Öneri Formu
Hadis Id, No:
33514, D004610
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنَّ أَعْظَمَ الْمُسْلِمِينَ فِى الْمُسْلِمِينَ جُرْمًا مَنْ سَأَلَ عَنْ أَمْرٍ لَمْ يُحَرَّمْ فَحُرِّمَ عَلَى النَّاسِ مِنْ أَجْلِ مَسْأَلَتِهِ."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona Amir b. Sa'd, ona babası rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Din kardeşleri hakkında en büyük suçu işlemiş olan müslüman, bir şeyi sorduğu için o şey insanlara haram kılınan kişidir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1054
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. İbn Ebu Vakkas Amir b. Sa'd el-Kuraşî (Amir b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
Adab, soru sorma adabı
Büyük Günah, büyük günahlar
KTB, ADAB
KTB, GÜNAH
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33516, D004612
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ كَتَبَ رَجُلٌ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ يَسْأَلُهُ عَنِ الْقَدَرِ ح
وَحَدَّثَنَا الرَّبِيعُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمُؤَذِّنُ قَالَ حَدَّثَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ دُلَيْلٍ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ الثَّوْرِىَّ يُحَدِّثُنَا عَنِ النَّضْرِ ح
وَحَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ عَنْ قَبِيصَةَ قَالَ
"حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ عَنْ أَبِى الصَّلْتِ - وَهَذَا لَفْظُ حَدِيثِ ابْنِ كَثِيرٍ وَمَعْنَاهُمْ - قَالَ كَتَبَ رَجُلٌ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ يَسْأَلُهُ عَنِ الْقَدَرِ فَكَتَبَ أَمَّا بَعْدُ أُوصِيكَ بِتَقْوَى اللَّهِ وَالاِقْتِصَادِ فِى أَمْرِهِ وَاتِّبَاعِ سُنَّةِ نَبِيِّهِ صلى الله عليه وسلم وَتَرْكِ مَا أَحْدَثَ الْمُحْدِثُونَ بَعْدَ مَا جَرَتْ بِهِ سُنَّتُهُ وَكُفُوا مُؤْنَتَهُ فَعَلَيْكَ بِلُزُومِ السُّنَّةِ فَإِنَّهَا لَكَ بِإِذْنِ اللَّهِ عِصْمَةٌ ثُمَّ اعْلَمْ أَنَّهُ لَمْ يَبْتَدِعِ النَّاسُ بِدْعَةً إِلاَّ قَدْ مَضَى قَبْلَهَا مَا هُوَ دَلِيلٌ عَلَيْهَا أَوْ عِبْرَةٌ فِيهَا فَإِنَّ السُّنَّةَ إِنَّمَا سَنَّهَا مَنْ قَدْ عَلِمَ مَا فِى خِلاَفِهَا وَلَمْ يَقُلِ ابْنُ كَثِيرٍ مَنْ قَدْ عَلِمَ. مِنَ الْخَطَإِ وَالزَّلَلِ وَالْحُمْقِ وَالتَّعَمُّقِ فَارْضَ لِنَفْسِكَ مَا رَضِىَ بِهِ الْقَوْمُ لأَنْفُسِهِمْ فَإِنَّهُمْ عَلَى عِلْمٍ وَقَفُوا وَبِبَصَرٍ نَافِذٍ كَفَوْا وَلَهُمْ عَلَى كَشْفِ الأُمُورِ كَانُوا أَقْوَى وَبِفَضْلِ مَا كَانُوا فِيهِ أَوْلَى فَإِنْ كَانَ الْهُدَى مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَقَدْ سَبَقْتُمُوهُمْ إِلَيْهِ وَلَئِنْ قُلْتُمْ إِنَّمَا حَدَثَ بَعْدَهُمْ. مَا أَحْدَثَهُ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَ غَيْرَ سَبِيلِهِمْ وَرَغِبَ بِنَفْسِهِ عَنْهُمْ فَإِنَّهُمْ هُمُ السَّابِقُونَ فَقَدْ تَكَلَّمُوا فِيهِ بِمَا يَكْفِى وَوَصَفُوا مِنْهُ مَا يَشْفِى فَمَا دُونَهُمْ مِنْ مَقْصَرٍ وَمَا فَوْقَهُمْ مِنْ مَحْسَرٍ وَقَدْ قَصَّرَ قَوْمٌ دُونَهُمْ فَجَفَوْا وَطَمَحَ عَنْهُمْ أَقْوَامٌ فَغَلَوْا وَإِنَّهُمْ بَيْنَ ذَلِكَ لَعَلَى هُدًى مُسْتَقِيمٍ كَتَبْتَ تَسْأَلُ عَنِ الإِقْرَارِ بِالْقَدَرِ فَعَلَى الْخَبِيرِ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَعْتَ مَا أَعْلَمُ مَا أَحْدَثَ النَّاسُ مِنْ مُحْدَثَةٍ وَلاَ ابْتَدَعُوا مِنْ بِدْعَةٍ هِىَ أَبْيَنُ أَثَرًا وَلاَ أَثْبَتُ أَمْرًا مِنَ الإِقْرَارِ بِالْقَدَرِ لَقَدْ كَانَ ذَكَرَهُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ الْجُهَلاَءُ يَتَكَلَّمُونَ بِهِ فِى كَلاَمِهِمْ وَفِى شِعْرِهِمْ يُعَزُّونَ بِهِ أَنْفُسَهُمْ عَلَى مَا فَاتَهُمْ ثُمَّ لَمْ يَزِدْهُ الإِسْلاَمُ بَعْدُ إِلاَّ شِدَّةً وَلَقَدْ ذَكَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى غَيْرِ حَدِيثٍ وَلاَ حَدِيثَيْنِ وَقَدْ سَمِعَهُ مِنْهُ الْمُسْلِمُونَ فَتَكَلَّمُوا بِهِ فِى حَيَاتِهِ وَبَعْدَ وَفَاتِهِ يَقِينًا وَتَسْلِيمًا لِرَبِّهِمْ وَتَضْعِيفًا لأَنْفُسِهِمْ أَنْ يَكُونَ شَىْءٌ لَمْ يُحِطْ بِهِ عِلْمُهُ وَلَمْ يُحْصِهِ كِتَابُهُ وَلَمْ يَمْضِ فِيهِ قَدَرُهُ وَإِنَّهُ مَعَ ذَلِكَ لَفِى مُحْكَمِ كِتَابِهِ مِنْهُ اقْتَبَسُوهُ وَمِنْهُ تَعَلَّمُوهُ وَلَئِنْ قُلْتُمْ لِمَ أَنْزَلَ اللَّهُ آيَةَ كَذَا وَلِمَ قَالَ كَذَا. لَقَدْ قَرَءُوْا مِنْهُ مَا قَرَأْتُمْ وَعَلِمُوا مِنْ تَأْوِيلِهِ مَا جَهِلْتُمْ وَقَالُوا بَعْدَ ذَلِكَ كُلِّهِ بِكِتَابٍ وَقَدَرٍ وَكُتِبَتِ الشَّقَاوَةُ وَمَا يُقَدَّرْ يَكُنْ وَمَا شَاءَ اللَّهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ وَلاَ نَمْلِكُ لأَنْفُسِنَا ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا ثُمَّ رَغَبُوا بَعْدَ ذَلِكَ وَرَهِبُوا."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, bir adam Ömer b. Abdulaziz'e yazdı, ona sordu. Ona Kader; (T)
Bize Rabi b. Süleyman Müezzin, ona Esed b. Musa, ona Hammad b. Düleyl, ona Süfyan'dan (es-Sevri), ona Nadr; (T)
Bize Hennâd b. Serî, ona Kabîsa (ra) (rivayet edilmiştir:) demiştir:
"Bir adam kaderi (manasını) sormak üzere Ömer İbn Abdulaziz'e bir mektup yazdı. (Hz. Ömer İbn Abdulaziz de bu adama bir mektup yaz (arak şu cevabı ver)di... Gelelim mevzumuza (ey mektup sahibi!) Sana Allah'tan korkmayı, Allah'ın emrin (i yerine getirme)de orta yolu (tutmanı) Peygamberinin (sav) sünnetine uymayı ve (Hz. Peygamberin) sünneti yürürlüğe girdikten sonra bidatçilerin (bidatlerine Allah tarafından) bırakılmadığı halde (din adına) ortaya attıkları bidatleri terk etmeni tavsiye ediyorum. Sana gereken sünnete sarılmaktır. Çünkü sünnet, Allah'ın izniyle senin için bir güvencedir. Şunu bil ki; İnsanların ortaya attığı ne kadar bidat varsa mutlaka bu bidat (ortaya atılmaz)dan önce onun kötülüğüne dair (Kur'an ya da sünnette) bir delil yahut da onun hakkında bir söz geçmiştir. Çünkü (bir yol olarak) sünneti, -hata, sürçme, budalalık, zorluk çıkarma gibi- sünnetin aksini de bilen bir zât, ortaya koymuştur. -Ancak İbn Kesir: bilen anlamındaki) lafzı kullanmamıştır.- (İbn Kesir'in rivayetine göre Hz. Ömer İbn Abdülaziz'in mektubu şöyle devam ediyor: Ey mektup sahibi) sahâbe-i kiramın (kendileri için) seçtikleri yolu sen de kendin seç. Çünkü onlar (oldukları) bir bilgiye sahiplerdi. (Meselelerin aslına) nüfuz eden bir görüşle (dine aykırı olan davranışlardan) uzak kalırlar ve muhakkak ki onlar, (dini) işleri (n hakikatini) kavramakta (başkalarından) daha kuvvetlidirler. (Binaenaleyh Sahâbe-i Kiram) sahip oldukları (bu) faziletler) sebebiyle dini meselelerde (örnek alınmaya) daha layıktırlar. (Ey, bidatçiler)! Eğer (sizce) hidâyet, üzerinde bulunduğunuz bidatler ise o zaman siz, onlardan önce ona (hidayete) erişmişsiniz demek olur. (Halbuki bu düşüncenizin tamamen yanlış ve asılsız olduğu açıkça bellidir). Şayet onlardan sonra yeni birtakım şeyler ortaya çıktı (bunun için biz de bidatleri çıkardık), diyorsanız; şunu