Öneri Formu
Hadis Id, No:
1128, M000439
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ دَاوُدَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ كُنْتُ مُتَّكِئًا عِنْدَ عَائِشَةَ فَقَالَتْ يَا أَبَا عَائِشَةَ ثَلاَثٌ مَنْ تَكَلَّمَ بِوَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ فَقَدْ أَعْظَمَ عَلَى اللَّهِ الْفِرْيَةَ. قُلْتُ مَا هُنَّ قَالَتْ مَنْ زَعَمَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم رَأَى رَبَّهُ فَقَدْ أَعْظَمَ عَلَى اللَّهِ الْفِرْيَةَ. قَالَ وَكُنْتُ مُتَّكِئًا فَجَلَسْتُ فَقُلْتُ يَا أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ أَنْظِرِينِى وَلاَ تَعْجَلِينِى أَلَمْ يَقُلِ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ "(وَلَقَدْ رَآهُ بِالأُفُقِ الْمُبِينِ)" "(وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى)." فَقَالَتْ أَنَا أَوَّلُ هَذِهِ الأُمَّةِ سَأَلَ عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ
"إِنَّمَا هُوَ جِبْرِيلُ لَمْ أَرَهُ عَلَى صُورَتِهِ الَّتِى خُلِقَ عَلَيْهَا غَيْرَ هَاتَيْنِ الْمَرَّتَيْنِ رَأَيْتُهُ مُنْهَبِطًا مِنَ السَّمَاءِ سَادًّا عِظَمُ خَلْقِهِ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ." فَقَالَتْ أَوَلَمْ تَسْمَعْ أَنَّ اللَّهَ يَقُولُ "(لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الأَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ)" أَوَلَمْ تَسْمَعْ أَنَّ اللَّهَ يَقُولُ "(وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلاَّ وَحْيًا أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولاً فَيُوحِىَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ عَلِىٌّ حَكِيمٌ)" قَالَتْ وَمَنْ زَعَمَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا مِنْ كِتَابِ اللَّهِ فَقَدْ أَعْظَمَ عَلَى اللَّهِ الْفِرْيَةَ وَاللَّهُ يَقُولُ "(يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ)." قَالَتْ وَمَنْ زَعَمَ أَنَّهُ يُخْبِرُ بِمَا يَكُونُ فِى غَدٍ فَقَدْ أَعْظَمَ عَلَى اللَّهِ الْفِرْيَةَ وَاللَّهُ يَقُولُ "(قُلْ لاَ يَعْلَمُ مَنْ فِى السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ الْغَيْبَ إِلاَّ اللَّهُ)"
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona İsmail b. İbrahim, ona Davud, ona eş-Ş'abî, ona Mesruk'un şöyle dediğini rivayet etti: Aişe'nin yanında yaslanmış idim. O, ey Aişe'nin babası, üç husus vardır ki bunlardan birisini kim söylerse Allah'a büyük bir iftirada bulunmuş olur. Ben onlar hangileridir dedim. O, Muhammed'in (sav) Rabbini gördüğünü iddia eden bir kimse Allah'a büyük bir iftirada bulunmuş olur dedi.
(Mesruk) dedi ki: Ben yaslanmış iken oturuverdim ve: Ey müminlerin annesi, bana izin ver ve bana acele etme, Aziz ve Celil Allah: "And olsun ki, O, kendisini apaçık ufukta görmüştür" (Tekvir, 81/23) ve "and olsun ki onu diğer bir iniş(in)de görmüştü" (Necm, 53/13) buyurmuyor mu? dedim.
Aişe; bu ümmet arasında bunu Rasulullah'a (sav) soran ilk kişi benim, dedi. O bana şu cevabı verdi:
"O Cebrail'dir, ben onu yaratıldığı surette ancak bu iki defa gördüm. Onun semadan aşağıya doğru inmiş olduğunu ve hilkatinin büyüklüğü ile gök ile yer arasını kapatmış olduğunu gördüm." Sonra Aişe; sen yüce Allah,'ın; "gözler O'na erişemez, O ise bütün gözleri kuşatmıştır. O lütuf sahibidir, her şeyden haberdardır" (En'am, 56/103) buyruğunu ve yine yüce Allah'ın; "Allah bir insanla ancak (ya) vahiy yolu ile konuşur ya bir perde arkasından yahut bir elçi (melek) gönderip izniyle dilediğini vahy eder. Şüphesiz O çok yücedir, hikmeti sonsuz olandır" (Şura, 42/51) buyruğunu hiç işitmedin mi? Dedi. (Aişe devamla) dedi ki: Rasulullah'ın (sav) Allah'ın Kitabı'ndan bir şey gizlediğini ileri süren bir kimse de Allah'a karşı büyük bir iftirada bulunmuş olur. Hâlbuki yüce Allah da "Ey Rasul; Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer böyle yapmazsan O'nun risaletini tebliğ etmemiş olursun" (Maide, 5/67) buyurmaktadır. (Aişe devamla) dedi ki: Her kim, O'nun yarın ne olacağını haber verdiğini ileri sürerse, o da Allah’a karşı büyük bir iftirada bulunmuş olur. Hâlbuki Allah; "De ki: Göklerde, yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez" (Neml, 27/65) buyurmaktadır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 439, /93
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. Ebu Bekir Davud b. Ebu Hind el-Kuşeyrî (Davud b. Dinar b. Azafir)
5. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
6. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Bilgi, gaybdan haber verme
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Melekler, Cebrail
حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ شُجَاعٍ وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ وَحَجَّاجُ بْنُ الشَّاعِرِ قَالُوا حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ - وَهُوَ ابْنُ مُحَمَّدٍ - عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبُو الزُّبَيْرِ أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ
"لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِى يُقَاتِلُونَ عَلَى الْحَقِّ ظَاهِرِينَ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ - قَالَ - فَيَنْزِلُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُ أَمِيرُهُمْ تَعَالَ صَلِّ لَنَا. فَيَقُولُ لاَ. إِنَّ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ أُمَرَاءُ. تَكْرِمَةَ اللَّهِ هَذِهِ الأُمَّةَ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
954, M000395
Hadis:
حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ شُجَاعٍ وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ وَحَجَّاجُ بْنُ الشَّاعِرِ قَالُوا حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ - وَهُوَ ابْنُ مُحَمَّدٍ - عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبُو الزُّبَيْرِ أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ
"لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِى يُقَاتِلُونَ عَلَى الْحَقِّ ظَاهِرِينَ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ - قَالَ - فَيَنْزِلُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُ أَمِيرُهُمْ تَعَالَ صَلِّ لَنَا. فَيَقُولُ لاَ. إِنَّ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ أُمَرَاءُ. تَكْرِمَةَ اللَّهِ هَذِهِ الأُمَّةَ."
