6725 Kayıt Bulundu.
Bize Rabi' b. Süleyman Müezzin, ona (Abdullah) İbn Vehb, ona Süleyman (b. Bilal), ona Kesir (b. Zeyd), ona Velid (b. Rabah), ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Dışarıdan evin içine (bakıldığında), artık (içeri girmek için) izne gerek kalmamıştır."
Açıklama: Evler mahrem kabul edildiği için kişi dışarıdan bir evin içine bakamaz. Böyle yaparsa o eve izinsiz giren kimse gibi olur. Hadiste "izne gerek kalmamıştır" sözü bu vehameti dile getirmektedir.
Bize Müsedded (b. Müserhed el-Esedî), ona Bişr (b. Mufaddal er-Rakâşi), ona Şube (b. Haccâc el-Atekî), ona Muhammed b. Münkedir (el-Kuraşî), ona da Cabir b. Abdullah (ra) rivayet etmiştir: Babamın borcuyla ilgili olarak (yardımını istemek amacıyla) Rasulullah'a (sav) geldim ve kapıyı vurdum. "Kim o?" dedi. Benim şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber; "benim, benim (ne demek?)" dedi. Bu şekilde cevap verilmesinden hoşlanmamış gibiydi.
Açıklama: Rasulullah'ın (sav) 'benim' şeklindeki ifadeden hoşlanmamasının sebebi, kişinin bu ifadeyle kendini tanıtmış olmaması, böylece bir fayda sağlanmamış olmasıdır. Doğrusu, 'ben filan kişiyim' şeklinde kendini tanıtıcı bir ifade kullanılmasıdır. Dolayısıyla, hadiste günlük hayattaki insan ilişkileriyle ilgili önemli bir edebe işaret edilmektedir.
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir; (T) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Hafs, ona el-A'meş (Süleyman b. Mihran), ona da Talha (b. Musarrif), Huzeyl'in (b. Şurahbil) şöyle dediğini rivayet etti: Bir adam geldi Osman (b. Ebu Şeybe bu adamın) Sa'd (b. Ebu Vakkas) olduğunu rivayet etmiştir. Nebi'nin (sav) kapısının önünde durup içeri girmek için izin istedi ve kapının önüne dikildi. Osman (b. Ebu Şeybe bu sözü) kapıya karşı (dikildi) diye rivayet etti. Nebi (sav) ona; "kapıdan biraz geriye şöyle çekil veya şöyle dur. Çünkü (içeriye girmek için) izin isteme (kuralı) görmeyi engellemek için konulmuştur" buyurdu.
Bize Harun b. Abdullah, ona Ebu Davud el-Hafrî, ona Süfyan (es-Sevrî), ona el-A'meş (Süleyman b. Mihran), ona Talha b. Musarrif, ona biri, ona da Sa'd (bir önceki hadisin) bir benzerini de (kapıdan biraz geriye şöyle çekil veya şöyle dur. Çünkü izin isteme (kuralı) görmeyi engellemek içindir.) Nebi'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Hennâd b. Serî, ona Ebu Ahvas, ona Mansur, ona da Rib'î b. Hirâş rivayet etmiş ve bana rivayet edildiğine göre Amir oğullarından bir adam, Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna girmek için izin istedi diyerek önceki hadisi manen rivayet etti. [Ebû Davud şöyle dedi: Aynı şekilde bu hadisi bize Müsedded, ona Ebu Avane, ona Mansur, ona da Rib'î rivayet etmiş; ancak Rib'î, Amir oğullarından bir adamdan (bana rivayet edildi)' ifadesini kullanmamıştır.]
Bize Yahya b. Habib, ona Ravh, ona İbn Cüreyc, ona Ata, ona da Ubeyd b. Umeyr şunu rivayet etti: "Ebu Musa, Ömer'den (yanına girmek için) izin istedi. (Ubeyd, bir önceki hadiste anlatılan) olayı (nakletti ve) bu rivayetinde (şunları da) söyledi: Sonra Ebu Musa, Ebu Said'le Ömer'in huzuruna gitti ve (hadisin sıhhati hakkında) şahitlik etti. Bunun üzerine Ömer, Rasulullah'ın (sav) bu buyruğu bana gizli mi kalmış? Beni (bunu öğrenmekten) pazarlarda yaptığım alışverişler alıkoydu. Fakat sen (bundan sonra benim yanıma girmek istediğin zaman) istediğin kadar selam ver. Fakat izin isteme! dedi."
Bize Ahmed b. Abde, ona Süfyan, ona Yezid b. Husayfe, ona Büsr b. Saîd, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etti: Ensarın oturduğu meclislerden birinde oturuyordum. Korkmuş ve paniklemiş bir halde Ebu Musa çıkageldi. Ona, seni korkutan ve panikleten şey de nedir? diye sorduk. Dedi ki; Ömer, kendisinin yanına gelmemi emretti. Yanına gittim ve huzuruna girmek için üç kez izin istedim. Ancak bana izin verilmedi. Ben de geri döndüm. Ömer; yanımıza gelmekten seni engelleyen ne oldu? diye sordu. Geldim ve üç kez izin istedim. Ancak bana izin verilmedi. Nitekim Rasulullah (sav); "biriniz üç kez izin ister de kendisine izin verilmezse geri dönsün" buyurmuştur dedim. Bunun üzerine Ömer; Vallahi, bu hadisle ilgili mutlaka bir delil getireceksin dedi. Ebu Musa dedi ki bunun üzerine Ebu Said; seninle ancak bu topluluğun en küçüğü kalkıp gelebilir dedi ve onunla kalkıp gitti. Ardından da onun lehine şahitlik etti.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Rabî'a b. Ebu Abdurrahman ona da bu konuda (bilgisi olan) birçok alimlerinden rivayet edildiğine göre Ömer, Ebu Musa'ya şöyle dedi: "Şunu iyi bil ki ben seni yalan söylemekle itham etmedim. Fakat insanların Rasulullah'ın (sav) adına hadis uydurmasından endişe ettim."