bilin ki, onlardan sonra ortaya çıkan (bu bidat) lan, onların yolundan başka bir yolu takip eden ve onlardan yüz çeviren bir kimse ortaya koymuştur. Çünkü sahabe-i kiram din konusunda (gelecek nesillerin ihtiyacına) yeterli olan hususları söylemişler ve (onlara) şifa verecek açıklamayı yapmışlardır. Onlar (ın daraltmalarının altında bir daraltma, onlar (ın getirdiği genişliğin üstünde bir genişlik (yapmak, doğru) olamaz. Bir topluluk, onların (kısıntılarının) aşağısında bir kısıntı yaptılar da bir daha i'tidal sınırına erişemediler. Birtakım topluluklar da onlar (m ölçülerinin üstüne çıktılar (bunlar da) sınırı aşmış oldular. Oysa ashab-ı kiram, bu iki ölçüsüzlüğün arasında doğru bir yol üzerindedirler. (Ey mektup sahibi) mektubunda kadere imanı soruyorsun. Allah'ın izniyle (bu hususu) tam bilene sordum. İnsanların (din adına) ortaya attığı hiçbir yeniliğin ve bidatçilerin geliştirdiği hiçbir bidatin (dini bir) eser ve mesele olarak kadere imandan daha açık olduğuna inanmıyorum. Cahiliye döneminde câhiller nesirlerinde ve şiirlerinde kadere imanı dile getirirler, ellerinden kaçan nimetlere karşı kendilerini onunla teselli ederlerdi. Sonra İslâm geldi ve kaza ve kader (e iman) ancak (ona inanmayı farz kılarak) pekiştirdi. Gerçekten Rasulullah (sav), bir iki hadisinde değil pek çok hadisinde kaderden bahsetti. Müslümanlar kadere dair açıklamaları kendisinden işittiler ve (Hz. Peygamberin) sağlığında ve vefatından sonra da kuvvetle inanarak ve Allah'a teslim olarak kaderden bahsettiler. Bir şeyin Allah'ın ilminin dışında olmasını, (Allah'ın ezeldeki) yazgısının onu tespit etmemiş olmasını ve o şey hakkında Allah'ın (ezeli) bir takdirinin bulunmamış olmasını (düşünmekte) kendilerini yetkisiz ve hatalı görerek, kaderden bahsettiler. Bununla beraber, kader Allah'ın, manası apaçık olan Kur'an'ında da mevcuttur. (Sahabe-i kiram) kader inancını Kur'an'dan almışlar ve ona imanı Kur'an'dan öğrenmişlerdir. (Ey bidatçiler)! Eğer siz: (Madem öyle de) Allah niçin (kader inancına aykırı görünen) falan ayeti indirdi ve niçin (bu inanca aykırı düşen) şöyle sözler söyledi? derseniz (ben de size şöyle derim): Sizin Kur'an'dan okuduğunuzu (sahâbe-i kiram da) okudular ve onlar (ondan) sizin bilmediğiniz (bazı) manalar sezinlediler. Sonra da şu (kâinatta vukua gelen hadiselerin) hepsi de (ezeli olan) bir yazgı ve takdir ile (meydana gelmekte) dir, takdir edilen olur. Allah'ın dilediği olmuştur, dilemediği de olmamıştır. Biz kendimize fayda ve zarar verme gücüne sahip değiliz dediler. Bu (hükme vardıktan) sonra (Allah'a ibadet etmeye) rağbet ettiler ve (kötü amellerden de) olanca güçleriyle kaçındılar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1055
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Abdulaziz el-Ümevî (Ömer b. Abdulaziz b. Mervan b. Hakem b. Ebu As)
2. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
3. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Bid'at, bid'at ve hurafe ihdas etmek
Sünnet, sünnete uymak
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33519, D004615
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ حَدَّثَنَا خَالِدٌ الْحَذَّاءُ عَنِ الْحَسَنِ فِى قَوْلِهِ تَعَالَى "(وَلِذَلِكَ خَلَقَهُمْ)" قَالَ خَلَقَ هَؤُلاَءِ لِهَذِهِ وَهَؤُلاَءِ لِهَذِهِ.