Tercemesi:
Bize Velid b. Şücâ', Harun b. Abdullah ve Haccâc b. eş-Şâir, onlara Haccâc -b. Muhammed-, ona İbn Cüreyc, ona Ebu'z-Zübeyr, ona Cabir b. Abdullah (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah'ı (sav) şöyle derken işitmiştir:
"Kıyamete kadar ümmetimden bir grup hak uğrunda savaşmaya devam edeceklerdir. Sonra Meryem oğlu İsa (as) gelecektir. Müminlerin emiri ona, bize namaz kıldır deyince Hz. İsa; hayır! Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak sizler birbirinizin emiri oldunuz diyecektir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 395, /83
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet alametleri, Hz. İsa'nın gelişi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
963, M000400
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ بَيَانٍ الْوَاسِطِىُّ أَخْبَرَنَا خَالِدٌ - يَعْنِى ابْنَ عَبْدِ اللَّهِ - عَنْ يُونُسَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى ذَرٍّ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ يَوْمًا
"أَتَدْرُونَ أَيْنَ تَذْهَبُ هَذِهِ الشَّمْسُ." بِمِثْلِ مَعْنَى حَدِيثِ ابْنِ عُلَيَّةَ.
Tercemesi:
Bana Abdülhamid b. Beyan el-Vâsıtî, ona Halid -b. Abdullah-, ona Yunus, ona İbrahim et-Teymi, ona babası, ona Ebu Zer (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) bir gün şöyle buyurmuştur:
"Bu güneşin nereye gittiğini biliyor musunuz?" sonra Halid, İbn Uleyye'nin hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 400, /84
Senetler:
()
Konular:
Güneş, secde etmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
965, M000401
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَأَبُو كُرَيْبٍ - وَاللَّفْظُ لأَبِى كُرَيْبٍ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جَالِسٌ فَلَمَّا غَابَتِ الشَّمْسُ قَالَ
"يَا أَبَا ذَرٍّ هَلْ تَدْرِى أَيْنَ تَذْهَبُ هَذِهِ." قَالَ قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ
"فَإِنَّهَا تَذْهَبُ فَتَسْتَأْذِنُ فِى السُّجُودِ فَيُؤْذَنُ لَهَا وَكَأَنَّهَا قَدْ قِيلَ لَهَا ارْجِعِى مِنْ حَيْثُ جِئْتِ فَتَطْلُعُ مِنْ مَغْرِبِهَا." قَالَ ثُمَّ قَرَأَ فِى قِرَاءَةِ عَبْدِ اللَّهِ وَذَلِكَ مُسْتَقَرٌّ لَهَا.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, -lafız Ebu Küreyb'e aittir-, onlara Ebu Muaviye, onlara el-A'meş, ona İbrahim et-Teymi, ona babası, ona Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir gün mescide girmiştim. Rasulullah (sav) içerideydi. Güneş batınca; "ey Ebu Zer! Bu (güneş) nereye gidiyor biliyor musun?" diye sordu. Allah ve Rasulü daha iyi bilir dedim.
