Allah ile birlikte başka bir ilaha tapmazlar; haksız yere Allah'ın dokunulmaz kıldığı insan hayatına kıymazlar. (el-Furkan, 25/68).


    Öneri Formu
278868 B004761-3 Buhari, Tefsir, (Furkân) 2

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "İmam 'ğayri'l-mağdûbi 'aleyhim velâ'd-dâllîn' deyince siz de 'Âmin' deyiniz. Kimin (Âmin) demesi, meleklerin deyişine denk gelirse geçmiş günahları bağışlanır."


    Öneri Formu
31139 B004475 Buhari, Tefsir, (Fatiha), 2

Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişâm, (T); bana Halife, ona Yezîd b. Zürey, ona Saîd, onlara (Hişâm ve Said'e) Katâde, ona da Enes (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Müminler kıyamet gününde toplanır ve 'keşke Rabbimiz katında bize şefaat edecek kimse arasak' derler. Hemen Âdem'e gelip 'sen insanların babası Âdem'sin. Allah seni kendi eliyle ya­rattı, meleklerini sana secde ettirdi ve sana her şeyin isimlerini öğret­ti. Bulunduğumuz şu durumdan bizleri rahata erdirmesi için Rabbin katında bizlere şefaat et' derler. Âdem, hatasını ve bundan dolayı Rabbinden utandığını ifade ederek 'ben buna yetkin değilim. Siz Nuh'a gidin. O, Allah'ın yeryüzüne gönderdiği ilk rasuldür' der. Nuh'a gelirler. Nuh da hakkında bilgi sahibi olmadığı bir konuda Rabbinden talepte bulunduğunu ve bundan dolayı utandığını söyleyerek, 'ben şefaat edecek konumda değilim. Siz Halîlurrahman'a (Hz. İbrahim) gidiniz' der. Bunun üzerine İbrahim 'e gelirler. O da 'ben bu konumda değilim, Musa'ya gidin. O Allah'ın kelîmi (konuştuğu), kendisine Tevrat'ı verdiği bir kuldur' der. Musa'ya gelirler. Musa da bir haksız yere cana kıydığını ve bundan dolayı Rabbinden utandığını söyleyerek 'ben şefaat edecek konumda değilim. Siz Allah'ın kulu, Rasulü, kelimesi ve ruhu olan İsa'ya gidin' der. İsa da onlara 'ben şefaat edecek konumda değilim. Siz gelmiş geçmiş günahlarını Allah'ın bağışladığı bir kul olan Muhammed'e gidiniz' der." "Sonra onlar bana gelirler. Ben de gidip Rabbimin huzuruna girmek üzere izin isterim. Bana izin verilir. Rabbimi görünce secde­ye kapanırım. Allah beni dilediği kadar bu vaziyette bırakır. Sonra Allah tarafından 'kaldır başını, iste sana verilsin, söyle, sözün dinlensin, şefaatçi ol, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben başımı kaldırır ve bana öğreteceği bir hamd ile Rabbime hamd eylerim. Sonra şefaat ederim. Benim için belli bir sayıda insana şefaat izni verilir ben de onları cennete girdiririm. Sonra tekrar dönerim, Rabbimi görünce, bundan evvel yaptığım gibi, secdeye kapanırım. Sonra şefaat ederim. Yine benim için belli bir sayıda insana şefaat izni verilir ben de onları insanı cennete girdiririm. Ardından üçüncü defa, sonra dördüncü defa dönerim ve en sonunda 'Kur'an'ın hapsettiği (ebedi cehennemlik olarak belirttiği) ve ebedi olarak cehennemde kalacaklar dışında kimse kalmadı' derim." Ebu Abdullah (el-Buhârî) der ki: "Kur'an'ın hapsettikleri ( إِلاَّ مَنْ حَبَسَهُ الْقُرْآنُ )" ifadesi ile Yüce Allah'ın "ebedi orada kalacaklar (خَالِدِينَ فِيهَا)" buyruğu kast edilmiştir.