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona da Halid el-Hazzâ, Hasan (ı Basrî'nin) "zaten (Allah) onları bunun yaratmıştır." ayet-i kerimesini şunlar (yani müminler) şunun için (cennet için), şunlar da (yani kâfirler de) şunun için (cehennem için yaratıldı (lar) şeklinde açıkladığını söylemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1056
Senetler:
1. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
2. Ebu Menâzil Halid el-Hazzâ (Halid b. Mihran)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
KTB, YARATILIŞ
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Peygamberler, Hz. Adem'in yaratılışı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33520, D004616
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنَا خَالِدٌ الْحَذَّاءُ قَالَ قُلْتُ لِلْحَسَنِ "(مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ* إِلاَّ مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ) قَالَ إِلاَّ مَنْ أَوْجَبَ اللَّهُ تَعَالَى عَلَيْهِ أَنَّهُ يَصْلَى الْجَحِيمَ.
Tercemesi:
Bize Ebu Kamil, ona İsmail, ona da Halid el-Hazzâ dedi ki: Hasan-ı Basrî'ye (ra) "Ona karşı cehenneme girecek olanlardan başka hiç kimseyi fitneye sürükleyebilecek değilsiniz" ayetlerini sordum da (şeytanlar) ancak Allah'ın cehenneme girmesini takdir ettiği kimseyi (saptırabilirler) cevabını verdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1056
Senetler:
1. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
2. Ebu Menâzil Halid el-Hazzâ (Halid b. Mihran)
3. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
4. Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyin el-Cahderî (Fudayl b. Hüseyin b. Talha)
Konular:
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33521, D004617
Hadis:
حَدَّثَنَا هِلاَلُ بْنُ بِشْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ قَالَ أَخْبَرَنِى حُمَيْدٌ قَالَ كَانَ الْحَسَنُ يَقُولُ
"لأَنْ يُسْقَطَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ أَنْ يَقُولَ الأَمْرُ بِيَدِى."
Tercemesi:
Bize Hilal b. Bişr, ona Hammad (İbn Zeyd), Humeyd'in (İbn Ebu Humeyd) (şöyle) dedi (ğini) söyledi: Hasan-ı Basrî (ra):
"Gökten yere düşmek bana -iş, kendi elimdedir- demekten daha iyidir derdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1056
Senetler:
1. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
4. Ebu Hasan Hilal b. Bişr el-Müzenî (Hilal b. Bişr b. Mahbub b. Hilal b. Zekvan)
Konular:
Tarihsel şahsiyetler, Hasan el-Basrî
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33523, D004619
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ عَنِ الْحَسَنِ "(كَذَلِكَ نَسْلُكُهُ فِى قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ)" قَالَ الشِّرْكُ.
