Giriş

Bize Abdussamed, ona babası (Abdulvâris ibn Saîd), ona Eyyûb, ona Nâfi, ona da İbn Ömer "Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" (Bakara, 223) ayeti hakkında "eşine (dilediği) yönden yaklaşır" demiştir. Bize Muhammed b. Yahya b. Saîd, ona babası (Yahya b. Saîd), ona Ubeydullah, ona Nâfi bu hadisi İbn Ömer'den rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
287275 B004527-2 Buhari, Tefsir, (Bakara), 39

Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yezîd; (T) bana Abdurrahman, ona Yahya b. Saîd, onlara Hişam, ona Muhammed, ona Ubeyde, ona da Ali (ra)şöyle demiştir: Peygam­ber (sav) Hendek günü "Müşrikler bizi güneş batıncaya kadar ikindi namazını kılmaktan alıkoydular. Allah onların kabirlerini ve evlerini - ya da içlerini- ateş dol­dursun" buyurdu. Râvî Yahya rivayette "(بُيُوتَهُمْ) evlerini" kelimesi mi yoksa "(أَجْوَافَهُمْ) içlerini" kelimesi mi kullanıldığı konusunda ikileme düşmüştür.


    Öneri Formu
31650 B004533 Buhari, Tefsir, (Bakara), 42

Bize İbn Ebu Meryem, ona Muhammed b. Cafer, ona Şerîk b. Ebu Nemr, ona Atâ b. Yesâr ve Abdurrahman b. Ebu Amre el-Ensârî, onlara da Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Miskin (yoksul), insanların, eline bir hur­ma, iki hurma, bir lokma, iki lokma verip gönderdiği kimse değildir. Asıl miskin (ihtiyacı olduğu halde insanlara el açıp istemekten çekinip iffetli kalmağa çalışan kim­sedir. İsterseniz şu ayeti okuyun:" “Vereceğiniz sadakalar, öncelikle kendilerini Allah yoluna adayan, bu sebeple yeryüzünde maişet için dolaşma imkânı bulamayan fakirler içindir. İffet ve hayaları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıklarından cahiller onları zengin zanneder. Sen ise onları simalarından tanırsın. Hele yüzsüzlük edip de insanlardan ısrarla bir şey istemezler.” (Bakara, 273)


    Öneri Formu
31656 B004539 Buhari, Tefsir, (Bakara), 48

Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yezîd; (T) bana Abdurrahman, ona Yahya b. Saîd, onlara Hişam, ona Muhammed, ona Ubeyde, ona da Ali (ra)şöyle demiştir: Peygam­ber (sav) Hendek günü "Müşrikler bizi güneş batıncaya kadar ikindi namazını kılmaktan alıkoydular. Allah onların kabirlerini ve evlerini - ya da içlerini- ateş dol­dursun" buyurdu. Râvî Yahya rivayette "(بُيُوتَهُمْ) evlerini" kelimesi mi yoksa "(أَجْوَافَهُمْ) içlerini" kelimesi mi kullanıldığı konusunda ikileme düşmüştür.


    Öneri Formu
287279 B004533-2 Buhari, Tefsir, (Bakara), 42

Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme ve Saîd, onlara da Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphe duymak İbrahim'den (as) daha çok bize müstahaktır. İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” dediğinde (Allah ona) “İnanmıyor musun?” diye sormuş, o da “Hayır inandım ancak kalbimin kanaat getirmesi için” demişti." (Bakara, 260).


    Öneri Formu
287280 B004537-2 Buhari, Tefsir, (Bakara), 46

Bize İshak, ona Ravh, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zik­redilen dört ay on günlük iddet, kadının, kocasının akrabaları ya­nında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah dört ay on gün iddet bek­leyen kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, sene­nin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İb­n Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Ka­dın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yap­tıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği baş­ka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın di­lediği yerde iddetini bekler. Bu hadisi bize aynı şekilde Muhammed b. Yusuf ona Verkâ, ona İbn Ebu Necîh, ona da Mücâhid rivayet etmiştir. Ve yine Abdullah İbn Ebu Necîh, ona Atâ, ona da İbn Abbâs benzer şekilde şöyle demiştir: Bu ayet, kadının, ailesi yanında iddet beklemesi­ni nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Çünkü Yüce Al­lah: "Çıkarılmayarak..." buyurmuştur.


