10631 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona Hemmâm, ona Atâ; (T) Bize Müsedded, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Atâ, ona da Safvân b. Ya'lâ b. Ümeyye şöyle rivayet etti: Ya'la, "Keşke, vahiy alırken Rasulullah'ı (sav) bir görebilseydim" derdi. Hz. Peygamber (sav), beraberinde ashabından insanlar, üzerinde de kendisini gölgeleyen bir örtü olduğu halde Cîrâne'de bulunuyordu. Birden kokuya bulanmış bir adam çıkageldi ve "Yâ Rasulullah, kokuya bulandıktan sonra cübbe ile ihrama giren biri hakkında ne dersin?" dedi. Hz. Peygamber (sav), bir süre baktı ve (o esnada) kendisine vahiy geldi. Ömer, (hemen), Ya'lâ'ya gel (diye) işaret etti. Ya'lâ da geldi ve başını örtünün altına soktu. Bir de baktı ki, Hz. Peygamber (sav) homurdar halde ve yüzü kıpkırmızı kesilmiş. Bu şekilde bir müddet geçti. Daha sonra bu hal ondan gitti ve "Az önce bana umreden soran zât nerede?" diye sordu. Adam arandı ve Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna getirildi. Ona, "Üzerindeki kokuya gelince, onu üç kere yıka, cübbeyi de çıkart, ardından hacc yaparken yaptığın şeylerin aynısını umre yaparken de yap!" buyurdu.
Bize İshak, ona Ubeydullah, ona Şeybân, ona Yahya, ona Zühre oğullarının azatlısı Muhammed b. Abdurrahman, ona Ebu Seleme -zannımca o Ebu Seleme'den işittim diyerek nakletmişti-, ona da Abdullah b. Amr şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) [bana] "Kur'ân'ı ayda bir hatmet." buyurdu. Ben, '[daha kısa zamanda hatmetmeye] gücümün yeteceğini düşünüyorum' deyince O (sav); "O zaman, yedi günde bir hatmet. Bundan fazlasını da yapma" buyurdu.
Bize Musa, ona Ebu Avâne, ona Muğire, ona Mücahid, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etmiştir: Babam beni soylu bir kadın ile evlendirdi. Düzenli olarak gelinine gelip kocasını sorar, karısı da “(kocam) ne iyi bir adam, ona vardığımdan beri ne yatağa geldi ne de örtüyü araladı” derdi. Bu sıkça tekrarlanınca, babam, durumu Hz. Peygamber'e (sav) bildirdi. Hz. Peygamber (sav) de "Onu bana yolla" buyurdu. Sonra kendisi ile karşılaştım bana "nasıl oruç tutuyorsun?" buyurdu. “her gün” dedi. "Kur'an'ı nasıl hatmediyorsun" buyurdu. “her gece” dedi. Nebî (sav), "Her ay üç gün oruç tut ve ayda bir hatim indir" buyurdu. Abdullah der ki: Ben “daha fazlasına gücüm yeter” dedim. O, "her hafta üç gün oruç tut" buyurdu. Ben “Bundan daha fazlasını yapabilirim” dedim. O, "İki gün oruçsuz geçir, bir gün oruç tut" buyurdu. Ben “Bundan daha fazlasını yapabilirim” dedim. O, "En faziletli orucu, Davud orucunu tut. Bir gün oruç tut, bir gün tutma. Hafta da bir hatim indir" buyurdu. Keşke Rasulullah'ın (sav) ruhsatını kabul etseydim. Zira ben yaşlandım ve zayıf düştüm. Ailesinden biri Kur'an'ın yedide birini kendisine gündüz okurdu. Kendisine gündüz okudukları geceleyin kolaylık olması içindi. Güç toplamak istediğinde günlerce oruç tutmaz, sonra hesaplar ve Nebî'ye verdiği sözden dönme endişesinden dolayı misliyle onları tutardı. Ebu Abdullah der ki: Bazı râviler üç bazıları beş gün, ama çoğunluğu 7 gün demiştir.
Bize Übeydullah b. Musa, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.
Bize Musa, ona İbrahim, ona İbn Şihâb, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Ermenistan fethinde Şam, Azerbaycan fethinde de Irak ahalisi ile birlikte savaşan Huzeyfe b. Yemân, Şam ve Iraklıların Kur'an'ı farklı şekillerde okumalarından duyduğu endişe üzerine Osman'ın yanına geldi ve ona “Ey Müminlerin Emiri, Yahudi ve Hristiyanların kitaplarını okuma konusunda düştükleri ihtilafa benzer ihtilafa düşmeden önce bu ümmete yetiş” dedi. Bunun üzerine Osman, Hafsa'ya haber gönderip “Kur'an'ın yazılı olduğu sahifeleri bize gönder de, biz sureleri Mushaflara aktarıp, sonra da o sahifeleri tekrar sana iade edelim” dedi. Bunun üzerine Hafsa muhafaza ettiği Kur'an'ı Osmân'a gönderdi. Osmân talimat verdi, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Zübeyir, Saîd b. Âs ve Abdurrahman b. Hâris b. Hişâm'dan oluşan istinsah heyeti de bu asıl nüshadaki sureleri Mushaflara aktardılar. Osman, heyette bulunan Kureyşli üç sahabeye “Zeyd b. Sabit ile Kur'an'dan herhangi bir şeyde ihtilâfa düştüğünüzde, Kur'an'ı Kureyş lehçesi ile yazınız. Çünkü Kur'an, Kureyş lehçesi ile nazil olmuştur” dedi. Onlar da bu şekilde yaptılar ve sahifeleri Mushaflara aktarma işi bitince Osman, asıl sahifeleri tekrar Hafsa'ya iade etti ve heyetin istinsah ettiği Mushaflardan her birini farklı bölgelere gönderdi, ardından da bu nüshaların dışında kalan Kur'an yazılı sahife ve Mushafların yakılmasını emretti.
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs), ona A'meş, ona İbrahim, ona Abdurrahman b. Yezîd ve ona Alkame, onlara da Ebu Mesud el-Ensârî'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bakara Suresi'nin sonunda iki ayet vardır ki her kim geceleyin o iki ayeti okursa, ona yeterli olur."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, ona Muhammed b. İbrahim b. Hâris et-Teymî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle dedi: Rasulullah’ı (sav) şöyle buyururken işittim: “Aranızdan öyle bir topluluk çıkacak ki onların namazlarına kıyasla kendi namazlarınızı, oruçlarına kıyasla kendi oruçlarınızı, diğer amellerine göre kendi amellerinizi oldukça küçümseyeceksiniz. Bununla birlikte bunlar Kur’ân okuyacaklar ama hançerelerini aşmayacak. Okun hedefini delip çıktığı gibi dinden öylece çıkarlar. Okun sahibi (hedefi delip geçen) okunun demirine bakar, bir şey görmez, okun tahta kısmına bakar, yine bir şey görmez, okun tüylerine bakar, yine bir şey görmez, hatta okun sahibi (acaba ava isabet etti mi) şüphesi ile el-Fûk denilen yere (okun ucuna) da bakar (orada da kan izi göremez).”
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