"O gidip secde etmek için izin alıyor. Sonra kendisine izin veriliyor. Sonra ona geldiğin yere geri dön deniliyor. Ama işin sonunda battığı taraftan doğacaktır" buyurdu. Sonra Abdullah'ın kıraati üzere bu onun için bir karargahtır ayetini okudu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 401, /84
Senetler:
()
Konular:
Güneş, secde etmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
999, M000411
Hadis:
حَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ فَرُّوخَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ الْبُنَانِىُّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"أُتِيتُ بِالْبُرَاقِ - وَهُوَ دَابَّةٌ أَبْيَضُ طَوِيلٌ فَوْقَ الْحِمَارِ وَدُونَ الْبَغْلِ يَضَعُ حَافِرَهُ عِنْدَ مُنْتَهَى طَرْفِهِ - قَالَ فَرَكِبْتُهُ حَتَّى أَتَيْتُ بَيْتَ الْمَقْدِسِ - قَالَ - فَرَبَطْتُهُ بِالْحَلْقَةِ الَّتِى يَرْبِطُ بِهِ الأَنْبِيَاءُ - قَالَ - ثُمَّ دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَصَلَّيْتُ فِيهِ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ خَرَجْتُ فَجَاءَنِى جِبْرِيلُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - بِإِنَاءٍ مِنْ خَمْرٍ وَإِنَاءٍ مِنْ لَبَنٍ فَاخْتَرْتُ اللَّبَنَ فَقَالَ جِبْرِيلُ صلى الله عليه وسلم اخْتَرْتَ الْفِطْرَةَ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ فَقِيلَ مَنْ أَنْتَ قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِآدَمَ فَرَحَّبَ بِى وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ الثَّانِيَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ. فَقِيلَ مَنْ أَنْتَ قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِابْنَىِ الْخَالَةِ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَيَحْيَى بْنِ زَكَرِيَّاءَ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمَا فَرَحَّبَا وَدَعَوَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ الثَّالِثَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ. فَقِيلَ مَنْ أَنْتَ قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِيُوسُفَ صلى الله عليه وسلم إِذَا هُوَ قَدْ أُعْطِىَ شَطْرَ الْحُسْنِ فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ الرَّابِعَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قَالَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِإِدْرِيسَ فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ (وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا) ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ الْخَامِسَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِهَارُونَ صلى الله عليه وسلم فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ. قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِمُوسَى صلى الله عليه وسلم فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ السَّابِعَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ فَقِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِإِبْرَاهِيمَ صلى الله عليه وسلم مُسْنِدًا ظَهْرَهُ إِلَى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ وَإِذَا هُوَ يَدْخُلُهُ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ لاَ يَعُودُونَ إِلَيْهِ ثُمَّ ذَهَبَ بِى إِلَى السِّدْرَةِ الْمُنْتَهَى وَإِذَا وَرَقُهَا كَآذَانِ الْفِيَلَةِ وَإِذَا ثَمَرُهَا كَالْقِلاَلِ - قَالَ - فَلَمَّا غَشِيَهَا مِنْ أَمْرِ اللَّهِ مَا غَشِىَ تَغَيَّرَتْ فَمَا أَحَدٌ مِنْ خَلْقِ اللَّهِ يَسْتَطِيعُ أَنْ يَنْعَتَهَا مِنْ حُسْنِهَا. فَأَوْحَى اللَّهُ إِلَىَّ مَا أَوْحَى فَفَرَضَ عَلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً فِى كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ فَنَزَلْتُ إِلَى مُوسَى صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا فَرَضَ رَبُّكَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ خَمْسِينَ صَلاَةً. قَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ يُطِيقُونَ ذَلِكَ فَإِنِّى قَدْ بَلَوْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ وَخَبَرْتُهُمْ. قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى رَبِّى فَقُلْتُ يَا رَبِّ خَفِّفْ عَلَى أُمَّتِى. فَحَطَّ عَنِّى خَمْسًا فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقُلْتُ حَطَّ عَنِّى خَمْسًا. قَالَ إِنَّ أُمَّتَكَ لاَ يُطِيقُونَ ذَلِكَ فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ. - قَالَ - فَلَمْ أَزَلْ أَرْجِعُ بَيْنَ رَبِّى تَبَارَكَ وَتَعَالَى وَبَيْنَ مُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - حَتَّى قَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّهُنَّ خَمْسُ صَلَوَاتٍ كُلَّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ لِكُلِّ صَلاَةٍ عَشْرٌ فَذَلِكَ خَمْسُونَ صَلاَةً. وَمَنْ هَمَّ بِحَسَنَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كُتِبَتْ لَهُ حَسَنَةً فَإِنْ عَمِلَهَا كُتِبَتْ لَهُ عَشْرًا وَمَنْ هَمَّ بِسَيِّئَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا لَمْ تُكْتَبْ شَيْئًا فَإِنْ عَمِلَهَا كُتِبَتْ سَيِّئَةً وَاحِدَةً - قَالَ - فَنَزَلْتُ حَتَّى انْتَهَيْتُ إِلَى مُوسَى صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ قَدْ رَجَعْتُ إِلَى رَبِّى حَتَّى اسْتَحْيَيْتُ مِنْهُ."
Tercemesi:
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit el-Bünânî, ona Enes b. Malik (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bana Burak'ı getirdiler. Beyaz, uzunca, eşekten büyük, katırdan küçük bir hayvandı. Adımını gözünün gördüğü en son noktaya atardı. Ona binip Beytü'l-Makdis'e geldim. Onu peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları halkaya bağladım. Ardından mescide girdim ve iki rekât namaz kıldım. Sonra mescitten çıktım. Cebrail (as) şarap ve süt dolu birer kâse getirdi. Ben sütü seçtim. Cebrail (as) fıtrata uygun olanı seçtin dedi. Sonra beni semaya çıkardı. Cebrail içeri girmek için kapının açılmasını istedi. Kimsin? diye sordular. Ben Cebrail'im! diye cevap verdi. Yanında kim var? diye sordular. Muhammed (sav) var diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapılar açıldı. Âdem (as) beni gördü ve hoş geldin diyerek bana hayır dua etti. Sonra ikinci semaya çıkarıldım. Cebrail buranın kapısının açılmasını istedi. Ona sen kimsin? diye sordular. Ben Cebrail'im diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye soruldu. Muhammed'dir (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Kapı tekrar açıldı. Teyzemin oğulları İsa b. Meryem'i (as) ve Yahya b. Zekeriyya'yı (as) gördüm. Bana hoş geldin dediler ve benim için hayır dua ettiler. Sonra beni üçüncü semaya çıkardılar. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Ona sen kimsin? diye sordular. Ben Cebrail'im diye cevap verdi. Yanındaki kimdir?' diye sordular. Muhammed'dir diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapı açıldı. Yusuf'u (as) gördüm. Güzelliğin yarısı ona verilmiş. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Sonra dördüncü semaya çıkarıldık. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Bu kimdir? diye soruldu. Cebrail'dir diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed'dir (sav) dedi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapıyı açtılar. Orada İdris'i (as) gördüm. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Allah; O'nu yüksek bir mekâna çıkardık (Meryem: 19/57) buyurmuştur. Sonra beşinci semaya çıkarıldık. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Kapıdaki kim? diye soruldu. Cebrail diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed'dir (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapı açıldı ve Harun'u (as) gördüm. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Sonra bizi altıncı semaya çıkardı. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Bu kimdir? diye sordular. Cebrail diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed'dir (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapı açıldı. Musa'yı (as) gördüm. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Sonra yedinci semaya çıktık. Cebrail oranın da kapısının açılmasını istedi. Kimdir O? diye sordular. Cebrail! diye cevap verdi. Yanında kim var? diye sordular. Muhammed (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Kapı açıldı ve İbrahim'i (sa) sırtını Beytu'l-ma'mûr'a dayamış halde gördüm. Beytu'l-ma'mûr'a her gün yetmiş bin melek giriyor ve girenler bir daha geri dönmüyordu. Sonra beni Sidretü'l-müntehâ'ya götürdü. Yaprakları fil kulakları, meyveleri küpler gibi. Bu ağacı Allah'ın celal ve azameti kuşattığı için hali değişmiş ve kimsenin anlatamayacağı kadar güzel bir hale gelmiş. Allah bana vahyettiğini vahyetti. Bana her gün için elli vakit namazı farz kıldı. Musa'nın (as) yanın indim. Rabb'in ümmetine ne farz kıldı? diye sordu. Elli vakit namaz farz kıldı dedim. 'Rabb'ine dön ve ondan bu namazı hafifletmesini iste. Ümmetin buna güç yetiremezler. Ben İsrail oğullarını denemiştim dedi. Bunun üzerine Rabbime döndüm ve Rabbim! Ümmetimin yükünü hafiflet. dedim. Musa'ya döndüm ve Rabbim elli vakitten beş vakti indirdi dedim. Musa dönüp 'Ümmetin buna güç yetiremez. Rabb'ine dön ve ondan yine hafifletmesini iste dedi. Ben Rabbimle Musa (as) arasında gidip gelmeye devam ettim. Sonunda Rabbim bana Ey Muhammed! Günde beş vakit namaz vardır. Her bir vakit namaz on vakit namaz gibidir. Böylece toplamı elli vakit gibi olur. Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa ona bir sevap yazılır. Eğer onu yaparsa on sevap yazılır. Her kim bir kötülük yapmaya niyetlenir de onu yapmazsa ona bir günah yazılmaz. Eğer günahı işlerse bir günah yazılır buyurdu. Bundan sonra inip Musa'nın (as) yanına gittim. Ona olanları anlattım. Bana dönüp tekrar rabbinden hafifletmesini niyaz et dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Rabbime o kadar müracaat ettim ki ondan utanır hale geldim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 411, /87
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, sembolik anlatım
Mirac,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1034, M000415
Hadis:
وَحَدَّثَنِى حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى التُّجِيبِىُّ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ كَانَ أَبُو ذَرٍّ يُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"فُرِجَ سَقْفُ بَيْتِى وَأَنَا بِمَكَّةَ فَنَزَلَ جِبْرِيلُ صلى الله عليه وسلم فَفَرَجَ صَدْرِى ثُمَّ غَسَلَهُ مِنْ مَاءِ زَمْزَمَ ثُمَّ جَاءَ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُمْتَلِئٍ حِكْمَةً وَإِيمَانًا فَأَفْرَغَهَا فِى صَدْرِى ثُمَّ أَطْبَقَهُ ثُمَّ أَخَذَ بِيَدِى فَعَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ فَلَمَّا جِئْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا قَالَ جِبْرِيلُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - لِخَازِنِ السَّمَاءِ الدُّنْيَا افْتَحْ. قَالَ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا جِبْرِيلُ. قَالَ هَلْ مَعَكَ أَحَدٌ قَالَ نَعَمْ مَعِىَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قَالَ فَأُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ فَفَتَحَ - قَالَ - فَلَمَّا عَلَوْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا فَإِذَا رَجُلٌ عَنْ يَمِينِهِ أَسْوِدَةٌ وَعَنْ يَسَارِهِ أَسْوِدَةٌ - قَالَ - فَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى - قَالَ - فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ - قَالَ - قُلْتُ يَا جِبْرِيلُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا آدَمُ صلى الله عليه وسلم وَهَذِهِ الأَسْوِدَةُ عَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ نَسَمُ بَنِيهِ فَأَهْلُ الْيَمِينِ أَهْلُ الْجَنَّةِ وَالأَسْوِدَةُ الَّتِى عَنْ شِمَالِهِ أَهْلُ النَّارِ فَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى - قَالَ - ثُمَّ عَرَجَ بِى جِبْرِيلُ حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ. فَقَالَ لِخَازِنِهَا افْتَحْ - قَالَ - فَقَالَ لَهُ خَازِنُهَا مِثْلَ مَا قَالَ خَازِنُ السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَفَتَحَ."
فَقَالَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ فَذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ فِى السَّمَوَاتِ آدَمَ وَإِدْرِيسَ وَعِيسَى وَمُوسَى وَإِبْرَاهِيمَ - صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ أَجْمَعِينَ - وَلَمْ يُثْبِتْ كَيْفَ مَنَازِلُهُمْ غَيْرَ أَنَّهُ ذَكَرَ أَنَّهُ قَدْ وَجَدَ آدَمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فِى السَّمَاءِ الدُّنْيَا وَإِبْرَاهِيمَ فِى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ. قَالَ
"فَلَمَّا مَرَّ جِبْرِيلُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِإِدْرِيسَ - صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِ - قَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ - قَالَ - ثُمَّ مَرَّ فَقُلْتُ مَنْ هَذَا فَقَالَ هَذَا إِدْرِيسُ - قَالَ - ثُمَّ مَرَرْتُ بِمُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ - قَالَ - قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا مُوسَى - قَالَ - ثُمَّ مَرَرْتُ بِعِيسَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ. قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ - قَالَ - ثُمَّ مَرَرْتُ بِإِبْرَاهِيمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ - قَالَ - قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِبْرَاهِيمُ."