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Talha b. Yahya, ona da Ebu Bürde Ebu Musa'nın şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Musa (bir gün) Ömer'in yanına varmış. Ebu Musa izin istiyor, el-Eş'arî izin istiyor, Abdullah b. Kays izin istiyor diyerek içeri girmek için üç defa izin istedi de kendisine izin verilmedi. Bunun üzerine geri döndü. Hemen arkasında Ömer geri gelmesi için ona haber gönderdi. (O da tekrardan Ömer'in huzuruna geldi. Bunun üzerine Ömer, O'na): Seni geri çeviren sebep neydi? diye sordu. O da, Rasulullah (sav): Biriniz üç defa izin ister de izin verilirse (içeri girsin), yoksa dönüp gitsin" buyurdu (da onun için dönüp gittim) diye cevap verdi. Ömer, bunun hakkında bana bir delil getir dedi. Bunun üzerine Ebu Musa hemen gitti ve (bir süre) sonra geri döndü ve işte Übey! (Söz konusu hadis hakkında şahitlik edecek) dedi. Übey; Ey Ömer, Rasulullah'ın (sav) sahabileri üzerinde bir işkence olma dedi. Ömer de: Rasulullah'ın (sav) ashabı üzerinde bir işkence olmayacağım dedi.
Bize Hişam Ebu Mervan ve Muhammed b. el-Müsenna mana itibari ile rivayet etti. Ona, Muhammed b. el-Müsenna, ona Velid b. Müslim, ona el-Evzai, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Es'ad b. Zürare, Kays b. Sa'd'ın şöyle dediğini rivayet etti: (Bir gün) Rasulullah (sav) bizi ziyaret için evimize gelmişti. "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" dedi. (Babam) Sa'd, bu selamı sesini yükseltmeden yani alçak bir sesle aldı. Bunun üzerine ben, Rasulullah'a (sav) (evimize girmesi için) izin vermiyor musun? dedim. Babam, bırak, bize daha çok selam versin dedi. Hemen arkasından Rasul-i Ekrem (ikinci defa); "es-Selamü aleyküm ve Rahmetullah" dedi. (Babam) Sa'd, (bu selamı da yine) alçak sesle aldı. Sonra Allah'ın Rasulü (sav) (üçüncü defa), "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" dedi. Sonra da dönüp gitti ve (babam) Sa'd de arkasından yetişip Ey Allah'ın Rasulü! Ben senin selamını işitiyordum, bize daha çok selam vermen için onu hafif bir sesle alıyordum dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, onunla dönüp geldi. (Babam) Sa'd da (yıkanması için) su ve sabun (getirilmesini) emretti. (Bunlar derhal getirildi ve Hz. Peygamber bunlarla) yıkandı. Sonra (babam) kendisine zâferanla veya alçehre ile boyanmış bir peştemal getirdi. (Hz, Peygamber de) ona sarındı. Sonra ellerini kaldırıp "Allahümmec’al salavâtike ve rahmeteke alâ âl-i Sa'd b. Ubade! (Allahım! Rahmet ve mağfiretini Sa'd b. Ubade ailesinin üzerine kıl" diye dua etti. Sonra biraz yemek yedi. (Oradan) ayrılmak isteyince (babam) Sa'd kendisine üzeri kadife (palan) ile donatılmış bir merkep yaklaştırdı. Rasulullah da (sav) ona bindi, (babam) Sa'd (bana), Ey Kays! (evine kadar) Hz. Peygamber'e eşlik et dedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem bana; "sen de bin!" buyurdu. Ben de (onu rahatsız etmemek için) kabul etmedim. Rasul-i Ekrem; "ya binersin ya da (evine) dönersin, (benimle yaya olarak gelip de yorulma)" dedi. Bunun üzerine (evime) dönüp gittim. [Hişam Ebu Mervan (bu hadisi) an Muhammed b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare şeklinde muan'an olarak rivayet etti.] [Ebû Davud dedi ki: Ömer b. Abdulvahid ile İbn Sema'a da bu hadisi Evzaî'den Kays b. Sa'd'ın ismini söylemeden mürsel olarak rivayet ettiler.]
Açıklama: Hadis metninde geçen "الورس" (el-vers) kelimesi, Kamus tercümesinde Asım Efendi tarafından Yemen zaferanı ve alçehre diye tercüme edildiğinden "alçehre" çevirisini almış bulunmaktayız. Bkz. Asım Efendi, Kamus-ı Okyanus, II, 304. Aynı metinde geçen "الغسل" (el-ğısl) kelimesi, yıkanılacak su ve çöğen otu gibi Arapların sabun olarak kullandıkları maddelere denilmektedir. Bu nedenle kelimeyi "su ve sabun" şeklinde tercüme ettik. Bkz. Asım Efendi, Kamus-ı Okyanus, III, 303.