10631 Kayıt Bulundu.
Bize Hasan b. Muhammed, ona Haccac, ona İbn Cüreyc, ona da İbn Ebu Müleyke'nin naklettiğine göre Abdullah b. Zübeyr şöyle rivayet etmiştir: Temim oğullarından bir heyet (başlarına bir emir tayin etmesi talebiyle) Nebi'ye (sav) geldiler. Bunun üzerine Ebu Bekir: 'Ey Allah’ın Rasulü! Bunların başına Ka'kâ' b. Ma'bed'i emir tayin et!' dedi. Ömer de '(Hayır o olmaz!) Bilakis Akra' b. Hâbis'i emir tayin et!' dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir 'Bana muhalif olmaktan amacın ne?' Ya da 'Senin bana muhalefet etmekten başka derdin yok mu?' dedi. Ömer de 'Sana muhalefet etmek gibi bir derdim yok!' dedi. Ardından birbirleriyle tartışmaya başladılar. Nihayet sesleri yükseldi. Bunun üzerine şu ve devamındaki âyetler indi: (Ey iman edenler! Allah ve resulünün önüne geçmeyin, Allah’a itaatsizlikten sakının! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir. Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinden fazla çıkarmayın, birbirinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın; sonra farkında olmadan amelleriniz boşa gider. Allah resulünün yanında seslerini kısanlar var ya, işte onlar, Allah'ın gönüllerini takvâ yönünden denemeye tâbi tuttuğu kimselerdir. Onlar için büyük bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.) (Hucurât, 49/1, 2, 3.)
Bize Humeydî, ona Süfyan, ona Zührî, ona Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im, ona da babası (Cübeyr b. Mut’im) (ra) şöyle dedi: "Nebi’yi (sav) akşam namazında Tûr suresini okurken dinledim, “Acaba onlar bir yaratan olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendilerini bizzat kendileri mi yaratıyorlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Aslında onlar, Allah’ın varlığına gerçek anlamda inanmıyorlar. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa kâinatı yöneten onlar mı?” [Tûr, 52/35-37] ayetlerine varınca kalbim neredeyse uçacaktı." [Süfyan der ki: Bana Zührî, ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im'in aktardığı rivayette babasının “Ben Nebi’yi (sav) akşam namazında Tûr suresini okurken dinledim” dediğini işittim, ama onların bana dedikleri diğer eklemeleri duymadım.]
Bize Yesere b. Safvân b. Cemil el-Lahmî, ona Nâfi b. Ömer, ona da İbn Ebu Müleyke şöyle demiştir: Şu iki çok hayırlı adam, Ebu Bekir ile Ömer, neredeyse helak olacaktılar. Temîm oğulları süvarileri Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğinde, bu ikisi Peygamber'in yanında seslerini yükselttiler. Birisi Mucâşî oğullarının kardeşi olan Akra b. Hâbis'i, diğeri de başka birisini yönetici adayı olarak Hz. Peygamber'e işaret etti. Nâfi der ki: Ben bu işaret edilen kimsenin ismini ezberimde tutamadım. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ömer'e “bana muhalefet etmek istiyorsun” dedi. Ömer de “ben sana muhalefet etmek istemedim” dedi. Böylece tartışmada sesleri yükseldi. Bunun üzerine Allah "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün amelleriniz boşa gidiverir!" (Hucurât,2) ayetini indirdi. İbn Zübeyir der ki: Bu ayetten sonra Ömer, bir daha Hz. Peygamber'in duyup anlayacağı kadar bile onun huzurunda yüksek sesle konuşmadı. İbn Zübeyir aynı ifadeyi dedesi Ebu Bekir için kullanmadı.