قَالَ ابْنُ شِهَابٍ وَأَخْبَرَنِى ابْنُ حَزْمٍ أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ وَأَبَا حَبَّةَ الأَنْصَارِىَّ كَانَا يَقُولاَنِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "ثُمَّ عَرَجَ بِى حَتَّى ظَهَرْتُ لِمُسْتَوًى أَسْمَعُ فِيهِ صَرِيفَ الأَقْلاَمِ."
قَالَ ابْنُ حَزْمٍ وَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "فَفَرَضَ اللَّهُ عَلَى أُمَّتِى خَمْسِينَ صَلاَةً - قَالَ - فَرَجَعْتُ بِذَلِكَ حَتَّى أَمُرَّ بِمُوسَى فَقَالَ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ مَاذَا فَرَضَ رَبُّكَ عَلَى أُمَّتِكَ - قَالَ - قُلْتُ فَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسِينَ صَلاَةً . قَالَ لِى مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ فَرَاجِعْ رَبَّكَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ - قَالَ - فَرَاجَعْتُ رَبِّى فَوَضَعَ شَطْرَهَا - قَالَ - فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَأَخْبَرْتُهُ قَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ - قَالَ - فَرَاجَعْتُ رَبِّى فَقَالَ هِىَ خَمْسٌ وَهْىَ خَمْسُونَ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ - قَالَ - فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ . فَقُلْتُ قَدِ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّى - قَالَ - ثُمَّ انْطَلَقَ بِى جِبْرِيلُ حَتَّى نَأْتِىَ سِدْرَةَ الْمُنْتَهَى فَغَشِيَهَا أَلْوَانٌ لاَ أَدْرِى مَا هِىَ - قَالَ - ثُمَّ أُدْخِلْتُ الْجَنَّةَ فَإِذَا فِيهَا جَنَابِذُ اللُّؤْلُؤِ وَإِذَا تُرَابُهَا الْمِسْكُ."
Tercemesi:
Bize Harmele b. Yahya et-Tücibi, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Enes b. Malik, ona Ebu Zer'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke'deyken evimin çatısı açıldı ve Cebrail (as) indi. Göğsümü yardı ve onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman dolu altın bir tas getirdi ve onu göğsüme boşalttı. Ardından göğsümü kapattı. Elimden tutup beni semaya çıkardı. Dünya semasına geldiğimizde Cebrail (as) dünya semasının bekçisine kapıyı aç dedi. Bekçi kimdir O? diye sorunca Cebrail! diye cevap verdi. Bekçi yanında kimse var mı? diye sordu. Cebrail (as) evet, yanımda Muhammed (sav) var diye cevap verdi. Bekçi O gönderildi mi? diye sordu. Cebrail evet dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Dünya semasına çıktığımızda bir adam gördük. Sağında ve sol tarafında birtakım karaltılar vardı. Sağ tarafa baktığında gülüyor, sol tarafa baktığında ağlıyordu. Salih peygamber, salih evlat hoş geldin dedi. Ey Cebrail! Bu kim? diye sordum. Bu Âdem'dir (as). Sağ ve sol tarafındaki bu karaltılar çocuklarının ruhlarıdır. Sağ taraftakiler cennetliklerdir. Sol taraftakiler ise cehennemliklerdir. Sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar.' Sonra Cebrail beni çıkarmaya devam etti ve ikinci göğe geldik. Oranın bekçisine kapıyı aç dedi. Buranın bekçisi de ona dünya semasının bekçisinin söylediği sözleri söyledi."
Enes b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) semalarda Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. İsa ve Hz. Musa'yı (as) gördüğünü söylemiş ancak onların konumlarının nasıl olduğunu anlatmamıştır. "Hz. Âdem'i (as) dünya semasında, Hz. İbrahim’i (as) ise altıncı semada gördüğünü zikretmiştir. Cebrail ve Rasulullah (sav) Hz. İdris’e (as) uğrayınca Hz. İdris (as) onlara salih peygamber, salih kardeş hoş geldin dedi. Sonrasını Hz. Peygamber (sav) şöyle anlatır: Oradan geçtik. Hz. Peygamber (sav) bu kimdi? diye sordu. Cebrail (as) bu İdris’ti diye cevap verdi. Sonra Musa’ya (as) uğradım. O da bana salih peygambere salih kardeşe selam olsun dedi. Cebrail’e (as) bu kimdi? diye sordum. Bu Musa idi diye cevap verdi. Sonra İsa’nın (as) yanına uğradım. O da bana Salih peygambere Salih kardeşe selam olsun dedi. Cebrail’e (as) bu kimdi? diye sordum. Bana; O Meryem oğlu İsa idi diye cevap verdi. Sonra Hz. İbrahim’in (as) yanına uğradım. O da bana Salih peygambere Salih evlada selam olsun dedi. Cebrail’e (as) bu kimdi? diye sordum. Cebrail (as) İbrahim’di' diye cevap verdi."
İbn Şihâb, İbn Hazm’dan rivayet ettiğine göre İbn Abbas ve İbn Habbe el-Ensârî şöyle derlerdi: Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Sonra beni yukarı çıkardı ve kalemlerin çıtırtısını duyduğum bir seviyeye geldim."