    Öneri Formu
31154 B004476 Buhari, Tefsir, (Bakara), 1

Abdullah b. Münir, ona Abdullah b. Bekir, ona Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir: Abdullah b. Selâm bir arazide hurma toplarken Rasulullah'ın (sav) Medine'ye geldiğini duyunca Hz. Peygamber'in yanına gelip “sana cevabını sadece peygamber olan kimsenin bilebileceği üç soru soracağım; 1. Kıyamet alâmetlerinin ilki nedir? 2. Cennet ehlinin ilk yemeği nedir? 3. Çocuğun babasına yahut anasına ben­zemesine yol açan şey nedir?” dedi. Hz. Peygamber (sav) "Bunları, az önce, Cibril bana bildirdi" dedi. Abdullah b. Selâm “Cibril mi?” dedi. Hz. Peygamber "Evet" dedi. Abdullah “Cibril, melekler içinde Yahudilerin düşmanıdır” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) ya da Râvî "Cebrâil’e kim düşmansa şunu iyi bilsin ki, daha önce gönderilen kitapları doğrulayan, Müminlere bir doğru yol rehberi ve müjdeci olan Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin kalbine o indirmiştir." (Bakara, 97) ayetini okudu. Sonra Hz. Peygamber (sav) "Kıyamet alâmetlerinin ilki, insanları doğudan batıya süre­cek bir ateştir. Cennet ehlinin ilk yemeği balık ciğerinin (sarkmış olan) fazlasıdır. Çocuğun baba ve ana soylarına çekmesine gelince; cinsel münasebet sırasında erkeğin spermi, kadının sperminin önüne geçtiğinde, ço­cuk erkeğe, kadının spermi erkeğin sperminin önüne geçtiği zaman çocuk kadına çeker" buyurdu. Bunun üzerine Abdullah b. Selâm “Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Ben yine şehadet ederim ki sen Allah'ın rasulüsün” dedi ve “ey Allah'ın Rasulü, Yahudiler insanı hayrette bırakacak kadar yalan söyleyen, asılsız iftiralarda bulunan bir topluluktur. Eğer sen beni, onlardan sormadan önce, Müslüman olduğumu bilirlerse, muhakkak bana iftira ederler” diye ekledi. Ardından Yahudiler geldi. Peygamber (sav) "İçinizde Abdullah nasıl adamdır?" diye sor­du. Yahudiler “o bizim hayırlımız ve hayırlımızın oğludur. Seyyidimiz ve seyyidimizin oğludur” dediler. Hz. Peygamber (sav) "Abdullah b. Selâm İslâm 'a girerse ne düşünürsünüz?" diye sordu. Yahudiler “Allah böyle şeyden onu korusun” dediler. Abdullah, Yahudilerin karşısına çıktı ve kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu. Bunun üzerine Yahudiler “o bizim en kötümüz ve en kötümüzün oğludur” dediler ve Ab­dullah b. Selam'ın değerini düşürmeye çalıştılar. Abdullah “ey Allah'ın Rasulü, işte korkmakta olduğum şey budur” dedi.


    Öneri Formu
31382 B004480 Buhari, Tefsir, (Bakara), 6

Bize Ebu Nuaym, ona Süfyan, ona Abdülmelik, ona Amr b. Hureys, ona da Sâid b. Zeyd (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kem'e (çöl mantarı) kudret helvası türünden bir rızıktır. Suyu da göz ağrısına şifadır."


    Öneri Formu
31173 B004478 Buhari, Tefsir, (Bakara), 3

Bana Muhammed, ona Abdurrahman b. Mehdi, ona İbn Mübarek, ona Ma‘mer, ona Hemmâm b. Münebbih, o da Ebu Hureyre’nin (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "(Allah tarafından) İsrâîloğullarına: (Kudüs'ün) kapısından eğilerek (tevazu ile) giriniz ve Hıtta ( Yâ Rabb! Dileğimiz günahımızı indirmendir) deyiniz, denildi. Onlar (tersine) kıçları üzere emekleyerek girdiler ve (o kelimeyi) değiştirdiler de 'Hıttatun habbetun fî şaaratın' (Kıl çuval içinde tane) şeklinde söylediler."


    Öneri Formu
31174 B004479 Buhari, Tefsir, (Bakara), 5

Bize Ebu'l-Yemân, ona Şuayb, ona Abdullah b. Ebu Hüseyin, ona Nâfi b. Cübeyr, ona İbn Abbas'ın naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle söylemiştir: "Allah Teala buyurdu ki: Ademoğlu beni yalanladı ama onun bunu yapmaması gerekirdi. Ademoğlu bana sövdü hâlbuki onun bunu yapmaması gerekirdi. Onun beni yalanlaması benim kendisini ilk kez yarattığım gibi bir daha asla yeniden yaratamayacağımı söylemesidir. Onun bana sövmesi ise Allah bir evlat edindi, demesidir. Halbuki ben eş ve çocuk edinmekten münezzehim."


    Öneri Formu
31386 B004482 Buhari, Tefsir, (Bakara), 8


Açıklama: Yedi ayet olarak tercüme edilen "Sebu'l-mesânî" ifadesinin Fâtiha suresi olduğu belirtilmektedir.

    Öneri Formu
31136 B004474 Buhari, Tefsir, (Fatiha), 1


Açıklama: İlgili ayetin tamamı: "Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir."

    Öneri Formu
31384 B004481 Buhari, Tefsir, (Bakara), 7