    Öneri Formu
287276 B004531-2 Buhari, Tefsir, (Bakara), 41

Bize İshak, ona Ravh, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zik­redilen dört ay on günlük iddet, kadının, kocasının akrabaları ya­nında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah dört ay on gün iddet bek­leyen kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, sene­nin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İb­n Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Ka­dın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yap­tıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği baş­ka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın di­lediği yerde iddetini bekler. Bu hadisi bize aynı şekilde Muhammed b. Yusuf ona Verkâ, ona İbn Ebu Necîh, ona da Mücâhid rivayet etmiştir. Ve yine Abdullah İbn Ebu Necîh, ona Atâ, ona da İbn Abbâs benzer şekilde şöyle demiştir: Bu ayet, kadının, ailesi yanında iddet beklemesi­ni nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Çünkü Yüce Al­lah: "Çıkarılmayarak..." buyurmuştur.


    Öneri Formu
287277 B004531-4 Buhari, Tefsir, (Bakara), 41

Bize İshak, ona Ravh, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zik­redilen dört ay on günlük iddet, kadının, kocasının akrabaları ya­nında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah dört ay on gün iddet bek­leyen kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, sene­nin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İb­n Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Ka­dın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yap­tıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği baş­ka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın di­lediği yerde iddetini bekler. Bu hadisi bize aynı şekilde Muhammed b. Yusuf ona Verkâ, ona İbn Ebu Necîh, ona da Mücâhid rivayet etmiştir. Ve yine Abdullah İbn Ebu Necîh, ona Atâ, ona da İbn Abbâs benzer şekilde şöyle demiştir: Bu ayet, kadının, ailesi yanında iddet beklemesi­ni nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Çünkü Yüce Al­lah: "Çıkarılmayarak..." buyurmuştur.


    Öneri Formu
287278 B004531-3 Buhari, Tefsir, (Bakara), 41

Bize İbn Ebu Meryem, ona Muhammed b. Cafer, ona Şerîk b. Ebu Nemr, ona Atâ b. Yesâr ve Abdurrahman b. Ebu Amre el-Ensârî, onlara da Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Miskin (yoksul), insanların, eline bir hur­ma, iki hurma, bir lokma, iki lokma verip gönderdiği kimse değildir. Asıl miskin (ihtiyacı olduğu halde insanlara el açıp istemekten çekinip iffetli kalmağa çalışan kim­sedir. İsterseniz şu ayeti okuyun:" “Vereceğiniz sadakalar, öncelikle kendilerini Allah yoluna adayan, bu sebeple yeryüzünde maişet için dolaşma imkânı bulamayan fakirler içindir. İffet ve hayaları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıklarından cahiller onları zengin zanneder. Sen ise onları simalarından tanırsın. Hele yüzsüzlük edip de insanlardan ısrarla bir şey istemezler.” (Bakara, 273)


    Öneri Formu
287281 B004539-2 Buhari, Tefsir, (Bakara), 48

Bize Haccâc b. Minhâl, ona Ebu Avâne, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Yüce Allah bunu tasdik üzere şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77) Sonra Eş'as b. Kays yanımıza girdi ve “Ebu Abdurrahman siz ne söylüyor” dedi. Ravi der ki: Biz de “şöyle şöyle konuştu” dedik. Bunun üzerine o “bu ayet benim hakkımda indi. Amcamın oğlunun arazisinde benim bir kuyum vardı. (Aramızda anlaşmazlık çıkınca Rasulullah'a geldik) Ra­sulullah (sav) "ya senin delilin olacak ya da bu adam yemin edecek" buyurdu. Ben de “bu adam (doğru yanlışa aldırmaksızın) yemin eder” dedim. Bunun üze­rine Hz. peygamber (sav) "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır" buyurdu.


    Öneri Formu
287282 B004549-2 Buhari, Tefsir, (Âl-i İmran) 3