İbn Hazm ve Enes b. Malik şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben bu emirle döndüm ve Hz. Musa’nın yanına uğradım. Bana; Rabbin ümmetine ne farz kıldı? diye sordu. Elli vakit namaz farz kıldı dedim. Bana; Rabbine dönüp müracaat et, ümmetin buna güç yetiremez dedi. Ben de Rabb'ime döndüm. Elli vakit namazın yarısını affetti. Tekrar Musa’nın yanına döndüm ve ona durumu anlattım. Rabb'ine dönüp tekrar hafifletmesini iste, ümmetin buna güç yetiremez dedi. Ben de Rabb'ime dönüp tekrar niyaz ettim. Rabb'im; O beş vakittir. (Ama) sevap olarak (ellidir). Ben de söz (bir tanedir) değişmez buyurdu. Sonra Musa’ya (as) tekrar döndüm. O; Rabb'ine bir kez daha müracaat et dedi. Artık Rabb'imden haya ediyorum dedim. Cebrail beni götürdü ve sidretü’l-müntehâya geldik. Orayı ne olduğunu bilmediğim renkler kuşatmıştı. Sonra cennete girdik. Orada inciden kubbeler vardı. Toprağı da miskti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 415, /88
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Hafs Harmele b. Yahya et-Tücibi (Harmele b. Yahya b. Abdullah)
Konular:
İbadet, Namaz
KTB, NAMAZ,
Mirac,
Peygamberler, Peygamberlerin ayırıcı vasfı
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1039, M000416
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ - لَعَلَّهُ قَالَ - عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رَجُلٌ مِنْ قَوْمِهِ - قَالَ قَالَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"بَيْنَا أَنَا عِنْدَ الْبَيْتِ بَيْنَ النَّائِمِ وَالْيَقْظَانِ إِذْ سَمِعْتُ قَائِلاً يَقُولُ أَحَدُ الثَّلاَثَةِ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ. فَأُتِيتُ فَانْطُلِقَ بِى فَأُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ فِيهَا مِنْ مَاءِ زَمْزَمَ فَشُرِحَ صَدْرِى إِلَى كَذَا وَكَذَا."
قَالَ قَتَادَةُ فَقُلْتُ لِلَّذِى مَعِى مَا يَعْنِى قَالَ إِلَى أَسْفَلِ بَطْنِهِ "فَاسْتُخْرِجَ قَلْبِى فَغُسِلَ بِمَاءِ زَمْزَمَ ثُمَّ أُعِيدَ مَكَانَهُ ثُمَّ حُشِىَ إِيمَانًا وَحِكْمَةً ثُمَّ أُتِيتُ بِدَابَّةٍ أَبْيَضَ يُقَالُ لَهُ الْبُرَاقُ فَوْقَ الْحِمَارِ وَدُونَ الْبَغْلِ يَقَعُ خَطْوُهُ عِنْدَ أَقْصَى طَرْفِهِ فَحُمِلْتُ عَلَيْهِ ثُمَّ انْطَلَقْنَا حَتَّى أَتَيْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ صلى الله عليه وسلم فَقِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ - قَالَ - فَفَتَحَ لَنَا وَقَالَ مَرْحَبًا بِهِ وَلَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ - قَالَ - فَأَتَيْنَا عَلَى آدَمَ صلى الله عليه وسلم." وَسَاقَ الْحَدِيثَ بِقِصَّتِهِ. وَذَكَرَ أَنَّهُ لَقِىَ فِى السَّمَاءِ الثَّانِيَةِ عِيسَى وَيَحْيَى - عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ - وَفِى الثَّالِثَةِ يُوسُفَ وَفِى الرَّابِعَةِ إِدْرِيسَ وَفِى الْخَامِسَةِ هَارُونَ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَسَلَّمَ - قَالَ
"ثُمَّ انْطَلَقْنَا حَتَّى انْتَهَيْنَا إِلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ فَأَتَيْتُ عَلَى مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ. فَلَمَّا جَاوَزْتُهُ بَكَى فَنُودِىَ مَا يُبْكِيكَ قَالَ رَبِّ هَذَا غُلاَمٌ بَعَثْتَهُ بَعْدِى يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِهِ الْجَنَّةَ أَكْثَرُ مِمَّا يَدْخُلُ مِنْ أُمَّتِى. - قَالَ - ثُمَّ انْطَلَقْنَا حَتَّى انْتَهَيْنَا إِلَى السَّمَاءِ السَّابِعَةِ فَأَتَيْتُ عَلَى إِبْرَاهِيمَ." وَقَالَ فِى الْحَدِيثِ وَحَدَّثَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ رَأَى أَرْبَعَةَ أَنْهَارٍ يَخْرُجُ مِنْ أَصْلِهَا نَهْرَانِ ظَاهِرَانِ وَنَهْرَانِ بَاطِنَانِ
"فَقُلْتُ يَا جِبْرِيلُ مَا هَذِهِ الأَنْهَارُ قَالَ أَمَّا النَّهْرَانِ الْبَاطِنَانِ فَنَهْرَانِ فِى الْجَنَّةِ وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ فَالنِّيلُ وَالْفُرَاتُ. ثُمَّ رُفِعَ لِىَ الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ فَقُلْتُ يَا جِبْرِيلُ مَا هَذَا قَالَ هَذَا الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ يَدْخُلُهُ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ إِذَا خَرَجُوا مِنْهُ لَمْ يَعُودُوا فِيهِ آخِرُ مَا عَلَيْهِمْ. ثُمَّ أُتِيتُ بِإِنَاءَيْنِ أَحَدُهُمَا خَمْرٌ وَالآخَرُ لَبَنٌ فَعُرِضَا عَلَىَّ فَاخْتَرْتُ اللَّبَنَ فَقِيلَ أَصَبْتَ أَصَابَ اللَّهُ بِكَ أُمَّتُكَ عَلَى الْفِطْرَةِ. ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسُونَ صَلاَةً." ثُمَّ ذَكَرَ قِصَّتَهَا إِلَى آخِرِ الْحَدِيثِ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona İbn Ebu Adî, ona Said, ona Katade, ona Enes b. Malik rivayet etmiştir. Muhtemelen Enes b. Malik, -kendi kavminden bir adam olan- Malik b. Sa'sa'a'dan nakletmiştir). Enes rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Kâbe'de uyku ile uyanıklık arasında dururken bir ses işittim. Üçten birisi iki kişinin arasındadır diyordu. Sonra yanıma geldiler. Beni aldılar. İçinde zemzem suyu olan bir tas getirdiler. Göğsümü şuraya kadar yardılar."