Tercemesi:
Bize İbn Kesir, ona Süfyan, ona da Humeyd'den (rivayet olunduğuna göre) Hasan-ı Basri; "İşte biz onu suçluların kalbine böyle sokarız." (ayet-i kerimesinde geçen), onu kelimesini şirki diye tefsir etmiştir
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1056
Senetler:
1. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33524, D004620
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ رَجُلٍ قَدْ سَمَّاهُ غَيْرِ ابْنِ كَثِيرٍ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عُبَيْدٍ الصِّيدِ عَنِ الْحَسَنِ فِى قَوْلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ "(وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ)" قَالَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الإِيمَانِ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, İbn Kesir'den başkası tarafından çağrılan bir adamdan, ona da Ubeyd es-Sayd'dan demiştir ki: Hasan (el Basrî hazretleri) Yüce Allah'ın: "Ve kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir" ayeti hakkında şu açıklamayı yapmıştır: (Yani) onlarla iman arasına perde çekilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1056
Senetler:
1. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
2. Ebu Ubeyde Ubeyd b. Abdurrahman el-Müzenî (Ubeyd b. Abdurrahman)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33525, D004621
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا سُلَيْمٌ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ قَالَ
"كُنْتُ أَسِيرُ بِالشَّامِ فَنَادَانِى رَجُلٌ مِنْ خَلْفِى فَالْتَفَتُّ فَإِذَا رَجَاءُ بْنُ حَيْوَةَ فَقَالَ يَا أَبَا عَوْنٍ مَا هَذَا الَّذِى يَذْكُرُونَ عَنِ الْحَسَنِ قَالَ قُلْتُ إِنَّهُمْ يَكْذِبُونَ عَلَى الْحَسَنِ كَثِيرًا."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Süleym, ona da İbn Avn'dan demiştir ki:
"Ben Şam (sokaklann) da yürüyordum. Birisi arkamdan bana seslendi. Dönüp baktım. Meğer Recâ İbn Hayve imiş. (Bana hitaben): Ey Ebu Avn (bu halkın) Hasan-ı Basri hakkında söyleyip durdukları şeyler (in aslı) nedir? dedi. (Ben de): Gerçekten onlar Hasan adına çok yalan üretiyorlar cevabını verdim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1057
Senetler:
1. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
2. Süleym b. Ahdar el-Basrî (Süleym b. Ahdar)
3. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Tarihsel şahsiyetler, Hasan el-Basrî
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33527, D004623
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُثَنَّى أَنَّ يَحْيَى بْنَ كَثِيرٍ الْعَنْبَرِىَّ حَدَّثَهُمْ قَالَ
"كَانَ قُرَّةُ بْنُ خَالِدٍ يَقُولُ لَنَا يَا فِتْيَانُ لاَ تُغْلَبُوا عَلَى الْحَسَنِ فَإِنَّهُ كَانَ رَأْيُهُ السُّنَّةَ وَالصَّوَابَ."
Tercemesi:
Bize İbn Müsenna, ona da Yahya b. Kesir'den demiştir ki: Kurra b. Halid bize şöyle derdi:
"Ey gençler, Hasan-ı Basri aleyhine (çıkartılan onun kaderiyye mezhebinden olduğuna dair iddialara) kendinizi kaptırmayınız. (Şunu iyi bilin ki iddiaların tam tersine) onun görüşü sünnetin ve doğrunun ta kendisi idi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1057
Senetler:
1. Ebu Halid Kurra b. Halid es-Sedûsî (Kurra b. Halid)
2. Yahya b. Kesir el-Anberi (Yahya b. Kesir b. Dirhem)
3. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Sünnet, sünnete uymak
Tarihsel şahsiyetler, Hasan el-Basrî
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَسْوَدُ بْنُ عَامِرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"كُنَّا نَقُولُ فِى زَمَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لاَ نَعْدِلُ بِأَبِى بَكْرٍ أَحَدًا ثُمَّ عُمَرَ ثُمَّ عُثْمَانَ ثُمَّ نَتْرُكُ أَصْحَابَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لاَ تَفَاضُلَ بَيْنَهُمْ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33531, D004627
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَسْوَدُ بْنُ عَامِرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ
"كُنَّا نَقُولُ فِى زَمَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لاَ نَعْدِلُ بِأَبِى بَكْرٍ أَحَدًا ثُمَّ عُمَرَ ثُمَّ عُثْمَانَ ثُمَّ نَتْرُكُ أَصْحَابَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لاَ تَفَاضُلَ بَيْنَهُمْ."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Esved b. Amir, ona Abdülaziz b. Ebu Seleme, Ubeydullah, ona Nafi', ona İbn Ömer'den demiştir ki:
"Biz Peygamber (sav) zamanında sahabilerden hiçbir kimseyi Ebu Bekir'e denk tutmayız, (bilâkis onu hepsinden üstün görürüz. Ondan) sonra aynı şekilde Ömer'e (kimseyi denk tutmayız) sonra da aynı şekilde Osman'a (kimseyi denk tutmayız). Peygamber'in (sav) (diğer) sahabelerini ise (kendi hallerine) bırakırız; aralarında bir derecelendirme yapmayız (bir diğer rivayete göre: diğerlerinin arasında fazilet farkı gözetilmez) derdik."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 8, /1057
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
4. Ebu Abdullah Abdülaziz b. Ebu Seleme el-Macişun (Abdülaziz b. Abdullah b. Meymun)
5. Şâzân Esved b. Âmir eş-Şâmî (Esved b. Âmir)
6. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
Sahabe, fazilet sıralaması