10631 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya (b. Said el-Kattân), ona Ubeydullah (b. Ömer), ona da Nafi (Mevla İbn Ömer), Abdullah b. Ömer'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Aşure günü, cahiliye ehlinin oruçlu geçirdiği bir gündü. halkı oruç tutarlardı. Ramazan orucunun farziyetini bildiren ayet nazil olduğunda, Hz. Peygamber (sav), 'İsteyen aşure orucunu tutsun, isteyen de tutmasın' buyurdu."
Bize İsmail, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Salim b. Abdullah ona İbn Ebu Bekir, ona Abdullah b. Ömer, ona da Hz. Peygamber'in eşi Âişe (r.anhum) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "baksana, senin kavmin Kâbe'yi yeniden yaptı ama İbrahim'in temellerinden geri çekti" buyurdu. Ben de "Ey Allah'ın Rasulü, Kâbe'yi tekrar İbrahim'in temelleri üzerine oturtmaz mısın?" dedim. O'da "senin kavmin küfürden yeni çıkmış olmasaydı (yapardım)" buyurdu. Abdullah b. Ömer der ki: Şayet Âişe bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş ise, o zaman, Rasulullah'ın Hıcr'i takip eden iki rüknü istilam etmemesi, Kâbe'nin İbrahim'in temelleri üzerine oturmamasından dolayıdır diye düşünüyorum.
Bize Yusuf b. Raşid, ona Cerîr, ona A'meş, (T) Bize Yusuf b. Raşid, ona Ebu Usame, onlara (A'meş ve Ebu Usame'ye) Ebu Salih, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'nin rivayet ettiğine gör Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde Nuh çağrılır ve 'davetine icabet ettim, huzuruna geldim, emrine hazırım ey Rabbim' der. Yüce Allah '(Emirlerimi ümmetine) tebliğ ettin mi?' diye sorar. Nuh da 'Evet ettim' der. Bunun üzerine Nuh'un ümmetine 'Nuh size tebliğ etti mi?' diye sorulur. Nuh'un ümmeti de 'bize herhangi bir uyarıcı gelmedi' der. Bunun üzerine Yüce Allah 'ey Nuh, sana kim şahitlik eder' diye sorar. O da 'Muhammed ve O'nun ümmeti' cevabını verir. Onlar da Nuh'a şahitlik eder. 'Peygamber de sizin hakkınızda şahitlik eder.' İşte bu, şanı yüce Allah'ın şu buyruğudur: 'Böylece, siz insanlara şahit olasınız, peygamber de size şahit olsun diye sizi orta yollu bir ümmet yaptık.'" - Bakara, 143 "Vasat", orta yollu, adil demektir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Hişâm b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyir) şöyle demiştir: Henüz daha küçük yaşta iken, Hz. Peygamber'in (sav) hanımı Âişe’ye “"Safâ ile Merve Allah’ın hac ve umre için belirlediği işaretlerdendir. O halde hacceden veya umre yapan bir kimsenin, bu iki tepe arasında sa‘yetmesinde bir mahzur yoktur" (Bakara, 158) ayeti hakkında ne dersin? Bana göre, bir kişinin Safa ile Merve arasında sa’y yapmamasında bir sakınca yoktur” dedim. Âişe şu cevabı verdi: Asla, eğer senin dediğin gibi olsaydı, ayet “Aralarında tavaf yapmamasından ötürü ona bir günah (vebal) yoktur” şeklinde olmalıydı. Bu ayet Ensar hakkında inmiştir. Onlar Menat için telbiye getirip ihrama giriyorlardı. Menat da o sırada Kudeyd hizasında bulunuyordu. O yüzden Safa ile Merve arasında tavaf yapmaktan çekiniyorlardı. İslam gelince Rasulullah’a (sav) buna dair soru sormaları üzerine, yüce Allah "Safâ ile Merve Allah’ın hac ve umre için belirlediği işaretlerdendir. O halde hacceden veya umre yapan bir kimsenin, bu iki tepe arasında sa‘yetmesinde bir mahzur yoktur" (Bakara, 158) ayetini indirdi.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona da Âsım b. Süleyman şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e (ra) Safa ve Merve’ye dair soru sordum, şu cevabı verdi: Biz Safa ile Merve arasında sa’y yapmanın cahiliye adeti olduğu kanaatinde idik. Bu sebeple İslam gelince aralarında sa’y etmeyi bıraktık. Sonra yüce Allah "Şüphe yok ki Safa ile Merve Allah’ın alâmetlerindendir. Her kim Beyt’i hac eder veya umre yaparsa, onları güzelce tavaf etmesinde bir sakınca yoktur" (Bakara, 158) ayetini indirdi.
Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona el-A'meş, ona Şakîk, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bir söz söyledi, sonra da ben bir söz söyledim. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "'Yaratılmışlardan bir şeyi Allah'a denk tutup, ona dua ederek ölen kimse ateşe girer.' Ben de şöyle dedim: 'Allah'a bir şeyi denk tutmadan ölen kimse cennete girer.'"
Bize Muhammed b. Abdullah el-Ensârî, ona Humeyd, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuşutur: "Allah'ın Kitâb'ının hükmü kısası uygulamaktır."