Bize Ahmed b. İshak es-Sülemî, ona Ya'lâ, ona da Habib b. Ebu Sabit şöyle demiştir: Ben Ebu Vâil'e gelip ona (Haricîleri) sordum, bana şöyle dedi: Biz Siffîn'de iken bir adam “Allah'ın Kitabı'na çağrılanları görmedin mi?” dedi. Hz. Ali “evet” dedi. (Hz. Ali'nin haklı olduğu halde, Sıffîn'de tahkime evet deyip savaşmaktan geri durmasının tenkit edildiğini gören) Sehl b. Huneyf şöyle dedi: Kusuru kendi görüşünüzde arayın. Bizler Peygamber (sav) ile müşrikler arasında yapılan sulh anlaşmasının yapıldığı Hudeybiye gününde şu durumda idik. Eğer bizler o gün harp yapmayı düşünseydik, elbette harbe girişirdik. Hatta Ömer o esnada Peygamber'e (sav) gelip “Müslümanlar olarak bizler hak üzerinde, düşmanımız ise bâtıl üzerinde değil mi? Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ise ateşte değil mi?” diye sormuştu. Peygamber (sav) "evet öyledir" buyurunca Ömer “öyleyse dinimiz hakkında aşağılayıcı olan bu anlaşmayı niçin kabul ediyoruz ve Allah henüz aramızda hükmetmemiş olduğu hâlde, niçin geri dönüyoruz?” demişti. Hz. Peygamber (sav) de "Ey Hattâb oğlu, şüphesiz ben Allah'ın rasulüyüm. Allah beni asla kaybettirmez" buyurmuş, Ömer de öfkeli olarak geri dönmüş, ardından sabredemeyip Ebu Bekir'e gelerek ona “ey Ebu Bekir, biz hak üzerinde, onlar da bâtıl üzerinde değil mi?” demiş, Ebu Bekir de “ey Hattâb oğlu, bu zât, Allah'ın rasulüdür ve Allah O'nu asla mağlup ettirmez” demişti. Bu olayın ardından Feth Suresi inmişti.
Bize Ali b. Abdullah, ona Ezher b. Sa'd, ona İbn Avn, ona da Musa b. Enes'in naklettiğine göre Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Nebi (sav) bir ara Sabit b. Kays'ın yokluğunu hissetmiş ve nerede olduğunu sormuştu. Bir sahabî 'Ey Allah’ın Rasulü! Ben gider Sâbit'in durumunu sizin için öğrenirim' dedi. Sonra Sâbit'in yanına gitti. Bir de baktı ki Sabit evinde başını önüne eğmiş, üzgün üzgün oturuyor! Adam Sabit'e 'Neyin var, bu halin ne?' diye sordu. Sâbit 'Hiç sorma, çok kötüyüm! Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda yüksek sesle konuşuyorum, bütün amellerim boşa gitti, ben cehennemlik oldum! dedi. Adam hemen Hz. Peygamber'in (sav) yanına gidip durumu anlattı. Ravi Musa b. Enes dedi ki: O zat Sâbit'in yanına tekrar geldiğinde büyük bir müjde getirdi. Zira Rasulullah (sav) kendisine şöyle buyurmuştu: 'Sâbit'e git! Ona de ki sen cehennemlik değil, cennetliksin!”
Bize Abdullah b. Ebu Esved, ona Haramî, ona Şu'be, ona Katâde, on da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Cehennemlikler cehenneme atılır, cehennem 'Daha yok mu?' der. Nihayet (Allah) ayağını cehennemin üzerine koyar ve cehennem: 'Yeter, yeter (doldum)' der."
Bize Musa b.Muhammed el-Kattân, ona Ebu Süfyan el-Himyerî Saîd b. Yahya b. Mehdi, ona Avf, ona Muhammed, ona da Ebu Hureyre, merfu olarak (Hz. Peygamber'e (sav) dayandırarak) şöyle rivayet etmiştir. [Ebu Süfyan bu hadisi çoğu kez mevkuf (Ebu Hureyre'nin sözü) olarak nakletmiştir.] "Cehenneme 'Doldun mu?' denilecek, o da 'Daha yok mu' diye cevap verecektir. Sonunda Allah ayağını cehennemin üzerine koyacak. Bu sefer cehennem 'Yetişir, yetişir (doldum)' diyecektir."