Katade şöyle demiştir: Yanımdakine bunun anlamını sordum. "Karnının altına kadar" diye cevap verdi. Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "Kalbimi yerinden çıkarıp zemzem suyu ile yıkadılar. Sonra tekrar yerine koydular. İçi iman ve hikmetle dolmuştu. Derken Burak adında beyaz bir binek hayvanı getirildi. Eşekten irice, katırdan küçük bir hayvandı. Adımı attığı zaman gözünün gördüğü en son noktaya ulaşıyordu. Bu hayvanın üstüne bindim. Oradan ayrıldık ve dünyanın semasına ulaştık. Cebrail orada kapının açılmasını istedi. Ona kimdir O? diye sordular. Cebrail! diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Sonra kapıda bekleyen bize kapıyı açtı ve hoş geldiniz, safa getirdiniz dedi. Bundan sonra Adem'in (as) yanına gittik." Sonra hadisteki olayı anlattı. İkinci sema'da İsa (as) ve Yahya (as) ile, üçüncü semada Yusuf (as) ile, dördüncü semada İdris (as) ile, beşinci semada Harun (as) ile karşılaştığını söyledi. Şöyle devam etti:
"Sonra oradan ayrılıp altıncı semaya geldik. Orada Musa'nın (as) yanına geldim. Ona selam verdim. Her işi güzel olan kardeşim, güzel Peygamber hoş geldin dedi. Onun yanından ayrılınca ağladı. Neden ağladığı sorulunca Rabbim! Onu benden sonra gönderdin. Ama onun ümmetinden cennete gireceklerin sayısı benim ümmetimden gireceklerden daha fazla dedi. Sonra oradan ayrıldık ve yedinci semaya geldik. Orada İbrahim'in (as) yanına gittim."
Hadisi nakleden ravi şöyle demiştir: Hz. Peygamber orada dört nehir gördüğünü anlattı. Bu nehirlerin kaynağında ikisi açık ikisi gizli dört nehir çıkıyordu. "Ey Cebrail! Bu nehirler nedir? diye sordum. Gizli olan iki nehir cennetteki iki nehirdir. Açık olanlar ise Nil ve Fırat'tır. diye cevap verdi. Sonra Beytu'l-Ma'mûr bana gösterildi. Ey Cebrail! Bu nedir? diye sordum. Bu Beytü'l-Ma'mûr'dur. Her gün ona yetmiş bin melek girer. Oradan çıktıklarında bir daha geri gelmezler dedi. Daha sonra bana birisinde şarap diğerinde süt olan iki tas getirdiler. Ben sütü seçtim. Bana doğruyu seçtin. Allah sana doğruyu seçtirdi. Ümmetin de fıtrat üzere olacaklar denildi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı." Daha sonra olayı hadisin sonuna kadar nakletmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 416, /89
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, göğsünün yarılması
Mirac,
Peygamberler, Peygamberlerin ayırıcı vasfı
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَابْنُ نُمَيْرٍ وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالُوا حَدَّثَنَا ابْنُ فُضَيْلٍ ح
وَحَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ كِلاَهُمَا عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ح
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ ذَكْوَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِمِثْلِ حَدِيثِ الْعَلاَءِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
956, M000397
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَابْنُ نُمَيْرٍ وَأَبُو كُرَيْبٍ قَالُوا حَدَّثَنَا ابْنُ فُضَيْلٍ ح
وَحَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ كِلاَهُمَا عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ح
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ ذَكْوَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِمِثْلِ حَدِيثِ الْعَلاَءِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara İbn Fudayl; (T)
Bize Züheyr b. Harb, ona Cerir, onlara Umare b. el-Ka'ka', ona Ebu Zür'a, ona Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir; (T)
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Hüseyn b. Ali, ona Zaide, ona Abdullah b. Zekvan, ona Abdurrahman el-A'rec, ona Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir; (T)
Bize Muhammed b. Rafi, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'den (sav) el-Alâ'nın babasından, onun Ebu Hureyre'den onun da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiği hadisinin bir benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 397, /83
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet alametleri, Hz. İsa'nın gelişi
Kıyamet, alametleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
960, M000399
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ جَمِيعًا عَنِ ابْنِ عُلَيَّةَ - قَالَ ابْنُ أَيُّوبَ حَدَّثَنَا ابْنُ عُلَيَّةَ - حَدَّثَنَا يُونُسُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ يَزِيدَ التَّيْمِىِّ - سَمِعَهُ فِيمَا أَعْلَمُ - عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى ذَرٍّ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ يَوْمًا
"أَتَدْرُونَ أَيْنَ تَذْهَبُ هَذِهِ الشَّمْسُ." قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ
"إِنَّ هَذِهِ تَجْرِى حَتَّى تَنْتَهِىَ إِلَى مُسْتَقَرِّهَا تَحْتَ الْعَرْشِ فَتَخِرُّ سَاجِدَةً وَلاَ تَزَالُ كَذَلِكَ حَتَّى يُقَالَ لَهَا ارْتَفِعِى ارْجِعِى مِنْ حَيْثُ جِئْتِ فَتَرْجِعُ فَتُصْبِحُ طَالِعَةً مِنْ مَطْلِعِهَا ثُمَّ تَجْرِى حَتَّى تَنْتَهِىَ إِلَى مُسْتَقَرِّهَا تَحْتَ الْعَرْشِ فَتَخِرُّ سَاجِدَةً وَلاَ تَزَالُ كَذَلِكَ حَتَّى يُقَالَ لَهَا ارْتَفِعِى ارْجِعِى مِنْ حَيْثُ جِئْتِ فَتَرْجِعُ فَتُصْبِحُ طَالِعَةً مِنْ مَطْلِعِهَا ثُمَّ تَجْرِى لاَ يَسْتَنْكِرُ النَّاسُ مِنْهَا شَيْئًا حَتَّى تَنْتَهِىَ إِلَى مُسْتَقَرِّهَا ذَاكَ تَحْتَ الْعَرْشِ فَيُقَالُ لَهَا ارْتَفِعِى أَصْبِحِى طَالِعَةً مِنْ مَغْرِبِكِ فَتُصْبِحُ طَالِعَةً مِنْ مَغْرِبِهَا." فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَتَدْرُونَ مَتَى ذَاكُمْ ذَاكَ حِينَ لاَ يَنْفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِنْ قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِى إِيمَانِهَا خَيْرًا."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Eyyüb ve İshak b. İbrahim, onlara İbn Uleyye, -İbn Eyyüb, ona İbn Uleyye rivayet etti demiştir-, ona Yunus, ona İbrahim b. Yezid et-Teymi-bildiğim kadarıyla-, ona babası, ona Ebu Zer (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) bir gün; "güneş nereye gidiyor biliyor musunuz?" diye sormuştu. Allah ve Rasulü daha iyi bilir diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "güneş arşın altındaki karargahına ulaşıncaya kadar gider. Sonra orada secde eder. Kalk ve geldiğin yere dön denilene kadar orada kalır. Sonra doğacağı yerden doğar ve ardından tekrar batar ve arşın altındaki karargahına gider. Orada secde eder ve kalk ve geldiğin yere dön hitabını alana kadar o halde kalır. Sonra sabahleyin tekrar doğar. Bu böyle devam eder. İnsanlar bu durumdan hiçbir şeyi garip görmezler. Bir gün gelir ki yine arşın altındaki karargahına gidip kendisine 'kalk ve battığın yerden geri dön denilir." Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Bu ne zaman olur bilir misiniz? Evvelce iman etmemiş ve imanı varken hiç hayır işlememiş kimseye imanı fayda vermediği zamanda."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 399, /84
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu İbrahim Yezid b. Şerik et-Teymi (Yezid b. Şerik b. Tarık)
3. Ebu Esma İbrahim b. Yezid et-Teymî (İbrahim b. Yezid b. Şerik)
4. Ebu Abdullah Yunus b. Ubeyd el-Abdî (Yunus b. Ubeyd b. Dinar)
5. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Güneş, secde etmesi
İman, imanın fayda vermeyeceği zaman
Kıyamet, alametleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1105, M000431
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ مِغْوَلٍ ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ جَمِيعًا عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ - وَأَلْفَاظُهُمْ مُتَقَارِبَةٌ - قَالَ ابْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ مِغْوَلٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ عَدِىٍّ عَنْ طَلْحَةَ عَنْ مُرَّةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ لَمَّا أُسْرِىَ بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم انْتُهِىَ بِهِ إِلَى سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى وَهِىَ فِى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ إِلَيْهَا يَنْتَهِى مَا يُعْرَجُ بِهِ مِنَ الأَرْضِ فَيُقْبَضُ مِنْهَا وَإِلَيْهَا يَنْتَهِى مَا يُهْبَطُ بِهِ مِنْ فَوْقِهَا فَيُقْبَضُ مِنْهَا قَالَ "(إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى)" قَالَ فَرَاشٌ مِنْ ذَهَبٍ. قَالَ فَأُعْطِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثًا أُعْطِىَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ وَأُعْطِىَ خَوَاتِيمَ سُورَةِ الْبَقَرَةِ وَغُفِرَ لِمَنْ لَمْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ مِنْ أُمَّتِهِ شَيْئًا الْمُقْحِمَاتُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Üsame, ona Malik b. Miğvel; (T)
Bize İbn Nümeyr ve Züheyr b. Harb, onlara Abdullah b. Nümeyr -lafızları birbirine yakındır-, ona babası, ona Malik b. Miğvel, ona Zübeyr b. Adî, ona Talha, ona Mürra, ona Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Mekke'den Kudüs'e götürüldüğü gece Sidre-i Münteyâ'ya ulaşmıştı. Burası altıncı semadadır. Yeryüzünden çıkarılan oradan alınır. Yukarıdan indirilen de önce oraya indirilip oradan alınır. "O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı" (Necm, 53/16) ayetini okumuş ve altından pervaneler olduğunu söylemişti. Sonra şöyle dedi: Rasulullah'a (sav) miraçta üç şey verildi: Beş vakit namaz ve Bakara suresinin son ayetleri verildi ve ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların büyük günahları affedildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 431, /92
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu İsmail Mürra et-Tayyib (Mürra b. Şurahil)
3. Ebu Muhammed Talha b. Musarrif el-İyâmî (Talha b. Musarrif b. Amr b. Ka'b b. Cuhdüb)
4. Ebu Abdullah Zübeyr b. İsa el-Hemdani (Zübeyr b. İsa)
5. Malik b. Miğvel el-Becelî (Malik b. Miğvel b. Asım Malik)
6. Ebu Hişam Abdullah b. Nümeyr el-Hemdânî (Abdullah b. Nümeyr b. Abdullah b. Ebu Hayye)
6. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
7. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
7. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
7. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Doğa Tasavvuru, gökyüzü
Kur'an, Bakara Suresi
Mirac,
Mirac, İsra
Mirac, Sidretu'l-münteha
Namaz, Farziyeti